İtirazname : 2007/237302 Yargıtay Dairesi : 13. Ceza DairesiMahkemesi : HONAZ Asliye Ceza Günü : 16.05.2007Sayısı : 212-139Nitelikli hırsızlık suçundan sanık M.E.'in 5237 sayılı TCK'nun 142/1-e, 35/2, 62 ve 50. maddeleri uyarınca 6000 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, Honaz Asliye Ceza Mahkemesince verilen 16.05.2007 gün ve 212-139 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Ceza Dairesince 30.01.2012 gün ve 2541-1492 sayı ile; "Sanığın yol kenarına kapısı kilitlenmeden bırakılan otomobili düz kontak yaparak çalmaya teşebbüs eyleminin TCK'nun 142/1-e maddesine uyduğu ve eylemin aracın mülkiyetine yönelik olması nedeni ile ayrıca mala zarar verme suçunu oluşturmayacağının anlaşılması karşısında; tebliğnamedeki bozma düşüncesi ile mala zarar verme suçu nedeni ile ayrıca işlem yapılabileceğine dair düşünceye iştirak edilmemiştir...Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;Hükümden sonra 08.02.2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesi uyarınca ve bu maddenin 6. fıkrasına 25.07.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6008 sayılı Yasanın 7. maddesi ile eklenen cümle de gözetilerek; hükmolunan cezanın tür ve süresine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğundan" bahisle bozulmasına karar verilmiştir.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 19.03.2012 gün ve 237302 sayı ile;"...Somut olayımızda katılana ait açıkta bırakılan araca girerek düz kontak yapmak suretiyle çalmaya çalışan sanığı, 5237 sayılı TCK’nun 142/1-e maddesinden sorumlu tutmak yukarıda ayrıntılı bir şekilde açıklanan ve 5237 sayılı TCK'nun 1. ve 2. maddelerinde düzenlenen ceza kanununun amacı ve suçların kanuniliği ilkesine aykırı olacağı gibi aşağıda açıklanacak olan benzer olaydaki yerleşik içtihatlara ve bunun sonucu olarak da hakkaniyet ve kanun önünde eşitlik prensiplerine aykırı olacağı kuşkusuzdur.Benzer bir olayda, Yargıtay Yüksek 6. Ceza Dairesinin 27.09.2011 tarih, 2007/11616 E- 2011/40363 K sayılı ilamında; Yakınanın 10.07.2005 günü 16 V 8180 plakalı 1994 model Murat Şahin marka aracını kapılarını kilitlemeden park edip ayrılmasından soma, sanık tarafından düz kontak yöntemiyle çalıştırılıp bulunduğu yerden çalınması şeklinde gerçekleşen olayda, sanığın eyleminin suç tarihinde yürürlükte olan 5237 sayılı TCK’nun 141/1 maddesi kapsamında kaldığı dikkate alınmadan uygulama olanağı bulunmayan 765 sayılı TCK’nun 491/ilk, 522 (pek fahiş), 59. maddelerinin tatbiki suretiyle ceza tayini kanuna aykırı olup öncelikle suç tarihinde yürürlükte olan kanuna göre uygulama yapılması zorunluluğundan dolayı yerel mahkeme tarafından verilen mahkumiyet kararının bozulmasına karar verilmiştir.Yargıtay Yüksek 6. Ceza Dairesinin 09.02.2010 tarih, 2008/15055 E- 2010/860 K sayılı ilamında; Hırsızlığın, 'adet veya tahsis ya da kullanımı gereği açıkta bırakılmış eşya' niteliği bulunmayan, sokak üzerinde park halinde bırakılan yakınana ait aracın düz kontak yapılarak çalınması suretiyle işlendiği, sanığın yüklenen suçu işlemediğini savunduğu, 14.12.2006 tarihli olay yeri inceleme raporu içeriğinde araç üzerinde zorlama izinin bulunmadığının belirtildiği ve taklit anahtarla ya da diğer bir aletle aracın kilidinin açıldığına ilişkin kanıtın da bulunmadığının anlaşılması karşısında; eylemin 5237 sayılı TCK’nun 141/1. maddesine uyduğu gözetilmeden, aynı yasanın 142/1-b maddesi ile uygulama yapıldığı gerekçesiyle yerel mahkemece verilen mahkumiyet kararının bozulmasına karar verilmiştir.Yargıtay Yüksek 6. Ceza Dairesinin 22.02.2010 tarih 2008/8421 E-2010/1639 K, 22.04.2010 tarih 2010/11549 E-2010/4772 K, 09.02.2010 tarih 2008/15055 E-2010/860 K, 22.02.2010 tarih 2008/8421 E-2010/1639 K, 22.04.2010 tarih 2010/11549 E-2010/4772 K, 2007/11616 E-2011/40363 K sayılı ilamlarında benzer görüşlere yer verilmiştir.Yukarıdaki açıklamalar ve öğreti ile uygulamada benimsenen görüşler doğrultusunda