Sanık H. Çalıkır'ın kasten öldürme suçundan 5237 sayılı TCK'nun 81 ve 62. maddeleri uyarınca 25 yıl, kasten öldürme suçuna teşebbüsten aynı kanunun 81, 35 ve 62, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve mahsuba, 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan aynı kanunun 13/1 ve 5237 sayılı TCK'nun 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 375 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 05.06.2007 gün ve 186-78 sayılı kısmen resen temyize tabi hükmün sanık müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 06.04.2011 gün ve 1835-2062 sayı ile;"....Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın kasten öldürme ve kasten öldürmeye kalkışma suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçların niteliği tayin,takdire ilişen cezayı azaltıcı sebeplerin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde eleştiri ve bozma nedenleri dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin eksik incelemeye, yasal savunma şartlarının oluştuğuna ve tahrikin varlığına yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle;A)Kasten öldürme ve kasten öldürmeye kalkışma suçlarından kurulan ve kısmen re'sen de temyize tâbi bulunan hükümlerin tebliğnamedeki düşünce gibi onanmasına;B)6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan kurulan hükmün incelemesinde; Hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesi uyarınca sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesinin gerekmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bozulmasına" karar verilmiştir.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 04.01.2012 gün ve 297214 sayı ile; Özel Dairece onama ve bozma kararının verildiği tarihten önce sanığın ölmesi nedeniyle hükmün bozulmasına ve sanık hakkındaki kamu davalarının düşmesine ve müsadereye karar verilmesi gerektiği görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur. CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 06.12.2012 gün ve 4401-9186 sayı ile; "Sanığın 21.04.2010 tarihinde öldüğü nüfus kayıt örneğinden anlaşılmakla, sanık hakkında açılan kamu davasının 5237 sayılı TCK'nun 64. maddesi uyarınca düşmesine karar verilmesi zorunluluğu bozmayı gerektirmekle bozulmasına, düşme kararı verilmediğinden bu konuda karar verilmek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na gönderilmesine" karar verilmesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARIÖzel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; çıkartılan nüfus kaydında sanığın temyiz aşamasında öldüğünün belirtilmesi halinde yapılması gereken işlemin belirlenmesine ilişkindir.İncelenen dosya içeriğinden;Temyiz aşamasında Yargıtay C.Başsavcılığınca UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) kullanılarak çıkarılan nüfus kayıt örneğinde, sanığın yerel mahkeme hüküm tarihinden sonra 21.04.2010 tarihinde öldüğü bilgisinin yer aldığı anlaşılmaktadır.5237 sayılı TCK’nun 64. maddesinde; sanığın ölümü durumunda kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibarıyla müsadereye tâbi olan eşya ve yararlar hakkında yargılamaya devam edileceği, hükümlünün ölümü halinde ise cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmekle birlikte, müsadere ve yargılama giderlerine ilişkin hükmün infaz edileceği belirtilmek suretiyle hükümlü ile sanığın ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiştir.Buna göre, kamu davası açılmadan önce şüphelinin ölmesi halinde kovuşturma imkanının bulunmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı, kamu davası açıldıktan sonra sanığın ölmesi halinde ise mahkemece düşme kararı verilecektir. Ölümün ceza ilişkisini sadece ölen kişi bakımından sona erdirdiğinden iştirak halinde işlenen suçlarda diğer sanıklar hakkında davaya devam edilecek, sanığın ölümü niteliği itibarıyla müsadereye tâbi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak müsadere kararı verilmesine engel olmayacaktır. Sanığın ölümü ceza ve infaz ilişkisini düşürürken, hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş olan hükümlünün ölümü sadece hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarının infaz ilişkisini ortadan kaldıracaktır. Buna bağlı olarak ölümden önce tahsil edilmiş bulunan para cezaları mirasçılarına iade edilmeyecek, buna karşın tahsil edilmemiş bulunan para cezaları da mirasçılardan istenmeyecek, bunun yanında müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin hükümler ölümden önce kesinleşmiş olmak kaydıyla infaz olunacaktır. Görüldüğü gibi, suç teşkil eden bir fiilin işlenmesiyle fail ile devlet arasında doğan ceza ilişkisi, bu fiili işleyen sanığın ya da hükümlünün ölümüyle cezaların şahsiliği ilkesi nedeniyle başkası sorumlu tutulamayacağından, düşmektedir. Ölüm, bir vakıa olan suçu ortadan kaldırmayacak, suçtan sorumlu tutulacak kişi olmadığından, devletin suçla birlikte ortaya çıkan cezalandırma sorumluluk ve yetkisini sona erdirecektir.Temyiz aşamasında sanığın öldüğüne ilişkin bir iddianın ortaya çıkması ya da UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) vasıtasıyla alınan nüfus kaydında öldüğü bilgisinin yer alması veya sanık adına tebliğnamenin tebliğ edilmesi için çıkarılan evrakın öldüğünden bahisle iade edilmesi gibi durumlarda, ölümün kamu davasının düşürülmesini gerektiren bir neden olduğu da göz önüne alınarak, ölüm nedeniyle düşme kararının temyiz merciince dosya üzerinde yapılan inceleme sırasında verilmesi yerine, ölüm bilgisi nedeniyle diğer yönleri incelenmeyen hükmün bozulmasına karar verilerek yerel mahkemelerce mahallinde yapılan araştırmada sanığın öldüğünün kesin olarak belirlenmesinden sonra düşme kararı verilmesinin sağlanması gerekmektedir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 05.03.2013 gün ve 1560-81, 05.03.2013 gün ve 131-75, 13.03.2012 gün ve 360-95, ile 06.05.2008 gün ve 97-101 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazı üzerine Özel Dairece, UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) kullanılarak alınan nüfus kayıt örneğinde, sanığın hükümden sonra 21.04.2010 tarihinde öldüğü bilgisi yer aldığından, gerekli araştırmanın yapılarak sonucuna göre TCK’nun 64 ile 5271 sayılı CMK'nun 223. maddeleri uyarınca müsaderesine hükmolunan eşyayı da kapsayacak şekilde gereken hükmün mahkemesince verilmesinin temini için itirazın kısmen kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının ölüm nedeniyle düşme kararının Özel Dairece verilmesi gerektiğine ilişkin kısmının reddine karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının düşme kararının Özel Dairece verilmesi gerektiğine ilişkin kısmının REDDİNE,2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 30.04.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.