Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 90 - Karar Yıl 2005 / Esas No : 10 - Esas Yıl 2005





T.C Y A R G I T A Y Ceza Genel Kurulu Esas No : Karar No : İtirazname :2005/10-84 2005/90 2004/26558Y A R G I T A Y K A R A R IKarar verenYargıtay Dairesi : 10. Ceza DairesiMahkemesi : İSTABUL 7. Asliye CezaGünü : 16.10.2003Sayısı : 348-713Temyiz eden : Sanık müdafiKarşılıksız çek keşide etmek suçundan sanığın, 3167 sayılı Yasanın 16/1. maddesi uya­rınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 1 yıl süre ile bankalarda çek hesabı açmak ve çek keşide etmekten yasaklanmasına ilişkin, İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 15.05.2001 gün ve 989-2233 sayılı hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 24.03.2003 gün ve 8340-3287 sayı ile; “08.03.2003 tarih 25042 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 3167 sa­yılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Yasada Değişik­lik yapılmasına ilişkin 4814 sayılı Yasanın Geçici 1 ve 2. maddeleri ile TCY.nın 2/2. maddesi hükmü nazara alınarak uygulama yapılmasında yasal zorunluluk bulunması” gerekçesiyle bo­zulmuş, Bozmaya uyan Yerel Mahkemece 16.10.2003 gün ve 348-713 sayı ile; 4814 sayılı Ya­sayla değişik 3167 sayılı Yasanın 16. maddesi uyarınca sanığın çek tutarı olan, 316.000.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, 1 yıl süre ile çek keşide et­mekten ve bankalarda çek he­sabı açmaktan yasaklanmasına karar verilmiş, Sanık müdafi tarafından temyiz edilen bu hüküm, dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 10.06.2005 gün ve 1236-5918 sayı ile onanmıştır. Yargıtay C.Başsavcılığınca 17.06.2005 gün ve 26558 sayı ile, “01.06.2005 tari­hinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 73. maddesi, soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı bulunan suçlarda yeni bir kurum olarak getirdiği uzlaşma yöntemini öncelikle uy­gulanmasını zorunlu olarak öngörmüş ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasası’nın 253 ve 254. maddelerinde ise uzlaşma usulü düzen­lenmiştir. Karşılıksız çek keşide etmek suçu şikayete bağlı suçlardandır. Gerek yeni maddi ceza, gerek ceza usulü yasalarımız şikayete bağlı suçlarda uzlaşma hükümlerine tabi olmama yönünde istisna kabul etmemiştir. Uzlaşma şikayete bağlı tüm suçlarda uygulama alanı bulacaktır. Buna göre şikayet vaki olduğunda CYY’nın 253. maddesindeki usül gereği olarak uz­laşma süreci baş­latılacaktır. Bu süreçte yasal otorite yönetiminde çek bedelinin veya karşılıksız kalan kısmının önemli bir mik­tarının ödenmesinin fail tarafından kabul edilmesi ve buna şika­yetçinin rıza göstermesi ve sonucunda da tarafların uzlaşıp failin uzlaşılan miktarı ve masrafları ödemesi soruşturmayı ve kovuşturmayı sona erdirecektir. Bu, sanığa yeni ceza yasasının tanıdığı yeni bir imkândır. Zararın uzlaşılan miktarının ve giderlerinin ödenmesi şikayetten vazgeçme yanında ayrı bir takipsizlik veya davanın düşme nedenidir. Hiçbir zaman soruşturma ve kovuş­turmada şikayetten vazgeçme hakkını kısıtlayan bir durum yaratmamaktadır. Uzlaşma olmadığı takdirde sonraki her ev­rede şikayetçi vazgeçme hakkını kullanabilecektir. Yine fail çek tutarının tamamını veya karşılıksız kalan kısmını evrelerine göre değişen tazminat ve gecikme faizini ödemesi halinde ceza davası düşecek veya tüm sonuçlarıyla ortadan kalkacaktır. Görülmektedir ki uzlaşma hükümleri, 3167 sayılı Yasa’nın “hükmün kesin­leşmesinden sonra şikayetten vazge­çildiğinde de hüküm bütün cezai sonuç­larıyla ortadan kalkar” şeklinde 16/b maddesinin 3. fık­rası ve “Davanın açılmasına engel olan davayı düşüren ve cezayı ortadan kaldıran nedenler” başlıklı 16/c maddesinin