Yargıtay Dairesi : 9. Ceza DairesiMahkemesi :Asliye CezaSanık ... hakkında yapılan yargılama sonucunda, iftira suçundan karar verilmesine yer olmadığına, hakaret suçunu oluşturduğu belirtilen bir kısım eylemlerden beraatına, bir kısım eylemlerinden TCK’nun 125/1, 43/1 ve 52/2-4 maddeleri uyarınca 13.500 Lira, bir eyleminden dolayı ise yine aynı kanunun 125/1 ve 52/2-4 maddeleri uyarınca 9.000 Lira adli para cezalarıyla cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye ilişkin, Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 22.05.2012 gün ve 1034-733 sayılı hükmün sanık müdafii ile katılan tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 23.01.2014 gün ve 11854-1002 sayı ile;"Hükümden sonra 02.07.2012 tarihinde kabul edilip 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi ile, '31.12.2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibariyle adli para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı' açılan ve kovuşturma evresinde bulunan davaların ertelenmesi öngörülmüştür. Düzenlemenin, erteleme bakımından amir bir hüküm içerdiği görülmektedir. Kanun koyucunun 'sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri' ifadesiyle, 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin uygulanma kapsamı bakımından; düşünce ve kanaatin suç oluşturduğu iddia edilen içeriğini değil ancak failin bunu açıklarken kullandığı yöntemi dikkate aldığı, suç için öngörülen cezanın tür ve miktarı ile suç tarihi yönünden sınırlama getiren kanun koyucu suçların katalog şeklinde tek tek sayılması yerine, düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri bağlamında işlenebilecek fiillerin işlenme biçimleri itibariyle bir düzenleme yapmayı uygun gördüğü anlaşılmaktadır.6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin amaç, kapsam ve gerekçesi birlikte nazara alındığında; yasa koyucunun 'düşünce' açıklamaları yanında 'kanaat' açıklamalarını da kamu davasının açılması, kovuşturma ve infazın ertelenmesi biçiminde koruduğu görülmekle birlikte düşünce ve kanaat açıklama özgürlüğü ile bağdaşmayacak derecede aşırılıklara varan ve düşünce ve kanaat olarak kabul edilemeyecek olan kaba sövme gibi fiillerin anılan madde kapsamı dışında tutulduğu anlaşılmaktadır. Bu ilkeler ışığında somut olay incelendiğinde; sanığa yüklenen suçların tarihi ve gerektirdiği cezalar ile fiillerin gerçekleştiriliş yöntemi de nazara alındığında anılan kanunun geçici 1. maddesi kapsamında kaldığı, sanık tarafından gerçekleştirildiği iddia ve kabul edilen fiillerin kanun kapsamı dışına çıkarılmayı gerektirecek kaba sövme niteliğinde bulunmadığı anlaşıldığından, sanığa yüklenen suçların 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi kapsamında düşünce ve kanaat açıklama yöntemiyle işlendiği ve anılan maddenin birinci fıkrasının 'b' bendinde yer alan 'kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine karar verilir' şeklindeki düzenleme karşısında sanığın hukuki durumunun yeniden takdir ve tayininde zorunluluk bulunması" gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 04.04.2014 gün ve 183051 sayı ile;"02.07.2012 tarihinde kabul edilip 05.07.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 'Dava ve cezaların ertelenmesi' başlıklı geçici 1. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine göre; '31.12.2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı; ...kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine, ...karar verilir' hükmü yer almaktadır. Dosyanın incelenmesinden; Sanığa atılı hakaret suçunun işlenme tarihi ve temel şekli itibariyle kanunda öngörülen ceza miktarı ya da süresi açısından 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi kapsamında kaldığında şüphe bulunmamakla birlikte, buradaki sorun atılı suça konu olan 'sahtekâr, hırsız, bilimsel hırsız' şeklindeki ifadelerin 'sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenip işlenmediği' hususudur. 