Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 954 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 911 - Esas Yıl 2007





Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Batman İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi)'nce davanın kabulüne dair verilen 30.11.2005 gün ve 2005/508-637 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Birinci Hukuk Dairesi'nin 06.07.2006 gün ve 2006/5174-7966 sayılı ilamı ile; (...Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden, toplanan delillerden, çekişme konusu 110 parsel sayılı taşınmazdaki davacı payının 21.12.1965 tarihli akitle ve Batman No-terliği'nce düzenlenen 03.07.1963 tarih 1971 yevmiye nolu vekaletname ile davalıların miras bırakanına temlik edildiği görülmektedir. Davacı, anılan temlik işleminde kullanılan vekaletnamenin hatalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Gerçekten de işlemde kullanılan vekaletnamede davalının okuma yazma bilmediğinden bahisle mühür kullandığı, ancak parmak izinin alınmadığı anlaşılmaktadır. Söz konusu vekaletnamenin bu şekliyle Noterlik Mevzuatı'nın 75. maddesine aykırı olarak düzenlenmiş olduğu kuşkusuzdur. Ne var ki, temlik işleminden bu yana 40 yıla yakın bir süre geçmiştir. Akdin ifa edilmesi intikal işlemlerinin tamamlanması taşınmazın davalıların zilyetliğinde bulunduğu dikkate alındığında, bu kadar süre sonra eldeki dava ile şekil eksikliğinden bahisle dava açılmasının Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinde öngörülen dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı kuşkusuzdur (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 11.03.1953 tarih 9/12778; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 24.03.1965 tarih 562/125). Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Temyiz Eden: Davalılar vekili Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava; sahtecilik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davacı vekili, 110 parsel sayılı taşınmazındaki davacı payının, davacı adına düzenlenen sahte vekaletname ile Esma tarafından oğlu Muhittin'e satıldığını, oysa okuma yazma bilmeyen davacının Esma'ya böyle bir vekalet vermediğini, vekaletnamede parmak izinin bulunmadığını, dolayısı ile vekaletnamenin sahte olduğunu ileri sürerek Muhittin mirasçıları adına kayıtlı tapunun satılan hisse oranında iptaline, davacı adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, davanın haksız ve hukuka aykırı olup, satışın geçerli olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. Yerel mahkeme; davanın kabulüne, yolsuz tescile dayanan ve geçersiz olan işlemin iptaline, dava konusu taşınmazın tapu kaydının davacının hissesi oranında iptaline, davacının hissesi oranında adına tapuya kayıt ve tesciline karar vermiş, davalılar vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Daire'ce yukarıdaki gerekçe ile bozulmuş, yerel mahkeme kanunda hak düşürücü veya zamanaşımı süresi bulunmadığı, MK'nın 2. maddesinde öngörülen dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı gerekçesi ile davanın reddedilemeyeceği gerekçesi ile kararında direnmiştir. Esma, 03.07.1963 tarihinde Cemile tarafından kendisine verilen vekalete dayalı olarak dava konusu taşınmazdaki davacı hissesini oğlu Muhittin'e satmıştır. Vekaletin verildiği tarihte yürürlükte bulunan 3456 sayılı Noter Kanu-nu'nun 38. maddesi "Alakalılarla şahit ve muarrifler ve tercümanın imza koymak bilmedikleri ve mühür ve hususi işaretleri de olmadığı takdirde sol ellerinin baş parmağı bastırılarak üzerine sahiplerinin öz ve soyadları yazılır ve noter tarafından kağıda şerh verilerek altı tasdik ve imza olunur." şeklindedir. Madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere, burada mühre öncelik tanınmış olup, mührün bulunmadığı hallerde parmak izinin alınacağı belirtilmiştir. Kaldı ki, somut olayda vekaletname noter tarafından okunup, altı imzalanıp mühürlendiğine göre, bu durum işlemin ve mührün tasdikini de kapsamaktadır. O halde, davacı tarafından Esma'ya verilen vekaletnamede davacının parmak izi olmamakla birlikte sadece mührünün basılmış olması yeterli olup, sahteliği başka şekilde de ispatlanamayan ve ileri sürülmeyen vekaletname ve buna bağlı olarak yapılan satış geçerlidir. Bu nedenle direnme kararı isabetsiz olup, bozulmalıdır. Sonuç: Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nın 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 05.12.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.