Kararı VerenYargıtay Dairesi : 1. Ceza DairesiMahkemesi :Ağır CezaKasten öldürme suçundan sanık ...’in 5237 sayılı TCK’nun 81/1, 62, 63 ve 53. maddeleri uyarınca 25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin, Isparta Ağır Ceza Mahkemesince verilen 17.02.2011 gün ve 310-56 sayılı resen temyize tâbi olan hükmün, sanık müdafii, katılanlar vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 13.07.2012 gün ve 8133-5771 sayı ile; “Dosya kapsamına göre; öldürülen ...’ın 01.10.2010 tarihinde saat 20.25'de sanık ...’yi arayarak buluştukları, olay yerine giderek cinsel ilişkide bulunduktan sonra öldürülene ait oto içerisinde otururlarken kimliği belirsiz bir kişinin araca av tüfeğiyle ateş ederek yanlarına geldiği, ...’ın otopsi tutanağında yazılı olduğu şekilde göğüs ön yüz sağ kısmında av tüfeği tek domuz kurşunu giriş yarasıyla vurularak öldürüldüğü, aracın bagaj kapağında, kaportasında ve şoför kapısı çerçevesinde kurşun izi bulunduğu, olay yerinde dört adet av tüfeği tapası bulunduğu, öldürülenin şoför koltuğunda vurulduğunun yoğun kan birikintisinden anlaşıldığı ancak cesedin aracın yanında sırtüstü yerde yatar durumda bulunduğu, ...’ın öldürülmesinden hemen sonra sanık ...’nin saldırgan tarafından olay yerinden uzaklaştırılarak silah zoruyla ırzına geçildikten sonra, banka maaş kartı, nüfus cüzdanı ve telefonu gibi eşyalarını aldığı, daha sonra cep telefonunun olay yerine yaklaşık 685 metre uzaklıkta başkaları tarafından bulunarak 19.01.2010 tarihinde kolluğa teslim edildiği, bu arada bulan kişiler tarafından 18.10.2009 tarihinden başlayarak bir süre kullanıldığı, sanık ...’nin olaydan sonra saat 23.50 sıralarında evine ulaşabildiği, sanığın banka maaş kartının en son olaydan birkaç saat önce kullanıldığı, olaydan sonra ise 00.53’de kamerası bulunmayan ATM’de kullanıldığı, kullananın kimliğinin saptanamadığı, sanık ...’nin cinayetle suçlanma korkusundan ve ...’la kurduğu ilişkinin ve zorla ırzına geçilmesinin çevrede olası dedikodularından çekinerek gizlediği, ancak 02.10.2010 tarihi saat 12.55’de kolluğa başvurarak aracının soyulduğunu bildirdiği, soruşturma sırasında her ne kadar bu suçu diğer sanık ...’in işlediğini söylemişse de zora dayalı olduğunu belirterek bu açıklamasını geri aldığı, esasen olayın oluş saati ve sanık ...’in telefon sinyalizasyon bilgilerine göre başka bir ilde olduğu saptandığı gibi öldürülen ...’la Ülfiye’nin aniden buluşma kararlarını öğrenerek onları izlemesinin açıklanabilir bir durum olmadığı, sanık ...’nin daha sonraki savunmalarının olay yerinde saptanan fiziki bulgularla uyuştuğu ve sanığın yüklenen suça katıldığı konusunda hiçbir kanıt bulunmadığı halde adam öldürme suçundan beraatı yerine yazılı şekilde cezalandırılmasına karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Isparta Ağır Ceza Mahkemesi ise 20.12.2012 gün ve 339-405 sayı ile ;"Sanık ...'nin olay günü maktul ile birlikte olay yerine gittiği, orada bir müddet kaldıkları ve cinsel ilişkiye girdikleri, ilişki sonrasında olay yerine gelen ve kimliği tespit edilemeyen kişi ya da kişilerce ateş edilmesi sonucunda maktulün vurularak öldürüldüğü, cinayet silahının ise ele geçirilemediği, yine soruşturma ve yargılama süresince sanık ...'nin eylemi gerçekleştiren