Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 363 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 589 - Esas Yıl 2016





Yargıtay Dairesi : 6. Ceza DairesiMahkemesi :Çocuk Ağır CezaYağma suçundan sanık ...'un beraatine ilişkin Beyoğlu Çocuk Ağır Ceza Mahkemesince verilen 16.11.2009 gün ve 971-272 sayılı hükmün, Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 12.11.2014 gün ve 9648-19322 sayı ile;"Olaydan bir gün sonra hazırlık aşamasında yapılan ve dosya içerisinde yer alan 11.06.2004 günlü fotoğraf teşhisi ile yargılama aşamasında talimat mahkemesi huzurunda, 10.09.2008 günlü, ilk teşhisi doğrulayan ve yeni çekilmiş fotoğrafından da sanığı yağma eylemini gerçekleştiren kişilerden biri olduğunu teşhis eden mağdurun, sanığa suç atması için bir neden bulunamadığı gibi bu yönde bir iddiada ileri sürülmemiş olması karşısında, sanığa yüklenen nitelikli yağma suçunun sabit olduğu ve cezalandırılması gerektiği gözetilmeden, yazılı biçimde beraatine karar verilmesi," isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.Dosyanın devredildiği İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi ise 09.10.2015 gün ve 335-326 sayı ile;"...Mağdur her ne kadar, olaydan sonra sanığı sabıkalılar albümündeki fotoğraflarından teşhis ettiğini bildirmiş ve olaydan uzun süre sonra 10.09.2008 tarihinde de talimat mahkemesinde, yine sanık ...'u gösterilen askerlik fotoğrafından ve önceden teşhiste kullanılan fotoğraflarından teşhis ettiğini beyan etmiş ise de; sanığa ait sabıkalılar albümündeki fotoğraf olaydan 10 ay önce 10.08.2003 tarihinde çekilmiş bir fotoğraftır. 10 aylık zaman dilimi gelişim çağında olan çocuklar için uzun bir süre olup daha önceden tanımadığı ve sadece bir kez, üstelik gece saatinde gördüğü bir kişinin 10 ay önceki fotoğrafına bakıp hiç tereddütsüz teşhis yapmasının hayatın olağan akışına uygun düşmediği açıktır.Yine mağdur beyanlarına göre, mağdurun olay sırasında alkol kullanmış olduğu, buna rağmen gece saatinde bir kez ve karanlıkta gördüğü kişiyi olaydan çok sonra sanığın askerlik fotoğrafına bakıp teşhis ettiği, hatta olaydan 11 yıl sonra SEGBİS aracılığıyla hazır bulunduğu mahkememiz duruşmasında sanığı hiçbir tereddütte bulunmadan teşhiste bulunduğu, kendi beyanına göre hayatında bir kez böyle bir yağma olayına karışan mağdurun olayın ayrıntıları konusunda çelişkili beyanlarda bulunmasına rağmen aradan geçen 11 yıllık süreye rağmen sanığı tereddütsüz teşhis etmesi yaptığı teşhislerin inandırıcılığını şüpheye düşürmektedir. Gelişim çağında olan sanığı 11 yıl sonraki görüntüsü ile tereddütsüz teşhis etmesi kabul edilemez .Mağdurun olaydan sonraki ilk ifadesinde '...karşıma 16-18 yaşlarında, 1,60 boylarında, esmer tenli bir erkek şahıs çıktı ve ateş istedi. Ben de kendisine ateş verdim. Şahıs sigarasını yaktı ve bana nerelisin dedi. Ben de Malatyalı olduğumu söyledim. Bu şahıs da hemşeriyiz desene, seni sevdim, gel bizim misafirimiz ol dedi ...' şeklinde ayrıntılı olarak sanığı tarif etmesine rağmen sanığın veya arkadaşlarının Romen şivesi ile konuştuğundan bahsetmediği, oysa ki Romen şivesinin belirgin bir ayırt edici özellik olduğu, buna rağmen aradan 11 yıl geçtikten sonra Cumhuriyet savcısının sorusu üzerine ve sanığın konuşmasını dinledikten sonra mahkememizdeki 27.05.2015 tarihli duruşmada kendisini yağmalayanlardan birisinin Romen şivesi ile konuştuğunu beyan ettiği, bu durumun da mağdurun ifadesinin doğruluğu hususunda mahkememizde şüphe yarattığı, sanığın tüm aşamalarda ısrarla suçlamayı reddettiği,Mağdurun teşhisi ve beyanları hususunda bu kadar tereddüt varken mağdur beyanın tek başına mahkumiyet için yeterli sayılamayacağı..." şeklindeki gerekçeyle direnerek, ilk hükümdeki gibi sanığın beraatine karar vermiştir.Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09.02.2016 gün ve 408077 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARIÖzel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı bulunan yağma suçunun sabit olup olmadığının tespitine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle direnme kararının yeni hüküm niteliğinde olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,b) Bozma kararında tartışılması gerektiği belirtilen hususları tartışmak,c) Bozma sonrasında yapılan araştırmaya, incelemeye, toplanan yeni delillere dayanmak, d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçelerle hüküm kurmak,Suretiyle verilen hüküm, özde direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi durumunda ise incelemenin Yargıtay'ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.İncelenen dosya kapsamından;Sanığın beraatine ilişkin yerel mahkemece verilen ilk hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulduğu, bozmadan sonra yerel mahkemece Ses Görüntü Bilişim Sistemi aracılığı ile müşteki ve sanığın yüzleştirme işleminin gerçekleştirildiği, sanık ve müştekinin olayla ilgili olarak yeniden ayrıntılı beyanlarının tespit edildiği ve ilk kararda yer almayan, müştekinin olay sırasında alkol kullandığı için yapacağı teşhisin sağlıklı olmayabileceği, ilk kez bozmadan sonraki 27.05.2015 tarihli oturumda, sanık veya yanındakilerin Romen şivesi ile konuştuğunu dile getirdiği hususlarının direnme hükmünde tartışıldığı, ilk hükümde zikredilmeyen bu yeni olgulara dayanılarak yeni ve değişik gerekçeyle direnme kararı verildiği anlaşılmaktadır.Bu nedenle, yerel mahkemenin son uygulaması direnme kararı niteliğinde olmayıp, ilk hükümde yer almayan yeni ve değişik gerekçeyle hüküm kurulmuş olması nedeniyle yeni hüküm niteliğindedir. Özel Daire denetiminden geçmemiş olan bu yeni ve değişik gerekçelerin doğrudan ilk kez Ceza Genel Kurulunca incelenmesi mümkün görülmediğinden, hükmün Özel Dairece incelenmesi gerekmektedir.Bu itibarla, yerel mahkemenin son uygulaması direnme kararı olmayıp, yeni hüküm niteliğinde bulunduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyesi ...; "Sanık ... hakkında yağma suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonunda, yerel mahkemece sanığın beraatine ilişkin karar Yargıtay 6. Ceza Dairesince, sanığa yüklenen nitelikli yağma suçunun sabit olduğu ve cezalandırılması gereketiği gözetilmeden mahkumiyeti yerine beraatine karar verilmesi gerekçesiyle bozulmuş, yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir.Yüksek Ceza Genel Kurulu çoğunluğunun kararı ile yerel mahkeme direnme kararının Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca yeni hüküm niteliğinde olduğu kabul edilerek dosyanın temyiz incelemesi için özel Daireye gönderilmesine karar verilmiştir.Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;1-Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,2-Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,3-Bozma sonrasında yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,4-İlk kararda yer almayan daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçelerle hüküm kurmak,Suretiyle verilen hükümler özde direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni bir hüküm olarak kabul edilerek temyiz incelemesinin Yargıtay ilgili dairesince yapılması gerekmektedir.Somut olayda, 10.06.2004 tarihinde meydana gelen yağma olayından dolayı 765 sayılı TCK'nun 497/1, 55/3, 31, 33. maddeleri gereğince cezalandırılması talebiyle sanık hakkında açılan kamu davasının yerel mahkemece yapılan yargılaması sonunda,'Mağdur her ne kadar, olaydan