6352 sayılı Kanunun genel ve madde gerekçelerine bakıldığında; 'Temel hak ve hürriyetlerden kabul edilen ifade ve basın özgürlüğü, çoğulcu demokrasilerde vazgeçilmez ve devredilemez bir hak olarak kabul edilmektedir. İleri demokrasilerin olmazsa olmaz şartı olan ifade ve basın hürriyeti, birçok hak ve hürriyetin temeli, kişisel ve toplumsal gelişmenin kaynağı olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle, ifade hürriyeti, birçok uluslararası belgeye konu olmuş, Anayasamızda da ayrıntılı düzenlemelere tâbi tutulmuştur. Bu özgürlüğün kullanım araçlarından biri de basın yahut sözlü veya görüntülü yayın araçlarıdır. Bu araçların, amacına uygun olarak işlevlerini yerine getirmeleri bakımından korunmaları demokratik toplumlarda asıl olup, bu anlamda basın ve yayın özgürlüğü önündeki engeller kaldırılarak ve güvenceler sağlanarak, haber ve düşünceyi özgür kılmak hedeflenmektedir. Bu nedenle, basın yayın yoluyla işlenen suçlara ilişkin dava ve cezaların infazının ertelenmesi ilişkin bazı düzenlemeler yapılması toplumsal barışın sağlanması ve sürdürülmesi bakımından büyük bir önem taşımaktadır. Önem taşıması nedeniyle basın yoluyla ya da sair düşünce açıklama yöntemleriyle işlenen suçlar yönünden erteleme imkânı getirilmiştir' denilmektedir. Genel gerekçe ve madde gerekçesinden; kanun koyucunun hakaret, iftira, yalan beyan, suç ve suçluyu övme, askeri teşkilatı aşağılama, halkı askerlikten soğutma, Cumhurbaşkanına hakaret, propaganda, 2911 sayılı Kanuna aykırılık vs. suç türlerini bu kanun kapsamında değerlendirmediği anlaşılmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi ve Anayasamızın 25. maddesi birlikte değerlendirildiğinde suça konu eylemlerin düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenebileceğinin kabulü de mümkün değildir. 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi ile, korunmak istenen; her türlü düşünce ve kanaat açıklama biçimi değil, suçun; meşru ve düşünce ve kanaat açıklaması anlamında mutad bir yöntemle işlenmiş olması halleridir. Eylemin işleniş yönteminin bizzat ayrı bir suç oluşturduğu veya düşünce ve kanaati açıklamak bakımından mutad kabul edilemeyecek olması halinde geçici 1. madde hükmü uygulanamayacaktır.Yukarıdaki bilgiler doğrultusunda olayımızı değerlendirecek olursak;Sanığın şikâyet, dava ve temyiz dilekçelerinde şikâyet ve savunma hakkını aşacak şekilde ve e-mail yolu ile katılana yönelik 'sahtekâr, hırsız, bilimsel hırsız' şeklinde sarf etmiş olduğu ifadelerin 'sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenen suçlar' kapsamında kalmadığı, sanığa atılı hakaret ve iftira suçlarından kurulan hükümlerin esastan incelenerek tebliğnamemizdeki görüş doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle 'sanığa yüklenen suçların 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi kapsamında düşünce ve kanaat açıklama yöntemiyle işlendiği ve anılan maddenin birinci fıkrasının 'b' bendinde yer alan 'kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine karar verilir' şeklindeki düzenleme karşısında sanığın hukuki durumunun yeniden takdir ve tayininde zorunluluk bulunduğundan bahisle bozulması yasaya aykırıdır" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.5271 sayılı CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 24.06.2014 gün ve 4147-7767 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARIİtirazın kapsamına göre inceleme, sanık hakkında hakaret ve iftira suçlarından kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı hakaret ve iftira suçlarını oluşturan eylemlerinin 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi kapsamında kalıp kalmadığı noktasında toplanmaktadır.