somut olayımıza baktığımızda;Katılan tarafından açık bırakılan araca girerek düz kontak yapmak isterken yakalanan sanık hakkında yerel mahkeme tarafından 5237 sayılı TCK ‘nun 142/1-e, 35 maddeleri uyarınca mahkumiyet kararı verilmiştir. Yargıtay Yüksek 13. Ceza Dairesi tarafından yapılan temyiz incelemesi sonucunda yerel mahkeme tarafından eylemin niteliğinin doğru tayin edildiği kabul edilerek sadece hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının değerlendirilmesi için hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Sanığa isnat edilen eylemin TCK’nun 142/1-e maddesinde yazılı bulunan suçu oluşturacağı yönündeki Yargıtay Yüksek 13. Ceza Dairesinin görüşüne Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından iştirak edilmemektedir" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 13. Ceza Dairesince 01.10.2012 gün ve 18230-20266 sayı ile, itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARIÖzel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın, katılanın kapıları açık olan aracını düz kontak yapmak suretiyle çalmaya teşebbüs eyleminin nitelendirilmesine ilişkin ise de; uyuşmazlık konusunda sağlıklı bir karar verilebilmesi için araçların veya içerisindeki eşyaların çalınmasına yönelik olarak uygulamada çok sık karşılaşılan bir kısım eylemlerin birlikte ele alınmasında yarar bulunmaktadır. Bu bağlamda; 1- Kapıları açık olup, kontak anahtarı üzerinde bulunan aracın çalınmasının, 2- Kapı ve camları kilitli olan aracın, kapı kilitlerinin veya camlarının zorlanarak veya kırılarak açılıp, aracın içerisindeki eşyanın ya da düz kontak yapılıp çalıştırılan aracın çalınmasının, 3- Kapıları ve camları ister kilitli ister açık olsun, aracın haksız yere elde bulundurulan anahtar, taklit anahtar veya diğer bir aletle çalıştırılarak çalınmasının, 4- Plaka, yan ayna, silecek, lastik, jant, anten vb. gibi aracın dış kısmında bulunan eşyaların çalınmasının,5-Kapıları ve camları açık olan aracın her ne surette olursa olsun düz kontak yapılması suretiyle çalınmasının, 5237 sayılı TCK’nun 141/1, 142/1-b, 142/1-e ve 142/2-d madde ve fıkralarından hangisine uyduğunun belirlenmesi gerekmektedir.Uyuşmazlık konularının değerlendirilmesine geçilmeden önce bir Genel Kurul Üyesince tüm uyuşmazlık konularının tartışılmasının gerekip gerekmediği hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak ele alınması gerektiği ileri sürülmüş, ön sorun konusuna ilişkin olarak 01.10.2013 günü yapılan birinci müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamamış, 26.11.2013 günü yapılan ikinci müzakerede ise hukuki uyuşmazlığın doğru bir şekilde çözüme bağlanabilmesi için belirtilen tüm uyuşmazlık konularının tartışılarak sonuca bağlanması gerektiği oybirliğiyle kararlaştırılarak uyuşmazlık konularının değerlendirilmesine geçilmiştir. İncelenen dosya kapsamından; olay tarihinde sanığın, katılanın kapıları kilitli olmayan aracının içerisine girip, direksiyon kutusunu bıçakla zorlayarak açtıktan sonra, dışarı çıkardığı kabloları birbirine değdirmek suretiyle düz kontak yaparak aracı çalıştırıp, götürmeye çalıştığı sırada olay yerine gelen katılan tarafından yakalandığı anlaşılmaktadır.Öncelikle hırsızlık suçunun 5237 sayılı TCK'nun da ne şekilde düzenlendiği ile uyuşmazlığa ilişkin fıkralara ait genel bir değerlendirme yapılmasında fayda bulunmaktadır.Hırsızlık suçunun basit hali 5237 sayılı TCK’nun 141. maddesinin birinci fıkrasında; "Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir" şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre hırsızlık suçu; başkasına ait taşınabilir bir malı, sahibinin (zilyed) rızası olmaksızın faydalanmak kastı ile bulunduğu yerden almaktır. Hırsızlık suçunun basit halinin oluşması için, başkasına ait taşınabilir eşyanın suçun nitelikli hallerinde belirtilen şekiller dışında çalınması gerekir. Suçun nitelikli halleri ise 142. maddenin birinci fıkrasında altı, ikinci fıkrasında