Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 812 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 398 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Bigadiç Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 02/11/2011NUMARASI : 2011/330 E-2011/612 K.Taraflar arasındaki “tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bigadiç Sulh Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine 28.01.2009 gün ve 2008/234 E-2009/44 K. Sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesi'nin 20.04.2010 gün ve 2009/7317 E-2010/1982 K. sayılı ilamı ile; (...Davacılar, kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanarak kendi adlarına kayıtlı dava dışı 185 ada 3 ve 4 parsellerin devamı niteliğinde olan ancak, kadastro çalışmaları sırasında paftasında yol olarak bırakılan taşınmazların adlarına tescilini talep etmişlerdir.Davalı köy tüzel kişiliği temsilcisi, dava konusu taşınmazın yol olmadığını, davalı gerçek kişiler ise, taşınmazın yol olduğunu beyan etmişlerdir.Davalı Hazine temsilcisi de davaya cevap vermediği gibi yargılama oturumlarına da katılmamıştır.Mahkemece, taşınmazın paftasında yol olarak gösterildiği 07.09.2007 tarihinden davanın açıldığı 26.05.2008 tarihine kadar kazanma süresi ve koşulları gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK.713/1 ve 3402 sayılı Kanunun 14.maddesi gereğince açılan, paftasında yol olarak gösterilen kısmın tapuya kayıt ve tescili isteğine ilişkindir.3402 sayılı Kadastro Kanununun 16.maddesi hükmüne göre; yollar, paftasında gösterilmekle yetinilir. Dava konusu taşınmaz bölümü, paftada yol olarak gösterilmiştir. Paftasında yol olarak gösterilen bir yer, hakkında kadastro tutanağı düzenlenmediği, tespit ve sınırlandırma gibi bir işlem yapılmadığı için tespit dışı bırakılma işlemi niteliğindedir. Yargıtay’ın yerleşmiş ve sürekli uygulamalarına göre; paftasında yol olarak gösterilen bir yerin, tapuya tesciline karar verilebilmesi için paftanın düzenlendiği ve terkedildiği tarihten itibaren 20 yıldan fazla süre ile tasarruf edilmiş olması gerekir. Ne var ki; eldeki dava paftasında yol olarak gösterildiği tarihten itibaren yaklaşık 9 ay gibi makûl ve uygun bir süre içinde açılmıştır. Makul sayılabilecek bir süre içinde açılan bu tür davalarda, davacının kadastro tespitinden (07.09.2007) önceki zilyetlik süresi gözetilerek değerlendirme yapılması gerekir. Davanın bu nedenle reddi doğru değildir. Ancak deliller tam olarak toplanıp değerlendirilmemiştir. Mahkemece yapılacak iş; dava konusu yere komşu taşınmazların tapu kayıtlarını ve kadastro tutanaklarını ve varsa dayanağı belgeleri getirtmek davalı gerçek kişilerin bu parsellerden hangisinin maliki olduğunu belirlemek, dayanak kayıt ve belgeleri mahallinde uygulamak, davacı ve davalıların bildirdikleri tüm tanıkları HUMK.nun 258 ve 259.maddelerine uygun bir biçimde davet edip keşif mahallinde dinlemek, yolun kadim, umumun istifade ettiği bir yol olup olmadığı üzerinde durmak ve sonucuna göre karar vermek olmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDENLER : Davacılar Ş. İ. K.ve M. K. vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Asıl ve birleşen dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14.maddesi gereğince açılan, paftasında “yol” olarak gösterilen kısmın tapuya kayıt ve tescili istemine ilişkindir.Mahkemece, “taşınmazın paftasında yol olarak gösterildiği 07.09.2007 tarihinden davanın açıldığı 26.05.2008 tarihine kadar kazanma süresi ve koşulları gerçekleşmediği” gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine dair verilen karar davacılar vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire'ce yukarıda yazılı gerekçelerle bozulmuştur.Yerel mahkemece, önceki kararda direnilmiş;hükmü temyize, davacılar vekili getirmiştir.Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu'nun önüne gelen uyuşmazlık; kadastro sırasında tespit dışı “yol” olarak bırakılan yerin tescili istemiyle açılan davada kadastro tespitinden önceki zilyetlik süresine değer verilip verilemeyeceği, noktasında toplanmaktadır.Hukuk Genel Kurulu'nda yapılan görüşmede, kadastro sırasında tespit dışı “yol” olarak bırakılan bir yerin tescili istemiyle açılan davada, kadastro tespitinden önceki kazanmayı sağlayan zilyetlik süresine değer verilmesi gerektiği benimsenmiş; ancak Özel Daire bozma ilamında belirtilen davanın “makul süre” içerisinde açılmasına yönelik gerekçenin somut olay itibariyle direnme konusu olmadığından, bu konu tartışma dışı bırakılmıştır. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında-davanın makul süre içerisinde açıldığı yönündeki gerekçe hariç-açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.S O N U Ç : Davacılar Ş.İ.K. ve M. K.vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 1086 sayılı HUMK'nun 440/III-(1).maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 31.05.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.