İncelenen dosya kapsamından;Katılan Birsen Karakaş’ın 27.01.2006-12.11.2008 tarihleri arasında Türkiye Adalet Akademisi Başkanı olarak görev yaptığı, Katılanın göreve başlamasından sonra Adalet Akademisi Genel Sekreteri olan sanık ...’ın 13.04.2006 tarihinde görevine son verilerek aynı yerde uzman kadrosuna atandığı, Sanık hakkında bu atamadan sonra kendisine verilen bazı görevleri yerine getirmediği gerekçesiyle disiplin soruşturmaları açıldığı ve bunların bir kısmından disiplin cezası aldığı,Sanığın, görev değişikliğinin, disiplin cezalarının ve olumsuz sicil notunun iptali istemiyle idari yargıya başvurduğu,2006 yılı Haziran ayından başlamak üzere 2008 yılı Şubat ayına kadar, hayali isim ve adresler kullanarak çeşitli resmi kurumlara ve resmi sıfatı bulunan kişilere farklı postanelerden atılan mektuplarla ve katılan ile yine kimi resmi kurumlara gönderilen e-postalarla katılana yönelik hakaret ve iftira suçlarını oluşturabilecek sözcük ve cümlelerin yer aldığı yazıların gönderildiği,Katılanın şikâyeti üzerine başlatılan soruşturmada; ... gibi hayali isimler adına gönderilen postaların kim yâda kimler tarafından gönderildiğine ilişkin araştırmanın sonuçsuz kaldığı, "gulkaya006@hotmail.com", "mlzy11@hotmail.com", "ayskarli- @mynet.com", "yaz123@windowslive.com", "fask18@windowslive.com" ve "mns13@windows live.com" e-posta adreslerinin hangi IP adreslerinden alındığına ve bu e-postaların hangi IP adreslerinden gönderildiğine ilişkin yapılan araştırmada ise, her bir e-posta hesabının farklı adreslerde bulunan internet kafelerdeki bilgisayarlardan alındığının ve buradaki bilgisayarlardan e-postaların gönderildiğinin belirlendiği,Katılana yönelik mektup ve e-postalardaki isnatların bazılarının sanık tarafından kimi kurumlara yazılan dilekçelerde de ifade edilmesi ve 15.01.2008 tarihinde "1xoz-13@- windowslive.com" e-posta adresinden katılanın kullanmakta olduğu "birsen.karakas@- adalet.gov.tr" adresine gönderilen ve içerisinde hakaret içeren ibarelerin bulunduğu e-posta ekindeki "Word" dokümanının Adalet Bakanlığı domaini içindeki sanığın kullanıcı hesabıyla açtığı belirtilen bilgisayarda yazıldığının tespit edilmesi üzerine Sulh Ceza Mahkemesince Türkay Yazılım Dış Ticaret Danışmalık Ltd. Şirketi tarafından kiralanıp sanığın büro olarak kullandığı işyerinde ve sanığın evinde arama yapılmasına karar verildiği,İşyerindeki arama öncesinde bir bilgisayar ile flash belleğin banyo küvetinde su altında bırakılarak veri elde edilmesinin önüne geçildiğinin arama tutanağında yer aldığı,Ele geçirilen bilgisayar ve diskler üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporlarda; ıslatılarak kullanılmaz hale getirilen dizüstü bilgisayar haricindeki diğer bilgisayar ve disklerde anılan e-posta adreslerinin kullanıldığına ilişkin bir verinin tespit edilmediğinin açıklandığı,Uyuşmazlığın konusunu oluşturan sanığın üzerine atılı eylemlerin ayrıntılarına bakıldığında iki grup eyleminin bulunduğu, buna göre;A- Sanığın gerçek ismini kullanarak işlediği iddia olunan eylemleri:10.06.2008 ve 27.08.2008 tarihli iddianamelerde;1- 14.04.2008 tarihinde Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulu'na verdiği dilekçede “…akademi başkanı, akademi yönetim kurulu başkanı, akademi yayın kurulu