Basit dolandırıcılık suçuna teşebbüsten sanık Yeter Ö.'nün 5237 sayılı TCK'nun 157/1, 35, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 6 ay hapis ve 400 Lira para cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin, Denizli 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 10.05.2006 gün ve 948-471 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesince 06.03.2012 gün ve 11165-30680 sayı ile; “Sanığın suç tarihinde yardım istemek bahanesiyle katılanın evine gittiği, katılanın yardım edemeyeceğini söylemesi üzerine ısrarla el falı bakacağını söyleyerek içeriye girdiği, katılandan kırmızı ve beyaz ip getirmesini istediği, katılanın getirdiği ipleri düğüm yaparak avucuna koyduğu ve sağ tarafının felç olacağını, ağrının olduğunu, eğer ipler açılırsa geçecek diye fal baktığı, sanığın kendisinden takılarını istemesi üzerine kolundaki bir adet bileziği çıkardığı, sanığın ısrarla başka takılarının da olduğunu söylemesi nedeniyle katılanın diğer altın bileziğini de getirdiği, sanığın bu iki bileziği bir iple bağlayarak yazmanın içine koyduğu ve bohça yaptığı iki adet altın bileziği bohçadan alıp cebine koyarak evden ayrıldığı sırada katılanın bileziklerin yerinde olmadığını fark etmesi üzerine sanığın arkasından giderek komşusunun yardımıyla sanığı yakaladıkları, sanığın kaçtığı sırada aldığı bilezikleri yere attığı iddia ve kabul olunması karşısında, eylemin temas ettiği, 5237 sayılı TCK’nun 158/1-a maddesinde düzenlenen 'Dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle' nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri takdir ve tartışmanın üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken duruşmaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir. Yargıtay C.Başsavcılığı ise 09.05.2012 gün ve 198221 sayı ile; “...Bozma ilamında da belirtildiği üzere bir takım hileli davranışlarla katılanın altın bileziklerini almaya kalkışmasından ibaret eyleminde 5237 sayılı TCK’nun 158/1-a maddesinde düzenlenen 'Dini inanç ve duyguların istismar edilesi suretiyle' nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurlarının bulunmadığı, fiilin sübutu halinde; aynı Kanunun 157/1. maddesinde öngörülen basit dolandırıcılık suçunu oluşturacağı" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün esastan incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur. CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 15. Ceza Dairesince 17.10.2012 gün ve 12152-43667 sayı ile, itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARISanığın basit dolandırıcılık suçuna teşebbüsten cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkeme hükmünün, "sanığın eyleminin TCK’nun 158/1-a maddesinde düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri tartışmanın üst dereceli ağır ceza mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerektiği" gerekçesiyle bozulmasına karar verilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.İncelenen dosya içeriğinden;Denizli Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianamede yargılama konusu olay; “Şüphelinin suç tarihinde müştekinin evine giderek içeriye girmeden müştekiden yardım istediği, müştekinin yardım edemeyeceğini ifade etmesi üzerine şüphelinin, müştekinin eline fal bakacağını söyleyip avucunu açtırdığı ve müştekiden kırmızı ve beyaz renkli ip getirmesini söylediği, müştekinin getirdiği ipleri düğüm yaparak müştekinin elinin içine koyduğu ve 'sağ tarafın felç olacak ağrı var, açılırsa geçecek' dediği ve senin takıların var getir demesi üzerine, müştekinin kolunda bulunan bileziği çıkararak şüpheliye verdiği, şüphelinin ısrarı üzerine elinde bulunan diğer bileziğini de getirdiği, 2 bileziği ipe bağlayarak yazmanın içerisine koyduğu ve yazmayı bohçaya koyacağını söyleyerek müşteki fark etmeden bilezikleri cebine koyduğu ve ikindiye kadar açmamasını söylediği gibi müştekinin tuvalet ihtiyacını karşılaması için gitmesini söylediği, müştekinin tuvalete gitmeden bohçayı açarak kontrol ettiğinde bileziklerin yerinde olmadığını fark ettiği, kaçan şüphelinin peşinden gittiğini gören tanık Murat da olduğu halde birlikte şüpheliyi takip etmeleri üzerine şüphelinin bilezikleri attığı, yapılan kıymet tespitinde 640 YTL değerinde olduğu, müşteki ve tanığın şüpheliyi yakalayarak zabıtaya teslim ettikleri, şüphelinin dolandırıcılık eyleminin teşebbüs aşamasında kaldığı böylece atılı suçu işlediği” şeklinde anlatılarak, sanığın 5237 sayılı TCK'nun 157 ve 35. maddeleri uyarınca cezalandırılması talep edilmiştir.Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 142. maddesinde; “Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir;” 5271 sayılı CMK'nun 3. maddesinde de; “Mahkemelerin görevleri kanunla belirlenir” denilmek suretiyle mahkemelerin görevlerinin kanunla belirleneceği hüküm altına alınmış, aynı kanunun 4. maddesinde; “Davaya bakan mahkeme, görevli olup olmadığına kovuşturma evresinin her aşamasında resen karar verebilir” hükmü getirilmiş, 225. maddesinde ise; “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir; mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir” düzenlemesine yer verilmiştir.5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 10. maddesinde sulh ceza mahkemelerinin, 12. maddesinde de ağır ceza mahkemelerinin görevleri sayılmış, 11. maddesinde ise, sulh ceza ve ağır ceza mahkemelerinin görevleri dışında kalan dava ve işlere asliye ceza mahkemesinde bakılacağı düzenlenmiştir. Aynı kanunun 12. maddesinde; kanunların ayrıca görevli kıldığı haller saklı kalmak üzere, Türk Ceza Kanununda yer alan yağma, irtikâp, resmi belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık, hileli iflas suçları ile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işlere bakmakla ağır ceza mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiştir. Dolandırıcılık suçu 5237 sayılı TCK'nun 157. maddesinde; "hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlama" olarak tanımlanmış, bu suçun "dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle" işlenmesi aynı kanunun "Nitelikli Dolandırıcılık" başlıklı 158/1-a maddesinde nitelikli bir hal olarak yaptırıma bağlanmıştır.Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Sanık hakkında düzenlenen iddianamenin içeriğinde yargılama konusu olayın basit dolandırıcılık suçuna teşebbüsü oluşturabilecek şekilde anlatıldığı ve buna uygun olarak sevk maddesi gösterildiği, buna karşın iddianamede TCK'nun 158/1-a maddesinde düzenlenen "dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle" dolandırıcılık suçunu oluşturabilecek bir anlatımın ise bulunmadığı görülmektedir.Bu nedenle, Özel Dairece yerel mahkeme hükmünün, "sanığın eyleminin TCK’nun 158/1-a maddesinde düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri tartışmanın üst dereceli ağır ceza mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerektiği" gerekçesiyle bozulmasına karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.Bu itibarla, itirazın kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün esasına yönelik olarak temyiz incelemesi yapılabilmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.Dört Ceza Genel Kurul Üyesi itirazın kabulü yönünde oy kullanmakla birlikte; "iddianamedeki anlatımın hırsızlık suçunu oluştarabilecek şekilde olduğu" yönünde değişik gerekçe açıklamıştır.Çoğunluk görüşüne katılmayan 3 Genel Kurul Üyesi ise; “itirazın reddine karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,2- Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 06.03.2012 gün ve 11165-30680 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, yerel mahkeme hükmünün esas yönünden incelenmesi için Yargıtay 15. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.09.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.