Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 279 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 283 - Esas Yıl 2006





Borçlu Hüseyin'in mal beyanında bulunmama eyleminden dolayı İİY'nin 5358 sayılı Yasa ile değişik 337. maddesi uyarınca 10 gün disiplin hapsi ile cezalandırılmasına ilişkin (Susurluk İcra Ceza Mahkemesi)'nce evrak üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen 30.01.2006 gün ve 24-21 sayılı kararın yasa yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi nedeniyle Adalet Bakanı tarafından yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Onyedinci Hukuk Dairesi'nce 21.09.2006 gün ve 4502/7061 sayı ile; "...Yazılı emre dayanan ihbarnamede; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun * muhakeme usulü' başlıklı 349. maddesi ile 'duruşma' başlıklı 350. maddesine nazaran icra mahkemesince duruşma açılarak yargılama yapılması gerektiği gözetilmeden, sanığın savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle evrak üzerinden karar verilmesinde isabet görülmediği belirtilerek anılan hükmün 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumuna işaret edilmiştir. Yazılı emre dayanan ihbarnamede ileri sürülen düşünce yerinde görüldüğünden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca Susurluk İcra Ceza Mahkemesi'nin 2006/22 Esas, 2006/16 Karar sayılı hükmünün bozulmasına, hükmolunan cezanın çektirilmemesine" karar verilmiştir. Yargıtay C. Başsavcılığı ise 17.11.2006 gün ve 172375 sayı ile; bozma nedenine göre yerel mahkemede yeniden duruşmalı yargılama gerçekleştirilmesi gerektiği, bu itibarla Özel Daire'ce cezanın çektirilmemesine karar verilemeyeceği görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak Özel Daire bozma kararından "cezanın çektirilmemesi" ibaresinin çıkartılmasına ve "dosyanın müteakip işlemlerin mahkemesince yapılması için mahalline gönderilmesine" karar verilmesini istemiştir. Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği görüşülüp düşünüldü. Mal beyanında bulunmama eylemi nedeniyle duruşmalı yargılama yapılması gerekirken, evrak üzerinde gerçekleştirilen İnceleme sonunda borçlunun disiplin hapsi ile cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, bu kararın yasa yararına bozulması halinde mahallinde yeniden yargılama yapılması olanağının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Öğretide "olağanüstü temyiz" olarak adlandırılan bu olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları "kanun yararına bozma" adı ile 5271 sayılı CYY'nin 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir. 5271 sayılı Yasa'nın 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddi hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanı, o karar veya hükmün Yargıtay'ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığıma yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay Ceza Dairesi'ne verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay'ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir. Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır. Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bozma nedenleri; 5271 sayılı Yasa'nın 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için, verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir. Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine İlişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır. Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise, (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, 'tekriri muhakeme" yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir. 4. fıkranın (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde, cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise, bu hafif cezaya Yargıtay Ceza Dairesi'nce doğrudan hükmedilecektir. Bu halde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay Ceza Dairesi'nce hükmün bozulması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili Daire tarafından verilmesi gerekmektedir. İnceleme konusu olayda, mal beyanında bulunmama eylemi nedeniyle borçlunun İİY'nin 349 ve 350. maddeleri hükümlerine aykırı olarak evrak üzerinde yapılan değerlendirme sonucunda 5358 sayılı Yasa ile değişik 337. maddesi uyarınca 10 gün disiplin hapsi ile cezalandırılmasına karar verilmesi, savunma hakkının bütünüyle ortadan kaldırılması sonucunu doğurduğundan yasaya mutlak aykırılık oluşturmakta ve kararın bu nedenle bozulmasını gerektirmektedir. Ancak CYY'nin 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendi kapsamındaki bu bozma nedeni, yerel mahkemece yeniden yargılama yapılmasını gerektirdiğinden ve varlığı saptanan hukuka aykırılık ceza verilmemesi sonucuna ulaştırır nitelik taşımadığından cezanın çektirilmemesine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır. Unutulmamalıdır ki; 5271 sayılı CYY'nin 309. maddesi uygulamasında, suçu ya da kabahati sabit olan ve eylemi cezai yaptırımı gerektiren kişi hakkında herhangi bir usuli nedenle "cezanın çektirilmemesine" karar verebilmek olanağına yer verilmemiştir. Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir. Sonuç: Açıklanan nedenlerle; 1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, 2- Yargıtay Onyedinci Hukuk Dairesi'nin 21.09.2006 gün ve 4502-7061 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA, 3-Adalet Bakanı'nın isteminin kabulü ile Susurluk İcra Ceza Mahkemesinin 30.01.2006 gün ve 24-21 sayılı kararının CYY'nin 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendi uyarınca YASA YARARINA BOZULMASINA, 4-Mahkemesince İİY'nin 349 ve 350. madde hükümlerine uygun olarak yeniden yargılama yapılmasını teminen dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 05.12.2006 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.