kişi ya da kişilerin tespitine yönelik somut bir katkıda bulunmadığı gibi aşamalarda çelişkili beyanlarının da bulunduğu, olay tarihinde kartının çalındığını, şifresinin de kartın arkasında yazılı olduğunu, böylelikle hesabından para çekildiğini söylemesine rağmen Ziraat Bankasından gelen kamera kayıtlarında 02.10.2009 tarihinde saat 17.30 sıralarında sanık ...'nin para çektiğinin tespit edildiği, yine sanığın olay sonrasında başına gelenlerden dolayı polise veya jandarmaya gitmediği gibi üzerinde bulunan kıyafetleri yıkadığı, banyosunu yaptığı, bu şekilde bütün delilleri kararttığı ve bu delilleri kararttıktan sonra 02.10.2009 tarihinde saat 12.55 sıralarında Gülistan polis merkezine giderek sadece çantasının çalındığı hususunda müracaatta bulunduğu başına gelen diğer olaylarla ilgili herhangi bir yasal şikâyette bulunmadığı gibi kendisini kurtarmak maksadıyla çantasının ve kredi kartının çalındığını söyleyerek şikâyetçi olduğu dikkate alındığında sanık ...'nin kasten öldürme eylemini gerçekleştiren kişi veya kişiler ile iştirak halinde hareket ettiği, Ayrıca nitelikli adam öldürme suçunun oluşmadığı çünkü yargılama süresince de onları koruma veya gizleme eğilimi içerisinde olduğu, önceden düşünüp öngörülmesi, zihinde canlandırılmış olması yani bir plan yapılması, neticenin düşünülmesi ve öngörülmüş olunması öldürme kararında sebat ve ısrar ile kararın icrası sırasında soğukkanlılığın korunması şeklinde belirlenen tasarlayarak insan öldürme suçu unsurlarının somut olayda sanık ... yönünden kesin olarak kanıtlanamadığı ancak savunmaları ve açıklamaları tutarlı olmayan, banka kartı çalındığı savunmasına rağmen olaydan sonra 02.10.2009 günü saat 17.30'da bankadan para çektiği kesin olarak saptanan sanığın olayın asli faili olduğu hususundaki kuşkuları ortadan kaldırdığı, diğer bir deyimle asli faliller veya failden biri olduğu,Olayın sebep ve saiklerinin kesin tespit edilemediği, bu durumda fail lehine hareketle TCK'nun 81. maddesinde yer alan kasten insan öldürme suçunun oluştuğu" gerekçesiyle direnilerek sanığın önceki hükümdeki gibi cezalandırılmasına hükmolunmuştur.Resen temyize tâbi olan bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23.11.2013 gün, 65080 sayı ve “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARISanık ...'in kasten öldürme suçundan beraatine ilişkin hüküm Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında verilen hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın kasten öldürme suçuna iştirak edip etmediğinin belirlenmesine ilişkindir.İncelenen dosya kapsamından;02.10.2009 tarihli tutanakta; ...’ın saat 08.55 sıralarında karakola müracaat ederek eşi ...’ın akşam saat 20.00 sıralarında maç izleyeceğini söyleyip evden çıktığı ve bir daha dönmediğini, telefonunun da cevap vermediğini söyleyerek bulunmasını istediği, yapılan araştırmada ...’ın sanık ... ile ilişkisi olduğunun tespit edildiği, konuyla ilgili çalışmalar devam ederken saat 12.50 sıralarında kayıp olan ...’