MAHKEMESİ :İcra Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki “şikayet” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Batman İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin reddine dair verilen 11.10.2013 gün ve 2013/204 E., 2013/216 K. sayılı kararın incelenmesi şikayetçi/borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 16.12.2013 gün ve 2013/33672 E., 2013/40223 K. sayılı ilamı ile; (...Alacaklı tarafından borçlu aleyhinde çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan icra takibine karşı borçlu vekilinin, icra mahkemesine başvurarak ödeme emrine ilişkin tebligatın, Tebligat Kanunu'nun hükmi şahıslara tebligat usulünü düzenleyen hükümlerine aykırı şekilde tebliğ edilmesi nedeniyle usulsüz olduğunu ileri sürerek tebligatı öğrenme tarihi olan 13/08/2013 tarihinin tebliğ tarihi olarak kabulünü talep ettiği ve ayrıca icra dairesinin yetkisine itiraz etmiş olduğu; mahkemece, borçlu tarafından dava açılırken gider avansı yatırılmaması nedeniyle tensip zaptının, tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde yatırılması için gerekli ihtarat düşülerek borçlu vekiline tebliğ edilmesine rağmen, gider avansının ihtar edilen kesin süre içerisinde yatırılmamış olup duruşma günü yatırıldığı, ancak davanın niteliği dikkate alındığında müzekkere yazılması gereken kurum ve kuruluşlara müzekkere yazılamadığı ve celse talikine sebebiyet verdiği gerekçesiyle davanın HMK'nun 114/1-g ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Borçlunun icra mahkemesine başvurusu; ödeme emrine ilişkin tebligatın usulsüzlüğüne dair şikayet niteliğindedir. Usulsüz tebligat şikayeti, Medeni Usul Hukuku anlamında bir dava olmadığından borçlunun ihtar edilen kesin sürede gider avansını yatırmamış olması, 6100 Sayılı HMK'nun 114/1-g ve 115/2 maddelerinin uygulanmasını ve sonuçta davanın dava şartı yokluğundan (usulden) reddine karar verilmesini gerektirmez. Kaldı ki gider avansının borçlu vekili tarafından duruşma günü ve duruşma öncesinde yatırılmış olup bu avansın ihtar edilen kesin sürede yatırılmamış olmasının celse talikine de sebebiyet vermediği anlaşılmaktadır. İİK'nun 16. maddesi hükmü uyarınca borçlunun ödeme emrine ilişkin tebligatın usulsüzlüğüne dair şikayetini, tebligata muttali olduğunu beyan ettiği tarihten itibaren yasal yedi günlük sürede bir dilekçe ile icra mahkemesine yapması gerekmekte olup yasada bunun dışında başkaca bir şekil ön koşulu da öngörülmemiştir. O halde mahkemece, şikayetin esasına girilerek inceleme yapılması ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, somut olayda uygulama alanı bulunmayan HMK'nun 114/1-f ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Talep, kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takipte ödeme emri tebliğinin usulsüz olduğu şikâyeti ve yetki itirazına ilişkindir.Şikayetçi/borçlu vekili, müvekkili aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi başlatıldığını, yapılan tebligatın usulsüz olduğunu, ödeme emrine 13.08.2013 tarihinde muttali olduklarını, bu nedenle müvekkiline usulsüz olarak tebliğ edilen ödeme emrine ve yetkiye itiraz ettiklerini ileri sürerek, icra takibinin durdurulmasını, ödeme emrinin tebliğ tarihinin muttali oldukları tarih olan 13.08.2013 olarak düzeltilmesini ve yetki itirazlarının kabulü ile dosyanın yetkili Ankara Nöbetçi İcra Müdürlüğüne gönderilmesini talep etmiştir.Alacaklı vekili, araçların yakalama tarihleri itibariyle şikayetçinin icra dosyalarından haberdar olduğunu, bu nedenle şikayetin reddine karar verilmesini ve yetki itirazını kabul etmediklerini beyan etmiştir.Mahkemece, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık kesin süre geçmesine rağmen şikayetçi vekilinin gider avansı eksikliğini gidermediği, dosyada