MAHKEMESİ : Kayseri 3. Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 27/09/2007NUMARASI : 2007/158-2007/1628Taraflar arasındaki “vesayetin kaldırılması” isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda; Kayseri 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nce istemin reddine dair verilen 27.03.2012 gün ve 2007/158 E., 2007/1628 K. sayılı ek kararın incelenmesi kısıtlı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin 25.06.2012 gün ve 2012/6212 E., 2012/7836 K. sayılı ilamı ile; (...Davacı dava dilekçesinde, daha önce Kayseri 3. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 27.09.2007 gün ve 2007/158-1628 sayılı kararı ile akıl hastalığı nedeniyle kısıtlandığını, ancak işlerini kendisinin gördüğünü, sağlığının yerinde olduğunu belirterek vasi tayini kararının kaldırılmasını istemiştir. Mahkemece duruşma yapmaksızın dosya üzerinden ret kararı verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.Dava, Türk Medeni Kanunu'nun 474. maddesi uyarınca vasi tayini kararının kaldırılması, vesayetin sona erdirilmesi istemine ilişkindir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesi uyarınca, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir.Somut olayda; mahkeme duruşma yapmaksızın evrak üzerinde karar vermiştir. Vasi tayin edilmesine dair kararın kaldırılmasına ilişkin taleplerin evrak üzerinde incelenerek karara bağlanacağına ilişkin yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Mahkemece yapılacak iş; duruşma açmak suretiyle davanın vasiye yöneltilmesi, basit yargılama usulü uygulanarak taraflara delillerini sormak, gösterdikleri takdirde delillerini toplamak ve oluşacak sonuca göre karar vermekten ibarettir. Bu yönler gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN : Kısıtlı S.M. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, vesayetin kaldırılmasına istemine ilişkindir.Kısıtlı S.M., hakkında açılan ceza davalarında ve vesayet davasında çeşitli doktor raporları düzenlendiğini, bu doktor raporlarının gerçeği yansıtmadığını ve sahte olduğunu, birbiriyle çelişkili olduğunu, en son İstanbul Adli Tıp Kurumu'nun 11.03.2011 tarih ve 2011/78087-895 sayılı raporunda kendisinin vesayeti gerektirecek rahatsızlığının olmadığının tespit edildiğini belirterek, duruşma açılıp, deliller toplanarak vesayetin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece; vasiye tebligat yapılmadan ve duruşma açılmadan dosya üzerinden istemin reddine dair verilen karar; kısıtlının temyizi üzerine Özel Daire’ce yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuş; Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.Direnme kararını, Kısıtlı Süleyman Mutlu temyiz etmiştir.Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; vesayetin kaldırılması istemlerinde, duruşma açılmadan evrak üzerinden karar verilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Uyuşmazlığın çözümü için basit yargılama usulünün özellikleri üzerinde durulmasında yarar vardır.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nda iki temel yargılama usulü düzenlenmiştir. Bunlar, yazılı (m. 118-186) ve basit (m. 316-322) yargılama usulleridir. Davanın açıldığı mahkemeye veya uyuşmazlığın niteliğine göre uygulanacak yargılama usulü farklılık göstermektedir. Örneğin, asliye hukuk mahkemelerinde asıl olarak yazılı yargılama usulü uygulanırken, sulh hukuk mahkemelerinde basit yargılama usulü uygulanır. Kanunda yazılı yargılama usulü ayrıntılı olarak düzenlenmiş, basit yargılama usulü ise temel özellikleri ve farklı noktalarıyla belirtilmiş, hüküm bulunmayan hallerde yazılı yargılama usulüne ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir (m. 322/1). Basit yargılama usulü, daha çabuk sonuçlandırılması gereken, daha kısa bir incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek dava ve işler için kabul edilmiş daha basit, daha seri bir yargılama usulüdürBasit yargılama usulünde, dava ve davaya cevap verilmesi yazılı yargılama usulünde olduğu gibi dilekçe ile olur(m. 317/1). Ancak dava ve cevap dilekçeleri, Yönetmelikte belirlenecek formun doldurulması suretiyle de verilebilir(m.317/4). Burada amaç, basit işlerde avukat tutamayanlara kolaylık ve böyle bir durumda dahi dava ve cevap dilekçelerinin bir düzen içinde mahkemeye verilmesini