başkanı, meslek etiği eğiticisi, Yargıtay 7. Ceza Dairesi üyesi ve genel kurul üyesi sn. Karakaş’ın bilimsel hırsız olduğu tarafımca tespit edilmiştir” şeklindeki cümlesiyle,2- 10.06.2008 tarihinde Adalet Akademisi Eğitim Merkezi Müdür Yardımcısı olup sanık hakkındaki disiplin soruşturmasında görevlendirilen Ahmet Özgüngör’e ibraz ettiği dilekçede de aynı yöndeki ifadelerle,3- 17.06.2008 tarihinde Ankara 5. İdare Mahkemesine verdiği dilekçedeki “Sn. Birsen hanımın doktora tezini bilimsel hırsızlık yapmak suretiyle oluşturduğu ve bilimsel hırsızlık yapan birisinin nasıl olup da akademi yayın kurulu başkanlığı yaptığı, nasıl olup da bilimsel hırsızlık suçlarına bakan Yargıtay 7. Ceza Dairesinin üyesi olduğu…” ifadeleriyle,Katılana hakaret ettiğinin belirtildiği, B- Sanığın hayali isimlerle işlediği iddia olunan eylemleri:10.09.2008 tarihli iddianamede;1- 15.01.2008 tarihinde ".... adresinden katılanın kullanmakta olduğu "..." adresine gönderdiği e-posta ekindeki "Word" dokümanında yer alan; “sahtekâr Birsen”, “hırsız Birsen”, “intihalci Birsen”, “seni sahtekâr seni”, “aşırmacı Birsen”, “sayın sahtekâr” şeklindeki ifadelerle,2- 2006-2008 yılları arasında, başta katılana olmak üzere, Türkiye Adalet Akademisine, çeşitli resmi kurumlara ve basına hayali kişiler adına gönderilen mektupların ve e-postaların içeriklerinde yer alan “psikopat”, “takunyalı Birsen”, “hormonel bozukluk”, “asker düşmanı”, “beceriksiz” şeklindeki ibarelerle,Katılana hakaret ettiğinin,3- Aynı mektup ve e-postalarda, katılanın ihalelere fesat karıştırdığı, fazla mesai yapılmadığı halde sahte belge düzenleyerek devleti zarara uğrattığı, organize suç örgütü içerisinde yer aldığı, bazı Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin himmeti sayesinde Akademi Başkanlığına geldiğinden bu kişilere diyet borcu ödediği, adaylardan topladığı paraları harcadığı, akademide kesilen ağaçları birilerine peşkeş çektiği, akademiyi irtica yuvasına çevirdiği gibi isnatlarla iftirada bulunduğunun belirtildiği,Anlaşılmaktadır. Katılan; sanığın akademide genel sekreter görevinde iken akademi idaresi tarafından alınan kararla uzmanlık kadrosuna atandığını, sanığın bu idari işlemin iptali ve daha sonra oluşan bir takım eksiklikleri nedeniyle almış olduğu idari cezalara karşılık idare mahkemelerine davalar açtığını, dava dilekçelerinde şahsına hakaretlerde ve gerçek olmayan isnatlarda bulunduğunu, sahte mektupların içeriklerinin de aynı mahiyette olduğunu, sanık hakkında şikâyetçi olması ile soruşturmaya başlanıldığını beyan etmiş,Sanık ise; katılanın Adalet Akademisi Başkanı olduğu dönemin ilk zamanında akademi genel sekreteri olarak görev yapmakta iken daha sonra bu görevden alınarak uzman olarak görevlendirildiğini, katılana gerek mektup gerekse e-posta yoluyla veya başka bir şekilde hakaret etmediğini, iftirada bulunmadığını, katılanın intihal eseriyle ilgili kendisine gelen belgeleri akademinin yetkili organlarına bildirme yükümlülüğü altında olduğu için bildirimde bulunduğunu savunmuştur.Uyuşmazlığın esasını oluşturan ve 05.07.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun "Dava ve cezaların ertelenmesi" başlıklı geçici 1. maddesinde;"1) 31.12.2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı;a) Soruşturma evresinde, 04.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171'inci maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine,b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine,c) Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine,Karar verilir. 