Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 856 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 763 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İstanbul(Kapatılan) 27. Asliye Ticaret Mahkemesi TARİHİ:05.12.2012 NUMARASI:2012/266 E., 2012/301 K.Taraflar arasındaki “maddi tazminat” davasından dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla; İstanbul 27.Asliye Ticaret Mahkemesi’nden verilen 05.12.2012 gün ve 2012/266 E., 2012/301 K. sayılı kararın onanmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ndan çıkan 06.12.2013 gün ve 2013/19-396 E., 2013/1655 K. sayılı ilamın, karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davalı vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek karar düzeltme isteminin süresinde verildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, sebepsiz zenginleşme hukuksal nedenine dayalı tazminat istemine ilişkindir.Davacı, davalı ile arasında 26 parsel'de kayıtlı taşınmazda 25.10.2007 tarihinde başlamak üzere 15 yıl süre ile akaryakıt satış istasyonu olarak işletilmek üzere davacı şirket lehine, 775.000.USD bedelle intifa hakkı tesis edildiğini, intifa hakkı tesis edilen taşınmaz üzerinde kurulu bulunan akaryakıt satış ve servis istasyonunun işletilmesi için taraflar arasında 11.05.2007 tarihli intifa hakkı tesisi vaadi ve yatırım hakkında protokol ve bayilik sözleşmesi imzalandığını, Rekabet Kurulu tarafından 12.03.2009 tarihli genel bildirim ile intifa sözleşmesinin 5 yılı aşan kısmının geçersiz hale geldiğinden bahisle, 15 yıl süreye göre belirlenen intifa bedelinin ve bu amaçla yapılan yatırım bedellerinin denkleştirici adalet ilkesine göre hesaplanacak kısmını sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı, taraflar arasındaki sözleşmenin halen geçerli olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi ve intifa sözleşmesinin dava açıldığı tarihte, yürürlükte ve ayakta olduğunu, Rekabet Kurulu kararı ile ne intifa sözleşmesi ve bayilik anlaşmasının geçersiz hale gelmediği ve sona ermediğini, intifa ve bayilik sözleşmeleri ayakta iken, sözleşmelerin geçersiz hale geleceğinden bahisle sebepsiz zenginleşme hukuksal nedenine dayalı olarak böyle bir alacak davası açılamayacağını, dava ön koşullarının henüz oluşmadığı ve davanın zamansız (erken) açıldığı kabul edilerek, sair yönler incelenmeksizin davanın reddine, karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık ücret tarifesi gereğince hesap olunan 1.000,00.-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine karar verilmiş, hükmün davalı vekilince temyizi üzerine; Özel Dairece, karar bozulmuştur.Mahkemece, davanın dava tarihi itibariyle erken açıldığı, sözleşme, intifa hakkının süresi ve dava tarihi dikkate alınarak henüz taraflar arasındaki sözleşmenin feshedilmeyip sözleşmenin yürürlüğünün devam ettiği, bu nedenle temerrüdün oluşmadığı, verilen hükmün esasa ilişkin nihai karar olmayıp, sözleşme sona erdikten sonra tekrar dava açılmasını engelleyen karar niteliğinde de olmadığı, dava şartı bulunmayan hükümlerde verilecek ücreti vekaletin maktu ücreti vekalet değerine hükmedilmesi gerektiği gerekçeleri ile önceki kararda direnilmiştir.Direnme kararını davalı vekili temyiz etmiştir.Hukuk Genel Kurulu’nca, mahkemenin esastan bir karar vermediği, usulden bir karar verdiği, dolayısı ile davalı yararına maktu vekalet ücreti verilmesi gerektiği yönündeki mahkemenin direnmesi yerinde görülerek, karar oyçokluğu ile onanmıştır.Davalı vekili, karar düzeltme isteminde bulunmuştur.Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davanın, esastan mı yoksa dava şartı yokluğu nedeniyle usulden mi reddine karar verildiği; burada varılacak sonuca göre, davalı yararına maktu mu, nispi vekalet ücreti mi verileceği noktalarında toplanmaktadır.Davacının dava hakkına sahip olması, dava açabilmesi için yeterli değildir. Bundan başka, davacının dava açmakta hukuki bir yararının bulunması gerekir; yani, dava hakkı, hukuki yarar ile sınırlıdır. Dava açmakta hukuki yararı olmayan kişi, Devletin mahkemelerini gereksiz yere uğraştıramaz. Bu, hukuki korunma (himaye) ihtiyacı olarak da adlandırılmaktadır. Yani, davacının mahkemeden hukuki korunma istemesinde, korumaya değer bir yararı olmalıdır.Dava şartları, medeni usul hukukuna ait bir kurum olup, amacı, bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için gerekli bütün şartları ve bunların incelenmesi usulünü tespit etmek, böylece davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olmaktır. Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan haller, dava (yargılama) şartlarıdır. Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere, olumlu dava şartları (görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (kesin hüküm gibi).Dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi (davanın esasına girebilmesi) için gerekli olan şartlardır. Buna davanın dinlenebilmesi şartları da denir. Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da açılmış (var) sayılır, yani derdesttir. Ancak mahkeme, dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince, davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı dava şartı yokluğundan (usulden) reddetmekle yükümlüdür. Dava şartlarının bulunup bulunmadığı davada hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir; taraflar bir dava şartının noksan olduğu davanın görülmesine (esastan karara bağlanmasına) muvafakat etseler bile, hakim davayı usulden reddetmekle yükümlüdür.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 114/h maddesinde, hukuki yarar açıkça dava şartları arasında sayılmıştır.Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7.maddesi “Görevsizlik, yetkisizlik, dava ön şartlarının yokluğu veya husumet nedeniyle davanın reddinde, davanın nakli ve açılmamış sayılmasında ücret” başlığını taşımakta; maddenin 2.fıkrasında ise “davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur” düzenlemesi bulunmaktadır. Şu hale göre tarifenin açıklanan 7/2.maddesi hükmü gereğince; konusu para veya para ile değerlendirilmesi mümkün bulunan bir şey olan davanın dava şartlarından birinin bulunmaması (noksan olması) nedeniyle usulden reddine ilişkin kararda, vekalet ücreti nispi tarifeye göre takdir edilir; ancak, bu nispi vekalet ücretinin miktarı, maktu vekalet ücretini geçemez. Bu noktada, eldeki davada işin esasına girilerek karar verilip verilmediği hususunun aydınlığa kavuşturulması önem taşımaktadır. Çünkü, mahkemece işin esasına girilip inceleme yapılarak esastan karar verildiğinin anlaşılması durumunda nispi vekalet ücreti verilmesi gerekecektir.Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı ile davalı arasında 11.05.2007 tarihli bayilik sözleşmesi düzenlendiği, bu sözleşme kapsamında davalıya ait taşınmaza 15 yıl süreli kira sözleşmesi şerh edildiği hususlarında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.Davacı, eldeki dava ile Rekabet Kurulu’nun 12.03.2009 tarihli genelge ile haksız rekabet kapsamında değerlendirdiğinden anlaşmaları 5 yıl süre ile sınırladığı gerekçesi ile fazla süreye ilişkin önceden yapılan ödemelerin iadesini talep etmiştir.Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin dava tarihi itibariyle devam ettiği, sözleşmenin fesih şartlarının gerçekleşmediği, tarafların fesih iradelerini bildirmedikleri, dolayısı ile henüz sözleşme ayakta ve taraflar arasında geçerli iken verilenlerin iadesinin istenemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Görüldüğü üzere, mahkemece yapılan bu değerlendirme işin esasına yönelik bir değerlendirme olup, doğrudan dava şartı yokluğu nedeniyle usulden verilmiş bir ret kararı niteliğinde değildir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 27.02.2013 gün ve 2012/19-721 E., 2013/290 K.; 25.09.2013 gün ve 2013/19-1298 E., 2013/1408 K.; 13.11.2013 gün ve 2013/19-220 E., 2013/1573 K.sayılı; 13.11.2013 gün ve 2012/19-331 E., 2013/1562 K.; 13.11.2013 gün ve 2013/19-332 E., 2013/1563 K. sayılı ilamlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.Bu durumda, mahkemece verilen karar esastan verilmiş bir ret kararı niteliğinde olduğundan, yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirmiş davalı yararına hüküm tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince nispi vekalet ücreti verilmesi gerekir.Yerel mahkemece hatalı değerlendirme ile dava şartı yokluğundan ret kararı verildiği gerekçesi ile davalı yararına maktu vekalet ücreti verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında yerel mahkeme kararının yerinde olduğu, somut olayda, AAÜT’nin 7/2 maddesi gereğince vekalet ücreti taktirinde bir isabetsizlik bulunmadığı, nitekim emsal nitelikteki Hukuk Genel Kurulu’nun 25.05.2011 gün ve 2011/11-186-352 E., K.; 06.12.2013 gün ve 2013/19-396-1655 E., K.; 19.02.2014 gün ve 2013/19-587 E., 2014/125 K. sayılı kararlarının da aynı yönde olduğu belirtilerek, karar düzeltme isteminin reddedilmesi gerektiği bir kısım üyelerce ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda belirtilen nedenlerle Kurul çoğunluğunca yerinde görülmemiştir.Bu itibarla; Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu bu seferki incelemede anlaşılmıştır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ: Davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Hukuk Genel Kurulu’nun 06.12.2013 gün ve 2013/19-396 E., 2013/1655 K. sayılı kararının kaldırılmasına; yerel mahkeme direnme hükmünün yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde karar düzeltme harcının yatırana geri verilmesine, 05.11.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi. Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar Sigortasız Çalıştırılan İşçinin İşçilik Alacakları İçin Hizmet Tespit Davası Açmaya Zorlanamayacağı Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü:Davacı vekili, müvekkilinin davalıya ait kuaför salonunda 01/06/2009- 07/03/2011 tarihleri arasında ça İŞ KAZASI NEDENİYLE SGK TARAFINDAN AÇILAN RÜCU DAVASI ZAMANAŞIMI Davacı, iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine yapılan yardımlardan, ilk rücu davasından kalan kusur farkı ile kanun ve katsayı artışları nedeniyle oluşan Kurum zararının, 506 Sayılı Kanun’un 26. maddesi gereğince davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, hüküm TESPİT DAVALARINDA GÖREVLİ MAHKEME Taraflar arasındaki "oda kaydının silinmesine dair işlemin iptali, üyelik kaydının devam ettiğinin ve davacının taksi durağında hak sahibi olduğunun tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bandırma 1.Asliye Hukuk Mahkemesince mahkemenin görevsizliğine dair verilen 06.09.2012 gün ve E:2 Yargıtay Yargıtay Karar Arama Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ? Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Kanunu Yargıtay İş Bölümü Yargıtay Haberleri Karar Arama Yargıtay Kararları Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Yargıtay Ceza Dairesi Kararları BAM Kararları Danıştay Kararları Anayasa Mahkemesi Kararları Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları Karar Arama Nasıl Yapılır? Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir? Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır? BAM Karar Arama Nasıl Yapılır? Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır? Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?