Kararı VerenYargıtay Dairesi : 2. Ceza DairesiMahkemesi :Asliye CezaKarşılıksız yararlanma suçundan sanığın beraatine ilişkin, Bakırköy 19. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 19.12.2013 gün ve 519-970 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 24.12.2014 gün ve 28916-31128 sayı ile;“Hüküm tarihinden önce 02.07.2012 tarihinde kabul edilerek 28344 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan ve 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun'un geçici 2. maddesinin l. fıkrası uyarınca aynı maddenin 2. fıkrası gereğince, katılan kurumun zararını tazmin etmesi halinde sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği gözetilerek, sanığa katılan kurumun uğradığı, bilirkişi tarafından hesaplanan gerçek zararın miktarı da belirtilmek suretiyle zararı makul bir sürede giderme imkânı tanınıp sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Bakırköy 19. Asliye Ceza Mahkemesi ise 26.05.2015 gün ve 58-283 sayı ile;“Sanığın eylemi için öngörülen 5237 sayılı TCK 142/1-f maddesi yargılama sırasında 05.07.2012 yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 82. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış, 6352 sayılı Kanunun 83. maddesi ile eklenen 5237 sayılı TCK’nun 163/3. maddesi ile ‘Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun veya doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi halinde kişi hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur’ hükmü getirilmek suretiyle eylem karşılıksız yararlanma olarak tanımlanmıştır.6352 sayılı Kanunun 84. maddesi ile eklenen TCK'nun 168/5. maddesinde ise ‘Karşılıksız yararlanma suçunda, fail, azmettiren veya yardım edenin pişmanlık göstererek mağdurun, kamunun veya özel hukuk tüzel kişisinin uğradığı zararı, soruşturma tamamlanmadan önce tamamen tazmin etmesi halinde kamu davası açılmaz; zararın hüküm verilinceye kadar tamamen tazmin edilmesi halinde ise, verilecek ceza üçte birine kadar indirilir. Ancak kişi, bu fıkra hükmünden iki defadan fazla yararlanamaz’ şeklinde etkin pişmanlık hali düzenlenmiştir.6352 sayılı Kanunun geçici 2/2. maddesinde ise 'Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun ve doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi dolayısıyla bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla hakkında hırsızlık suçundan dolayı kovuşturma yapılan veya kesinleşmiş olup olmadığına bakılmaksızın hakkında hüküm verilen kişinin, bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, zararı tamamen tazmin etmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz, verilen ceza tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar.' denmek suretiyle devam eden ve sonuçlanmış yargılamalarla ilgili etkin pişmanlık hükmü düzenlenmiştir.6352 sayılı Kanunun geçici 2/2. maddesi metninde, kuruma verilen zararın miktarı ve ödenmesi halinde ceza tertibine yer olmadığına karar verileceği hususunda sanığa mahkeme tarafından bildirim yapılması gerektiğine dair herhangi düzenleme olmadığı gibi bu şekilde yorumlanabilecek hiç bir ifade de bulunmamaktadır.5237 sayılı TCK’nun 4. maddesinde açıkça belirtilen ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz genel hükmüne rağmen, özel nitelikteki 6352 sayılı Kanunun geçici 2/2. maddesinde de öngörülmediği halde mahkemeye sanığa ödeme hususunda bildirim yapma görevinin yüklenmesinin kanuni ve hukuki dayanağı bulunmamaktadır.Kanun koyucunun bu yönde bir amacı olsa idi, kişinin zararın bildirilmesinden itibaren altı ay içinde zararı tazmin etmesi halinde demek suretiyle kolayca ortaya koyması mümkün iken bu yönde bir iradesinin bulunmadığı maddenin lafzından ve ruhundan açıkça anlaşılabilmektedir. Kaldı ki sanığa bildirim yapılması zorunlu kabul