ın Deregümü Köyü bahçeler mevkiinde aracının yanında öldürülmüş halde bulunması üzerine en son telefonda görüştüğü tespit edilen sanık ...’nin karakola davet edildiği, bu arada sanık ...’nin saat 12.55’de Gülistan polis karakoluna arabasının içerisinden çantasının çalındığı iddiasıyla müracaat ettiğinin anlaşıldığı, şifahi görüşmede akşam saat 20.00 sıralarında ... ile buluştuklarını, olay yerine giderek sohbet ettikleri sırada önceden tanıdığı ...’in av tüfeği ile önce araca daha sonrada ...'a ateş ederek öldürdüğünü, çantasını alıp kendisine de tecavüz ettiğini, kendisini bırakınca yürüyerek eve geldiğini beyan ettiği bilgilerine yer verildiği,02.10.2009 günü saat 13.45 sıralarında C.savcısı tarafından yapılan olay yeri keşif zabtında; kayıp olduğu bildirilen ...'ın av tüfeğiyle vurulmuş olarak Deregümü Köyü bahçeler mevkiinde ekin biçilmiş arazide, ceviz ağacının dibinde av tüfeğiyle vurulmuş halde otomobilin sağ şoför mahallinin yanında yattığı, cep telefonunun belinde takılı olup üzerinde toplam 955 lira para olduğu, sağ ön göğüs kısmında kanamalı ateşli silah yarası, otomobilin arka bagaj kapağında av tüfeği tek kurşun giriş deliği, sağ bagaj kapağı ve sağ üst kısmı rüzgarlık altında da aynı şekilde kurşun giriş deliği olduğu, merminin arka camın alt kısmına değerek camı dağıtmadan kırdığı, bagaj içerisinde deforme olmuş av tüfeği kurşunu olduğu, plastik üç tapa bulunduğu, maktulün iki bacağı arasında boş prezervatif ambalajı olduğu, ceviz ağacına üç metre mesafede kâğıt peçeteye sarılı otların arasına atılmış vaziyette prezervatif bulunduğu, İzmir Adli Tıp Kurumu Biyoloji İhtisas Dairesinin raporunda; olay yerinden alındığı bildirilen bone, kağıt peçete, sanık ...’ye ait olduğu bildirilen bir çift ayakkabı teki üzerindeki kan lekelerinden, araç içi su şişesinden alındığı bildirilen iki adet sürüntü örneğinden ve olay yerinden alındığı bildirilen kullanılmış prezervatiften alınan örneklerden elde edilen DNA profili ile ...'a ait olduğu bildirilen gömlek parçası üzerindeki kan lekesinden elde edilen DNA profilinin aynı olduğunun belirtildiği,Otopsi ve ölü muayene tutanağında; cesette bir adet av tüfeği tek domuz kurşunu giriş-çıkış deliği bulunduğu, atışın vücuda göre sağdan sola hafif önden arkaya seyirli olduğu, kurşunun sağ göğüs kısmından girip kalbi ve sol akciğeri parçalayıp sol kol lateralden vücudu terk ettiği, kişinin ölüm sebebinin ateşli silah yaralanmasına bağlı kot kırıkları ile beraber iç organ hasarı ile iç ve dış kanama sonucu gelişen solunum ve dolaşım durması olduğunun bildirildiği, Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen 10.11.2009 tarihli tutanakta; sanık ...’nin hesabından olay günü saat 17.17 sıralarında Ziraat Bankası ATM'den para çeken şahsın görüntülerinin tespiti için bankadan güvenlik kamerası görüntüleri incelendiği, saat 17.16 ila 17.31 arasındaki görüntülerde sanık ...'nin ATM'den para çektiği, yanında herhangi bir erkek şahsın bulunmadığının tespit edildiği,Emniyet müdürlüğünün 06.10.2009 günlü yazısından; 02.10.2009 günü saat 12.55 sıralarında, Gülistan polis merkezine gelen sanık ...'in açık unuttuğu aracının içinden, çantasının çalındığı, çantasıyla birlikte cep telefonu, kızı ve kendisinin kimlikleri ile bir kısım evrakın da alındığını iddia ettiğine ilişkin müracaatının olduğunun bildirildiği,Sanık ..., maktul ve hakkında verilen beraat kararı kesinleşen sanık ...’e ait telefonların HTS kayıtlarına ilişkin bilirkişi raporunda; maktulün sanık ...’yi 15.07.2009 