MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki “menfi tespit ve istirdat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesince, davacı ...'un menfi tespit isteminin kabulüne, istirdat isteminin kısmen kabulüne, davacı ...'un menfi tespit isteminin kısmen kabulüne, istirdat isteminin reddine dair verilen 15.11.2012 gün ve 2011/15 E., 2012/280 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 23.10.2013 gün ve 2013/367 E., 2013/16487 K. sayılı kararı ile: "...Davacılar vekili, müvekkillerinden ...’un davalılara olan 12.000.00 TL borcuna karşılık senet verdiğini, davalıların anlaşmaya aykırı 35.000.00 TL bedel yazarak senedi icra takibine konu ettiğini, diğer müvekkilinin adına atılan imzanın sahte olduğunu, haciz baskısı ile dava dışı Recep Otocıoğlu’nun davalılara 42.197.15 TL bedelli üç adet senet verdiğini, davalıların aldıkları senetleri de icra takibine koyduğunu belirterek müvekkillerinin borçlu olmadığının tespiti ile davalılara ödenen 10.650.00 TL'nin istirdatına, % 40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporu ve kesinleşen ceza yargılaması sonucu davacı ... aleyhine kurulan hükümde davaya konu senetteki ... adına atılı imzanın sahte olduğunun anlaşıldığı, anılan davacının borçlu olmadığı halde 10.385.00 TL.ödemek zorunda kaldığı, toplam borç miktarının 51.947,37 TL olduğu, davalılara verilen üç adet senet bedelinin mahsubu ile davacılardan ...’un halen 9.750.22 TL.borcu bulunduğu gerekçeleriyle davanın kısmen kabulü ile davacı ...’un senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, 10.385.00 TL'nin istirdatına, davacı ...’un takibe konu bono nedeniyle 9.750.22 TL borçlu olduğuna, istirdat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalılar vekilince temyiz edilmiştir.Kesinleşen ceza yargılaması ile kefil davacı ...’un imzasının anılan davacıya ait olmadığı saptanmış olması karşısında, söz konusu imzanın anılan davacıya ait olmadığının kabulünde bir isabetsizlik bulunmamakta ise de, davaya konu 2009/7466 esas sayılı dosyada davacı ... imzası kendisine ait olmayan bono nedeniyle yapılan takipteki borcu “…51.947.37 TL'nin 9.750.00 TL.sini şimdi 11.05.2010 tarihinde, 14.065.00 TL'sini 21.06.2010 tarihinde, 14.065.00 TL.sini 20.07.2010 tarihinde ve bakiye kalan 14.067.37 TL'sinin de 20.08.2010 tarihinde defaten ödemeyi kabul ve taahhüt ediyorum” demek suretiyle üstlenmiştir.Bu durumda, davacı ...’un haciz tehdidi ve baskı altında bu zaptı imzaladığının kabulü doğru değildir.Hal böyle olunca, davacı ...’un yukarıda aksi iddia edilmeyen yazılı kabul beyanı gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken olaya uygun düşmeyecek şekilde istirdat isteminin kabulünde isabet görülmemiştir..."gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla yapılan takip nedeniyle borçsuzluğun tespiti ve istirdat istemine ilişkindir. Yerel Mahkemece, takibe konu senetteki borçlu kefil ... adına atılı imzanın sahte olduğu, adı geçen davacının haciz tehdidi altında toplam 10.385,00-TL ödeme yapmak zorunda kaldığı, toplam borç miktarının 51.947,37-TL olduğu, davalılara verilen üç adet senet bedelinin mahsubundan sonra davacı ...’un halen 9.750,22-TL borcunun bulunduğu gerekçesiyle, davacı ...’un takibe konu senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, kötüniyet tazminatı talebinin reddine, 10.385,00-TL'nin istirdadına, davacı ...'un ise 10.05.2010 tarihi itibariyle bir miktar borcu bulunduğundan menfi tespit isteminin kısmen kabulüne, istirdat ve kötüniyet tazminatı istemlerinin ise reddine karar verilmiştir.Davalı-alacaklılar vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.Mahkemece davacı ...'un ihtiyati haciz kararının infazı sırasında gerçekleşen ikrarı ve kısmi ödemesinin asıl takibe ve bundan doğan itiraz haklarına engel olmadığı gibi haciz tehdidi altında yapılan taahhüdün de geçerli olmayacağı belirtilerek, ilk hükümdeki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiş, kararı davalılar vekili temyize getirmiştir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacı ...’un Bolu 1. İcra Dairesinin 2009/7466 sayılı takip dosyasındaki kabul ve taahhüt beyanının haciz tehdidi ve baskı altında imzalanıp imzalanmadığı, varılacak sonuca göre bu davacı yönünden istirdat isteminin kabulünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.Bilindiği üzere, ihtiyati haciz 2004 sayılı İcra İflas Kanununun (İİK) 257 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, alacaklının devam etmekte olan ya da açılacak olan dava veya icra takibi sonucunda, bir para alacağının zamanında ödenmesini güvence altına almak için mahkeme kararı ile borçlunun mallarına (önceden) geçici olarak el konulmasıdır.2004 sayılı İİK'daki düzenleme uyarınca; rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. Vadesi gelmemiş borçtan dolayı da borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa ya da taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa, yine alacaklı taraf ihtiyati haciz isteminde bulunabilir.