2) Hakkında kamu davasının açılmasının veya kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilen kişinin, erteleme kararının verildiği tarihten itibaren üç yıl içinde birinci fıkra kapsamına giren yeni bir suç işlememesi hâlinde, kovuşturmaya yer olmadığı veya düşme kararı verilir. Bu süre zarfında birinci fıkra kapsamına giren yeni bir suç işlenmesi hâlinde, bu suçtan dolayı kesinleşmiş hükümle cezaya mahkûm olunduğu takdirde, ertelenen soruşturma veya kovuşturmaya devam olunur.3) Mahkûmiyet hükmünün infazı ertelenen kişi hakkında bu mahkûmiyete bağlı olarak herhangi bir hak yoksunluğu doğmaz. Ancak bu kişinin, erteleme kararının verildiği tarihten itibaren üç yıl içinde birinci fıkra kapsamına giren yeni bir suç işlemesi hâlinde, bu suçtan dolayı kesinleşmiş hükümle cezaya mahkûm olunduğu takdirde, ertelenen mahkûmiyet hükmüne bağlı hukuki sonuçlar kişi üzerinde doğar ve ceza infaz olunur.4) Bu madde hükümlerine göre cezanın infazının ertelenmesi hâlinde erteleme süresince ceza zamanaşımı durur, kamu davasının açılmasının veya kovuşturmanın ertelenmesi hâlinde, erteleme süresince dava zamanaşımı ve dava süreleri durur.5) Birinci fıkra kapsamına giren suçlardan dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmiş olması hâlinde dahi, bu madde hükümleri uygulanır. 6) Birinci fıkra kapsamına giren suçlardan dolayı verilmiş mahkûmiyet hükmünün infazının tamamlanmış olması hâlinde bu mahkûmiyet hükmüne bağlı yasaklanmış hakların 25.5.2005 tarihli ve 5352 sayılı Adlî Sicil Kanununun 13/A maddesindeki şartlar aranmaksızın geri verilmesine karar verilir. 7) Bu madde hükümlerine göre verilen kamu davasının açılmasının, kovuşturmanın veya cezanın infazının ertelenmesi kararları adlî sicilde bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi hâlinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.8) Bu madde hükümlerine göre kamu davasının açılmasının, kovuşturmanın veya cezanın infazının ertelenmesi kararlarının verildiği hâllerde, bu suçlar 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun erteleme ve tekerrüre ilişkin hükümlerinin uygulanmasında göz önünde bulundurulmaz" hükmü yer almaktadır. Madde gerekçesinde de; "Temel hak ve hürriyetlerden kabul edilen ifade ve basın özgürlüğü, çoğulcu demokrasilerde vazgeçilmez ve devredilemez bir hak olarak kabul edilmektedir. İleri demokrasilerin 'olmazsa olmaz şartı' olan ifade ve basın hürriyeti, birçok hak ve hürriyetin temeli, kişisel ve toplumsal gelişmenin kaynağı olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle, ifade hürriyeti, birçok uluslararası belgeye konu olmuş, Anayasamızda da ayrıntılı düzenlemelere tâbi tutulmuştur. Bu özgürlüğün kullanım araçlarından biri de basın yahut sözlü veya görüntülü yayın araçlarıdır. Bu araçların, amacına uygun olarak işlevlerini yerine getirmeleri bakımından korunmaları demokratik toplumlarda asıl olup, bu anlamda basın ve yayın özgürlüğü önündeki engeller kaldırılarak ve güvenceler sağlanarak, haber ve düşünceyi özgür kılmak hedeflenmektedir. Bu nedenle, basın yayın yoluyla işlenen suçlara ilişkin dava ve cezaların infazının ertelenmesine ilişkin bazı düzenlemeler yapılması toplumsal barışın sağlanması ve sürdürülmesi bakımından büyük önem taşımaktadır" açıklamalarına yer verilmiştir. Görüldüğü üzere, 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinde yer alan düzenleme ile; belli bazı suçlar bakımından, soruşturma evresinde kamu davasının açılmasının, kovuşturma evresinde kovuşturmanın ve infaz evresinde ise hükmün infazının ertelenmesine karar verileceği öngörülmüş, bunun için suçun;1- 31.12.2011 tarihine kadar işlenmiş olması,2- Basın yayın yoluyla veya sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle gerçekleştirilmiş bulunması,3- Adli para ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektirmesi,Şartlarını birlikte taşıması gerektiği kabul edilmiştir. Kanun koyucu tarafından, bu düzenlemeyle tıpkı 03.09.1999 gün ve 23809 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4454 sayılı Basın ve Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda olduğu gibi sadece dava ve cezaların infazının ertelenmesi öngörülmüş, kanunun kapsamına giren fiiller suç olmaktan çıkarılmamış veya unsurlarında herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Maddenin ikinci fıkrasında, hakkındaki kamu davasının açılmasının veya kovuşturmanın ertelenmesine karar verilen kişinin kararın verildiği tarihten itibaren üç yıl içinde birinci fıkradaki kapsama giren yeni bir suç işlememesi halinde kovuşturmaya yer olmadığı veya düşme kararı verileceği, aksi durumda ise ertelenen soruşturma ve kovuşturmaya devam olunacağı hüküm altına alınmıştır.Basın yayın yoluyla işlenen suçların bahse konu madde kapsamına girdiği hususunda bir tereddüt bulunmayıp, uyuşmazlığın isabetli bir biçimde çözülebilmesi bakımından "sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri ile işlenmiş suçlar" ibaresi ve bu ibaredeki "yöntem" sözcüğünden ne anlaşılması gerektiğinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesindeki düzenlemenin gerekçesi de göz önüne alındığında, "sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri" ibaresi geniş yorumlanarak, sadece düşüncenin değil, kanaat ve değer yargılarını içeren açıklamaların da korunduğu ve maddenin uygulanma kapsamının suça göre değil, suçun işlenme yöntemine göre belirlenmesi gerektiği kabul edilmelidir. Buna göre, suç bir düşünce ve kanaat açıklama yöntemi ile işlenmiş ise hangi suç olursa olsun, suç tarihi ve maddede öngörülen cezanın tür ve süresi nazara alınarak madde kapsamında değerlendirilecektir.Yöntemin, "bir amaca ulaşabilmek için izlenen yol, usul ve metot" anlamına geldiği gözetildiğinde, basın yayın yoluyla işlenen suçlar dışında "sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenen suçlar"ın anılan madde kapsamına girebilmesi için, düşünce ve kanaatin açıklanma yönteminin;a- Hukuk düzeni karşısında meşru bulunması, yani yöntemin kendisinin bizzat suç teşkil etmemesi,b- Toplum düzeni içerisinde konuşma, seminer, sempozyum, konferans, resim, heykel gibi mutad bir ifade ve kanaat açıklama yöntemi olması,c- İfade ve kanaat açıklama hakkının özüne aykırı bulunmaması,Gerekmektedir.Bu bağlamda, örneğin yol kesen terör gruplarının kişilere propaganda yapması halinde yöntemin bizatihi kendisinin suç teşkil etmesi veya sahte isim kullanıp gerçek kimliğini saklamak suretiyle ifade ve kanaat açıklamasında bulunulmasının hukuk düzeni karşısında meşru olmaması nedeniyle bu eylemlere ilişkin 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi uygulanamayacaktır. Düşüncenin konuşma, seminer, sempozyum, konferans, resim, heykel gibi mutad bir ifade ve kanaat açıklama yöntemiyle ortaya konulması gerekmektedir. Bilişim sisteminin getirdiği imkânlarla, sosyal paylaşım platformlarında veya birden fazla kişiye açık blog ya da "web" sayfasında yer alan ifade ve kanaatler de madde kapsamındadır. Ancak kişiye özel gönderilen e-postalarda veya sosyal paylaşım platformları içinde yer alan şahsi mesajlaşmalarda, genele ya da belli bir gruba açık ifade ve kanaat açıklama unsuru olmadığı için, bu mesaj ve e-posta içeriklerinden kaynaklanan soruşturma ve davalarda 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin uygulanması mümkün değildir.Her görüş ve düşünce açıklamasının