edilirse, sanığa ulaşılamaması ve bu bildirimin yapılamaması halinde yargılamanın sürüncemede kalmasına ve hatta zamanaşımı hükümlerinin gündeme gelmesine neden olunabilecektir.Kaçak elektrik tespit tutanağına ekli, dosya kapsamı ve sanık beyanlarından kurum tarafından sanığa bildirildiği anlaşılan kaçak elektrik tüketim tahakkukunda, aktif enerji bedeli başlığı altında vergisiz ve fonsuz olarak sadece kullanılan elektrik bedelinden ibaret olan gerçek zararın en başından itibaren zaten belirli olduğu ve sanık tarafından da bilindiği halde bu miktarın dahi ödenmemiş olduğunun gözetilmesi gerekmektedir.Açıklanan bu nedenlerle ve daha önce de mahkememizce belirtildiği üzere kurum zararının tamamen giderilmesi halinde ceza tertibine yer olmadığına dair karar verilebilmesi için yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren 6 aylık süre içinde zararın tamamen giderilmesinin gerekli ve zorunlu olduğu, yasada belirlenen sürenin 05.01.2013 tarihi itibariyle dolmuş olup, yasa koyucunun belirlenen bu sürenin dışında sürenin uzatılmasına ilişkin veya uzatılmasını gerektirecek durumlara ilişkin herhangi bir amaç ve iradesini ortaya koyan hiç bir ifadesinin bulunmadığı, bu tarihten sonra sanığa ödeme hususunda yapılacak bir bildirimin 6352 sayılı Kanunun uygulama alanının usul ve yasaya aykırı olarak genişletilmesi ve adeta sanığı kurumun zararının ödetilmesine zorlayıcı ve mahkemenin tarafsızlığı hususunda şüphe uyandırabilecek nitelikte olabileceği, suçun sübutu halinde zararın ödenmesi veya ödenmemesi hususunun mahkemece ayrıca değerlendirilmesinin ve sanığın hukuki durumunun yasada öngörülen etkin pişmanlık hükümleri ve takdiri hafifletici nedenler kapsamında belirlenmesinin mümkün olduğu kanaatine ulaşılmıştır.Bozma ilamında mahkeme tarafından sanığa tanınması gerektiği belirtilen makul süre kavramının, belirlenecek zarar miktarına, sanığın şahsi ve ekonomik durumuna, ödeme gücüne göre değişebilecek ve bu nedenle de uygulamada aynı durumdaki sanıklar yönünden dahi mahkemeler arasında çelişkili uygulama ve kararlara yol açabilecek nitelikte olduğu açıktır.Yüksek Yargıtay 2. Dairesinin benzer bozma ilamlarında kanunun amacının kurum zararının tamamen giderilmesi halinde işin esasına girilmesinin önlenmesi olduğundan söz edilmiş ise de, sanık hakkında işin esasına girilmiş, savunma tespit edilmiş, zararın ödenip ödenmediği hususu defalarca sorulmuş, keşif ve bilirkişi incelemesi dâhil bütün maddi deliller toplanmış olup, iddianamede tarif edilen eylem için yargılama sırasında yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun ile eklenen 5237 sayılı TCK’nun 163/3. maddesi gözetilerek lehe kanun karşılaştırılması da yapılmak suretiyle toplanan delillerin değerlendirilmesi sonrasında kurulan beraat hükümlerinden dolayı dosyanın üçüncü kez Yargıtay incelemesinden geçtiği göz önüne alındığında artık bu aşamada işin esasına girilmesinin önlenmesi hususunda korunması gereken hukuki yarar kalmadığının kabulü gerektiği açıktır.Sanığın eylemi iddianamede, idareye kaydı bulunmayan sayaçtan kaçak elektrik kullanmak şeklinde tanımlandığı, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 83. maddesi ile değişik TCK’nun 163/3. maddesinde ‘Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun veya doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi halinde kişi hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur’ hükmü getirilmiş olup, 5237 sayılı Kanunun 7/2. maddesinde öngörüldüğü üzere lehe kanun karşılaştırması yapıldığında eylem için öngörülen hürriyeti bağlayıcı cezanın alt ve üst sınırları ve sonuç ceza miktarı itibariyle sonradan yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 83. maddesi ile değişik TCK’nun 163/3. maddesinin sanığın en lehine olduğu anlaşılmış olup, sanığın en lehine olan TCK’nun 163/3. maddesinde öngörülen suç unsurlarının tespiti amacıyla mahkememizce yapılan keşif sonrasında keşfe katılan ...