İtirazname : 242852Yargıtay Dairesi : 1. Ceza DairesiMahkemesi : TEKİRDAĞ Ağır CezaGünü : 04.01.2006Sayısı : 123-231Hükümlü M..A..’in 1- Taammüden öldürmek suçundan; 765 sayılı TCY’nın 450/4-7 ve 59. maddeleri uyarınca müebbet ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hakkında aynı Yasanın 31 ve 33. maddelerinin uygulanmasına,2- Silahlı yağma suçundan; 765 sayılı TCY’nın 497/1, 522 ve 59. maddeleri uyarınca 13 yıl 9 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hakkında aynı Yasanın 31 ve 33. maddelerinin uygulanmasına,3- Sahtecilik suçundan; 765 sayılı TCY’nın 342/1 ve 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına, 4- 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan; 6136 sayılı Yasanın 13/1 ve 59. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 50.000.000 TL. ağır para cezasıyla cezalandırılmasına,5- Cezalarının 765 sayılı TCY’nın 73. maddesi uyarınca içtiması ile 3 ay geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek suretiyle müebbet ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına, para cezasının aynı Yasanın 75/2. maddesi uyarınca infazına, 6- Hakkında 40. maddenin uygulanmasına, karar kesinleştiğinden koşullu salıverilme kararının geri alınması için mahkemesine yazı yazılmasına,7- Sürücü belgesinin delil olarak saklanmasına, suça konu tabanca boş kovan ve mermilerin 765 sayılı TCY’nın 36. maddesi uyarınca müsaderesine ilişkin Tekirdağ Ağır Ceza Mahkemesince verilen 19.09.2002 gün ve 123-331 sayılı hüküm, Yargıtay 1. Ceza Dairesince 21.10.2003 gün ve 679-2437 sayılı ilam ile onanmak suretiyle 21.10.2003 tarihinde kesinleşmiştir.Hükümlünün hukuki durumunu istem üzerine evrak üzerinde inceleyen Tekirdağ Ağır Ceza Mahkemesince 04.01.2006 gün ve 123-231 sayılı ek karar ile; 5237 sayılı Yasada cezaların içtimaına yer verilmediği, 647 sayılı Yasanın infaza ilişkin hükümlerinin de, 5275 sayılı Yasaya göre daha lehe olduğu gerekçesiyle yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmek suretiyle, uyarlama istemi red edilmiştir.Hükümlü tarafından temyiz edilen hükmün, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 08.02.2007 gün ve 4288-283 sayı ile; “765 sayılı Türk Ceza Yasası uygulanarak verilmiş ve kesinleşmiş olan hükmün, 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 7/2 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9. maddesi gereğince yeniden ele alınıp, lehe olan yasanın belirlenmesi ve uygulanmasında; hükümlü hakkındaki 5237 sayılı Yasa’nın uygulanması durumunda verilebilecek cezalar bakımından içtima olanağı bulunmadığından, 765 sayılı Yasaya göre verilmiş hükmün, içtimanın sonucuna göre koşullu salıverme hükümleri dikkate alındığında özgürlüğünü daha az kısıtlayacağı, dolayısıyla lehte bulunduğu açıkça anlaşıldığından, 765 sayılı Türk Ceza Yasası ile yapılan uygulamanın lehe olduğu anlaşıl¬makla, duruşma yapılmaksızın uyarlama isteminin reddine karar verilmesinde düzeltme nedeni dışında isabetsizlik görülmemiş olup, hükümlünün temyiz itirazlarının bu itibarla reddiyle, 18.05.2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan 5349 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 6. maddesinin 1. fıkrasına göre; kesinleşmiş ilamın hüküm fıkrasındaki “ağır hapis” ibaresinin, “hapis” olarak değiştirilmesine, karar verilmek suretiyle CMUK’nun 322. maddesindeki yetkiye istinaden düzeltilen hükmün onanmasına,” karar verilmiştir.Yargıtay C.Başsavcılığınca 27.11.2008 gün ve 242852 sayı ile; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.04.2007 gün ve 2007/1-32-97 sayılı kararında, 01 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen suçlarda, her suç yönünden ayrı ayrı yapılacak değerlendirmeyle, her suçla ilgili lehe yasa ve buna göre her suçun sonuç cezası belirlendikten sonra cezaların toplanarak 765 sayılı TCY’nın 69 ile 77. maddelerindeki ilkelere göre karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. İtiraza konu karardaki suç ve cezalar karşılaştırılacak olursa; a- Tasarlayarak ve gasp suçunu işlemek için insan öldürme suçu ile ilgili olarak;765 sayılı TCY uygulandığı şekliyle, TCY’nın 450/4-7, 59, 31 ve 33. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezası,5237 sayılı TCY uygulandığında, TCY 82/a-d, 62, 53. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezası, b- Gasp suçu ile ilgili olarak; 765 sayılı TCY uygulandığı şekliyle, TCY 497/1, 522/1, 59, 31, 33. maddeleri uyarınca 13 yıl 9 ay hapis cezası; 5237 sayılı TCY uygulandığında, TCY 149/1-a, 53. maddeleri uyarınca 10 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası; c- Resmi evrakta sahtecilik suçu ile ilgili olarak; 765 sayılı TCY uygulandığı şekliyle, TCY 342/1, 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası,5237 sayılı TCY uygulandığında, TCY 204, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası; d- Ruhsatsız silah taşıma suçu ile ilgili olarak; 6136 sayılı Yasa ile birlikte 765 sayılı TCY uygulandığı şekliyle, 6136 sayılı Yasanın 13/1, TCY 59. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 50 YTL adli para cezası; 6136 sayılı Yasa ile birlikte 5237 sayılı TCY uygulandığında, 6136 sayılı Yasanın 13/1, TCY 62, 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 50 YTL adli para cezası; Vermek gerekecektir. Dikkat edilecek olursa, her suç bakımından karşılaştırma yapıldığında, tasarlayarak ve gasp için insan öldürme suçu bakımından sonuç cezalar aynı olmakla birlikte, 5237 sayılı TCY’nın 53. maddesinin 765 sayılı TCY’nın 31 ve 33. maddelerine göre hükümlü lehine olacağı; gasp suçu açısından karşılaştırıldığında, 5237 sayılı TCY’daki temel cezanın 10 yıl ile 15 yıl arasında olabileceği, bu haliyle 5237 sayılı TCY’nın hükümlü lehine olduğu, aleyhe bozma yasağı gereği 1412 sayılı CYY’nın 326/son maddesine göre cezanın indirilmesinin lehe aleyhe durum değerlendirmesini değiştirmeyeceği; resmi evrakta sahtecilik suçu bakımından 5237 sayılı TCY uygulanıp alt sınırdan ceza verilse dahi 765 sayılı TCY’ye göre verilen cezanın altına inilemeyeceği ve 5237 sayılı TCY uygulandığında ayrıca 53.maddesinin de hükümlü aleyhine uygulanması gerekeceği, dolayısıyla 765 sayılı TCY’nın lehe olduğu; ruhsatsız silah taşıma suçu bakımından, 5237 sayılı TCY’nın uygulanması halinde 53. maddesinin de uygulanması gerekeceği, bu nedenle 765 sayılı TCY’ya göre yapılan uygula¬manın bu açıdan hükümlü lehine olduğu görülmektedir. Her ne kadar yukarıda belirtilen nedenlerle resmi evrakta sahtecilik ve ruhsatsız silah taşıma suçunda 5237 sayılı TCY ceza bakımından lehe sonuç yaratmamakta ise de, 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesi gere¬ğince yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğu, dolayısıyla diğer suç ve kararlarla birlikte ele alınıp takdir yetkisini kullanmayı gerektirir haller de gözetilerek, duruşma açılıp yargılama yapılmasının yerleşik Yargıtay Daire ve Genel Kurul Kararlarının da gereği bulunduğu gerekçeleriyle itiraz yasayoluna başvuru¬larak, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 08.02.2007 gün ve 4288/283 sayılı ilamının kaldırılarak Tekirdağ Ağır Ceza Mahkemesinin 04.01.2006 tarih ve 123-331 sayılı ek kararının bozulmasına karar verilmesi talep olunmuştur.Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARIToplanan kanıtlara göre, Sanığın, tasarlayarak ve yağma suçunu işlemek için insan öldürme, nitelikli yağma, resmi evrakta sahtecilik ve ruhsatsız silah taşıma suçlarından cezalan¬dırılmasında bir isabetsizlik ve bu kapsamda suçun sübutu ve nitelen¬diril¬mesinde de herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında oluşan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu¬nca çözüm¬lenmesi gereken uyuşmazlıklar, lehe yasanın belirlenmesi yöntemi ve lehe yasanın her suç yönünden ayrı ayrı mı, yoksa infaz hükümleri de dikkate alınmak suretiyle içtimalı ceza miktarı üzerinden mi belirleneceği noktalarında toplanmaktadır.1-Lehe yasanın belirlenmesine ilişkin hukuk normları:Ceza yasalarının zaman bakımından uygulanmasına ilişkin kurallar 765 sayılı TCY’nın 2, 5237 sayılı TCY’nın 7/2-3 ve 5252 sayılı Türk Ceza Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hak¬kın¬da Yasanın “Lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul” başlıklı 9/3. maddesinde düzenlen¬miştir.23.02.1938 gün ve 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ise; “Suçun işlendiği zamanın yasası ile sonradan yürürlüğe giren yasa hüküm¬lerinin farklı olması halinde, her iki yasanın birbirine karıştırılma¬dan, ayrı ayrı somut olaya uygulanıp, her iki yasaya göre hükme¬dilecek cezalar belirlendikten sonra, sonucuna göre lehte olanı uygulanmalı” şeklinde, lehe yasanın tes¬pitinde başvurulacak yöntem ilkelere bağlanmıştır.5252 sayılı Yasanın 9/3. maddesi, 23.02.1938 gün ve 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve öğretideki görüşler birlikte değerlendirildiğinde; lehe yasanın belirlenmesi yöntemi, sabit kabul edilen olaya her iki yasanın ilgili tüm hükümlerinin birbirine karıştırılmaksızın uygu¬lanmak sure¬tiyle ayrı ayrı sonuçlar belirlenmesini ve bunların karşılaş¬tırılmasını gerektir¬mek¬tedir. Ancak bu karşılaştırmada, hükmün tesisi aşamasında uygulanması gereken norm¬larla, hük¬mün infazına ilişkin normlar birlikte değil, ayrı ayrı değerlendirmeye tabi tutulacaktır. Bu değerlendirmede hükmün tesisi aşamasında uygulanması gereken düzenlemelerin aynı yasa kapsamında bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, sadece bir yasa değil bir müesseseyle ilgili düzenlemelerin yer aldığı yasalar birlikte değerlendirilecektir.Bu değerlendirmenin ise; herhangi bir inceleme, araştırma, kanıt tartışması ve takdir hakkının kullanılmasının gerekmediği; Eylemin suç olmaktan çıkarılması, Ceza sorumluluğunun kaldırılması, Önceki hükümle belirlenen cezanın bir değerlendirme ve takdir gerektirmemesi gibi hallerde, Evrak üze¬rinde; Sonraki yasa ile;Suçun unsurlarının veya özel hallerinin değiştirilmiş olması, Cezanın tayininde 5237 sayılı TCY.nın 61 inci maddesi gözetilerek cezanın tayin ve taktirinin gerekmesi, Önceki hükümde cezanın asgari haddin üzerinde tayini nedeniyle bu olguların 5237 sayılı Yasanın 61. maddesi uyarınca tartışılmasının gerekmesi, Artırım ve indirim oranlarının belirlenmesinin takdiri gerektirmesi, Seçimlik cezalardan birinin tercihinin söz konusu olması, Seçenek yaptırımların yada cezanın kişiselleştirilmesini gerektiren hallerin değerlen¬dirilmesinin gerekmesi, Durumlarında ise duruşma açılarak yapılmasında zorunluluk bulunmaktadır.2- Cezaların içtimaı, içtimaın sonuçları ve içtima hükümlerinin hukuki niteliği: a- 765 sayılı TCY’nda cezaların içtimaı ile ilgili hükümler ve kabul edilen ilkeler: 765 sayılı TCY'nın 68-77. maddeleri arasında cezaların içtimaı kurallarına yer verilmiş ve özetle şu ilkeler kabul edilmiştir. Birinci ilke; cezaların mümkün oldukça toplanmasıdır. Buna göre, aynı nev’iden olan ceza¬lar birbirleri ile toplanacak, cezalar ayrı nev’iden ise her biri ayrı ayrı infaz edilecektir. (765 sayılı TCY’nın 71/1, 72, 74 ve 75. md.) Cezaların çevrilmesi ilkesi de denilen ikinci ilke; bazı cezalarda toplama sisteminin imkân¬sız olması veya fazla ağır sonuçlar