yedi ve üçüncü fıkrasında bir bent olmak üzere toplam ondört bent halinde sayılmış, ikinci fıkranın son cümlesinde aynı fıkranın (b) bendinde belirtilen suçun, beden veya ruh sağlığı bakımından kendisini savunamayacak kişiye karşı işlenmesi cezanın ağırlatıcı nedeni olarak belirtilmiş, 05.07.2012 gün ve 28344 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 82. maddesi ile 142. maddenin birinci fıkrasının (f) bendi yürürlükten kaldırılarak, elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçu aynı kanunun 163. maddesinde düzenlenen karşılıksız yararlanma suçuna dönüştürülmüştür.Suçun, kanunun 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde; herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında, (e) bendinde; adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında, ikinci fıkrasının (d) bendinde ise; haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak suretiyle işlenmesi halleri nitelikli hırsızlık suçu olarak yaptırıma bağlanmıştır. 5237 sayılı TCK'nun 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde iki ayrı nitelikli hal düzenlenmiş olup, birincisi herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış olan eşyanın çalınmasıdır. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için eşyanın, herkesin girebileceği bir yerde bulunmasının yanında, kilitlenmek suretiyle de muhafaza altına alınmış olması gerekir. Madde gerekçesinde, "Ancak bina tanımına girmeyen bir yerde, örneğin otomobilde bulunan eşya hakkında muhafaza altına alınma koşulu aranmış; böylece kapıları kilitli olmayan veya camları kapatılmamış bir otomobildeki eşyanın çalınması hâlinde nitelikli hırsızlık kabul edilmemiştir" denilmek suretiyle bu husus belirtilmiştir. Herkesin girebileceği yerden, cadde, sokak, pazar yeri veya meydan gibi hiçbir sınırlama, engel olmadan kişilerin girme imkanı bulunan kamuya açık yerler anlaşılmalıdır. Fıkrada belirtilen ikinci nitelikli hal ise, bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşyanın çalınmasıdır. Bu nitelikli halde öngörülen "bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmaktan" anlaşılması gereken, mutlaka belli bir yere kilitlemek ya da gizlemek olmayıp, eşyanın bina veya eklentisi içinde bulundurulmuş olması yeterlidir. Maddenin birinci fıkrasının (e) bendindeki hırsızlık suçunun oluşması için; adet, tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılan eşyanın çalınması gerekmekte olup, bu bölüme ilişkin madde gerekçesinde de; "fıkranın (e) bendinde, âdet veya tahsis ve kullanım gereği açığa bırakılmış olan eşya hakkında hırsızlık suçunun işlenmesi, bir nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir. Tarlalarda bırakılan tarım araçları, inşaat yerine yığılan malzeme, bu kapsama giren eşyaya örnek olarak gösterilebilir. Bunların çalınmalarında kolaylık bulunması, bu nitelikli hâlin kabulünde etken olmuştur" şeklinde açıklamalara yer verilmiş, böylece zilyedinin her türlü denetim, gözetim ve önleminden yoksun olan, sahiplerince sürekli biçimde korunmalarındaki zorluk nedeniyle açık alanda bulunan eşyanın başkaları tarafından alınabilmesinin kolaylığını dikkate alan bir düzenleme yapılmıştır. Suçun konusunu oluşturan "açıkta bırakılmış eşya" ifadesinden özel alanlar dışında kalan caddeler, sokaklar, parklar, bahçeler, tarlalar, sahil kenarları ve bunun gibi yerlerde bırakılmış eşyalar akla gelmelidir. Bununla birlikte maddedeki nitelikli halin oluşması için, eşyanın açıkta bırakılması yeterli olmayıp, hangi nedenle açıkta bırakıldığının araştırılması ve adet veya tahsis ya da kullanımları gereği açıkta bırakılma şartlarının da aranması gerekecektir.