uygulanmasına engel değildir. Uzlaşma ile 3167 sayılı Yasanın 16/b ve 16/c maddeleri çatışmamaktadır. Diğer bir ifade ile uzlaşma hükümleri 16/b ve 16/c maddelerine aykırı değildir. Yani, onların yerine geçip onları ortadan kaldıran, uygulama yeteneğini yok eden düzenleme içermemektedir. Zira, şikayet vaki olduğunda öncelikle uzlaşma hükümlerinin uygulanması yasal zorunluluğu yerine getirilecek; uzlaşılmadığı takdirde 16/b ve 16/c mad­delerindeki yetki ve imkânlar özgür irade ile kullanı­labilecektir. Bu durumda uzlaşma faile hatta şika­yetçiye tanınan yeni bir imkândır. İhtilafın kısa zamanda tarafların özgür iradeleriyle ve adli mercilerin daha fazla meşgul edilmeyerek sonuç­landırılması amacını gütmektedir. Türk Ceza Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasada Değişiklik Yapılma­sına Dair 5349 sayılı Yasanın geçici 1. maddesinin “Diğer yasaların, 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 1. kitabında yer alan dü­zenlemelere aykırı hükümleri, ilgili yasalarda gerekli de­ğişiklikler yapılıncaya ve en geç 31 Aralık 2006 tarihine kadar uygulanır” şeklindeki hükmünün uzlaşma kurumu yönünden uygulama alanı bulunmamaktadır. Zira, uz­laşma yukarıda açık­landığı üzere, 3167 sayılı Yasaya aykırı bir düzenleme değildir.Uzlaşma, yeni yapılan şikayetlerde ve sürdürülen soruşturma ve kovuşturmalarda mut­laka öncelikle uy­gulanması zorunlu bir maddi ceza ve ceza usulü kurumudur. Uzlaşma için zararın tamamının ödenmesi de şart değildir. Şikayetçi tarafından kabul edilmesi halinde önemli bir kısmı üzerinde anlaşma ve ödeme yeterli ola­caktır. Karşılıksız çek keşide etmede de aynı şekilde çekin tam tutarı veya karşılıksız kalan kısmının ta­mamının ödenmesi şart olmayıp uz­laşılan önemli bir kısmının örneğin, 10 milyarlık çek bedelinin 6 milyarlık kısmının ödenmesiyle uzlaşma amacına ulaşmış olacaktır. Uzlaşmada temel düşünce, suçu kabul eden failin, suçtan zarar görenin zararının tümünü veya önemli bir kısmını ödemeyi kabul etmesi ve masraflarla birlikte ödemesidir. Burada dikkat edilecek nokta şikayet­çinin, su­çun kendisine verdiği zararın bir kısmından fedakarlık ederek önemli bir kısmının ödenmesini kabul etmesi mümkün hale getirilmiştir. Uzlaşma sağlanamaması keyfiyeti, daha sonra şikayetten vazgeçme hakkının kullanıl­masına engel teşkil etmediği gibi, şüpheli ve sanığın karşılıksız çekin veya karşılıksız kalan kıs­mının tamamının tazminat ve gecikme faiziyle ödeyerek suçtan ve cezadan kurtulma imkânını ortadan kaldırmamaktadır. Sonuç olarak uzlaşma, 3167 sayılı Yasanın 16/b ve 16/c maddelerine aykırı değildir. So­ruşturmada ve da­vada ayrı bir uygulama yeri vardır. Yeni Ceza Yasasının getirdiği bu imkândan sanığın mahrum edil­mesine yol açacak yorum ve uygulama uzlaşma kurumunun temel fikrine aykırılık oluşturacaktır.” gerek­çeleriyle itiraz yasayoluna başvurularak, Yargıtay 10. Ceza Dairesinin onama kararının kaldırılması, 5271 sayılı CYY.nın 254. maddesi uyarınca uzlaştırma işlemleri yapılmak üzere, Yerel Mahkeme hükmünün bozul­ması isteminde bu­lunulmuştur.Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okunup, konu müzakere edilmiş ve açıklanan karara varılmıştır.CEZA GENEL KURULU KARARISanığın karşılıksız çek keşide etmek suçundan, 3167 sayılı Yasanın 16/1. maddesi uya­rınca çek bedeli olan 316.000.