MAHKEMESİ : Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (İlk Derece)TARİHİ : 25/09/2012NUMARASI : 2012/4-2012/48Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesince; “DAVA: Dava dilekçesinde, davacının haksız olarak işten çıkarıldığı ve mahkemece işe iade kararı verildiği; ancak, işe iade istemli dilekçesinin işleme konulmadığı; şikâyeti üzerine ise takipsizlik kararı verildiği ve ayrıca kısıtlanmasının istenildiği; Cumhuriyet Savcısının ayrımcılık yaptığı ileri sürülerek; 10.000,00-TL manevi tazminata karar verilmesi talep olunmuştur.CEVAP: Cevap dilekçesinde, sorumluluk koşullarının oluşmadığı savunulmuştur.GEREKÇE: Dava, hakimlerin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak manevi tazminat istemlerine ilişkindir.Hakimlerin yargısal faaliyetleri nedeniyle sorumlulukları, HMK'nun 46-49. maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Yasa'da da gösterilen sorumluluk nedenleri, örnek niteliğinde olmayıp; sınırlı ve sayılı durumları ifade etmektedir. Somut olayda, sorumluluğa dayanak yapılan olgu; hakimlerin hukuki sorumluluğu hakkındaki hükümlere tabi bulunan Cumhuriyet Savcısı'nın takipsizlik kararı vermesi; yanlı davrandığı savı ve davacının kısıtlanması konusunda yetkili makamlara ihbarda bulunmuş olmasıdır. Takipsizlik kararına karşı itiraz yolu düzenlenmiş olup; karar verilirken özel amaç ile davranıldığı yönünde bir delil de bulunmamaktadır. Diğer yandan, görevleri sırasında vesayeti gerektiren halin varlığını öğrenen kamu makamlarının durumu ihbar zorunluluğu, TMK'nun 404/2. maddesinin hükmü gereğidir. Açıklanan nedenler karşısında, sınırlı ve sayılı hukuki sorumluluk nedenlerinden hiç birisi mevcut değildir. Şu durumda, davanın reddine karar verilmesi gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca, davanın esastan reddi halinde disiplin para cezasının takdir edilerek hüküm altına alınması gerekir. Bu konuda, para cezasında yeniden değerleme oranında yapılması gereken arttırım miktarı ile dava konusu olayın gelişim biçimi ve dosyaya yansıyan olgular göz önünde tutulmuştur.HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK'nun 46. maddesinde öngörülen sorumluluk sebepleri bulunmadığından davanın reddine,2-HMK'nun 49. maddesi uyarınca takdiren 600,00-TL disiplin para cezasının davacıdan alınarak Hazine'ye gelir kaydedilmesine,3-Davanın reddi nedeniyle alınması gereken 21,15-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 148,50-TL'den düşümü ile kalan 127,35-TL'nin istek halinde davacıya iadesine,4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına takdir olunan 2.400,00-TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,”Dair oybirliği ile verilen 25.09.2012 gün ve 2012/4-48 sayılı kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine kararın süresinde temyiz edildiğinin anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kâğıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:HUKUK GENEL KURULU KARARIDavacı 6100 sayılı HMK 46. maddesine dayanarak devlet aleyhine tazminat davası açmıştır. Mahkemece yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.Hukuk Genel Kurulu’nda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, 6100 sayılı HMK’nun 137/2 maddesi dikkate alındığında, taraflar çağrılıp ön inceleme duruşması yapılmadan tahkikat duruşmasına geçilip geçilmeyeceği ön sorun olarak tartışılmıştır.Konunun anlaşılabilmesi için dosyadaki inceleme safhası ve ön incelemenin niteliği hakkında kısaca bilgi verilmesinde yarar vardır. Dosyadaki inceleme safhası: Davacı 05.08.2011 tarihli dilekçe Marmaris Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davası açmış, görevsizlik kararı ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’ne gelen dosya esasa kayıt edilip, naip üye tayin edildikten sonra dilekçeler aşaması tamamlanmıştır. Dilekçeler aşamasının tamamlanmasını takiben, taraflar çağrılmadan ön inceleme tutanağı düzenlenmiş; “tarafların üzerinde tasarruf edebilecekleri bir konu olmadığı ve dolayısıyla tarafların sulha teşvik edilmesi veya tarafların sulh olabilecekleri miktar belirlemesi olamayacağından, bu aşamada ayrıca tarafların ön inceleme duruşmasına davet edilmesine gerek olmadığı” gerekçesi ile ön inceleme duruşması yapılmamış ve gün tayin edilerek tahkikat duruşmasına geçilmiş, taraflar huzurunda esas hakkında karar verilmiştir.Ön incelemenin niteliğine gelince; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hukukumuzda ilk derece yargılamasının beş temel aşamadan oluşması öngörülmüştür. Bunlar sırası ile; dilekçelerin karşılıklı verilmesi, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hükümdür. Bu aşamalar içinde yeni olan ise ön inceleme aşamasıdır. Yargılamanın gereksiz yere uzamasının engellenmesi; mahkemenin ve tarafların yargılamada gereken hazırlığı davanın başında yapmasının sağlanması bakımından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile dilekçelerin verilmesinden sonra ve tahkikat aşamasından önce gelmek üzere "ön inceleme" adıyla yeni bir yargılama aşaması kabul edilmiştir ( Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları,11 Bası, Ankara 2011, s.375-376). 6100 sayılı HMK’nun 137. maddesinde ön incelemenin kapsamı; 138. maddesinde ön inceleme aşamasında dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazlar hakkında verilecek kararlar; 139. maddesinde ön inceleme duruşmasına davet, 140. maddesinde ise yapılması zorunlu olan ön inceleme duruşması düzenlenmiştir. 