Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 195 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 638 - Esas Yıl 2012





Taraflar arasındaki "tazminat" davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4.Hukuk Dairesince;“DAVA: Dava dilekçesinde, davacının 13/4/2009 tarihinde gözaltına alındığı ve 17/4/2009 gününde de tutuklandığı; aynı gün kalp spazmı geçirdiği ve hayati tehlikesinin varlığının doktor raporları ile belirlendiği; tutuklama kararına karşı tahliye isteminde bulunulduğu, Ağır Ceza Mahkemesi nöbetçi hakimliği tarafından istemin reddedildiği; bu karara karşı itiraz yoluna başvurulduğu ve İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 24/6/2009 gün ve 2009/643 D.İş- sayılı kararı ile tutukluluğa itirazın da reddedildiği; davacının, dünya çapında tanınmış bir bilim adamı olduğu; kaçma veya delilleri karartma şüphesinin bulunmadığı; sağlık sorunlarının ciddi düzeyde olduğunun resmi raporlar ile belirlendiği; benzer konumda bulunan bazı sanıkların ise sağlık gerekçeleriyle tahliye istemlerinin kabul edildiği; tutuklama koşullarının bulunmamasına rağmen itirazın reddedilmesinin yasanın açık ve kesin hükmüne aykırılık oluşturduğu ve davalı hakimlerin HUMK'nun 573.maddesinin 2.bendi uyarınca sorumluluklarını gerektirdiği ileri sürülmüş ve ayrı ayrı 20.000-TL manevi tazminata karar verilmesi talep olunmuştur.CEVAP: Davalılar, dava dilekçesinin usulüne uygun olarak tebliğine karşın cevap vermemişler ve davayı inkar etmiş sayılmışlardır.GEREKÇE Dairemizce davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen 08/06/2010 gün ve 2010/05-2010/15 sayılı karar, temyiz istemi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 24/11/2010 gün ve 2010/04-556 ve 2010/602 sayılı ilamı ile kısmen onanıp kısmen bozulmuş; karar düzeltme istemi üzerine ise, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 29/06/2011 gün ve 2011/04-220 ve 2011/459 sayılı ilamı ile; yargılama aşamasında yürürlüğe giren 6110 sayılı Yasa hükümleri uyarınca bozulmuştur. Bozma ilamına uyulmuş ve Hazine davaya dahil edilmek suretiyle yargılama yapılmıştır.Hazine vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde ise, davanın dinlenilebilir olmadığı ve esası bakımından da yerinde bulunmadığı belirtilmiştir."Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair" 6110 sayılı Yasa 14.02.2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe girmiştir. 6110 sayılı Yasa'nın 12.maddesi ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'na 93/A maddesi eklenmiştir. Maddedeki düzenlemeye göre:Hakim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle:a)Ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir.b)Kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hakim veya savcı aleyhine tazminat davası açılamaz.Devlet aleyhine açılacak tazminat davası ancak dava konusu işlem, faaliyet veya kararın dayanağı olan;a)Soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya kamu davası açılmış ise kovuşturma sonucunda verilen hükmün,b)Dava sonunda verilen hükmün, kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılabilir.Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya hükmün kesinleşmesinden önce, hakim veya savcının söz konusu işlem, faaliyet veya kararıyla ilgili olarak görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanmaktan mahkumiyeti halinde ise tazminat davası bu hükmün kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde açılabilir.Yine yargılama aşamasında yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 46.maddesinde; hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği biçiminde düzenleme yapılmıştır.Dava konusu, ceza soruşturması sırasında yapılan işleme ilişkindir. Açılan ceza davası ise, İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2009/191 esas sayılı dosyasında derdest bulunmaktadır. 6110 sayılı Yasa ile değişik 2802 sayılı Yasa'nın 93/A maddesi uyarınca; ancak, asıl dava sonucunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tazminat davası açılabilir. Şu durumda, davacının istemi dinlenilebilir bulunmamakta olup; dava dilekçesinin reddine karar verilmelidir.Diğer yandan, bu durum dava açıldıktan sonra yapılan Yasa değişikliğinden kaynaklanmış olup; dava açmasında, davacı kusurlu sayılamaz. Şu halde, kesin hüküm oluşturmaması bakımından dava dilekçesinin reddine karar verilmeli; aynı gerekçelerle, yargılama harç ve giderleri ile davacı sorumlu tutulmamalıdır.HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-Dava dilekçesinin REDDİNE,2-Davanın reddi nedeniyle alınması gereken 21,15-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 405,00-TL'den düşümü ile kalan 383,85-TL'nin istek halinde davacıya iadesine,3-Yargılama giderlerinin tarafların üzerinde bırakılmasına,,…”Dair oybirliği ile verilen 14.02.2012 gün ve 2011/35-13 sayılı karar ihbar edilenler vekilince temyiz edilmiştir. TEMYİZ EDEN: İhbar edilen N. A, M. S., İ. A. vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Davalılar tarafın temyiz isteminin süresinde olduğunun anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:Dava, yargısal faaliyet nedenine dayalı tazminat istemine ilişkindir.Davacı, üzerine atılı suç ve sağlık sebepleri dikkate alındığında tutuklama sebeplerinin oluşmadığını, itirazlarının gerekçesiz olarak ve matbu ifadeler ile reddedildiğini iddia ederek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.Davalı Maliye Hazinesi vekili, 2802 sayılı Kanun’un 93/A ve HMK 46.maddesindeki şartların gerçekleşmediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda başlık bölümünde belirtilen gerekçe ile dava dilekçesinin reddine karar verilmiş, hüküm ihbar edilen N. A., M. S., İ. A. vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, ilk önce tutuklama kararını veren hakimler aleyhine açılmış, yargılama sırasında 14.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması dair kanun ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca davalı hakimler yerine Devlet’e husumet yöneltilerek davaya devam olunmuştur.6100 sayılı HMK’nun 48.maddesi dikkate alındığında yargısal faaliyetten dolayı devlet aleyhine açılan davalarda yargısal faaliyeti yapan hakimin zorunlu ihbar edilen olduğu kabul edilmiştir. Mevcut bu düzenleme dikkate alındığında ihbar olunan statüsüne geçen temyiz eden hakimlerin davada taraf sıfatı bulunmadığı gibi, usulüne uygun bir şekilde davaya müdahalesi de söz konusu olmadığından direnme hükmüne yönelik temyiz hakkı bulunmamaktadır.Bu nedenle ihbar olunanlar vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gereklidir.S O N U Ç : Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere; ihbar edilenler vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 12.maddesi ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’na eklenen 93/A-5 fıkrası ve 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440.maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 06.02.3013 gününde oybirliğiyle karar verildi.