Sanığın saldırgan sarhoşluk ve tehdit suçlarından beraatına ilişkin Kemalpaşa Sulh Ceza Mahkemesince 25.09.2001 gün ve 363-508 sayı ile verilen karar, o yer C.savcısının temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 11.11.2004 gün ve 15435-20564 sayı ile, saldırgan sarhoşluk suçundan açılan kamu davasının gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına, tehdit suçu yönünden ise; "Sanığın, anne ve babası olan müştekilere "ölümünüz benim elimden olacak, bu evi yakacağım, sizleri yaşatmayacağım" demek suretiyle atılı suçu işlediği, sarfettiği tehdit içeren sözlerin müştekiler üzerinde ciddi bir korku ve endişe yarattığı tanık Ş………. S……t'in hazırlık aşamasında "H……… korkmuş ve elleri titriyordu, H……. ise kıpkırmızı idi" şeklindeki beyanı ve dosya kapsamı ile anlaşıldığı halde, korku ve endişe yaratmadığının kabul edilerek oluşa uygun olmayan gerekçe ile beraatına karar verilmesi" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Yerel Mahkeme ise 05.04.2005 gün ve 666-73 sayı ile; "Sanığın her iki gözünün de görmediği, müşteki olan anne ve babası ile birlikte yaşadığı, sanığın ihtiyaçlarını anne ve babasının giderdiği, aldığı alkolün etkisiyle anne ve babasına kötü davrandığı, diğer zamanlarda bu şekil davranışının gözlenmediği, sonuç olarak anne ve babasına hitaben söylediği "ölümünüz benim elimden olacak, sizleri yaşatmayacağım" şeklinde sözleri sanığın görme engelli olması sebebiyle ciddiyetinin bulunmadığı, zaten böyle bir şey yapmasının da mümkün olmadığı kanaatine varıldığından" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir. Bu hükmün de o yer C.savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup, düşünüldü; TÜRK MİLLETİ ADINA CEZA GENEL KURULU KARARI Sanığın tehdit suçundan beraatına karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık tehdit suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir. Ancak incelenen dosya içeriğine göre; Bozmadan sonra yapılan yargılamada, direnme kararının verildiği 05.04.2005 günlü son oturumda sanıktan bozma kararına karşı diyecekleri sorulduktan sonra, yakınan H…….. Ç………'a söz verildiği ve hazır bulunan sanığa son söz verilmeden duruşmanın bitirildiği anlaşılmaktadır. Yargılamanın son söz sanığa verilmeden bitirilmesi yasaya aykırıdır. Şöyle ki; 1412 sayılı CYUY.nın 251 ve buna paralel düzenlemeler içeren 5271 sayılı CMY.nın 216. maddesinin son fıkrasında, "Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir." hükmü yer almaktadır. Bu hüküm gereğince katılmış olduğu takdirde duruşma mutlaka son söz sanığa verilerek bitirilecektir. Ceza Genel Kurulunun yerleşik kararlarında da vurgulandığı üzere, savunma hakkı ile yakından ilgili bulunan bu usul kuralı buyurucu nitelikte olup uyulmaması yasaya mutlak aykırılık oluşturmaktadır. Ceza yargılamasında sanığın en önemli hakkı savunma hakkı olup, bu hak hiç bir şekilde kısıtlanamaz. İlk defa hüküm kurulurken "son sözün sanığa verilmesi" kuralı, bozmadan sonra başlayan yargılamada da kamu davasının kesintisizlik ve süreklilik ilkesinin doğal sonucu olarak aynen geçerlidir. Çünkü, dava sonuçlanmamış yargılama devam etmektedir. Bu nedenle, "en son söz"ün sanığa verilmemesi CMY.nın 216. maddesine aykırıdır. Bu hükmün, kovuşturmanın sona erdirilmesi ve hükmün tesis ve tefhimine geçilmesi öncesinde, son konuşan tarafın hazır bulunan sanık olması gerektiği şeklinde anlaşılması gerekmektedir. Bu itibarla diğer yönleri incelenmeyen direnme hükmünün öncelikle saptanan bu usuli yanılgı nedeniyle bozulmasına karar verilmelidir SONUÇ : Açıklanan nedenlerle; 1- Yerel Mahkeme direnme hükmünün diğer yönleri incelenmeksizin öncelikle saptanan bu usuli yanılgı nedeniyle BOZULMASINA, 2- Dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 25.04.2006 tarihinde sonuçta tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.