ile 16.10.2009 tarihleri arasında 457 kez aradığı, sanık ...’nin ise maktulü 458 kez aradığı, en son olay günü saat 20.23 ve 20.25’de maktulün sanık ...’yi aradığı, bu tarihten sonra sanık ...’nin telefonunun 18.10.2009 tarihine kadar kapalı olduğu, o tarihten sonra 19.01.2010 tarihinde jandarmaya teslim edilene kadar başka kişilerce kullanıldığı, hakkında verilen beraat kararı kesinleşen sanık ...’in kullanımında olan telefonun olay saatinde Antalya/Kemer’de sinyal verdiği, bu kişinin olay günü öncesi, olay günü ve olay sonrası maktul ve sanık ... ile herhangi bir görüşme kaydının olmadığının bildirildiği, 19.01.2010 tarihli tutanakta; sanık ...’ye ait cep telefonunun olay yerine 685 metre uzakta ... tarafından bulunarak kullanılmaya başlandığı, daha sonra babası ... tarafından getirilerek kolluğa teslim edildiğinin belirtildiği,Soruşturma aşamasında; sanık ...’nin olay öncesi görüştüğü kişilere ait telefonların mahkeme kararıyla üç ay süre ile dinlemeye alındığı, ancak herhangi bir delil elde edilemediği,Ziraat Bankasından gönderilen yazı ve belgelerde; sanık ...’ye ait para çekilen bankamatik kartının iptal edildiği ve ilgili şahsa 02.10.2009 tarihinde yeniden bankamatik kartı talep edildiği, şahsın hesabından olay günü saat 17.17’de 350 Lira, 02.10.2009 günü saat 00.53’te de 40 Lira para çekildiği, 17.17’de para çekilen ATM’ye ilişkin kamera kaydının olduğu, ancak Halıkent Mahallesindeki gece saat 00.53’de para çekilen ATM’nin kamera kaydının bulunmadığının bildirildiği,Anlaşılmaktadır.Tanık ...; olay günü annesinin eve geç geldiğini, saatin 22.30 civarı olduğunu, annesinin anahtarı olmadığı için çatıdan içeri girdiğini, annesinin şok olmuş bir halde bulunduğunu, annesinin üzerinde geniş bir pantolon bulunduğunu, kıyafetlerinin pek iyi olmayıp dağınık olduğunu, alnında biraz kan lekesi bulunduğunu, ne olduğunu sorunca "yok bir şey" dediğini, annesinin elini yüzünü yıkadığını, çamaşırlarını makineye atıp banyoya girdiğini, geldiğinde çantasının ve cep telefonunun yanında olmadığını, sabah olunca çantasının çalındığını söyleyip "polise şikâyet edeceğim" diyerek evden ayrıldığını beyan etmiş,Tanık ...; maktulü ve sanık ...'yi tanımadığını, maktulün ölüm olayıyla ilgili herhangi bir bilgisinin bulunmadığını, Çünür Mahallesi'nde bağ bozumu yaparken asma ağacının altında telefon makinası bulduğunu, telefonun bataryası ve hattının olmadığını, telefona kendi hattını takarak bir süre kullandığını, daha sonra jandarmanın isteğiyle telefonu teslim ettiğini ifade etmiş,Sanık ...; suçlamayı kabul etmediğini, olayın olduğu tarihte Isparta ilinde olmadığını, sanık ...'yi tanıdığını ancak kendisiyle iki-üç sene önce bir-iki ay görüştüğünü daha sonra görüşmeyi bıraktığını, Antalya'da turist taşıma işi ile uğraştığını söylemiş,Sanık ... 02.10.2009 tarihinde kollukta; maktul ...'ı 2009 yılının başlarında tanıdığını, son bir iki aydır görüşmelerinin sıklaştığını, aracı arızalandığı esnada kendisine götürdüğünü ya da aracı çalışmadığı zaman gelerek tamir ettiğini, olay günü de akşam saat 20.00-20.30 sıralarında eşi adına kayıtlı ancak kendisinin kullandığı numaradan kendisini arayarak görüşelim dediğini, kendisinin de aracıyla Isparta adliyesinin üst kısmında bulunan bir ara sokağa gelerek aracını bıraktığını, daha sonra caddeye inerek ... ile buluştuğunu, ...'