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına,1 yıl süre ile çek keşide etmekten ve bankalarda çek hesabı açmaktan yasaklanmasına karar verilen somut olayda; Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında, sübut ve nitelendirmede herhangi bir uyuşmaz­lık bulunmayıp, çözülecek sorun, 5237 ve 5271 sayılı Yasalarla hukukumuza giren uzlaşma kurumunun, 5349 sayılı Yasa ile 5252 sayılı Yasaya eklenen, Geçici 1. maddedeki düzenleme karşısında, karşılıksız çek keşide etmek suçlarında uygulama olanağının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.12.10.2004 gün ve 25611 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren, 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın, 73. maddesinin 8. fıkrasında; “Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir.” hükmü ile hukukumuzda uzlaşma kurumuna yer verilmiş, düzenlemenin amacı ve uygulanma koşulları ise madde gerekçesinde şu şekilde açıklanmıştır. “uzlaşma, esasında Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda yer alması gereken yeni bir kurumdur; ancak Ceza Kanununda esas hükmün yer alması ve Usul Kanununda uygulamanın düzenlenmesi zorunludur.Fıkrada ceza adalet sisteminde reform sayılabilecek bir kurum olarak "Uzlaşma" kurumu tanımlanmıştır.Çağımızda suç mağdurlarına karşı ceza adalet sisteminde, mağdurların yararları yönünde yeni bir duyarlılığın ortaya çıktığı görülmektedir. Ülkemizde bugüne kadar mağdurlara karşı gös­terilen özel dikkat sadece bazı adam öldürme, terör ve örgütlü suçlar bakımından söz konusu olu­yordu. Bazı özel kanunlarda (örneğin 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda olduğu gibi) suç mağdurlarına veya ailelerine Devletin tazminat ödemesi öngörülmektedir.Bununla beraber çağdaş ceza kanunlarında diğer bir kısım suçlar bakımından da koruma ilkeleri meydana çıkmaya başlamıştır. XXI. Yüzyıl adalet sistemi mağdurun tatmin edilmesini de ön plâna çıkarmış bulunmaktadır. Bugün anlaşılmıştır ki, suça karşı salt ceza yaptırımları yeterli değildir. Zararın giderilmesi ve onarım, hiç şüphesiz, adaletin temel amacını oluşturmaktadır. Ancak bu, tek görünüm değildir.Uzlaşmanın hedefi suçun işlenmesinden sonra fail ve mağdur arasında meydana gelen çekişmeyi, bir arabulucunun girişimini sağlayarak çözmek ve adaleti sağlamaktır. Failin neden olduğu zararın giderilmesi, fail-mağdur arasındaki barış, uzlaşmanın asıl unsurunu oluşturur. Fail-mağdur arasında uzlaşma dışında da, tazminatın sağlanması olanaklıdır. Ancak uzlaşma ku­rumunda, zararın giderilmesi ve onarım yanında ayrıca bir moral unsur da vardır. Bu nedenle fail-mağdur arasındaki uzlaşma suçun faili bakımından cezanın "özel önleme" fonksiyonuna yar­dım ettiği gibi mağdurun ve genel olarak kamunun da yararlarının korunmasını sağlar. Fail, uzlaşma ile, işlediği suçun sorumluluğunu kabul edip üstlenerek ve sonuçlarını da gidererek top­lumla yeniden bütünleşme olanağını elde etmiş olur. Böylece failin ceza sorumluluğunu tespit ve zararın giderilmesi için gereken yapılmış bulunacağından, mağdur bakımından da adalet yerine getirilmiş olur. Fail-mağdur arasındaki uzlaşma, bundan başka, kamuda da, fiille ihlâl edilmiş olan hukuk kurallarının geçerliliğini vurgulamış ve dolayısıyla kamusal barışın yeniden kurul­masına hizmet etmiş olur.Tasarının kabul ettiği sisteme göre, uzlaşma aşağıdaki esaslara göre gerçekleştiril­mektedir.a) Uzlaşma sadece soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar için geçerlidir. Böylece sadece küçük ihtilâfları içeren suçlar bakımından (hakaret, sövme, tehdit, basit nitelikli eylem gibi) bu yola gidilebilecektir. Bu ayırım ile, hukukumuzda yargı organlarının daha ağır suç­lara ayırabilecekleri zaman alanı genişletilmekte ve küçük suçlarda tamamen yenileştirilmiş bir yaptırım sistemi geliştirilmektedir. Tasarı, ceza adaletinde onarıcı bir sistemi böylece organik olarak gerçekleştirmektedir.b) Failin suçu ve sorumluluğunu kabullenmesi gerekir. Fail fiilini inkâr etmemelidir. Fail, kendisine isnat olunan suçları işlemediğini öne sürecek olursa o zaman