MAHKEMESİ : Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (İlk Derece)İHBAR OLUNAN : ...Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4.Hukuk Dairesince;“DAVA: Dava dilekçesinde, davacı şirkete ait olup çalınan ilaçların bulunduğu ve soruşturma sırasında yediemine teslim edildiği; ancak, değeri yüksek olan bir kısım ilacın davacıya iade edilmediği; soruşturma sırasında, yedieminlerin güvenilirliğinin araştırılmadığı ve bu nedenle zararlı sonucun doğduğu ileri sürülerek; 178.302,80-TL maddi tazminata hükmolunması talep edilmiş; yargılama aşamasında, ıslah suretiyle tazminat miktarı 236.191,05-TL'ye çıkartılmıştır.CEVAP: Cevap dilekçesinde, dava koşullarının gerçekleşmediği ve sorumluluk nedenlerinin bulunmadığı savunulmuştur.GEREKÇE : Dava, hakimlerin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak maddi tazminat istemine ilişkindir.Başlangıçta Siverek Asliye Hukuk Mahkemesi'nde ikame olunan davada görevsizlik kararı verilmiş; kesinleşme ve süresi içinde başvuru üzerine dosya dairemize gönderilmiştir.Yargılama sırasında yürürlüğe giren 6526 sayılı Kanun'un 19/a maddesi uyarınca, 2802 sayılı Yasa'nın 93/A maddesi hükmü yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak, HMK yürürlükte bulunduğu ve davanın Devlet'e karşı açılması gerektiği göz önünde tutularak yargılama yapılmıştır.Hakimlerin hukuki sorumluluğu olay ve dava tarihinde yürürlükte bulunan HUMK'nun 573-576. maddelerinde ve yargılama aşamasında yürürlüğe giren HMK'nun 46-49. maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Yasa'da gösterilen sorumluluk nedenleri, örnek niteliğinde olmayıp; sınırlı ve sayılı durumları ifade etmektedir.Somut olayda, sorumluluğa dayanak yapılan olgu; suç soruşturması sırasında yediemin seçiminde özensiz davranılmış olmasıdır. Soruşturma makamının, yediemin seçiminde ve görevlendirmesinde takdir yetkisi bulunmakta olup; salt zararlı sonucun doğmuş olması sorumluluğu gerektirmez. Sınırlı ve sayılı hukuki sorumluluk nedenlerinden hiç birisi mevcut değildir. Şu durumda, davanın reddine karar verilmesi gerekir. Diğer yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca, davanın esastan reddi halinde disiplin para cezasının takdir edilerek hüküm altına alınması gerekir. Bu konuda, para cezasında yeniden değerleme oranında yapılması gereken arttırım miktarı ile dava konusu olayın gelişim biçimi ve dosyaya yansıyan olgular göz önünde tutulmuştur.HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK'nun 46. maddesindeki koşullar oluşmadığından davanın REDDİNE,2-HMK'nun 49.maddesi uyarınca takdiren 650,00-TL disiplin para cezasının davacılardan tahsiline,3-Maktu 25,20-TL karar ve ilam harcının peşin alınan 2.407,10.-TL'den düşümü ile kalan 2.381,90-TL'nin istek halinde davacılara iadesine,4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 19.371,00-TL nispi avukatlık ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,5-Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,”Dair oybirliği ile verilen 03.06.2014 gün ve 2013/91 E., 2014/62 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARIDavacı tarafın temyiz isteminin süresinde olduğunun anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü: Dairece, davanın esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.ÖNSORUNİşin esasına geçilmeden önce, 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 5271 sayılı CMK 141. maddesine eklenen 3. ve 4. fıkraların görev bakımından eldeki davaya etkileri tartışılmıştır. Görev konusu kamu düzenini ilgilendirdiği için öncelikle görev sorununun aşılması gereklidir. 09.02.2011 gün ve 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 14. maddesi ile 24/2/1983 gün ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’na eklenen 93/A maddesinin atfı ile 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 46. Maddesine dayanılarak ceza hâkimlerinin ve cumhuriyet savcılarının yargısal faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabilmekteydi.Yargısal faaliyet nedeni ile açılacak tazminat davaları 6100 sayılı HMK’nun 47. Maddesi gereğince, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi ceza hâkimlerinin ve cumhuriyet savcılarının fiil ve kararlarından dolayı, Yargıtay ilgili hukuk dairesinde açılmakta ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülmekteydi. Mevcut düzenleme bu şekilde iken, 21.02.2014 gün ve 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 93/A maddesi yürürlükten kaldırılmış, bunun sonucu olarak “hukuk hakimleri” dışındaki hakimler ve cumhuriyet savcıları aleyhine açılacak tazminat davalarında görevli mahkemenin neresi olduğu sorunu ortaya çıkmıştır. 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun “Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat” başlıklı 141. maddesinde suç soruşturması veya kovuşturması sırasında, 141. maddenin 1. fıkrasında düzenlenen haller nedeni ile zarar gördüğünü iddia eden kişilerin maddî ve manevî her türlü zararlarını Devletten isteyebilecekleri, 142. maddesinde ise koruma tedbirleri nedeni ile tazminat isteminin, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanacağı düzenlenmiştir. 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141'inci maddesine; “(3) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.(4) Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu eder.”şeklinde 3. ve 4.fıkralar eklenmiştir. Ayrıca aynı Kanun ile “ceza hakimleri” ve “cumhuriyet savcıları” hakkında açılmış derdest olan davalar hakkında 5320 sayılı Kanun’a geçici madde eklenmiş; bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce suç soruşturması ve kovuşturması sırasında yapılan her türlü işlem veya alınan karar nedeniyle hâkimler ve Cumhuriyet savcıları hakkında hukuk mahkemelerinde açılan ve hâlen derdest olan tazminat davasına ilişkin dosyaların mahkemesince, Yargıtay incelemesinde bulunan dosyaların ise esası incelenmeksizin, ilgili dairece yetkili ağır ceza mahkemesine gönderileceği ve bu davaların ağır ceza mahkemelerince, Ceza Muhakemesi Kanununun 141'inci ve devamı maddeleri uyarınca Devlet aleyhine yürütülmek suretiyle karara bağlanacağı düzenlenmiştir.Somut olayda davacı, ihbar edilen cumhuriyet savcısının yargısal faaliyeti nedeniyle manevi tazminat istemiştir. Karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun hükümleri ceza hakimleri ve cumhuriyet savcıları aleyhine yargısal faaliyet nedeni ile açılan tazminat davalarında görevli mahkeme konusunda yeni düzenlemeler getirmiştir. Görev sorununun kamu düzenini ilgilendirdiği kabulü karşısında mevcut bu düzenlemeler dikkate alınarak eldeki dava hakkında karar verilmek üzere Daire kararının bozulması gerekmiştir. S O N U Ç: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın, 6217 sayılı Kanun’un 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelemesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, 27.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.