sonra SSÇ'yi sabıkalılar albümündeki fotoğraflardan teşhis ettiğini bildirmiş ve olaydan uzun süre sonra 10.09.2008 tarihinde de talimat mahkemesinde, yine SSC ...'u gösterilen askerlik fotoğrafından ve önceden teşhiste kullanılan fotoğraflarından teşhis ettiğini beyan etmiş ise de, aşağıda açıklanan nedenlerle mağdurun bu fotoğraftan teşhis beyanları vicdani kanaatin oluşması için yeterli bulunmamıştır. Mağdurun esas SSÇ'yi fail olarak yönelik teşhis beyanı; dosyamızın konusu olayın gerçekleştiği 10.06.2004 tarihinden yaklaşık 10 ay önce 10.08.2003 tarihinde çekilmiş sabıkalılar albümüne yer alan SSÇ ...'a ait fotoğraflara dayanmaktadır. Bu fotoğraflar gelişme çağında olan SSÇ'ye ait olmakla birlikte, olaydan 10 ay öncesine aittir. Mağdur, olaydan sonra sabıkalılar albümündeki SSÇ fotoğraflarını teşhis etmesine dayanak, olaydan uzun süre sonra talimat mahkemesinde de 'fotoğrafları gösterilen şahsın kendisini gasp eden şahıslardan biri olduğunu' beyan etmiş ise de, olaydan çok sonra çekilen ve talimat mahkemesinde gösterilen SSÇ'nin askerlik fotoğraflarındaki görüntüsü, aradan geçen zaman içerisinde SSÇ'nin daha da büyümesi ve simasının belli bir değişime uğraması nedeniyle, esasında mağdurun olaydan sonra teşhiste kullandığı SSÇ'nin sabıkalılar albümündeki fotoğrafındaki görüntüsünden oldukça farklıdır. Bu nedenle öncelikle, mağdurun talimat mahkemesi önünde SSÇ'yi ayrıca askerlik fotoğrafından da teşhis ettiği beyanı inandırıcı gözükmemektedir. Mağdur olaydan sonra SSÇ'yi sabıkalılar albümündeki fotoğraflarından teşhis ettiği hususundaki beyanlarında emin ve ısrarlı gözüküyor ise de, teşhiste kullanılan sabıkalılar albümündeki fotoğrafların çekildiği tarih ile olayın meydana geldiği tarih arasında yaklaşık 10 ay gibi bir sürenin geçmiş olması, talimat mahkemesi huzurunda teşhiste kullanılan SSÇ'nin askerlik fotoğrafının olaydan çok sonra çekilmiş bulunması ve SSÇ'nin önceki fotoğraflarındaki görüntüsüne pek benzememesi, SSÇ'nin nüfus cüzdanındaki fotoğrafının da farklı bir kişi izlenimi verebilmesi, farklı ışık ve ortam koşulları altında çekilebilen, sabit, durağan fotoğraf görüntülerinden hareketle yapılan teşhislerde her zaman yanılma, benzetme olasılığının bulunması, aradan geçen uzun süre karşısında yüzyüze canlıdan yapılacak teşhisin de sağlıklı sonuç vermesinin pek mümkün gözükmemesi, eylemin gece koşullarında başlaması, karanlık ara sokakta devam etmesi hususlarının birlikte değerlendirilmesi karşısında; mağdurun açıklanan mahiyetteki fotoğraftan teşhis beyanları, 'SSÇ'nin konu yağma eylemine katılan 3-4 failden biri olduğu' yönünde mahkememiz çoğunluğunda vicdani kanaat oluşmasına yeterli görülmemiş ve sonuç olarak aşağıdaki şekilde SSÇ'nin beraatine ilişkin hüküm kurulmuştur.'Gerekçesiyle, sanığın üzerine atılı suçu işlediğinin sabit olmaması nedeniyle CMK'nun 223/2-e maddesi gereğince beraatine karar verilmiştir.Yerel mahkemenin beraate ilişkin kararı, Yargıtay 6. Ceza Dairesince, suçun sabit olduğu ve cezalandırılması gerektiği gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.Yerel mahkeme, 'Mağdur her ne kadar, olaydan sonra SSÇ'yi sabıkalılar albümündeki fotoğraftan teşhis ettiğini bildirmiş ve olaydan uzun süre sonra 10.09.2008 tarihinde de talimat mahkemesinde, yine SSÇ ...'u gönderilen askerlik fotoğrafından ve önceden teşhiste kullanılan fotoğraflarından teşhis ettiğini beyan etmiş ise de; SSÇ'ye ait sabıkalılar albümündeki fotoğraf olaydan 10 ay önce 10.08.2003 tarihinde çekilmiş bir fotoğraftır, 10 aylık zaman dilimi gelişim çağında olay çocuklar için uzun bir süre olup daha önceden tanımadığı ve sadece bir kez, üstelik gece saatinde gördüğü bir kişinin 