ceza yargılama kuralları uygulanarak durumun aydınlatılması gerekir ve uzlaşma kurumu işletilmez.c) Fail suçtan doğan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemeli ve gidermelidir. Zararın giderilmesi failden dikkati çekecek surette büyük miktarda edimlerin yerine getirilmesini veya kişisel bir takım özverilerde bulunmasını gerektirdiği durumlarda, failin bütünüyle veya geniş bir kısmı itibarıyla mağdurun zararlarını tazmin etmeye çalışması aranır.d) Fail ve mağdur özgür iradeleri ile uzlaşmalıdırlar. Uzlaşma yoluna gidecek olan fail ve mağdur, bu yolu, gönüllü olarak kabul etmelidirler. Fiil, doğru olarak ve her iki tarafça kabul edilebilecek şekilde saptanmalı ve bir çözüm yolu bulunmalıdır.e) Fail veya mağdurun uzlaştıkları Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptan­malıdır. Suçtan doğan zararın onarımına veya zararın giderilmesine ilişkin taraf iradeleri ceza yargılama hukuku kurallarına göre saptanacaktır.f) Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı fail-mağdur arasındaki uzlaşmayı sapta­dığında kamu davası açmayacaktır. Bu tespit kovuşturma evresinde hâkim tarafından yapıldığında fail hakkında mahkûmiyet hükmü verilemeyecektir. Bunun anlamı şudur ki, failin suçun zararlı sonuçlarını gidermek üzere yapacağı hareketler, ceza kovuşturmasının başlamaması veya son verilmesi ile sonuçlanacaktır.”Uzlaşma usulü ise; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasının 253, 254 ve 255. maddelerinde düzenlenmiş olup, maddedeki hükümler şu şekildedir.“UzlaşmaMADDE 253. – (1) Cumhuriyet savcısı, yapılan soruşturmanın durumuna göre, kanunun uzlaşma yapılabilmesi olanağını verdiği hâllerde, faili bu Kanunun öngördüğü usullere göre davet ederek suçtan dolayı sorumluluğunu kabul edip etmediğini sorar.(2) Fail, suçu ve fiilinden doğmuş olan maddî ve manevî zararın tümünü veya bunun büyük bir kısmını ödemeyi veya zararları gidermeyi kabullendiğinde durum, mağdura veya varsa vekiline veya kanunî temsilcisine bildirilir.(3) Mağdur, verilmiş olan zararın tümüyle veya büyük bir kısmı itibarıyla giderildiğinde özgür iradesi ile uzlaşacağını bildirirse, soruşturma sürdürülmez. (4) Cumhuriyet Savcısı, fail ile mağdur arasında uzlaşma işlemlerini idare etmek, tarafları bir araya getirerek bir sonuca ulaşmalarını sağlamak üzere, fail ve mağdurun bir avukat üzerinde anlaşamadıkları takdirde, bir veya birden fazla avukatın uzlaştırıcı olarak görevlendirilmesini barodan ister.(5) Uzlaştırıcı, başvurunun yapıldığı tarihten itibaren en geç otuz gün içinde uzlaşmayı sonuçlandırır. Cumhuriyet savcısı bir defaya mahsus olmak üzere bu süreyi otuz gün daha uza­tabilir. Uzlaştırma süresince zamanaşımı durur.(6) Uzlaşma müzakereleri gizli olarak yürütülür. Uzlaştırma sırasında ileri sürülen bilgi, belge ve açıklamalar taraflarca izin verilmedikçe daha sonra açıklanamaz. Uzlaştırmanın başa­rısız olması nedeniyle daha sonra dava açılması halinde uzlaştırma sırasında failin bazı olayları veya suçu ikrar etmiş olması davada aleyhine delil olarak kullanılmaz.(7) Uzlaştırıcı, yaptığı işlemleri ve uzlaşmayı sağlayıcı müdahalelerini belirten bir raporu on gün içinde ilgili Cumhuriyet savcısına sunar.(8) Zarar, uzlaşmaya uygun olarak giderildiğinde ve uzlaştırma işleminin giderleri, fail tarafından ödendiğinde, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir.Mahkeme tarafından uzlaştırmaMADDE 254. – (1) Kamu davasının açılması halinde, uzlaşmaya tâbi bir suç söz konusu ise, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen usule göre, mahkeme tarafından da yapılır.