6100 sayılı HMK, ön incelemenin kapsamı başlıklı 137. maddesinde “dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, 138. madde dikkate alınarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar vereceği, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebileceği, ön inceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları kapsamında uyuşmazlık konularını tam olarak belirleyebileceği, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda, onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik edeceği ve bu hususların tutanağa geçirileceği belirtilmiştir. Ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar ile sınırlı olmak üzere tanık dinleme, belge inceleme, bilirkişi görüşü alma, keşif yapma ve yemin teklif etme gibi işlemler yapılabilir, ancak tahkikat yönelik işlemler yapılamaz.HMK 137 maddenin ikinci fıkrasında ise, ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği düzenlenmiştir. Gereksiz duruşmalara ilişkin uygulamadaki eski alışkanlıkların devam etmesinin kesin olarak önüne geçilmesi amacıyla Kanun koyucu, ön inceleme aşaması tamamlanmadan ve bu aşamada alınması gereken kararlar alınmadan tahkikat aşamasına geçilmesini ve tahkikat için duruşma günü belirlenmesini kesin bir ifade ile (emredici nitelikteki bir düzenlemeyle) yasaklamıştır. (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, age, s.375-376). Görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından; dosya üzerinden yapılmış olsa da bir ön incelemenin yapıldığını, bu aşamadan sonra geri dönülerek ön inceleme yapılmak üzere kararın bozulmasının usul ekonomisi açısından doğru olmayacağı savunulmuş ise de, yukarıda belirtilen 6100 sayılı HMK 137/2 maddesi dikkate alındığında, ön inceleme duruşması ve duruşmada yapılması gerekli olan işlemler yapılmadan tahkikat duruşmasına geçilemeyeceği, bu düzenlemenin emredici nitelikte olduğu gerekçesiyle kabul edilmemiştir. Yine bir kısım üyeler, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin ara kararında da belirtildiği gibi, bu tip davalarda tarafların üzerinde tasarruf edebilecekleri bir konu olmadığı ve dolayısıyla tarafların sulha teşvik edilmesi veya tarafların sulh olabilecekleri miktar belirlemesi olamayacağından ön inceleme duruşmasına davet edilmesine gerek olmadığı görüşü ileri sürülmüş ise de, 6100 sayılı HMK’da bu tip davalarda ön inceleme yapılmayacağına dair bir istisna olmadığı, kaldı ki Devleti temsil eden vekilin sulh yetkisinin olmaması ile Devletin sulh yetkisinin olmamasının karıştırılmaması gerektiği, hasım olan Devlet’in isterse bu tür davalarda da sulh olabileceği, bunu kısıtlayan bir düzenleme bulunmadığı, ayrıca ön inceleme duruşmasının sadece sulhten ibaret de olmadığı, önemli birçok usul işlemini de içerdiği gerekçeleri ile bu görüş çoğunluk tarafından kabul edilmemiştir. Tüm bu hususlar dikkate alındığında, dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra öncelikle dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazların incelenmesi; bu konularda yine dosya üzerinden olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi, dosya üzerinden karar verilemeyen dava şartları ile ilk itirazlar hakkında karar verilmek ve diğer ön inceleme işlemlerini yapmak üzere tarafların ön inceleme duruşmasına davet edilmesi, 6100 sayılı HMK 137 ve 140 maddelerine göre ön inceleme duruşmasında gerekli usul işlemleri yapıldıktan sonra, tahkikat duruşmasına geçilmesi gerekirken, ön inceleme işlemlerinin dosya üzerinden yapılarak tahkikat duruşmasına geçilmesi ve esas hakkında karar verilmesi doğru bulunmamış kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. S O N U Ç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın, yukarıda açıklanan nedenle 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz istemlerinin şimdilik incelemesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 12. Maddesi ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’na eklenen 93/A-5 maddesi ve 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440.maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 03.07.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
Ziynet eşyası-belirsiz alacak davası
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI
ESAS NO : 2014/13262
KARAR NO : 2015/5108
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MALATYA 2. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/03/2014
NUMARASI : 2013/626-2014/180
DAVACI :
DAVALI :
Taraflar arasındaki ziynet eşyası alacağı Da
PMF TABLOSU • TAZMİNAT HESAPLAMA
Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi Pakize'nin içinde yolcu olarak bulunduğu ve davalı N Sigorta ZMSS poliçesi ile sigortalı araç nedeniyle meydana gelen kazada murisin vefat ettiğini belirterek, anne baba, eş ve çocuk için 5.000'er TL destekten yoksun kalma tazminatının müracaat tarihinden iti
Sahte fatura kullanımı - tarafları arasında oluşan maddi ve hukuki ilişkinin gerçek mahiyetinin araştırılması gerektiği - vergi cezası
DAVA VE KARAR:
Davacı
hakkında bir kısım alışlarını sahte faturalarla belgelendirdiği yolunda
düzenlenen vergi inceleme raporuna istinaden 2002/Ocak-Mart dönemlerine
ilişkin olarak re’sen tarh edilen üç kat vergi ziyaı cezalı katma değer
vergisi ile kesilen özel usulsüzlük
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?