Öğretideki görüşlere göre âdet; "toplumda süreklilik kazanan, alışkanlık oluşturan ve genellik karakterini taşıyan, kamu düzenine, kanunlara ve ahlaka aykırı olmayan, uygunlukları nedeniyle kanunlarca korunabilir nitelikteki yaygın davranış biçimi" olarak tanımlanmış olup, zamana, yere ve bölgeye göre değişebileceği, ancak kişisel alışkanlıkları kapsamadığı kabul edilmektedir. "Tahsis" kelimesi, eşyanın bir iş için özgülenmesi, ayrılması, belirlenmesi ve hasredilmesi anlamına gelmektedir ki, parka gelenlerin oturmasına tahsis edilmiş durumda olan banklar bu kapsamda değerlendirilmelidir. "Kullanım gereği" ibaresi ile, eşyanın kullanılması için açıkta bırakılmasının zorunlu olduğu durumları kastedilmekte olup, sözkonusu eşyanın amacına uygun kullanılabilmesi ve kendisinden beklenen fonksiyonu eda edebilmesi için açıkta durmasının gerekli olduğu hallerde bu nitelikli hal uygulanacaktır.142. maddenin ikinci fıkrasının (d) bendindeki hırsızlık suçunun oluşması için ise; maddede sayılan araçlar kullanılarak bir kilidin açılması suretiyle eylemin gerçekleştirilmesi gerekir, diğer bir anlatımla maddede sayılan aletlerin anahtar boşluğuna sokularak, mekanizmanın harekete geçirilmesi suretiyle kilidin açılması halinde anılan fıkranın uygulanması mümkün olacaktır. Kilidin muhafaza altına alma görevini yerine getirmesi yeterli olup, ayrıca muhkem olmasına gerek yoktur. Kilidin kırılarak engel olmaktan çıkarılması, kilitli yere kilit açmak suretiyle değil de, örneğin kapının kırılması gibi başka yollardan girilmesi durumlarında kilit açmaktan söz edilemeyecektir.Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için kilit açmanın, haksız yere elde bulundurulan gerçek veya taklit anahtar ya da diğer bir aletle işlenmesi gerekmektedir. Haksız yere elde bulundurulan anahtar, sahibi ya da zilyedinin rıza ve haberi olmadan herhangi bir şekilde ele geçirilen anahtardır.Hırsızlık suçuyla ilgili olarak yapılan bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlık konusu olan ve çözümlenmesi gereken hususlar üzerinde sırasıyla durulmalıdır.1- Kapıları açık olup, kontak anahtarı üzerinde bulunan aracın çalınması eylemi:Araç sahibinin aracının kapılarını açık bırakmakla birlikte, ayrıca kontak anahtarını da araç üzerinde bırakarak, eşyanın korunması noktasında üzerine düşen hiçbir yükümlülüğü yerine getirmediği bir durumda, aracın, üzerinde bırakılan kontak anahtarı ile çalıştırılarak götürülmesi eyleminin, 765 sayılı TCK’nun yürürlükte olduğu dönemde kanunun 491/ilk maddesine uyan hırsızlık suçunun basit halini oluşturduğu yönündeki öğreti ve yargısal kararlarla istikrar kazanmış uygulamanın 5237 sayılı TCK açısından da geçerli olacağı, dolayısıyla kapıları açık olup, kontak anahtarı üzerinde bulunan aracın çalınması eyleminin 5237 sayılı TCK’nun 141/1. maddesine uyan hırsızlık suçunun basit halini oluşturduğunun kabulü gerekmektedir. 2- Kapı ve camları kilitli olan aracın, kapı kilitlerinin veya camlarının zorlanarak veya kırılarak açılıp, aracın içerisindeki eşyanın ya da düz kontak yapılıp çalıştırılan aracın kendisinin çalınması eylemleri:Kapı ve camları kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış olan aracın, kapı kilitlerinin veya camlarının zorlanarak veya kırılarak açılıp, aracın içerisindeki eşyanın ya da düz kontak yapılıp çalıştırılan aracın kendisinin çalınması eylemlerinin tamamı 5237 sayılı TCK’nun 142. maddesinin birinci fıkrasının, "Hırsızlık suçunun; Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında işlenmesi" şeklinde düzenlenmiş olan (b) bendindeki nitelikli halinin, herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında hırsızlığa ilişkin ilk haline uymaktadır. Zira, belirtilen bu eylemlerin tamamında kapı ve camları kilitlenmek suretiyle en başta aracın kendisi ve ayrıca içerisindeki eşyalar muhafaza altına alınmakta olup, bu şekildeki bir aracın kendisinin veya içerisindeki eşyanın çalınması durumunda kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış eşyanın çalınması hali söz konusu olduğundan, belirtilen eylemlerin tamamının 5237 sayılı TCK’nun 142/1-b maddesine uyan nitelikli hırsızlık suçunu oluşturduğunun kabulü gerekmektedir.3- Kapıları ve camları ister kilitli ister açık olsun, aracın haksız yere elde bulundurulan anahtar, taklit anahtar veya diğer bir aletle çalıştırılarak götürülmesi eylemi: 5237 sayılı TCK’nun nitelikli hırsızlık başlıklı 142. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinin, "Suçun; haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak suretiyle işlenmesi" şeklindeki açık düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere, eylemin haksız yere elde bulundurulan anahtarla veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, anılan kanunun 142. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinde düzenlenen nitelikli hırsızlık suçu oluşacaktır.Bu itibarla, kapıları ve camları ister kilitli, ister açık olsun, aracın, haksız yere elde bulundurulan anahtar, taklit anahtar veya diğer bir aletin kontak anahtarının girdiği yere sokulup çalıştırılarak çalınması halinde, eylemin 5237 sayılı TCK’nun 142/2-d maddesine uyan nitelikli hırsızlık suçunu oluşturduğunun kabulü gerekmektedir.4- Plaka, yan ayna, silecek, lastik, jant, anten vb. gibi aracın dış kısmında bulunan eşyaların çalınması eylemi:Plaka, yan ayna, silecek, lastik, jant, anten vb. gibi aracın dış kısmında bulunan eşyaların kullanımı gereği açıkta bırakılan eşya olarak kabulü gerekmektedir. Zira, belirtilen bu eşyaların kullanımları gereği sürekli olarak aracın üzerinde bulunması zorunlu olup, araç sahibinin bu eşyaları yanında götürmesi söz konusu olamayacağı gibi, bu eşyaları beraberinde götürmesini beklemek hayatın olağan akışına da aykırıdır. Diğer taraftan, aracın kapı ve camlarının kilitlenmesinin bu eşyaların bulundukları yer itibariyle korunmalarına herhangi bir katkısı da olmamaktadır. Dolayısıyla sayılan bu eşyaların kullanım şekilleri itibariyle açıkta bırakılan eşya olarak kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Bu itibarla, plaka, yan ayna, silecek, lastik, jant, anten vb. gibi aracın dış kısmında bulunan eşyaların çalınması eylemleri, 5237 sayılı TCK’nun 142/1-e maddesine uyan nitelikli hırsızlık suçunu oluşturmaktadır.Nitekim hırsızlık suçlarına ilişkin hükümlerin temyiz incelemesini yapan Özel Daireler arasında, bu dört hususta varılan sonuçlar noktasında uygulama birliği bulunmaktadır.5- Kapıları ve camları açık olan aracın her ne surette olursa olsun düz kontak yapılması suretiyle çalınması eylemi:Araçlar, içerisinde bulunan eşyalar da dahil olmak üzere, kapı ve camları kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınan eşya olup, kapılarında bulunan kilit sistemleri 5237 sayılı TCK'nun 142. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi anlamında kabul edilen kilitlerdendir. Aynı şekilde araçların çalıştırılmasında kullanılan ve kontak adı verilen bölüm de kanunun 142. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi anlamında bir kilit sistemidir. Zira aracın, haksız yere elde bulundurulan anahtar, taklit anahtar veya diğer bir aletin kontak adı verilen bölüme sokulup çalıştırılarak çalınması halinde eylem, 5237 sayılı TCK’nun 142/2-d maddesinde düzenlenen, hırsızlık suçunun kilit açmak suretiyle gerçekleştirilmesi şeklindeki nitelikli halini oluşturmakta olup, bu vasıflandırma ile anahtarın girdiği kontak adı verilen bölümün kilit olduğu kabul edilmektedir.Kontak adı verilen bu kilit sistemi nedeniyle araçların, aynı zamanda kanunun 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi anlamında kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınan eşya olarak da kabulü zorunludur. Zira araçların, anahtar, taklit anahtar veya diğer bir alet kullanılarak çalıştırılıp çalınması eylemleri ile çekici veya benzeri bir başka araçla taşınarak ya da çekilerek götürülmesi eylemleri dışında, kontak adı verilen bölümün bulunduğu yerin sökülerek veya kırılarak ya da her ne şekilde olursa olsun açılarak, düz kontak olarak tabir edilen kabloların birbirine değdirilmesi suretiyle çalıştırılarak götürülmesi dışında aracın götürülmesi