taraflara tebligat yapmayı sağlayacak masrafın dahi bulunmadığı, masrafın suçüstü ödeneğinden karşılanmak suretiyle şikayetçi vekiline tensip zaptı ekli tebligat gönderildiği, buna rağmen davacı tarafın gider avansını karşılamadığı, gider avansı ile ilgili eksikliğin dava şartlarından olduğu, usulüne uygun olarak verilen kesin süreye rağmen şikayetçi tarafça bu eksikliğin giderilmediği, gider avansının şikayetçi vekili tarafından duruşma günü yatırılmış olduğu, bu durumun ise celse talikine sebebiyet verdiği anlaşıldığından şikayetçinin açmış olduğu işbu davanın HMK'nun 114/1-g ve 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir.Şikayetçi/borçlu vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuş, Yerel Mahkemece, önceki gerekçesi yanı sıra ayrıca tarafları ve konusu aynı olan kararın Özel daire tarafından onandığı belirtilerek önceki kararda direnilmiştir.Direnme kararını temyize şikayetçi/borçlu vekili getirmiştir. I- Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesinden önce, direnme olarak adlandırılan kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılmış ve Yerel Mahkemenin ilk kararında hiç yer vermediği gerekçelerle, eldeki dosyanın tarafları ve konusu ile aynı mahiyette olan bir başka dava dosyasında verdiği kararın Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 16.12.2013 gün ve 2013/33585 E., 2013/40093 K. sayılı ilamıyla onanmasına karar verildiğini belirterek direnme hükmü kurmasının yeni hüküm niteliğinde olmadığına oyçokluğu ile karar verilerek işin esasının görüşülmesine geçilmiştir.II- İşin esasına yönelik yapılan incelemede, Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; şikâyet kanun yolunda HMK'nın gider avansı hükümlerinin uygulanmasının mümkün olup olmadığı; varılacak sonuca göre her hangi bir gider avansı ödenmeksizin yapılan şikayet ve yetki itirazında, mahkemece tensip tutanağı ile davacı tarafa gider avansının ödenmesi için verilen kesin sürenin bitiminden sonra yatırılan (duruşma tarihinde duruşma saatinden önce) avansın geçerli kabul edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı HMK) 114/g maddesinde gider avansı dava şartı olarak düzenlenmiştir. 6100 sayılı HMK’nın harç ve avans ödenmesi başlıklı 120. maddesinde; “(1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. (2) Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir.” hükmü getirilmiştir. Anılan maddenin gerekçesinde ise: “Madde ile, dava açılırken yargılama harçlarının mahkeme veznesine yatırılması zorunluluğu düzenlenmiştir. Maddede ayrıca, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun’da (1086 sayılı HUMK) yer almayan, yeni bir düzenleme yapılarak, her türlü tebligat ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderleri karşılayacak tutarın, avans olarak davacı tarafından dava açarken yatırılması zorunluluğu getirilmiştir. Bu avansın yetmemesi durumunda ise tamamlanması için davacıya kesin süre verileceği hususu hüküm altına alınmıştır. Avans miktarının, davanın türü ve özelliklerine göre her yıl Adalet Bakanlığınca ilân edilecek tarifeye göre belirleneceği, maddede yer almıştır. Maddede yapılan bu düzenlemeyle, gerekli masrafların zamanında yatırılmamasından dolayı davaların gecikmesinin önüne geçilmesi amaçlanmıştır” ifadelerine yer verilmek suretiyle, her türlü tebligat ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderleri karşılayacak tutarın, avans olarak davacı tarafından dava açarken yatırılması zorunluluğu getirildiği vurgulanmıştır. 03.04.