ifade özgürlüğü bağlamında korunması da söz konusu değildir. Bu çerçevede, sosyal veya siyasal sorunlarla ilgili güncel veya devam eden kamusal bir tartışmaya katkı niteliğinde ortaya konulan fikirler, rahatsız edici nitelikte olsa bile koruma görürken, bu nitelikte olmayan ve fikir açıklaması olarak da kabul edilemeyen amaçsız keyfi kişisel saldırılar, ifade özgürlüğü olarak değerlendirilmemelidir. Çünkü amaçsız, keyfi ve kişisel saldırı niteliğini taşıyan kaba sövme vb. eylemler, düşünce ve kanaat açıklama hakkının özüne aykırıdır. (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Hukuku, D.J. Haris- M. O’Boyle- E.P.Bates- C.M.Buckley Avrupa Konseyi, 2013, s. 518) Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Sanığın, resmi kurumlara verdiği dilekçelerdeki “bilimsel hırsız” şeklindeki ifadesiyle ve mektup ve e-posta yoluyla resmi kurumlara ve katılana gönderdiği yazılardaki “intihalci”, “sahtekâr”, “aşırmacı”, “psikopat”, “takunyalı”, “hormonel bozukluk”, “asker düşmanı”, “beceriksiz” ibareleriyle hakaret suçunu ve bir kısım isnatlarda bulunarak iftira suçunu işlediği iddia edilen olayda; eylemlerin bir kısmının hayali isimler adına gönderilen mektup ve e-postalarla işlenmesi nedeniyle yöntemin hukuk düzeni karşısında meşru bulunmaması, bir kısmının basın–yayın yoluyla ya da konuşma, seminer, sempozyum, konferans, resim, heykel gibi genele hitap edecek şekilde değil kişi ya da kurumların ev-işyeri veya e-posta adreslerine gönderilen özel nitelikli belge ve verilerle açıklanmış olması, bir kısmında ise kullanılan bazı kelime ve cümlelerin ifade ve düşünce açıklamasından daha çok kişisel, kaba saldırı mahiyetinde olması karşısında sanığa isnat edilen eylemlerin 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi kapsamında kalmadığı kabul edilmelidir. Bu itibarla, haklı nedene dayanan Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulüne, sanık hakkında hakaret ve iftira suçlarından kurulan hükümlerin bozulmasına ilişkin kararın kaldırılmasına, dosyanın belirtilen hükümlerin esasının incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir. Çoğunluk görüşüne katılmayan on dört Genel Kurul Üyesi; "sanığa isnat edilen eylemlerin 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi kapsamında kaldığından itirazın reddine karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle, 1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, 2- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 23.01.2014 gün ve 11854-1002 sayılı hakaret ve iftira suçlarından kurulan hükümlerin bozulmasına ilişkin kararının KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, hakaret ve iftira suçları yönünden hükmün esasının incelenmesi amacıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.02.2016 tarihinde yapılan ilk müzakerede yeterli yasal çoğunluk sağlanamadığından 23.02.2016 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
KİRA BORCUNA İTİRAZ • KİRA SÖZLEŞMESİ - İTİRAZIN KALDIRILMASI
(.Dava, itirazın kaldırılması ve temerrüt nedeni ile kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkemece uyuşmazlık yargılamayı gerektirdiğinden istemin reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, 15.07.2010 tarihinde başlattığı icra takibinde 01.06.2009 başlang
Şikayet reddedilse de icra mahkemesinin tedbir kararı HMK 397/2 maddesi gereğince aksi belirtilmediği sürece karar kesinleşene kadar devam eder.
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunu
usulsüz tebligat şikayet süresi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incele
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?