ın aracı ile yavaş yavaş cinayet olayının olduğu bölgeye gittiklerini, o esnada kendilerini takip eden birinin olup olmadığını bilmediğini, telefonla arayan birinin de olmadığını, saat 21.30-22.00 civarlarında arabanın arka koltuğunda ... ile cinsel ilişkiye girdiklerini, daha sonra üzerlerini giyindiklerini, ilişki esnasında ...’ın kondom kullandığını, daha sonra kullanılan kondomu olay yerinde bulunan ceviz ağacının ilerisine bir yere attığını, aracın içerisinde ön koltuğa oturduğunu, kendisinin de şöför koltuğunun arkasına oturduğunu, o esnada bir el silah sesi geldiğini, ...'ın ise "Ortaya çık lan kimsen şerefsiz, bende de silah var, bende polisim, korkum yok" dediğini, bir süre sonra tekrar bir el silah sesi daha geldiğini, iki kurşunun da aracın arka kısmına geldiğini, ...'ın kendisine korkma dediği sırada üçüncü merminin ona geldiğini, vurulduğu zaman ayakta olduğunu, kendisinin de o esnada korktuğunu, ne yapacağını bilemediğini, çantasını aradığını, cep telefonunu alarak arama yapmak istediğini ancak şahsın kendisine bağırarak "bırak lan o telefonu ve bana doğru gel" dediğini, kendisinin de korku içinde yanına gittiğini, şahsın bir elinde de bıçak olduğunu, kendisini itekleyerek belli bir mesafe götürdüğünü, bıçağı karnına ve boğazına dayayarak küfür ettiğini, karanlık olduğu için nereye götürdüğünü bilemediğini, üzüm bağlarının olduğu yerde kendisine "soyun" dediğini, karşı koyunca tekrar “soyun” dediğini, üst kıyafetini zorla çıkarttığını, yırtacağını düşünerek pantolonunu kendisinin çıkardığını, iç çamaşırını çıkarmamak için direndiğinde bıçakla kestiğini, sırt üstü yatırarak kendisine tecavüz ettiğini, dışarı boşaldığını, bir taraftan üzerini giyerken bir taraftan da "beni bırak" diye şahsa yalvardığını, ...'ı kastederek "o kim oluyormuş, polis olsa ne olur" dediğini, yolu göstererek "çabuk buradan uzaklaş, seni vurmadığıma dua et, ben şimdi oraya gideceğim, arabayı yakacağım, delilleri yok edeceğim" dediğini, gösterdiği noktadan uzaklaştığını, daha önce o bölgeye iki defa gittiğini, şahsın cep telefonunu ve çantasını da aldığını, panik içinde olduğundan çevrede bulunan evlerden yardım istemenin aklına gelmediğini, bahçe aralarından giderek evine ulaştığını, üstünden çıkarttığı kanlı elbiseleri kızının korkmaması için çamaşır makinesine attığını, alnına sıçrayan kanları yıkamak için banyoya girdiğini, ayakkabılarına su tuttuğunu, eve geldiğinde saatin 23.00 civarı olduğunu, duş aldıktan sonra yattığını, sabahleyin kızının şüphelenip sorduğunda bir şey olmadığını burnunun kanadığını söyleyerek geçiştirdiğini, saat 08.00 sıralarında kalktığında kızıyla beraber okula uğradığını, kızına çantasını çaldırdığını ama bundan kimseye bahsetmemesini ve kimliklerini çıkartmaya gideceğini söylediğini, işlemediği bir suçun üzerine kalacağından korkarak böyle bir yola başvurduğunu, ne yapacağını bilemediği için bu şekilde davrandığını ifade etmiş,03.10.2009 tarihinde savcılıkta; ...'i geçen yıl kış aylarında tanıdığını, bir kaç ay arkadaşlık kurduklarını, evlenmek niyetiyle görüştüklerini ancak kendisinin düzgün bir insan olmadığını öğrenince ayrıldığını, zaman zaman kendisini telefonla