(2) Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde davanın düşmesine karar verilir.Birden çok fail bulunması hâlinde uzlaşmaMADDE 255. – (1) Aralarında iştirak ilişkisi olsun veya olmasın birden çok kişi tarafından işlenen suçlarda, ancak uzlaşan kişi uzlaşmadan yararlanır.”Görüldüğü gibi suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruştu­rulması veya kovuşturulması şikayete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla, mağdur ve failin özgür iradeleri ile uzlaştıklarının, CYY.nın 253, 254 ve 255. madde hükümleri uyarınca soruşturma aşamasında C.Savcısı, kovuşturma aşamasında ise hakim tarafından saptanması halinde, kovuş­turmaya yer olmadığına veya açılan davanın düşürülmesine karar verilecektir.5237 sayılı Yasanın; “Özel kanunlarla ilişki” başlığını taşıyan 5. maddesindeki; “Bu Ka­nunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uy­gulanır.” hükmü uyarınca uzlaşmanın, koşullarının bulunması halinde gerek TCY.nda, gerekse ceza hükmü taşıyan Özel Yasalarda yer alan suçlar bakımından uygulanacağı konusunda bir kuşku bulunmamakta ise de, 5349 sayılı Yasa ile 5252 sayılı Yasaya eklenen Geçici 1. madde ile diğer yasaların TCY.nın Birinci Kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümlerinin uygulanmasına ilgili yasalarda değişiklik yapılıncaya ve en geç 31 Aralık 2006 tarihine kadar devam olunaca­ğından, 3167 sayılı Yasa hükümlerinin bu kapsama girip, girmeyeceği, başka bir deyişle, aykırı düzenlemeler içerip içermediğinin de değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında’ki Yasanın 16. maddesinde karşılıksız çek keşide etme suçu düzenlenmiş olup, madde uyarınca kar­şılıksız çek keşide edenler, çek bedeli kadar ağır para cezasıyla, mükerrirler ise bir yıldan beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacaklardır.Aynı Yasanın 16/a maddesinde , karşılıksız kalan kısmına ibraz tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasaya göre faiz yürütüleceği belirtilmiş,“Soruşturma ve kovuşturma usulü, görevli ve yetkili mahkeme” başlıklı 16/b maddesinde; maddede yazılı suçtan soruşturma ve kovuşturma yapılmasının şikayete bağlı bulunduğu, hükmün kesinleşmesinden sonra şikayetten vazgeçildiğinde de, hükmün bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılacağı, hükmüne yer verilip,“Davanın açılmasına engel olan, davayı düşüren ve cezayı ortadan kaldıran nedenler” başlıklı 16/c maddesinde; düzeltme hakkının kullanılması veya henüz dava açılmadan, çek tutarı veya karşılıksız kalan kısmının %12 tazminat ve faiziyle birlikte ödenmesi halinde ceza davası açılmayacağı, dava açıldıktan sonra hüküm verilinceye kadar %15 tazminat ve faizle birlikte öde­me halinde, hüküm verildikten sonra, hüküm kesinleşinceye kadar %18 tazminat ve faizle birlikte ödeme halinde ceza davasının düşeceği, hüküm kesinleştikten sonra %20 tazminat ve faizle birlikte ödeme halinde ise hükmün bütün cezai sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılacağı ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.Görüldüğü üzere, esasen 3167 sayılı Yasada da uzlaşmaya ilişkin hükümler yer almak­tadır, ancak; her iki yasanın getirdiği sistem ve olanaklar arasında çeşitli farklılıklar bulunmaktadır,Şöyleki;1-Uzlaşma için failin mutlak olarak suçunu kabul etmesi gerektiği halde, 3167 sayılı Yasa hükümleri uyarınca ödeme ile sonuç alınması için failin suçunu kabul etmesi gerekmez,2-Uzlaşmada, mağdurun zararının tümünün veya büyük bir kısmının ödenmesi zorunlu olduğu halde, 3167 sayılı Yasaya göre şikayetten vazgeçme, failin hiç ödeme yapmaması halinde de mümkündür,3-Uzlaşma için fail ve mağdurun anlaşmalarında zorunluluk bulunduğu halde, 3167 sayılı Yasaya göre fail mağdurdan bağımsız olarak ödemede bulunabileceği gibi, mağdur da bağımsız olarak şikayetten