-elektronik mühendisi bilirkişinin raporunda kayıtsız sayacın tüketim değeri ile zabıt esnasında tespit edilen kurulu güce göre hesaplanan günlük tüketim değerinin uyumlu orantılığı olduğu, ölçüm dışı enerji tüketimi olsaydı sayacın tüketimlerinin çok daha düşük olmasının gerekeceği, sayaca müdahale edildiğini gösterir herhangi bir bulgu ve belgenin bulunmadığı, sayaca müdahale edilmediği, kontrolüne engel bir durumun olmadığı, doğru tüketimleri kayıt ettiği kanaatini bildirmesi karşısında elektrik enerjisini sağlayan kurumun kullanılan enerji miktarını ölçerek daha sonra sanıktan tahsili yoluna gitmesini engelleyen bir durumun olmadığı, sanığın karşılıksız yararlanma kastının bulunmadığı gibi suçun maddi unsuru olan tüketim miktarının ölçülmesini engelleyecek herhangi bir hareketin bulunmadığı, sözleşmesiz ve kayıtsız ancak kullanılan enerji miktarını bilirkişi raporundaki tespitler ile de anlaşıldığı üzere doğru biçimde ölçebilen sayaç ile elektrik kullanılmasının kurum ile sanık arasında hukuki nitelikte bir anlaşmazlık ve alacak verecek ilişkisi niteliğinde olduğunun kabulü ile atılı karşılıksız yararlanma suçunun unsurlarının oluşmadığı sonuç ve vicdani kanaatine varılarak beraatine karar verilmiş olmasının sanığın en lehine durum olduğu, ceza tertibine yer olmadığına dair kararın işin esasını çözmediği gözetildiğinde, toplanan delillere göre sanığın eyleminin suç olmadığının tespiti ile derhal beraat kararı verilebilecek iken bundan kaçınarak ceza tertibine yer olmadığına dair hüküm kurulabilmesine yönelik olarak ısrarla ve kanunun öngördüğü sürenin dışında, zamanaşımı hükümlerinin dahi gündeme gelmesine yol açabilecek şekilde belirsiz bir süre daha sanığa bildirim yapılmasının ve ödeme yapılmasının beklenmesinin ceza hukukunun genel ilkeleri ile bağdaşmayacaktır.Mahkememizce dosya kapsamına örnekleri eklenmiş olan, tamamen aynı durumdaki sanıklar hakkında, aynı gerekçelerle verilen, 2013/319-904, 2013/518-895, 2013/387-901, 2013/480-884, 2013/321-905, 2013/300-1039, 2013/203-879, 2013/304-916, 2013/433-964, 2013/434-967, 2013/272-1028, 2013/311-911, 2013/296-900, 2013/389-907, 2013/512-889 sayılı beraat kararlarının onanmasına dair Yüksek Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 2014/33696-2015/3645, 2014/35249-2015/3443, 2014/33695-2015/3668, 2014/28125-30713, 2014/28136-30708, 2015/894-6298, 2014/28142-31295, 2014/28137-30707, 2014/28895-30739, 2014/28896-30734, 2014/28925-31120, 2014/28930-31115, 2014/28131-30711, 2015/863-3295, 2014/34516-2015/3831 sayılı onama ilamları ve yine 13. Ceza Dairesinin 2014/3903-2015/1330 sayılı ve aynı nitelikte diğer pek çok onama ilamları da göz önüne alındığında, uygulama birliğinin sağlanabilmesi için bütün yerel mahkemeleri bağlayıcı nitelikte bir içtihat oluşmasının sağlanması gerektiği kanaatiyle, açıklanan nedenlerle, mahkememizin 27.12.2013 tarihli 2013/277-1057 sayılı beraat hükmünün ve gerekçelerinin usul ve yasaya uygun olduğu" gerekçesiyle direnerek önceki hükmünde olduğu gibi sanığın beraatine karar vermiştir.Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.09.2015 gün ve 306617 sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır. TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARIÖzel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa bilirkişi tarafından hesaplanıp miktarı açıkça belirtilecek katılan kurum zararını gidermesi halinde 6352 sayılı Kanunun geçici 2/2. maddesi uyarınca hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine dair bildirimde bulunarak hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden beraat kararı verilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle direnme kararının yeni hüküm niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,b) Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, c) Bozma sonrasında yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak,Suretiyle verilen hüküm, özde direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtay’ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.