Kamu nakliye şirketinin sahte biletini satma suçundan dolayı Bakırköy 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 16.02.2004 gün ve 132-84 sayılı kararı ile 765 sayılı TCY'nın 325, 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca neticeten 872.313.000 lira ağır para cezasına hükümlü Mesut Ç..... hakkında yapılan uyarlama yargılaması sonucunda Yerel Mahkemece 26.08.2005 gün ve 132-84 sayı ile sanığın beraatine karar verilmiş, bu hükme karşı Adalet Bakanı tarafından yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesi 22.11:2006 gün ve 4668-16597 sayı ile; "Tebliğnamede "Dosya kapsamına göre; bahse konu eylemin, mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun altıncı bap birinci faslında yer aldığı ve fasıl başlığı dikkate alındığında, suçun "Paralarda, İtibari Amme Kağıtlarında veya Kıymetli Damgalarda Sahtekarlık" olarak düzenlendiği, keza "sahtekarlık" suçlarıyla ilgili düzenlemelerin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun dördüncü bölümünde yer aldığı, dolayısı ile söz konusu suçun aynı Kanun'un 204-207. maddeleri kapsamında bulunabileceği hususu nazara alınmadan yazılı gerekçeyle ortadan kaldırma kararı verilmesinde isabet görülmemiştir" denilmektedir. 5237 sayılı TCK 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmekle bu tarihten önce işlenen suçlar açısından anılan Yasanın zaman bakımından uygulama başlıklı 7. maddesinin 2. fıkrası hükmü önem kazanmaktadır. Bu nedenle kesinleşmiş hükümlerde ve devam eden yargılamalarda failin lehine olan yasanın saptanması gerekmektedir. Lehe yasanın belirlenmesinde izlenecek yöntem ve uygulamanın nasıl yapılacağı 5252 sayılı Yürürlük ve Uygulama Yasasının 9/3. maddesinde "lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir" biçimde gösterilmiştir. Sanığa yükletilen sahte otobüs bileti satma suçu, 5237 sayılı TCY'nda 765 sayılı Yasada olduğu gibi bağımsız olarak düzenlenmemekle birlikte hükümlünün hukuki durumunun, 5237 sayılı Yasanın resmi ve özel belgede sahtecilik suçlarıyla ilgili 204 ya da 207. maddelerinde yer alan hükümler uyarınca ele alınması ve ulaşılacak sonucun, 765 sayılı TCY'nın 325. maddesi uyarınca belirlenen cezayla karşılaştırılarak saptanması gerekmektedir. Resmi belge, 5237 sayılı Yasanın gerekçesinde, bir kamu görevlisi tarafından görevi gereği olarak düzenlenen yazı biçiminde tanımlanmış ve düzenlenen belge ile kamu görevlisinin ifa ettiği görev arasında bir irtibatın bulunması gerektiği belirtilmiştir. Bu tanıma uymayan belgeler, özel belge olarak kabul edilebilir. Bu durumda, mahkemenin, öncelikle suç konusu kamu taşıma biletini düzenleme yetkisinin, hangi kurum veya kişiye ait olduğunu saptayarak belgenin niteliğini belirlemesi daha sonra da suçun hukuki nitelendirmesini yapması doğru sonuca ulaşmayı olanaklı kılacaktır. Yapılan açıklamalara göre, sanığın, sahte İETT otobüs bileti satma eyleminin, 5237 sayılı TCY'nın 204 ve 207. maddelerinde düzenlenen sahtecilik suçları kapsamında değerlendirilmesi zorunluluğu belirmiştir. Somut olayda, mahkemece, 765 sayılı TCY'nın 325. maddesinin karşılığının, 5237 sayılı TCY'da bulunmadığı gerekçesiyle önceki hükümde belirlenen cezanın, bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilmesi hukuka aykırıdır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, düzenlediği tebliğnamedeki düşünce belirtilen nedenlerle isabetli bulunduğundan, sahte otobüs bileti satma suçundan hükümlü Mesut Ç..... hakkında Bakırköy 7. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 26.8.2005 tarih ve 2004/84 sayılı ek kararın, 5271 CMK'nun 309/4-c maddesi uyarınca aleyhe sonuç doğurmamak üzere bozulmasına," karar vermiştir. Yargıtay C.Başsavcılığı ise 28.12.2006 gün ve 57343 sayı ile; "Kanun yararına bozma kurumu, hakim veya mahkemeler tarafından verilen ve istinaf ile temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen hüküm ve kararlardaki yasaya aykırılıkların giderilmesi için kabul edilen olağanüstü bir kanun yoludur. Mahkemenin 28.06.2005 gün ve 132-84 sayılı ek kararı, sanığa tebliğ edilmekle birlikte, müdahil vekiline tebliğ olunmamış ve bu nedenle henüz kesinleşmemiştir. Kesinleşmeyen kararların kanun yararına bozma yoluyla incelenmesi mümkün değildir. Ayrıca, infaza ilişkin olması nedeniyle kesin hükümde değişiklik davası sonucu verilen karar kazanılmış hak oluşturmaz ve bu durumda aleyhe bozma yasağı geçerli olmaz. Bu itibarla, Yüksek Dairenin kanun yararına bozma isteminin reddi yerine yazılı biçimde karar vermesinin yasaya aykırı olduğu kanaatine varılmıştır." görüşü ile itiraz ederek, yerel mahkeme ek kararının kesinleşmemesi nedeniyle Özel Daire kararının kaldırılmasına, Adalet Bakanının yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmesini istemiştir. Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle Yargıtay Ceza Genel kurulunca okundu, gereği görüşülüp düşünüldü. TÜRK MİLLETİ ADINA CEZA GENEL KURULU KARARI Kamu nakliye şirketine ait sahte otobüs biletini satma suçundan dolayı 765 sayılı TCY'nın 325 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca sonuç olarak 872.313.000 lira ağır para cezasına hükümlü Mesut Ç..... hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının yürürlüğe girmesi üzerine Yerel Mahkemede gerçekleştirilen uyarlama yargılaması sonunda, 5237 sayılı Yasada sahte İETT bileti satma ile ilgili herhangi bir düzenleme bulunmadığı, bu eylemin yeni yasada suç olmaktan çıkarıldığı gerekçesiyle önceki hükmün bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir. Adalet Bakanının bu hükme karşı yasa yararına bozma başvurusunda bulunması üzerine Özel Daire, sahte otobüs bileti satma eyleminin 5237 sayılı Yasada suç olmaktan çıkarılmadığını, 204 ilâ 207. maddelerdeki sahtecilik suçları arasında düzenlendiğini, ancak yerel mahkemenin öncelikle kamu taşıma biletini düzenleme yetkisinin hangi kurum veya kişiye ait olduğunu saptayarak belgenin niteliğini belirlemesi, daha sonra da suçun hukuki nitelendirmesini yapması gerektiğini belirterek, yeni yasal düzenlemede suç olmaktan çıkarıldığından bahisle önceki kararın bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğuna işaretle ek kararın CYY'nın 309/4-c maddesi uyarınca aleyhe sonuç doğurmamak üzere bozulmasına karar vermiştir. Yargıtay C.Başsavcılığı ise; ek kararın müdahil İETT vekiline tebliğ edilmediğini, bu nedenle kesinleşmemiş olduğunu, bu durumda yasa yararına bozma kararı verilemeyeceğini, ayrıca, mahkûmiyet hükmünde değişiklik yargılaması sonunda verilen ek kararın infaza ilişkin olması nedeniyle kazanılmış hak doğurmayacağını, bu nedenle hükmün aleyhe sonuç doğurmamak üzere bozulmasının da isabetsiz bulunduğunu belirterek itiraz etmiştir. Görüldüğü üzere, çözümü gereken uyuşmazlık; yerel mahkemece uyarlama yargılaması sonunda verilen ek kararın kesinleşip kesinleşmediğinin, buna bağlı olarak da yasa yararına bozma istenip istenemeyeceğinin saptanmasına ilişkindir. Yasa yararına bozma isteminde bulunulabilmesi için, ilgili hüküm veya kararın kesin olarak verilmiş ya da Yargıtay yasa yoluna başvurulmadan kesinleşmiş nitelikte bulunması, bu nedenle bu hüküm veya kararlardaki yasaya aykırılığın olağan yasa yollarından birine başvurularak giderilmesi olanağının bulunmaması gerekir. Somut olayda, kesinleşmiş mahkûmiyet hükmünde değişiklik yargılaması yapılarak, önceki mahkûmiyet kararının bütün sonuçları ile birlikte ortadan kaldırılmasına ve kişinin beraatine ilişkin olarak verilen uyarlama niteliğindeki yeni hükmün, önceki yargılamada katılan sıfatını alan ve uyarlama yargılamasında verilen hükmü temyiz etme yetkisi bulunan İETT Genel Müdürlüğüne tebliğ edilmesi gerekmektedir. Bu usuli işlem yapılmadığından henüz kesinleşmediği anlaşılan hükme karşı bu aşamada yasa yararına bozma isteminde bulunulması olanaksızdır. Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, Adalet Bakanının yasa yararına bozma isteminin olağan yasa yolunun konu olayda varolması nedeniyle reddine karar verilmelidir. Kabûle göre de; Mahkûmiyet hükmünde değişiklik yargılaması sonucunda verilen yeni hükümlerin, infaz aşamasında verilen ve infaza ilişkin hükümlerden olması nedeniyle, "aleyhe sonuç doğurmama ilkesi"nin bu hükümler bakımından geçerli olamayacağı gözetilmeden, Özel Dairece, hükmün aleyhe sonuç doğurmamak üzere yasa yararına bozulmasına karar verilmesi de isabetsiz bulunmuştur. SONUÇ : Açıklanan nedenlerle; 1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABÛLÜNE, 2- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 22.11:2006 gün ve 4668-16597 sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3- Adalet Bakanının yasa yararına bozma isteminin REDDİNE, 4- Dosyanın, tebligat eksikliğinin ikmali ile süresinde başvuruda bulunulması halinde temyiz incelemesi için Yargıtay'a gönderilmesini, aksi takdirde usulünce kesinleştirme işlemi gerçekleştirilerek bu aşamadan sonra yasa yararına bozma isteminde bulunulmasını teminen Adalet Bakanlığına ulaştırılması bakımından mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 30.01.2007 günü oybirliğiyle karar verildi.