doğurması halinde, nev’ilerinin değiştirilmesinden iba¬rettir. (765 sayılı TCY’nın 70, 71/2 ve 73. md) Üçüncü ilke; içtima kurallarının uygulanması suretiyle elde edilecek cezaların yasada belir¬lenen genel bir yukarı sınırı aşmamasıdır.b-Cezaların içtimaının hukuki niteliği: Cezaların içtimaına ilişkin hükümlere 765 sayılı TCY'nda yer verilmiş olun¬ma¬sına karşın, cezaların birleştirilmesinin “bir yaptırım hukuku-infaz hukuku” kurumu olduğu, birleştirmeye rağmen, cezaları birleştirilen her suçun cezasının “hukuken ortadan kalkmadığı” (Prof. Dr. Kayıhan İçel, Prof. Dr. Füsun Sokullu-Akıncı, Dr. İzzettin Özgenç, Dr. Adem Sözüer, Dr. Fatih S.Mahmutoğlu, Dr. Yener Ünver, Yaptırım Teorisi, İst-2000, s.277), yine benzer şekilde içtima sonunda verilen “toplam ceza” içindeki “unsur-cezalar”ın erimedikleri, kaybolmadıkları, ceza¬ların içtimaı dışındaki haller bakımından “varlıklarını korudukları” savunulmuştur. (Prof. Dr. Faruk Erem, Prof. Dr. Ahmet Danışman, Prof. Dr. Mehmet Emin Artuk, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara-1997, 14. bası, s. 918) Öte yandan çeşitli yargısal kararlarda da; “İçtimaya dâhil olan cezalardan her biri hak¬kında zamanaşımının ayrı ayrı cereyan edeceği” (CGK. 03.06.1940 gün ve 125-108), “ehliyetna¬menin muvakkaten geri alınmasının her ceza için ayrı ayrı uygulanması gerekeceği” (CGK. 15.03.1976 gün ve 105-108), “CYUY’nın 305. maddesi uyarınca kendiliğinden temyize tabi olma koşulları incelenirken, içtima sonucu belirlenen toplam ceza miktarına bakılmayıp, her bir mah¬kûmiyet hükmünde tayin olunan ceza sürelerinin ayrı ayrı göz önünde bulunduru¬la¬cağı” (CGK. 20.02.2001 gün ve 21-25), “içtimaya konu cezaların, içtima sonunda belirlenen toplam cezadan ayrı olarak varlık¬larını koruyup hüküm doğuracakları” ve yine “TCY’nın 68 ilâ 77. madde¬lerinde yazılı içtima hüküm¬lerinin yasal tipe uygun ihlalin karşılığı olan ceza normları olmayıp, cezaların toplanması, çevrilmesi ve sınırlandırılmasına ilişkin infazı ilgilen¬diren kurallar olduğu ve kazanılmış hak oluşturmayacağı” (CGK 08.10.2002 gün ve 179-354) belirtilmiştir. c-Yeni ceza mevzuatında cezaların içtimaı ile ilgili düzenlemeler:5237 sayılı TCY’nda cezaların içtimaına yer verilmeyip 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Yasanın 99. maddesinde, “Bir kişi hakkında hükmolunan herbir ceza diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı ayrı korurlar,” kuralı benimsendikten sonra, bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümlerin bulunması halinde, koşullu salıverilme hükümlerinin uygulanabilmesi yönünden mahkemeden bir toplama kararı istene¬ceği, 101. mad¬desinde ise 99 uncu madde gereğince cezaların toplanması gerektiğinde, bu hususta hüküm vermek yetkisinin en fazla cezaya hükmetmiş bulunan mahkemeye ait olacağı, yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı CYUY'nın 402, 403 ve 405. maddelerindeki düzenlemelere benzer şekilde belirtilmiştir.Görüldüğü gibi gerek yargısal kararlarda gerekse öğretide tartışmasız kabul edilen ilkeler şunlardır. 1- Cezaların içtimaı bir infaz kurumu ve işlemidir. 2- İçtimaya dâhil olan suçlar hukuken bağımsızlıklarını korurlar ve her suç yönünden ayrı ayrı sonuç doğururlar, 3- İnfaza ilişkin uygulamalar kazanılmış hak oluşturmadığından, içtima uygulaması sırasında lehe oluşan hatalar da kazanılmış hakka konu olmazlar, 1412 sayılı CYUY, 765 sayılı TCY ve 647 sayılı CİY döneminde kabul edilen bu ilkeler, 5271 sayılı CYY, 5237 sayılı TCY ve 5275 sayılı CGTİH Yasa döneminde de geçer¬liliğini koru¬maktadır. Yeni yasal dönemde yasakoyucu cezaların içtimaına ilişkin kural¬lara 5237 sayılı Yasa içinde yer vermemek suretiyle, infaz hukukunu daha net ve daha doğru bir