Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 107 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 409 - Esas Yıl 2011





Nitelikli dolandırıcılık suçundan sanık Suat'ın 5237 sayılı TCY’nın 158/1-f ve 52/2. maddeleri uyarınca 3 yıl hapis ve 1000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesince verilen 07.10.2008 gün ve 28-233 sayılı hüküm, olağan yasa yollarına başvurulmaksızın kesinleşmiştir. Adalet Bakanlığınca; “Sanığın, katılanın askerde bulunan oğlunun komutanı olduğunu söyleyip, parasını çaldırdığını zor durumda kaldığını, gönderilecek paranın Yalova İş Bankası Şubesinde bulunan kendi hesabına gönderilmesini sağladığı olayda, bankanın maddi bir varlığının kullanılmayıp ödeme vasıtası olması sebebiyle 5237 sayılı TCY'nın 157. maddesindeki basit halin gerçekleştiği, dolandırıcılığın nitelikli halinin gerçekleşmediği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmediği” görüşüyle yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesince 14.09.2011 gün ve 10012-418 sayı ile;“…Kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden Akhisar Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 07.10.2008 günlü kararın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesinin 4. fıkrasının (c) bendi uyarınca aleyhe sonuç doğurmamak ve cezanın kişiselleştirilmesine yönelik diğer işlemlerin mahkemesi tarafından yapılmak üzere bozulmasına” karar verilmiştir.Yargıtay C. Başsavcılığı ise 02.11.2011 gün ve 133347 sayı ile; “…Hükümlü Suat hakkında Yerel Mahkemece 5237 sayılı TCY'nın 157. maddesi yerine aynı Yasanın 158/1-f maddesi uyarınca 3 yıl hapis ve 1000 Lira adli para cezası tayin edilmesi, uygulanan yasa maddesinin yanlış olması ve fazla ceza tayin edilmesi nedeniyle isabetsiz olup, Özel Dairece yasa yararına bozma isteminin kabulüne karar verilmesi yerindedir. Ancak yeniden yargılama yasağı nedeniyle belirlenen hukuka aykırılığın Özel Dairece, 5237 sayılı TCY'nın 157. maddesi uygulanarak ceza belirlenmesi suretiyle giderilmesine karar verilmesi gerektiğinden, kararın bozularak dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi yasaya aykırıdır” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, “Özel Dairenin kararından ‘5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 309. maddesinin 4. fıkrasının (c) bendi uyarınca aleyhe sonuç doğurmamak ve cezanın kişiselleştirilmesine yönelik diğer işlemlerin mahkemesi tarafından yapılmak üzere...’ ibaresinin çıkartılmasına ve 5271 sayılı CMK’nın 309/4-d maddesindeki yetkiye dayanılarak yasa yararına bozma isteği doğrultusunda hükümlü hakkında daha hafif cezanın belirlenmesi için dosyanın, Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesi” isteminde bulunmuştur. Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARIÖzel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yasa yararına bozma nedeninin sanık hakkında daha az ceza verilmesini gerektirmesi halinde, lehe olan cezaya Özel Dairece mi yoksa yerel mahkemece mi hükmolunacağının belirlenmesine ilişkindir.Öğretide “olağanüstü temyiz” denilen, 23.03.2005 gün ve 5320 sayılı Ceza Muhakemeleri Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasa’nın 18. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı CYUY’nda “yazılı emir” olarak adlandırılan bu olağanüstü yasa yolu, 5271 sayılı CYY’nın 309 ve 310. maddelerinde “kanun yararına bozma” olarak yeniden düzenlenmiştir.5271 sayılı Yasanın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.Böylece ülke genelinde uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak bu husus maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.Buna göre bozma nedenleri; 5271 sayılı Yasanın 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda, yeniden karar verilecektir. Bu halde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise, (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle yasa yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.Aynı Yasa maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün yasa yararına bozulmasının, ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hakim veya mahkemede yeniden inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılamayacağı, hangi hallerde Yargıtay’ın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu, 5271 sayılı CYY’nın 309. maddesinde sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, yasa yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken “karar” ve “hüküm” ayrımı gözetilmiş, ayrıca mahkûmiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Katılanı aldatarak verdiği hesaba para havale etmesini sağlamak suretiyle dolandırıcılık suçunu işleyen hükümlü hakkında yerel mahkemece 5237 sayılı TCY’nın 157. maddesi yerine, aynı Yasanın 158/1-f. maddesi uyarınca 3 yıl hapis ve 1000 Lira adli para cezasına hükmolunması, isabetsiz olup, Özel Dairece yasa yararına bozma isteminin kabulüne ve kararın bozulmasına karar verilmesi yasaya uygundur. Ancak, Özel Dairece yasa yararına bozma dayanağı olarak gösterilen CYY'nın 309/4-c maddesinde, davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulması hali düzenleme altına alınarak bu durumda aleyhe sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı ve yasa yararına bozma kapsamında yeniden yargılama gerekmeyeceği belirtilmiştir. Somut olayda yasa yararına bozma konusu yapılan hükmün mahkumiyet olduğu göz önüne alındığında CYY'nın 309/4-c maddesinin uygulanması olanaklı olmayıp hukuka aykırılığın aynı maddenin 4/d bendi uyarınca giderilmesi gerekir.Bu nedenle, CYY'nın 309/4-d maddesi kapsamında yargılamanın tekrarlanması yasağı söz konusu olduğundan, belirlenen hukuka aykırılığın Özel Dairece, 5237 sayılı TCY’nın 157. maddesi uygulanarak cezanın belirlenmesi suretiyle giderilmesine karar verilmesi yerine, hükmün “5271 sayılı CYY'nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (c) bendi uyarınca aleyhe sonuç doğurmamak ve cezanın kişiselleştirilmesine yönelik diğer işlemlerin mahkemesi tarafından yapılmak üzere bozulmasına” karar verilmiş olmasında isabet bulunmamaktadır.Bu itibarla, haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, belirtilen hukuka aykırılığın giderilmesi için 5271 sayılı CYY’nın 309/4-d maddesi uyarınca karar verilmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.Çoğunluk düşüncesine katılmayan iki Genel Kurul Üyesi; “5237 sayılı TCY’nın 157. maddesi uygulanarak ortaya çıkacak sonuç cezanın, anılan Yasanın 50, 51 ve 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesinin değerlendirmesi yönünden kişiselleştirmeyi gerektireceğinden yerel mahkemece uygulama yapılması gerektiği” görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.SONUÇ :Açıklanan nedenlerle;1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, 2- Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 14.09.2011 gün ve 10012-418 sayılı kararının KALDIRILMASINA,3- Belirtilen hukuka aykırılığın giderilmesiyle ilgili olarak 5271 sayılı CYY’nın 309/4-d maddesindeki yetkiye istinaden karar verilmesi için dosyanın Yargıtay 15. Ceza Dairesine gönderilmek üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.03.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.