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 45. maddesinde:“(1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Gider avansı, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade eder. (2) Adli yardım talebiyle açılan dava ve işlerde adli yardım konusunda bir karar verilinceye kadar harç, gider ve delil avansı alınmaz. Kanunlardaki özel hükümler saklıdır. (3) Gider avansının yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir. Dava şartı olan gider avansının yatırılmaması veya tamamlanmaması halinde, dava, dava şartı yokluğundan reddedilir. (4) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Delil avansı, tarafların dayandıkları delillerin giderlerini karşılamak üzere mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödemeleri gereken meblağı ifade eder. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan biri avans yükümlülüğünü yerine getirmediğinde, diğer taraf bu avansı da yatırabilir. Delil avansını yatırmayan taraf, o delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılır. Tarafların üzerinde tasarruf edemeyecekleri dava ve işlerle, kanunlardaki özel hükümler saklıdır…” düzenlemesine yer verilmiştir. Yönetmeliğin 45. maddesinde gider avansı ve delil avansı birlikte düzenlenmiş olup, gider avansının, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade ettiği, davacının, her yıl Bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorunda olduğu, delil avansının ise tarafların dayandıkları delillerin giderlerini karşılamak üzere mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödemeleri gereken meblağı ifade ettiği vurgulanmıştır. 30.09.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesinin 1. maddesinde tarifenin amacının; dava açılırken mahkeme veznesine yatırılacak olan gider avansının miktarı ile avansın ödenmesine ilişkin usul ve esasları belirlemek olduğu açıklanmıştır. Tarifenin 4. maddesinde gider avansı olarak, taraf sayısının beş katı tutarında tebligat gideri, dava dilekçesinde tanık deliline dayanılmış ve tanık sayısı belirlenmiş ise tanık sayısınca tanık asgari ücreti ve tebligat gideri, tanık sayısı belirtilmemiş ise en az üç tanık asgari ücreti ve tebligat gideri, dava dilekçesinde keşif deliline dayanılmış ise keşif harcı avansı ile birlikte 75 TL ulaşım gideri, dava dilekçesinde bilirkişi deliline dayanılmış ise Bilirkişi Ücret Tarifesinde davanın açıldığı mahkeme için öngörülen bilirkişi ücreti, diğer iş ve işlemler için 50 TL’nin davacı tarafından ödeneceği belirtilmiştir. Tarifenin 6. maddesinde tarifenin yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan davalarda, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 120. maddesinin ikinci fıkrasına göre gider avansı ikmal ettirileceği açıklanmıştır. 6100 sayılı HMK’nın basit yargılama usulüne tabi dava ve işler başlıklı 316/g maddesine göre: “Diğer kanunlarda yer alan ve yazılı yargılama usulü dışındaki yargılama usullerinin uygulanacağı belirtilen dava ve işler” düzenlemesi mevcuttur. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı İİK) 18. maddesi uyarınca da; icra mahkemesine arzedilen hususlar ivedi işlerden sayılır ve bu işlerde basit yargılama usulü uygulanır.Basit yargılama usulünde; dava ve cevap dilekçesi dışında cevaba cevap (replik) ve ikinci cevap (düplik) dilekçeleri verilmez (HMK. 317/3). İddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı dava açılması ve cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesi ile başlar (HMK 319), bu yargılama usulünde; dilekçeler aşaması, ön inceleme, tahkikat ve hüküm aşaması dışında, yazılı yargılamada olduğu gibi tahkikatın tamamlanmasından sonra sözlü yargılama için ayrıca bir aşama öngörülmemiştir.