İncelenen dosyada; sanığın beraatine ilişkin verilen önceki hüküm Özel Dairece, 6352 sayılı Kanunun geçici 2. maddesi gereğince, sanığa süresi içinde doğan zararı giderdiği takdirde hakkında ceza verilmesine yer olmadığı kararı verileceği hususunda bildirimde bulunularak sonucuna göre hukuki durumunun takdir ve tayininin gerekli olduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmuş, yerel mahkemece önceki kararda yer almayan "Sanığın eylemi için öngörülen 5237 sayılı TCK 142/1-f maddesi yargılama sırasında 05.07.2012 yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 82. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış, 6352 sayılı Kanunun 83. maddesi ile eklenen 5237 sayılı TCK’nun 163/3. maddesi ile ‘Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun veya doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi halinde kişi hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur’ hükmü getirilmek suretiyle eylem karşılıksız yararlanma olarak tanımlanmıştır.6352 sayılı Kanunun 84. maddesi ile eklenen TCK'nun 168/5. maddesinde ise ‘Karşılıksız yararlanma suçunda, fail, azmettiren veya yardım edenin pişmanlık göstererek mağdurun, kamunun veya özel hukuk tüzel kişisinin uğradığı zararı, soruşturma tamamlanmadan önce tamamen tazmin etmesi halinde kamu davası açılmaz; zararın hüküm verilinceye kadar tamamen tazmin edilmesi halinde ise, verilecek ceza üçte birine kadar indirilir. Ancak kişi, bu fıkra hükmünden iki defadan fazla yararlanamaz’ şeklinde etkin pişmanlık hali düzenlenmiştir.6352 sayılı Kanunun geçici 2/2. maddesinde ise 'Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun ve doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi dolayısıyla bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla hakkında hırsızlık suçundan dolayı kovuşturma yapılan veya kesinleşmiş olup olmadığına bakılmaksızın hakkında hüküm verilen kişinin, bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, zararı tamamen tazmin etmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz, verilen ceza tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar.' denmek suretiyle devam eden ve sonuçlanmış yargılamalarla ilgili etkin pişmanlık hükmü düzenlenmiştir.6352 sayılı Kanunun geçici 2/2. maddesi metninde, kuruma verilen zararın miktarı ve ödenmesi halinde ceza tertibine yer olmadığına karar verileceği hususunda sanığa mahkeme tarafından bildirim yapılması gerektiğine dair herhangi düzenleme olmadığı gibi bu şekilde yorumlanabilecek hiç bir ifade de bulunmamaktadır.5237 sayılı TCK’nun 4. maddesinde açıkça belirtilen ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz genel hükmüne rağmen, özel nitelikteki 6352 sayılı Kanunun geçici 2/2. maddesinde de öngörülmediği halde mahkemeye sanığa ödeme hususunda bildirim yapma görevinin yüklenmesinin kanuni ve hukuki dayanağı bulunmamaktadır.Kanun koyucunun bu yönde bir amacı olsa idi, kişinin zararın bildirilmesinden itibaren altı ay içinde zararı tazmin etmesi halinde demek suretiyle kolayca ortaya koyması mümkün iken bu yönde bir iradesinin bulunmadığı maddenin lafzından ve ruhundan açıkça anlaşılabilmek- tedir. Kaldı ki sanığa bildirim yapılması zorunlu kabul edilirse, sanığa ulaşılamaması ve bu bildirimin yapılamaması