10 ay önceki fotoğrafına bakıp hiç tereddütsüz teşhis yapmasının hayatın olağan akışana uygun düşmediği açıktır. Yine mağdur beyanlarına göre mağdurun olay sırasında alkol kullanmış olduğu, buna rağmen gece saatinde bir kez ve karanlıkta gördüğü kişiyi olaydan çok sonra SSÇ'nin askerlik fotoğrafına bakıp teşhis yaptığı, hatta olaydan 11 yıl sonra SEGBİS aracılığıyla hazır bulunduğu mahkememiz duruşmasında SSÇ'yi hiçbir tereddütte bulunmadan teşhiste bulunduğu, kendi beyanına göre hayatında bir kez böyle bir yağma olaya karışan mağdurun olayın ayrıntıları konusunda çelişkili beyanlarda bulunmasına rağmen aradan geçen 11 yıllık süreye rağmen SSÇ'yi tereddütsüz teşhis etmesi yaptığı teşhislerinin inandırıcılığını şüpheye düşürmektedir. Gelişim çağında olan SSÇ'yi 11 yıl sonraki görüntüsü ile tereddütsüz teşhis etmesi kabul edilemez. Mağdurun olaydan sonraki ilk ifadesinde '....karşıma 16-18 yaşlarında 1,60 boylarında esmer tenli erkek şahıs çıktı ve ateş istedi bende kendisine ateş verdim şahıs sigarasını yaktı ve bana nerelisin dedi ben de Malatyalı olduğumu söyledim bu şahıs da hemşeriyiz desene seni sevdim gel bizim misafirimiz ol dedi...' şeklinde ayrıntılı olarak SSÇ'yi tarif etmesine rağmen SSÇ'nin veya arkadaşlarının Romen şivesi ile konuştuğundan bahsetmediği, oysa ki Romen şivesinin belirgin bir ayırt edici özellik olduğu, buna rağmen aradan 11 yıl geçtikten sonra Cumhuriyet savcısının sorusu üzerine ve SSÇ'nin konuşmasını dinledikten sonra mahkememizdeki 27.05.2015 tarihli duruşmada kendisini yağmalayanlardan birisinin Romen şivesi ile konuştuğunu beyan ettiği, bu durumun da mağdurun ifadesinin doğruluğu hususunda mahkememizde şüphe yarattığı, SSÇ'nin tüm aşamalarda ısrarla suçlamayı reddettiği, mağdurun teşhisi ve beyanları hususunda bu kadar tereddüt varken mağdur beyanın tek başına mahkumiyet için yeterli sayılamayacağı vicdani kanaatine varıldığından mahkememizin (kapatılan Beyoğlu Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'nin) 16.11.2009 tarih, 2009/571 Esas, 2009/272 Karar sayılı ilamı ile verilen beraat hükmünde ısrar edilmek suretiyle SSÇ'nin üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilmediğinden CMK'nın 223/2-e maddesi gereğince beraatine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.'Gerekçesiyle önceki hükümde direnmiş ve yine CMK'nun 223/2-e maddesi gereğince sanığın beraatine karar vermiştir.Yerel mahkemece bozma sonrası, daha önce özet olarak yazılan katılanın beyanı tam olarak yazılmış ve ayrıca sanık müdafiinin beyanlarına yer verilmiştir.Yerel mahkemenin bozma öncesi ve sonrası beraat gerekçesi, katılanın olay öncesi çekilen fotoğraf teşhisinin sağlıklı olmadığı ve aynı zamanda tereddütlü olup mağdur beyanının tek başına mahkumiyet için yeterli olmadığı yönündedir.Bozma kararı sonrası, bozma doğrultusunda işlem, yeni bir inceleme ve araştırma yapılmamış, yeni delillere dayanılmamış ve ilk kararda yer almayan ve Daire denetiminden geçmemiş yeni ve değişik bir gerekçe kullanılmış değildir.Bu itibarla, direnme hükmünün Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca yeni hüküm olarak kabulü mümkün değildir.Bu tür bir uygulama davaların uzamasına, zamanaşımının gerçekleşmesine neden olmakta ve en önemlisi de yargıya olan güveni sarsacağı unutulmamalıdır.Bu nedenlerle, direnme hükmünün, yeni hüküm niteliğinde olduğuna ilişkin sayın çoğunluğun görüşüne katılma olanağı olmamıştır." görüşüyle karşı oy kullanmıştır.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesince verilen 09.10.2015 gün ve 335-326 sayılı karar yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.10.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.