( Pekcanıtez, Hakan/ Atalay, Oğuz/ Özekez, Muhammet, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 13. Bası, s. 736) Bu aşamada, mahkemece verilen kesin sürenin usul ve yasaya uygun olup olmadığı konusunun incelenmesinden önce, bu konuda, taraflarca yapılması gereken işlemler, bunlar için yasada öngörülen süreler ile bunların yargılamaya etkisine ilişkin düzenlemelerle yargısal uygulamanın irdelenmesinde yarar görülmüştür. Bir davanın açılmasıyla başlayan yargılama faaliyetinde, karara ulaşmak bakımından, mahkeme ve taraflarca yapılması gereken belirli işlemler bulunmakta olup, her işlemin belli bir zaman aralığında yapılması gerekmektedir. Usul hükümleri ile normatif bir değer kazanan bu zaman aralıklarına süre denilmektedir. Böylece usul işlemlerinin yapılması zamansal olarak tarafların ya da mahkemenin arzularına, inisiyatifine bırakılmamış olmaktadır. Mülga 1086 sayılı HUMK ile 6100 sayılı HMK'da öngörülen süreler, nitelikleri bakımından, taraflar için ve mahkemeler için konulmuş süreler olmak üzere ikiye ayrılır: Mahkemeler için öngörülen sürelerin, taraflar için öngörülen sürelerden farkı; sürenin geçirilmiş olmasının, o sürede yapılması öngörülen işlemin yapılma olanağını ortadan kaldırmamasıdır. Eş söyleyişle hakim, gecikmeli de olsa süreye bağlanmış olan işlemi yapabilir. Dolayısıyla, gecikmeli de olsa yapılan işlem, oluşturulan karar hukuken geçerlidir ve süresinde yapılmış gibi hukuki sonuç doğurur.Sürelerin önemli bir kısmı, taraflar için konulmuş sürelerdir. Taraflar, bu süreler içinde belli işlemleri yapabilirler veya yapmaları gerekir. Bu süre içinde yapılamayan işlemler, tekrar yapılamaz ve süreyi kaçıran taraf aleyhine sonuç doğurur. Taraflar için konulmuş süreler; kanunda belirtilen süreler ve hakim tarafından belirtilen süreler olmak üzere ikiye ayrılır: Kanunda belirtilen süreler; kanun tarafından öngörülmüş (cevap süresi, temyiz süresi gibi) süreler olup, bu süreler kesindir. Bir işlemin kanuni süresi içinde yapılıp yapılmadığı, mahkemece re’sen gözetilir. Hakimin tespit ettiği süreler ise, kural olarak kesin değildir (Kuru, Baki/ Arslan Ramazan/ Yılmaz, Ejder, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış 22. Baskı, Ankara 2011, s.749). Hakim, kendi tayin etmiş olduğu süreyi, HMK’nun 90/2. maddesine göre iki tarafı dinledikten sonra haklı nedenlere dayanarak, azaltıp çoğaltabilir ve bu sürenin, kesin olduğuna da karar verebilir (HMK m.94/2, HUMK m.159). Yukarıda da belirtildiği üzere, ilke olarak, hakimin verdiği süre kesin olmayıp, kesinlik için şu iki koşuldan birinin varlığı zorunludur: İlk koşul, hakimin kesin olduğunu belirtmeksizin verdiği ilk sürede işlemin yapılmaması nedeniyle ilgili tarafın yeniden süre talep hakkının varlığı karşısında, bu talep üzerine hakimin verdiği ikinci sürenin kesin olması ve bu kesinliğin yasadan kaynaklanmasıdır (HUMK m.163, c.4, HMK. 94/2); bu halde, ikinci kez verilen sürenin kesin olduğu belirtilmemiş ve ihtar edilmemiş olsa dahi, sonuç değişmez. İkinci halde ise; yasaya göre hakimin, tayin ettiği ilk sürenin kesin olduğuna da karar verebilmesidir (HUMK m.163/3 c.3, HMK m. 94). Ancak, böyle bir durumda kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için, buna ilişkin ara kararının yasaya ve içtihatlara uygun şekilde oluşturulması, hiçbir tereddüde yer vermeyecek derecede açık olması ve kesin süreye uyulmamasının sonuçlarının ilgili tarafa ihtar edilmesi gerekir. Kesin süreye ilişkin ara kararının verilmesiyle karşı taraf lehine usulü kazanılmış hak doğmaktadır. Bu ilkenin doğal sonucu, yargısal kesin süreyle sadece tarafların değil, hakimin de bağlı olduğu, dolayısıyla hakimin bu tür bir ara kararından dönmesinin hukuken geçersiz bulunduğudur. Kısaca; ister kanun, ister hakim tarafından tayin edilmiş olsun, kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin, bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesi olanaklı değildir. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 12.12.2012 gün ve 2012/9-1202 E., 2012/1218 K.; 05.03.2014 gün ve 2013/9-651 E., 2014/202 K. sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.Açıklanan bu ilkeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; şikayetçi/borçlu vekiline, gider avansı yatırılması için kesin süre 05.09.2013 tarihli tensip zaptı ile verilmiş olup, “Davacı vekili tarafından 130 TL gider avansının mahkememiz dosyasına 2 haftalık kesin süre içinde yatırılması aksi halde gider avansı dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verileceğinin ihtarına, davetiye masrafının şimdilik resmi ödenekten karşılanmasına” şeklindeki tensip zaptı kendisine 18.09.2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. 130,00 TL gider avansı ise verilen bu kesin süreden sonraki bir tarih olan 11.10.2013 tarihinde Batman mahkemeler veznesine yatırılmıştır. Gider avansının karar duruşmasından önce yatırılmış olduğu mahkemece de duruşma zaptına yazılmak suretiyle belgelenmiş ve dosyada taraflara tebligat yapmayı sağlayacak masrafın dahi bulunmadığı, hak zayiine sebebiyet verilmemesi için mevcut eksikliğin giderilmesini sağlamak için masrafın suçüstü ödeneğinden karşılanmak suretiyle şikayetçi vekiline tensip zaptı ekli tebligat gönderildiği gerekçede açıklanmıştır.Bu durumda, usulüne uygun olarak verilen kesin süreye rağmen şikayetçi tarafça süresinde gider avansının yatırılmaması nedeniyle davanın 6100 sayılı HMK'nın 114/1-g ve 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gereklidir.Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında bazı üyelerce, gider avansının şikayetçi/borçlu vekili tarafından kararın verildiği duruşma saatinin öncesinde yatırılmış olduğu ve gider avansının ihtar edilen kesin sürede yatırılmamış olmasının celse talikine sebebiyet vermediği, bu nedenle davanın usulden reddinin doğru olmadığı belirtilmiş, bazı üyelerce de gider avansına ilişkin 6100 sayılı HMK hükümlerin eldeki şikâyet kanun yolunda uygulanmasının mümkün olmadığı, 2004 sayılı İİK’nun 16 ve 18. maddeleri uyarınca tarafların tebligatla çağırılması şart olmaksızın icra mahkemesince karar verilebileceği için gider avansı yatırılmamış olmasının şikayetin incelenmesine bir engelinin bulunmadığı şeklinde görüş belirtilmiş ise de Kurul çoğunluğu tarafından bu görüşler yukarıda açıklanan gerekçelerle kabul edilmemiştir.O halde, usulüne uygun olarak verilen kesin süreye rağmen gider avansının yatırılmaması nedeniyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine ilişkin olarak verilen Yerel Mahkeme direnme kararı yerindedir.Yukarıda açıklanan nedenlerle, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle yeni hüküm bulunmadığı, incelemenin Hukuk Genel Kurulu tarafından yapılmasının gerektiğine 15.06.2016 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile,(II) numaralı bentte açıklanan nedenlerle şikâyetçi/borçlu vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcının peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına 15.06.2016 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
icra müdürünün tebligat yapılan kişilerin varlığını araştırma yükümlülüğünün bulunmadığı -hatalı tebligat - bakanlığa açılan dava -görev
Davacı M.. S.. vekili Avukat S.. B.. tarafından, davalılar T.C. Posta Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü vdl. aleyhine 19/12/2006 gününde verilen dilekçe ile maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 05/06/2012 günlü kararın Yargıtay’ca
Malen-Nakden kaydı yerine 'Ev içindir' yazar ise yine de kambiyo senedi niteliği korunur mu?
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunu
Yargılama devam ettiği sürece ıslaha gerek olmaksızın inkar tazminatı istenebileceği
MAHKEMESİ :Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Dava, faturalara day
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?