yasal temele kavuş¬turmuştur. Bu ilkeler ve yasal düzenlemeler kapsamında, lehe yasa belirlenmesinde 765 sayılı Yasa kapsamındaki içtimalı cezaların değil, her suç yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapıla¬rak, her biri için tayin edilen cezanın dikkate alınması yasal zorunluluktur. Böyle bir kabul 5252 sayılı Yasanın 9/3 ve 23.02.1938 gün ve 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının da doğal sonucudur. Ceza Genel Kurulunca ulaşılan sonuç:1 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen ve lehe olması nedeniyle 5237 sayılı TCY hükümleri uygulanan durumda, hükümde cezaların içtimaına karar verilmesine yasal olanak bulunup bulun¬madığı sorusunun da yanıtlanması gerekmektedir. 5275 sayılı Yasanın 99. madde¬sindeki “…bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümler bulunur ise, 107 nci maddenin uygulanabilmesi yönünden mahkemeden bir toplama kararı istenir” hükmü uyarınca bu soruya olumlu cevap vermek ilk bakışta mümkün görülmemektedir.Ancak, anılan maddenin atıfta bulunduğu 107. madde incelendiğinde, maddedeki topla¬ma işleminin koşullu salıverilme süresinin hesaplanması amacına matuf ve matematiksel basit bir toplama işleminden ibaret bulunduğu, norm ile hâkime herhangi bir şekilde takdir ve değer¬lendirme yetkisinin tanınmadığı, değişmez ve dönüşmez süreleri ihtiva ettiği, gerek hüküm¬de gerekse hükmün sonuçlarında herhangi bir değişiklik yaratmadığı, bu haliyle hükmün tesisi aşamasında içtima kararı verilmemesinin 5237 sayılı Yasanın yaptırım sistemine uygun olduğu ve kesinleşme koşulunun aranmasının herhangi bir hak kaybına da yol açmayacağı ortaya çıkmaktadır. Açıktır ki, anılan normun uygulamasında cezaları içtima eden hâkimin hiçbir şekilde takdir ve değerlendirme yetkisi bulunmamakta veya cezanın bir başka cezaya dönüşmesi söz konusu olmamakta, bir başka ifadeyle hâkim veya mahkemenin takdirine dayalı değişim olanağı bulunmamaktadır.Çözümü gereken bir başka husus ise, takdir ve değerlendirme gerektiren veya cezanın bir başka cezaya dönüşmesi icap eden ya da cezaların bir kısmının infaz rejiminin diğerinden farklı olduğu ahvalde 1 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen suçlar yönünden hücre cezasının da varlı¬ğını koruduğu gerçeği karşısında hükmün kesinleşmesi koşulunun aranıp aranmayaca¬ğıdır. 765 sayılı TCY’nın 70. maddesi uyarınca birden çok ağırlaştırılmış müebbet (ağır) hapse mahkû¬miyet halinde, bir yıldan altı yıla kadar, ağırlaştırılmış müebbet hapis ile müebbet (ağır) hapis cezasına mahkûmiyet halinde dokuz aydan beş yıla kadar, birden çok müebbet (ağır) hapse mahkûmiyet halinde altı aydan üç yıla kadar tayin ve takdir edilecek bir sürenin hücrede tecrit edilmek suretiyle, ağırlaştırılmış müebbet (ağır) ve müebbet (ağır) hapis cezalarının infa¬zı¬nın gerekmesi, yine anılan Yasanın 73. maddesi uyarınca, şahsi hürriyeti bağlayıcı muvakkat ceza¬ların ağırlaştırılmış müebbet (ağır) hapis veya müebbet (ağır) hapis cezalarıyla içtimaı halinde, maddedeki asgari ve azami sınır¬lar içerisinde takdir edilecek bir sürenin hücrede tecrit edilmek suretiyle bu cezaların infazının gerekmesi karşısında, 04.03.2003 gün ve 24-20 sayılı Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında da vurgulandığı üzere, 765 sayılı Yasanın 70 ve 73. maddelerine göre yapılacak içtima işlemi sonunda hükümlünün hücrede geçirmesi gereken sürenin saptan¬ması, takdir hakkının kullanılmasını ve bir değerlendirme yapılmasını gerektirdi¬ğinden, bu durumda mutlak surette incelemenin duruşmalı olarak yapılması ve kararın da tem¬yiz yasa yoluna tabii olması zorunluluk arz edecektir. Bu açık¬lamalar ışığında varılan sonuçları şu şekilde belirlemek mümkündür.a) 1 Haziran 2005 