İki grup arasında karşılıklı olarak gelişen olayda, sanıklardan G....’ın iki kişiyi öldürdüğü kabul edilerek bu suçtan cezalandırılmasına, sanık S.....Y...’ın da silahtan sayılan demir sopa ile sanık G.....’ı basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladığı kabul edilerek ve adli para cezası tercih edilmek suretiyle, 5237 sayılı TCY’nın 86/2 ve 62. maddeleri uyarınca 500 YTL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Ü.... 1. Ağır Ceza Mahkemesince 07.12.2007 gün ve 154-411 sayı ile verilen kararın, kısmen kendiliğinden temyize tabi olması yanında sanıklar G..... ve S..... müdafiileri ile katılanlar vekili tarafından da sanık Ö.... aleyhine temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen, Yargıtay 1. Ceza Dairesince 17.02.2009 gün ve 5708-671 sayı ile; “5271 sayılı CMK’nun 58/3-5. maddesi uyarınca; tanığın, ancak bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlardan yapılan yargılamada, hazır bulunanların huzurunda dinlenmesi kendisi için ağır bir tehlike teşkil etmesi ve bu tehlikenin başka türlü önlenememesi ya da maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından tehlike oluşturması hallerinde, hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan da dinlenebileceği gözetilmeksizin, bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olmayan öldürme ve yaralama suçlarından görülmekte olan davada, beyanları hükme esas alınan tanıklar Z....., O.... ve E....’in 04.10.2006 tarihinde mahkemeye başvurmaları üzerine aynı tarihli celsede, hazır bulunma hakkına sahip olanlar bulunmadığı halde adil yargılanma hakkını ihlal edecek şekilde dinlenilmeleri”” isabetsizliğinden hükmün diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir. Yargıtay C.Başsavcılığı ise 23.03.2009 gün ve 77072 sayı ile; “Sanık S.....Y..... hakkında hükmedilen cezanın miktarı dikkate alınarak 1412 sayılı CMUK’nun 305/1. maddesi gereğince hükmün temyizinin mümkün olmadığı ve buna göre aynı Yasanın 317. maddesi gereğince temyiz talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır”” görüşüyle itiraz yasayoluna başvurarak, Özel Daire kararının, sanık S.....Y.... yönünden kaldırılmasına ve sanık S....Y.... müdafiinin temyiz isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır. TÜRK MİLLETİ ADINA CEZA GENEL KURULU KARARI Sanık S....Y....’ın silahla yaralama suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanık hakkında tayin edilen cezanın tür ve miktarına göre, hakkındaki hükmün kesin olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir. 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddesine göre, ceza mahkemelerinden verilen hükümler temyiz yasayoluna tabidir. Hükümler ise, 5271 sayılı Yasanın 223. maddesinde; beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi, davanın düşmesi ve adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı olarak gösterilmiştir. 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddesi uyarınca, yukarıda sayılan hükümlerden birinin verilmesi durumunda, kural olarak bu kararlara karşı başvurulabilecek olağan yasayolu temyizdir. Ancak, yasa koyucu bir kısım hükümlerin kesin olduğunu belirtmek suretiyle bu hükümlere karşı temyiz yasayoluna başvurulamayacağını, yalnızca yasa yararına bozma yoluna başvurulabileceğini, yine aynı maddede belirtmiştir. Buna göre; iki milyar liraya kadar (iki milyar dâhil) para cezalarına dair olan hükümler ile yukarı sınırı on milyar lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri ve yasalarda kesin olduğu belirtilen hükümlerin temyiz yeteneği bulunmamaktadır. 1412 sayılı CYUY’nın 315. maddesi uyarınca, temyiz istemi üzerine hükmü veren mahkemece öncelikle, hükmün temyizinin olanaklı bulunup bulunmadığı, süresinde açılmış bir temyiz davası olup olmadığı, istemde bulunanların buna hak ve yetkileri bulunup bulunmadığı değerlendirilerek bu koşulların birinin eksik olduğunun saptanması halinde temyiz isteminin reddine karar verilecektir. Yerel mahkemece bu hususlarda yanlış bir değerlendirme yapılması veya hiç değerlendirme yapılmaması halinde ise, Yargıtay’ca öncelikle bu üç husus 1412 sayılı CYUY’nın 317. maddesi uyarınca değerlendirilerek, temyiz koşullarının bulunup bulunmadığı saptanacak, ancak temyiz koşullarının varlığı saptandığında temyiz incelemesi yapılacaktır. Aksinin kabulü, hukuka aykırılık taşıyan her hükmün temyizen incelenebileceği sonucunu doğurur. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Sanık hakkında 5237 sayılı TCY’nın 86/2 ve 62. maddeleri uyarınca sonuç ceza olarak 500 Lira adli para cezasına hükmedilmiş olup, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddesi uyarınca ceza miktarı 2000 Liranın altında kaldığından bu hükmün temyiz yeteneği bulunmamaktadır. Bu nedenle sanık S..... müdafiinin temyiz isteminin, Özel Daire tarafından 5320 sayılı Yasanın 8 ve 1412 sayılı CYUY’nın 317. maddeleri uyarınca reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına ilişkin inceleme yapılarak hükmün, bu sanık yönünden de bozulmasına karar verilmesi isabetsizdir. Bu itibarla haklı nedenlere dayanan Yargıtay C.Başsavcılığının itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının sanık Süleyman Yıldız yönünden kaldırılmasına, sanık Süleyman Yıldız müdafiinin temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8 ve 1412 sayılı CYUY’nın 317. maddeleri uyarınca reddine karar verilmelidir. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, 1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, 2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 17.02.2009 gün ve 5708-671 sayılı kararının, sanık S.....Y.... hakkındaki bozma nedeni yönünden KALDIRILMASINA, diğer sanıklar yönünden itiraz konusu edilmeyen bozma kararının aynen bırakılmasına, 3- Sanık S.....Y... müdafiinin temyiz isteminin, 5320 sayılı Yasanın 8 ve 1412 sayılı Yasanın 317. maddeleri uyarınca REDDİNE, 4- Dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.06.2009 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.