sağlamak, ayrıca hak kayıplarının önüne geçmektir.Basit yargılama usulünde cevap süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak, mahkeme duruma göre bu sürede cevap dilekçesi verilmesi zor ise, bu süre içinde başvurulmak kaydıyla bir defaya mahsus olarak ve iki haftayı geçmeyecek ek bir süre verebilir (m. 317 /2).Basit yargılama usulünde, dava ve cevap dilekçesi dışında cevaba cevap (replik) ve ikinci cevap (düplik) dilekçesi verilmez (m. 317/3). Bu çerçevede, birer defa dilekçe vermek durumunda olan tarafların daha dikkatli davranmaları gerekir; bu şekilde dilekçe sayısının sınırlanmasının sebebi, bu usulde görülecek işlerin basit olması ve kısa sürede karara bağlanması gerekliliğidir.Taraflar dilekçeleri ile birlikte, tüm delillerini açık ve hangi vakıaya ilişkin olduğunu belirterek bildirmek durumundadırlar. Ayrıca, taraflar ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerden getirilecek delillere ilişkin belge ve dosyalar içinde bunlar hakkındaki bilgileri vermek zorundadırlar(m. 318). Basit yargılama usulünde iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı, yazılı yargılama usulünden farklı olarak dava açılmasıyla ve cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar(m. 319). Yine, yazılı yargılama usulünden farklı olarak ön inceleme ve tahkikat işlemleri de basitleştirilmiştir. Eğer, dosya üzerinden karar verilmesi mümkünse (örneğin, geçici hukuki korumalarda), taraflar duruşmaya çağrılmadan sadece dilekçe ve delilleri dikkate alınarak karar verilebilir(m. 320/1). Dosya üzerinden karar verilemiyorsa, bu durumda mahkeme ön inceleme yapar. Burada da, mahkeme dava şartları ve ilk itirazların varlığını inceleyerek, hak düşürücü süreler ve zamanaşımı süreleri hakkında tarafları dinler. Bundan sonra hakim, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit ederek, tarafları sulhe teşvik eder. Tarafların sulh olup olmadıkları; sulh olmamışlarsa anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanağa yazılır ve tutanak hazır bulunanlarca imzalanır. Tahkikat bu tutanağa göre yürütülür (m. 320/2).Yukarıda belirtilen ön incelemeden sonra, mahkeme, tarafların dinlenmesi, delillerin incelenmesi ve tahkikatın yürütülmesi için en fazla iki duruşmada yargılamayı tamamlamak zorundadır ve duruşmaların arası da en fazla bir ay olmalıdır (m. 320/3-c. 1). Tahkikat tamamlandıktan sonra, yazılı yargılama usulünde olduğu gibi ayrıca sözlü yargılama için ayrı bir kesit öngörülmemiştir; bunun için ayrıca süre verilmez. Hakim tahkikatın tamamlandığı duruşmada, tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini belirterek hükmünü tefhim eder(m. 321/1).Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Kayseri 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 27.09.2007 gün ve 2007/158 E., 2007/1628 K. sayılı dosyası ile 27.09.2007 tarihinde S.M.’nin Türk Medeni Kanunu’nun 405. ve 408. maddeleri gereğince kısıtlanmasına, G.M.'nin vasi olarak tayin edilmesine karar verilmiş olup, bu karar, 2. HD tarafından onanmak suretiyle 18.03.2008 tarihinde kesinleşmiştir.Daha sonra, kısıtlı tarafından verilen 13.03.2012 tarihli dilekçe ile kısıtlılık halinin ortadan kalktığına ilişkin yeni delillerin bulunduğu belirterek, duruşma açılıp deliller toplanarak vesayetin kaldırılmasına karar verilmesi talep edilmiş, Yerel Mahkemece, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu, vesayetin kaldırılması talebinin reddine karar verilmiştir.Az yukarda anlatıldığı üzere, basit yargılama usulüne tabi dava ve işlerde HMK’nun 320/1. maddesi uyarınca Mahkeme, mümkün olan hâllerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verilebilmekte ise de; vesayet kararı, kişilerin özgürlükleri bakımından ağır sonuçlar doğuran, kişi için yeni bir hukuki statü meydana getiren hukuki bir işlem olduğundan vesayetin kaldırılması istemlerinde duruşma açmadan evrak üzerinden karar verilmesi doğru görülmemiştir.Hal böyle olunca; yerel mahkemece, duruşma açılmadan, kısıtlıya savunma hakkı verilmeden ve taraf delilleri toplanmadan dosya üzerinden karar verilmesi doğru olmamıştır.Direnme kararı bu değişik nedenle bozulmalıdır.S O N U Ç : Kısıtlının temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, aynı Kanun'un 440. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.