aradığını, aramasını istemediğini ve görüşmeyeceğini söylemesine rağmen aramalarına gizli numaradan devam ettiğini söyleyerek kolluktaki anlatımlarını tekrarlamış, ateş eden ve kendisine tecavüz eden kişinin ... olduğunu söylemiş devamında; kızıyla beraber önce kızının okula gittiğini, daha sonra çantasında bulunan maaş kartını iptal ettirmek için bankaya uğradığını, ancak saat 24.00 civarında 40 Lira parasının çekildiğini öğrendiğini, şifresinin herhangi bir hastalığı halinde kızı tarafından bulunup, kullanılsın diye yazılı olarak çantasında bulunduğunu, bu nedenle ...'in bulup parayı çektiğini, kartın Ziraat Bankasına ait olduğunu, olay yerinden ayrılırken bazı evleri gördüğünü ancak korku ve panikten yardım istemenin aklına gelmediğini ifade etmiş aynı tarihli sorgu beyanında benzer anlatımlarda bulunmuş,18.11.2009 tarihli savcılıkta ise; her ne kadar cinayet işleyen şahsın ... olduğunu söylemişse de, polislerin kendisini olayın faili konusunda sıkıştırmaları nedeniyle bu şahsın ismi aklına geldiği için ... ismini verdiğini, ancak bu ifadesinin doğru olmadığını, olayı gerçekleştiren şahsın uzun boylu, zayıf yapılı, kaba köylü şiveli, 25-40 yaşları arasında sakal ve bıyığını görmediği daha doğrusu karanlıkta yüzünü tam seçemediği bir şahıs olduğunu, kendisini tüfekle ve elinde bıçakla tehdit ederek olay yerinden bir miktar uzaklaştırdığını, uzaklaştırırken de kendisine hayat kadınıymış gibi hakaretler ederek "niçin buraya geliyorsunuz, etrafta evler var, görmediniz mi, neden bir otele gitmediniz, burası beleş yer tabi" gibi sözler söyleyerek kendisine tecavüz ettiğini, kimsenin kendisine inanmayacağı ve işlemediği bir suçun üzerine kalacağı korkusu ile olay yerine yakın evlerden yardım istemediği gibi, polisi ve jandarmayı da aramayı düşünemediğini, kendisine ait bankamatik kartı ile aynı gün Isparta Ziraat Bankası çarşı özel işlem şubesinden para çektiğini, olayı gerçekleştiren şahsın ise bir karta yazdığı şifreyi kullanarak gece kalan parayı çektiğini söylemiş, Duruşmada; aynı beyanlarını tekrarlayarak ateş esnasında kurşunların çok yakınına geldiğini, vurulmamasının bir mucize olduğunu, kendisinin de vurulmuş olabileceğini, ateş eden kişiye yalvardığını, maktule yardım edelim dediği halde kendisini bırakmadığını, işini bitirdikten sonra küfürlü kelimeler kullandığını, kendisinin yalvarıp yakardığını daha sonra giyinmesine izin verdiğini, giyindikten sonra hiç arkasına bakmadan uzaklaşmasını yoksa kendisini de acımadan öldüreceğini söylediğini, kendisini bıraktığına hâla inanamadığını, çevrede bulunan evlerden birinde oturabileceğini düşündüğü için o evlerden de yardım isteyemediğini, tahminen genç birisi olduğunu, karanlıkta tam yüzünü seçemediğini, elinden kurtulduktan sonra bilinçsiz bir şekilde oradan uzaklaştığını, olaydan sonra sabah anahtarcıdan anahtar çıkarttığını, evde bir tane yedek kırık bir kontak anahtarı olduğunu, o anahtardan cuma pazarındaki bir anahtarcıya çoğalttırdığını, tahminine göre maktulü vuran ve çantasını alan şahsın gece saat 24.00 sularında 40 Lirayı çektiğini, olayın ertesi günü öğleden önce çarşı polis karakoluna gittiğini, orada bütün özel kimliklerinin evrakının çalındığını söylediğini, Gülistan karakoluna kendisini yönlendirdiklerini, sonra bankaya giderek kartının çalındığını söylediğini, ancak hesabından para çekildiğini öğrenince Gülistan polis karakoluna gittiğini, orada ifadesini aldıklarını, kızının ... ile ilişkisinden haberinin olmadığını, bu yüzden utandığından ilk anda olayı söyleyemediğini savunmuştur.Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de, insan haklarına dayalı, demokratik rejimle yönetilen ülkelerin hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" şeklinde, Latincede ise "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlak surette sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ya da gerçekleştiriliş şekli hususunda herhangi bir şüphe belirmesi halinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemeli, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Emekli polis olup arkadaşı ile oto tamirciliği yapan maktul ... ile kızıyla beraber yaşayan sanık ...’nin 2009 yılı başında tanıştıkları ve aralarında gönül ilişkisi başladığı, son zamanlarda ilişkilerinin cinsel boyuta ulaştığı, olay günü de maktulün saat 20.25’de sanık ...’yi arayarak buluştukları, olay yerine giderek cinsel ilişkide bulunduktan sonra maktule ait oto içerisinde otururlarken kimliği belirsiz bir kişinin araca av tüfeğiyle ateş ederek yanlarına geldiği, ...’ın otopsi tutanağında yazılı olduğu şekilde göğüs ön yüz sağ kısmında av tüfeği tek domuz kurşunu giriş yarasıyla vurularak öldürüldüğü, aracın bagaj kapağında, kaportasında ve şoför kapısı çerçevesinde kurşun izi bulunduğu, ...’ın vurulmasından hemen sonra saldırganın sanık ...’yi olay yerinden uzaklaştırıp silah zoruyla cinsel saldırıda bulunduğu, banka maaş kartı, nüfus cüzdanı ve cep telefonu gibi eşyalarını aldığı, sanığa ait cep telefonunun olay yerine yaklaşık 685 metre uzaklıkta başkaları tarafından bulunarak 19.01.2010 tarihinde kolluğa teslim edildiği, sanık ...’nin olaydan sonra saat 23.00 sıralarında evine ulaştığı, sanığın banka maaş kartını en son olay günü saat 17.17’de kullanarak hesabından 350 Lira para çektiği, olaydan sonra ise saat 00.53’de kamerası bulunmayan ATM’den hesabında kalan 40 Liranın çekildiği, ancak kartı kullanan ve parayı çeken kişinin kimliğinin belirlenemediği, sanık ...’nin cinayetle suçlanma korkusundan ve maktul ... ile kurduğu ilişki ve cinsel saldırıya uğramasının çevrede olası dedikodularından çekinerek olayı başta gizlediği, ancak ertesi gün saat 12.55’de kolluğa başvurarak aracının soyulduğunu bildirdiği olayda; sanık ...’nin beyanlarının olay yerinde tespit edilen fiziki bulgularla ve banka kayıtlarıyla uyumlu olması, aşamalarda suça iştirak etmediğine ilişkin savunmaları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın yüklenen suça katıldığı konusunda her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından beraatine karar verilmesi gerekirken, yerel mahkemece mahkûmiyetine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1- Isparta Ağır Ceza Mahkemesinin 20.12.2012 gün ve 339-405 sayılı direnme hükmünün sanığın üzerine atılı kasten öldürme suçuna iştirak ettiği sabit olmadığından beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA, 2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.03.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.