İhtiyati haciz, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 406/2 maddesinde geçici hukuki koruma olarak düzenlenmiş olup, alacaklıya henüz kesin haciz isteme yetkisinin gelmediği bir dönemde para alacağının zamanında ödenmesi güvencesini sağlamaktadır. Diğer bir deyişle, alacaklı davasında veya icra takibinde haklı çıkarsa (ihtiyati haciz kesin hacze dönüşürse), üzerine ihtiyati haciz konulan mal icra dairesi tarafından satılır ve bedeli ile alacaklının alacağı ödenir. İhtiyati hacizde, borçlunun mallarına önceden geçici olarak el konulduğundan ihtiyati haczin kesin bir etkisi yoktur yani ihtiyati haciz (icrai) kesin hacze çevrilip takip kesinleşmeden, alacaklı ihtiyaten haczedilen malların satılmasını talep edemez.Dava veya takipten önce konulmuş bulunan ihtiyati haczin kesinleşmesi için ise alacaklının yedi gün içinde borçluya karşı takip talebinde bulunması ya da bir alacak davası açması zorunludur.Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki, bir kambiyo senedine dayanarak ihtiyati haciz kararı alınması halinde alacaklı yedi gün içinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yapabilir. Bu durumda, borçluya gönderilen ödeme emrine beş gün içinde itiraz edilmemesi durumunda yapılan icra takibi kesinleşir. İhtiyati haciz ise on günlük ödeme süresinin (İİK. 168/2 md.) ödemesiz geçmesi üzerine kendiliğinden kesin hacze dönüşür.İhtiyati haczin açıklanan bu niteliği uyarınca, ihtiyati haciz kararının infazı aşamasındaki borcu kabul ve ödeme taahhüdünü içeren beyanların icra tehdidi altında yapıldığı ileri sürülebilir ise de; takip kesinleştikten ve ihtiyati haciz kesin hacze dönüştükten sonra borçlunun özgür iradesi ile icra dairesine giderek iradi olarak borcu kabulle ödeme taahhüdünde bulunması halinde, bunun haciz (cebri icra) baskısı ve tehdidi altında yapıldığını kabul etmek olanaksızdır. Kabul iradesinin önüne hiçbir şekilde geçilemeyeceği açıktır. Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında somut olaya gelince; davacı alacaklıların talebi üzerine Bolu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.12.2009 gün ve 2009/306 D.İş Esas., 2009/307 D.İş Karar sayılı dosyasında 10.01.2009 tanzim ve 10.03.2009 ödeme tarihli, 35.000,00-TL bedelli bono nedeniyle borçlu ... ile kefil ... hakkında ihtiyati haciz kararı verildiği,aynı gün Bolu 1. İcra Dairesinin 2009/7466 e. sayılı dosyasında adı geçen borçlular aleyhine kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi başlatıldığı, yine aynı tarihte alacaklılar vekilinin ihtiyati haciz kararının icrasını talep etmesi üzerine ihtiyati haciz aşamasında 15.12.2009 tarihinde borçluların Küçükberk Köyündeki adresleri ile borçlu ...'un sanayi sitesindeki işyeri adresine gidilerek haciz tutanağı düzenlendiği anlaşılmaktadır. Bu arada borçlular adına gönderilen ödeme emri ile senet fotokopisini içeren tebligatın parçalarının 23.12.2009 tarihinde kendilerine ayrı ayrı tebliğ edildiği, davacıların borca itiraz etmedikleri gibi ödeme emrinde gösterilen on günlük süre içerisinde borcu da ödemedikleri, 11.05.2010 tarihinde ise davacı ...'un icra dairesine giderek borcun tamamını taksitler halinde ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, zapta geçirilen beyanını imzaladığı ve aynı tarihte 9.750,00-TL, 09.12.2010 tarihinde de 635,00-TL ödemede bulunduğu görülmektedir.Yerel mahkemece ...'un ihtiyati haciz kararının infazı aşamasında taahhüt ve kısmi ödemede bulunduğu kabul edilmiş ise de icra takibinin itiraz edilmeksizin kesinleştiği, ihtiyati haczin de on günlük ödeme süresinin dolması ile kesin hacze dönüştüğü açıktır. Dava ve takibe konu senetteki imzanın kefil ...'a ait olmadığı halde adı geçen davacının takibin kesinleşmesinden ve ihtiyati haczin kesin hacze dönüşmesinden yaklaşık beş ay sonra icra dairesine giderek, kendi özgür iradesi ile borcu ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, yaptığı ödemelerin de bu tarihten sonra olduğu tartışmasızdır. Bu durumda, davacı ...'un icra baskısı ve tehdidi altında borcu üstlendiği söylenemez, davacı artık yazılı kabul beyanı ile bağlıdır.Bu durumda mahkemece, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Hal böyle olunca yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇ: Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu açık olmak üzere 12.10.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.