mümkün değildir.Dolayısıyla kapıları ve camları açık olan aracın, kontak adı verilen bölümünün bulunduğu bölgeye her ne suretle olursa olsun zarar verilip, dışarı çıkarılan kablolar birbirine değdirilerek düz kontak yapılıp çalıştırılarak götürülmesi eylemlerinin 5237 sayılı TCK’nun 142/1-b maddesi kapsamında bulunan kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınan eşyanın çalınması şeklindeki nitelikli hırsızlık suçunu oluşturduğunun kabulü gerekmektedir.Bu kabul, kontak bölümü olmayıp da, bunun yerine düğme veya kartla çalıştırılan araçlarında aynı şekilde düz kontak olarak tabir edilen kabloların birbirine değdirilmesi suretiyle çalıştırılarak götürülmesi hallerinde de geçerli olacaktır.Bu bilgiler ışığında somut olaydaki uyuşmazlık değerlendirildiğinde; Katılanın kapıları kilitli olmayan aracının içerisine girip, direksiyon kutusunu bıçakla zorlayıp açtıktan sonra, dışarı çıkardığı kabloları birbirine değdirmek suretiyle düz kontak yaparak aracı çalıştırıp götürmeye çalışan sanığın eyleminin, 5237 sayılı TCK'nun 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine uyan hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yerel mahkemece aynı maddenin aynı fıkrasının (e) bendine uyan hırsızlık suçunu oluşturduğundan bahisle hüküm kurulması kanuna aykırı olup, bu vasıflandırmanın Özel Dairece de uygun bulunması isabetsizdir.Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün, "Hükümden sonra 08.02.2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesi uyarınca ve bu maddenin 6. fıkrasına 25.07.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanunun 7. maddesi ile eklenen cümle de gözetilerek; hükmolunan cezanın tür ve süresine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğu" isabetsizliği yanında, "Sanığın eyleminin, 5237 sayılı TCK'nun 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine uyan hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, aynı maddenin aynı fıkrasının (e) bendine uyan hırsızlık suçunu oluşturduğunun kabulü ile hüküm kurulması" isabetsizliğinden de bozulmasına karar verilmelidir.İtirazın değişik gerekçeyle kabulü yönünde oy kullanan Genel Kurul Üyesi H.A.; "eylemin 5237 sayılı TCK'nun 142. maddesinin birinci fıkrasının hem (b) bendine, hem de aynı fıkranın (e) bendine uyacağına" ilişkin farklı görüş bildirmiş,İtirazın değişik gerekçeyle kabulüne ilişkin çoğunluk görüşüne katılmayan iki Genel Kurul Üyesi ise; "uyuşmazlığa konu eylemin 5237 sayılı TCK'nun 141/1. maddesi kapsamında basit hırsızlık suçunu oluşturacağından bahisle" itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği yönünde oy kullanmışlardır.SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; 1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,2- Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 30.01.2012 gün ve 2541-1492 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,3- Honaz Asliye Ceza Mahkemesinin 16.05.2007 gün ve 212-139 sayılı kararının,A) "Sanığın eyleminin, 5237 sayılı TCK'nun 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine uyan hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, aynı maddenin aynı fıkrasının (e) bendine uyan hırsızlık suçunu oluşturduğunun kabulü ile hüküm kurulması",B) "Hükümden sonra 08.02.2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesi uyarınca ve bu maddenin 6. fıkrasına 25.07.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanunun 7. maddesi ile eklenen cümle de gözetilerek; hükmolunan cezanın tür ve süresine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması",İsabetsizliklerinden BOZULMASINA,4-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 01.10.2013 günü yapılan birinci müzakerede ön sorun yönünden yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 26.11.2013 günü yapılan ikinci müzakerede ilk dört uyuşmazlık yönünden oybirliği, ön sorun ve beşinci uyuşmazlık yönüyle ise oybirliğiyle karar verildi.