halinde yargılamanın sürüncemede kalmasına ve hatta zamanaşımı hükümlerinin gündeme gelmesine neden olunabilecektir.Kaçak elektrik tespit tutanağına ekli, dosya kapsamı ve sanık beyanlarından kurum tarafından sanığa bildirildiği anlaşılan kaçak elektrik tüketim tahakkukunda, aktif enerji bedeli başlığı altında vergisiz ve fonsuz olarak sadece kullanılan elektrik bedelinden ibaret olan gerçek zararın en başından itibaren zaten belirli olduğu ve sanık tarafından da bilindiği halde bu miktarın dahi ödenmemiş olduğunun gözetilmesi gerekmektedir.Açıklanan bu nedenlerle ve daha önce de mahkememizce belirtildiği üzere kurum zararının tamamen giderilmesi halinde ceza tertibine yer olmadığına dair karar verilebilmesi için yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren 6 aylık süre içinde zararın tamamen giderilmesinin gerekli ve zorunlu olduğu, yasada belirlenen sürenin 05.01.2013 tarihi itibariyle dolmuş olup, yasa koyucunun belirlenen bu sürenin dışında sürenin uzatılmasına ilişkin veya uzatılmasını gerektirecek durumlara ilişkin herhangi bir amaç ve iradesini ortaya koyan hiç bir ifadesinin bulunmadığı, bu tarihten sonra sanığa ödeme hususunda yapılacak bir bildirimin 6352 sayılı Kanunun uygulama alanının usul ve yasaya aykırı olarak genişletilmesi ve adeta sanığı kurumun zararının ödetilmesine zorlayıcı ve mahkemenin tarafsızlığı hususunda şüphe uyandırabilecek nitelikte olabileceği, suçun sübutu halinde zararın ödenmesi veya ödenmemesi hususunun mahkemece ayrıca değerlendirilmesinin ve sanığın hukuki durumunun yasada öngörülen etkin pişmanlık hükümleri ve takdiri hafifletici nedenler kapsamında belirlenmesinin mümkün olduğu kanaatine ulaşılmıştır.Bozma ilamında mahkeme tarafından sanığa tanınması gerektiği belirtilen makul süre kavramının, belirlenecek zarar miktarına, sanığın şahsi ve ekonomik durumuna, ödeme gücüne göre değişebilecek ve bu nedenle de uygulamada aynı durumdaki sanıklar yönünden dahi mahkemeler arasında çelişkili uygulama ve kararlara yol açabilecek nitelikte olduğu açıktır.Yüksek Yargıtay 2. Dairesinin benzer bozma ilamlarında kanunun amacının kurum zararının tamamen giderilmesi halinde işin esasına girilmesinin önlenmesi olduğundan söz edilmiş ise de, sanık hakkında işin esasına girilmiş, savunma tespit edilmiş, zararın ödenip ödenmediği hususu defalarca sorulmuş, keşif ve bilirkişi incelemesi dâhil bütün maddi deliller toplanmış olup, iddianamede tarif edilen eylem için yargılama sırasında yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun ile eklenen 5237 sayılı TCK’nun 163/3. maddesi gözetilerek lehe kanun karşılaştırılması da yapılmak suretiyle toplanan delillerin değerlendirilmesi sonrasında kurulan beraat hükümlerinden dolayı dosyanın üçüncü kez Yargıtay incelemesinden geçtiği göz önüne alındığında artık bu aşamada işin esasına girilmesinin önlenmesi hususunda korunması gereken hukuki yarar kalmadığının kabulü gerektiği açıktır.Sanığın eylemi iddianamede, idareye kaydı bulunmayan sayaçtan kaçak elektrik kullanmak şeklinde tanımlandığı, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 83. maddesi ile değişik TCK’nun 163/3. maddesinde ‘Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun veya doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi halinde kişi hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur’ hükmü getirilmiş olup, 5237 sayılı Kanunun 7/2. maddesinde öngörüldüğü üzere lehe kanun karşılaştırması yapıldığında eylem için öngörülen hürriyeti bağlayıcı cezanın alt ve üst sınırları ve sonuç ceza miktarı itibariyle sonradan yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 83. maddesi ile değişik TCK’nun 163/3. maddesinin sanığın en lehine olduğu anlaşılmış olup, sanığın en lehine olan TCK’nun 163/3. maddesinde öngörülen suç unsurlarının tespiti amacıyla mahkememizce yapılan keşif sonrasında keşfe katılan ...