vazgeçebilir.4-Uzlaşma hüküm kesinleşinceye kadar yapılabilir, ancak karşılıksız çek keşide etme suçunda mağdur ve fail hüküm kesinleştikten sonra da anlaşabilirler,5-Uzlaşma, yalnızca suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olması halinde mümkün olup, 3167 sayılı Yasada anlaşma için bu tür bir sınırlama bulunmamaktadır,6-Uzlaşmadan sadece uzlaşan fail yararlanabilmekte, diğer şerikler yararlanamamakta, 3167 sayılı Yasada ise, ödeme halinde diğer failler de yararlanmaktadır.7-Fail ile mağdur arasında uzlaşma sağlandıktan sonra, zararın giderilmeyen bölümü için, icra takibi yapılamayacağı gibi, hukuk mahkemesinde de dava açılamaz, oysa suçtan zarar gören, şikayetinden vazgeçtiği sırada, şahsi haklarından vazgeçtiğini açıklamadıkça, bu konuda icra takibi yapması ve hukuk mahkemesinde dava açması mümkündür.Bu açıklamalardan da anlaşıldığı gibi, ilk dört hususun birbirinin tamamlayıcısı oldukları, birinin diğerine aykırılık oluşturmadığı savunulabilirse de, diğer hususlar 5237 sayılı TCY.nın Bi­rinci Kitabının 73/8. maddesinde düzenlenen uzlaşma kurumuna açıkça aykırılık oluştur­maktadır.11.5.2005 gün ve 5349 sayılı Yasanın 6. maddesi ile 5252 sayılı Yasaya eklenen Geçici 1. maddesi uyarınca, diğer yasaların, 5237 sayılı Yasanın Birinci kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümleri ilgili yasalarda gerekli değişiklik yapılıncaya ve en geç 31 Aralık 2006 tarihine kadar uygulanacağından, Yargıtay C.Başsavcılığının, karşılıksız çek keşide etmek suçundan sanı­ğın mahkumiyetine ilişkin hükmün, uzlaşma hükümlerinin uygulanması gerektiği görüşüyle bo­zulması yönündeki görüşünde isabet bulunmamaktadır.Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Başkanı;“5237 sayılı TCY.nın 73/8. maddesinde uzlaşmanın koşulları, 5271 sayılı CYY.nın 253,254 ve 255. maddelerinde ise uzlaşmanın yöntemi ve sonuçları ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Huku­kumuza 5237 ve 5271 sayılı Yasalarla giren bu yeni kurum, düzenlenişi itibariyle hem maddi, hem de usul hukuku müessesesi özelliklerini taşıyan karma bir nitelik göstermektedir.5237 sayılı Yasanın 73/8. maddesi uyarınca uzlaşma şikayete bağlı bulunan ve suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi bulunan tüm suçlar açısından geçerli olup, maddede başkaca bir ek koşul veya sınırlandırıcı herhangi bir husus yer almamaktadır. Hukukumuzda, bazı suçlar açısından, uzlaşmaya benzer düzenlemeler yer almakta ise de, mağ­durun zararının gideril­mesi ve onarıcı adalete yardımcı olan bu normların TCY.nın 73/8. mad­desinde düzenlenen uzlaş­ma ile bir ilgisi ve bu düzenlemeyi etkileyici veya düzenlemeden etkilenici herhangi bir yönü bu­lunmamaktadır.Uzlaşmanın hedefi suçun işlenmesinden sonra fail ve mağdur arasında meydana gelen çekişmeyi, bir arabulucunun girişimini sağlayarak çözmek ve adaleti sağlamaktır. Failin neden olduğu zararın giderilmesi, fail-mağdur arasındaki barış, uzlaşmanın asıl unsurunu oluşturur. Bu haliyle uzlaşma faile ve mağdura yeni bir imkan tanıyarak, ihtilafın kısa zamanda tarafların öz­gür iradeleriyle ve adli mercilerin daha fazla meşgul edilmeyerek sonuçlandı­rılmasını amaç­lamaktadır. Fail-mağdur arasındaki uzlaşma suçun faili bakımından cezanın "özel önleme" fonk­siyonuna yardım ettiği gibi mağdurun ve genel olarak kamunun da yararlarının korunmasını sağlar. Fail, uzlaşma ile, işlediği suçun sorumluluğunu kabul edip üstlenerek ve sonuçlarını da gidererek toplumla yeniden bütünleşme olanağını elde etmiş olur. Böylece failin ceza sorum­luluğunu tespit ve zararın giderilmesi için gereken yapılmış bulunacağından, mağdur bakımından da adalet yerine getirilmiş olur. Fail-mağdur arasındaki uzlaşma, bundan başka, kamuda da, fiille ihlâl edilmiş olan hukuk kurallarının geçerliliğini vurgulamış ve dolayısıyla kamusal barışın yeniden kurulmasına hizmet etmiş olur.Fail ve mağdur arasındaki uyuşmazlığı, ceza yargılaması dışına çıkarıp, karşılıklı anlaşma çerçevesinde çözmeyi amaç edinen uzlaşma, devreye girdiğinde, gerek ceza gerekse hukuk yar­gılamasını devre dışı bırakır, diğer bir anlatımla uzlaşmanın devreye girmesiyle soruşturmanın, yargılama aşamasında ise kovuşturmanın sonraki aşamalarına geçilemez.Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde,TCY.nın 73/8 ve CYY.nın 253 vd. maddelerinde düzenlenen uzlaşma hükümleri, 3167 sayılı Yasanın 16/b ve 16/c maddelerinin yerine geçip onları ortadan kaldıran ve uygulama yete­neğini yok eden düzenlemeler olmayıp, bu düzenlemeleri de kapsayan, fail ve mağdura sağlanan hak ve yetkileri genişletici ve tamamlayıcı hükümler olup, 3167 sayılı Yasa hükümlerine aykırılık oluşturmadığı gibi, onlarla da çatışmamaktadır. Bu nedenle şikayet bulunduğunda, öncelikle uzlaşma hükümlerinin uygulanması yasal zorunluluğu yerine getirilecek; uzlaşılmadığı takdirde 3167 sayılı Yasanın 16/b ve 16/c mad­delerindeki yetki ve olanaklar özgür irade ile kullanılabilecektir.Yeni Ceza Yasasının getirdiği bu olanaktan sanığın yoksun bırakılmasına yol açacak ço­ğunluk görüşünün, uzlaşma kurumunun temel yapısına da aykırılık oluşturacağı düşüncesinde olduğumdan, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü gerektiği görüşündeyim,”gerekçesiyle,Diğer beş kurul üyesi ise, haklı nedenlere dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının ka­bulü gerektiği görüşüyle,Karşı oy kullanmışlardır. SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, 1-Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının REDDİNE, 2-Dosyanın Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, ilk müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından 05.07.2005 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğu ile karar verildi. Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar Bonodaki metne itiraz - Takibin durmasına neden olabilir mi? Alacaklı vekili tarafından başlatılan bonoya dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe karşı borçlu vekilinin borca itirazı üzerine icra mahkemesince takibe konu senet nedeniyle Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılama gerekçe gösterilerek HMK 209/1 maddesi uyarınca takibin durdurulmasına kar Muhatabın bilinen adresine çıkarılan tebligatın bilâ tebliğ iadesi halinde, 21/2. maddesine göre tebligat çıkartılabilir. Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi E. Ö. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunu Pasif husumet yoklğu - Sözleşmenin tarafı olmayan taşerona dava açma Mahkemesi :Asliye Hukuk MahkemesiYukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı ...Temsilcisi tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış, eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği Yargıtay Yargıtay Karar Arama Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ? Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Kanunu Yargıtay İş Bölümü Yargıtay Haberleri Karar Arama Yargıtay Kararları Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Yargıtay Ceza Dairesi Kararları BAM Kararları Danıştay Kararları Anayasa Mahkemesi Kararları Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları Karar Arama Nasıl Yapılır? Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir? Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır? BAM Karar Arama Nasıl Yapılır? Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır? Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?