tarihinden sonra işlenen suçlarda, içtima 5275 sayılı Yasa hüküm¬lerine göre yapılacağından verilen hükümlerin kesinleşmesi zorunludur.b) 1 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen suçlarda, her suç yönünden ayrı ayrı yapılan değerlendirme sonucu, her suçla ilgili lehe yasa belirlendikten ve buna göre her suçun nihai cezası saptandıktan sonra, cezaların içtimaına 765 sayılı TCY’nın 68 ila 77. maddelerindeki ilkelere göre karar verilecektir. Bu uygulamada lehteki Yasanın 5237 sayılı TCY olmasının sonuca etkisi bulunmayacaktır.Bu durumda;1-Süreli cezaların içtimaı halinde yapılacak işlem matematiksel bir toplamadan ibaret bulun¬duğundan, içtimaa hükümle birlikte karar verilmemiş olması halinde bu hususta 5275 sayılı Yasanın 98-101. maddeleri uyarınca itiraz yolu açık olmak üzere her zaman karar verilmesi mümkün bulun¬duğu gibi kazanılmış hakka da konu olamayacaktır.2- 765 sayılı Yasada ağırlaştırılmış müebbet (ağır) hapis veya müebbet (ağır) hapis cezasını gerektiren suçların yanında başkaca suçların işlenmesi halinde, cezanın mahkemece takdir edilecek bir süresinin hücrede tecrit edilmek suretiyle infazı gerektiğinden, kesinleşme koşulu aranmaksızın, duruşmalı inceleme gerektiren bu ahvalde içtima kararının 765 sayılı TCY’nın içtimaa ilişkin hükümlerinin uygulandığı yöntem doğrultusunda hükümle birlikte verilmesi cihetine gidilecek ve bu içtima işlemi de esas hükümle birlikte temyiz incelemesine konu olacaktır.c) Hükümlerin kesinleşmesinden sonra içtima kararı verilmesi zorunluluğunun ortaya çıkması halinde, (1) nolu bentte belirtilen ahvalde 5275 sayılı Yasanın 98 ila 101. madde hüküm¬leri uyarınca evrak üzerinde yapılacak inceleme sonunda itirazı kabil olmak üzere, (2) nolu bentte belirtilen ve hücrede geçirilmesi gereken ceza süresinin takdiri gereken durumda ise, duruşmalı inceleme yapılmak suretiyle, temyiz yasa yolu açık olmak üzere karar verile¬cektir. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Tasarlayarak ve yağma için insan öldürme suçu bakımından her iki yasa uygulandığında da sonuç cezalar müebbet hapis cezası olması nedeniyle aynı olmakla birlikte, 5237 sayılı TCY’nın 53. maddesi, 765 sayılı TCY’nın 31 ve 33. maddelerine göre hükümlü lehinedir. Yağma suçu yönünden de, 5237 sayılı TCY ile uygulama yapılmasında hükümlü lehine sonuç doğması ihtimali bulunmaktadır. Resmi evrakta sahtecilik ve ruhsatsız silah taşıma suçları bakımından 765 sayılı TCY hükümleri sonuç ceza itibariyle hükümlü lehine ise de, her iki suç açısından hükmolunan 2 yıldan aşağı hapis cezalarında 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesi gere¬ğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi olanağı bulunduğundan, bu suçlar yönünden de Yerel Mahkemece duruşma açılarak yeni bir değerlendirme yapılması zorunluluğu bulunmaktadır. Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığı itirazı yerinde olup, kabulü ile Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkemece duruşma açılmak suretiyle her suç yönünden lehe yasanın ayrı ayrı değerlendirilerek uygulama yapılması için hükmün bozulmasına karar verilmelidir. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; 1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, 2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 08.02.2007 gün ve 4288-283 sayılı düzelterek onama kararının KALDIRILMASINA,3- Tekirdağ Ağır Ceza Mahkemesinin 04.01.2006 gün ve 123-231 sayılı ek kararının, lehe yasanın içtimalı ceza üzerinden belirlenmesi ve evrak üzerinde inceleme yapılmak suretiyle lehe yasanın saptanması isabetsizliklerinden BOZULMASINA,4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.03.2009 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.