-elektronik mühendisi bilirkişinin raporunda kayıtsız sayacın tüketim değeri ile zabıt esnasında tespit edilen kurulu güce göre hesaplanan günlük tüketim değerinin uyumlu orantılığı olduğu, ölçüm dışı enerji tüketimi olsaydı sayacın tüketimlerinin çok daha düşük olmasının gerekeceği, sayaca müdahale edildiğini gösterir herhangi bir bulgu ve belgenin bulunmadığı, sayaca müdahale edilmediği, kontrolüne engel bir durumun olmadığı, doğru tüketimleri kayıt ettiği kanaatini bildirmesi karşısında elektrik enerjisini sağlayan kurumun kullanılan enerji miktarını ölçerek daha sonra sanıktan tahsili yoluna gitmesini engelleyen bir durumun olmadığı, sanığın karşılıksız yararlanma kastının bulunmadığı gibi suçun maddi unsuru olan tüketim miktarının ölçülmesini engelleyecek herhangi bir hareketin bulunmadığı, sözleşmesiz ve kayıtsız ancak kullanılan enerji miktarını bilirkişi raporundaki tespitler ile de anlaşıldığı üzere doğru biçimde ölçebilen sayaç ile elektrik kullanılmasının kurum ile sanık arasında hukuki nitelikte bir anlaşmazlık ve alacak verecek ilişkisi niteliğinde olduğunun kabulü ile atılı karşılıksız yararlanma suçunun unsurlarının oluşmadığı sonuç ve vicdani kanaatine varılarak beraatine karar verilmiş olmasının sanığın en lehine durum olduğu, ceza tertibine yer olmadığına dair kararın işin esasını çözmediği gözetildiğinde, toplanan delillere göre sanığın eyleminin suç olmadığının tespiti ile derhal beraat kararı verilebilecek iken bundan kaçınarak ceza tertibine yer olmadığına dair hüküm kurulabilmesine yönelik olarak ısrarla ve kanunun öngördüğü sürenin dışında, zamanaşımı hükümlerinin dahi gündeme gelmesine yol açabilecek şekilde belirsiz bir süre daha sanığa bildirim yapılmasının ve ödeme yapılmasının beklenmesinin ceza hukukunun genel ilkeleri ile bağdaşmayacaktır.Mahkememizce dosya kapsamına örnekleri eklenmiş olan, tamamen aynı durumdaki sanıklar hakkında, aynı gerekçelerle verilen, 2013/319-904, 2013/518-895, 2013/387-901, 2013/480-884, 2013/321-905, 2013/300-1039, 2013/203-879, 2013/304-916, 2013/433-964, 2013/434-967, 2013/272-1028, 2013/311-911, 2013/296-900, 2013/389-907, 2013/512-889 sayılı beraat kararlarının onanmasına dair Yüksek Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 2014/33696-2015/3645, 2014/35249-2015/3443, 2014/33695-2015/3668, 2014/28125-30713, 2014/28136-30708, 2015/894-6298, 2014/28142-31295, 2014/28137-30707, 2014/28895-30739, 2014/28896-30734, 2014/28925-31120, 2014/28930-31115, 2014/28131-30711, 2015/863-3295, 2014/34516-2015/3831 sayılı onama ilamları ve yine 13. Ceza Dairesinin 2014/3903-2015/1330 sayılı ve aynı nitelikte diğer pek çok onama ilamları da göz önüne alındığında, uygulama birliğinin sağlanabilmesi için bütün yerel mahkemeleri bağlayıcı nitelikte bir içtihat oluşmasının sağlanması gerektiği kanaatiyle, açıklanan nedenlerle, mahkememizin 27.12.2013 tarihli 2013/277-1057 sayılı beraat hükmünün ve gerekçelerinin usul ve yasaya uygun olduğu" şeklindeki yeni ve değişik gerekçeyle direnme kararı verilmiştir. İlk hükümde yer almayan bu yeni ve değişik gerekçe Özel Dairece denetlenmemiş olup, Özel Daire denetiminden geçmemiş olan bir konunun ilk kez Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmesine kanuni imkân bulunmamaktadır.Bu itibarla, yerel mahkemenin son uygulaması direnme kararı olmayıp, yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;Bakırköy 19. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 26.05.2015 gün ve 58-283 sayılı karar yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 29.03.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.