Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 778 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 1834 - Esas Yıl 2012





Taraflar arasındaki “menfi tespit ve iptal " davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 19. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 27.01.2010 gün ve 2009/484 E.-2010/45 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 10.10.2011 gün ve 2010/4355 E.-2011/13417 K. sayılı ilamı ile; (…Davanın yasal dayanağı, 5277 sayılı Kanunun 25 ve 5335 sayılı Kanunun 30’uncu maddeleridir. 5277 sayılı Bütçe Kanunu 01.01.2005 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, 25’inci maddesinin (f) fıkrası; “...Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanlar bu aylıkları kesilmeksizin; genel bütçeye dâhil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il özel idareleri, belediyeler ve il özel idareleri tarafından kurulan birlik ve işletmeler, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bunların bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmelerinde ve sermayesinin %50'sinden fazlası kamuya ait olan diğer ortaklıklarda herhangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılamaz ve görev yapamazlar. Diğer kanunların emeklilik veya yaşlılık aylığı almakta iken emeklilik veya yaşlılık aylıkları ve/veya diğer tazminatları kesilmeksizin atanmaya, çalıştırılmaya veya görevlendirilmeye izin veren hükümleri ile 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 11 inci maddesine göre 01.01.2005 tarihinden önce alınmış Bakanlar Kurulu kararları uygulanmaz...” hükmünü içermektedir. Anılan hükmün Anayasaya aykırılığı iddiası ve iptali istemiyle dava açılmış, ancak, kanun koyucu tarafından bütçe kanunlarına bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamayacağına dair Anayasanın 161’inci maddesi gözetilerek, 27.04.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 29’uncu maddesinin (c) bendi ile 5277 sayılı Kanunun 25’inci maddesinde yer bu hüküm yürürlükten kaldırılmıştır. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından 29.11.2005 gün 2005/6-93 sayılı kararıyla, “iptali istenen madde yürürlükten kaldırılmakla, davanın konusuz kaldığı” gerekçesiyle, “istem hakkında karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmiştir.Ne var ki; 5277 sayılı Kanunun 25’inci maddesinde yer alan söz konusu düzenleme, bu defa 5335 sayılı Kanunun 30’uncu maddesi ile aynen korunmuş ve 27.04.2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Ayrıca, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 105’inci maddesinde sayılan “uygulanmayacak maddeler” arasında 5335 sayılı Kanunun 30’uncu maddesi yer almamaktadır. Bu nedenle, bu maddenin halen yürürlükte olduğunun ve 01.01.2005 tarihinden itibaren herhangi bir yasal boşluk dönemi bulunmadığının kabulü gerekir.Açıklanan yasal süreç ve düzenleme karşısında; Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanların, bu aylıkları kesilmeksizin 5277 ve 5335 sayılı Kanunlarda belirtilen kamu kurum ve kuruluşlarında herhangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılamayacakları ve görev yapamayacakları belirgindir. Bu yasal düzenlemeye aykırı biçimde çalışılması durumunda; çalışanların, fiilen çalıştıkları dönemdeki emeklilik veya yaşlılık aylıklarının Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kesilmesi ve yersiz aylıkların istirdadı söz konusu olacaktır.(HGK; 27.05.2009 gün, 2009/21-168 E. 2009/218 K.)Davaya konu somut olayda; davacının, 01.11.1997 tarihinden bu yana davalı Sosyal Güvenlik Kurumu(devredilen SSK) dan yaşlılık aylığı almakta olduğu ve 15.11.1998 tarihinden itibaren Tarım ve Köyişleri Bakanlığı nezdinde mühendis olarak çalışmaya başladığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, 01.01.2005 tarihinden 20.10.2009 tarihine kadar ki dönemde ödenen yaşlılık aylığı miktarı tespit edilerek, bu miktar yönünden davanın reddi gerekirken, 506 sayılı Yasanın 63.maddesi uyarınca yaşlılık aylığının durdurulmasını gerektiren bir durumun bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava; menfi tespit ve iptal istemine ilişkindir. Davacı vekili, 1997 yılında davalı kurumdan emekli olduğunu ve davalı kurumca 506 Sayılı Kanuna göre kendisine yaşlılık aylığı bağlandığını, 15.11.1998 tarihinde Tarım ve Köy İşleri Bakanlığında çalışmaya başladığını ve halen çalışmaya devam ettiğini, ancak davalı kurum tarafından almakta olduğu yaşlılık aylığının 01.01.2005 tarihi itibariyle Tarım ve Köy İşleri Bakanlığında çalışmaya devam etmesi nedeniyle 5335 Sayılı Kanun'un 30. maddesine göre 01.01.2005 tarihi itibariyle durdurulup 01.01.2005-20.10.2009 tarihleri arasında yersiz ödenen aylıklar nedeniyle ödenen 38.408.38 TL nin adına borç kaydedildiğini belirterek, davalı kurumun, yaşlılık aylıklarının 01/01/2005 tarihi itibariyle iptali ile 01/01/2005-20/10/2009 tarihleri arasında yersiz olarak ödenen 38.408.38 TL nin adına borç kaydedilmesine ilişkin 09/10/2009 tarih 593436 sayılı işleminin iptalini istemiştir. Davalı SGK vekili, Sosyal Güvenlik Kurumlarından emeklilik veya yaşlılık aylığı alanların aylıkları kesilmeksizin, Kanunda belirtilen kurumlarda herhangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılamayacağı ve görev yapamayacağının 5277 sayılı Kanunun 25. maddesinde öngörüldüğünü, söz konusu maddenin 5335 sayılı Kanunun 29/c maddesi ile yürürlükten kaldırılarak içerik olarak aynı hükmün 30. madde ile yeniden düzenlendiğini, Kurum işleminin doğru olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.Yerel Mahkemece, 506 sayılı Kanunun 63.maddesi uyarınca davalının yaşlılık aylığının kesilmesini gerektiren bir durum olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen karar, davalı SGK vekilinin temyizi üzerine Özel Daire’ce yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur. Mahkemece, önceki kararda direnilmiştir. Hükmü temyize davalı SGK vekili getirmektedir. Uyuşmazlık, Sosyal Güvenlik Kurumundan yaşlılık aylığı almakta iken, 15.11.1998 tarihinde 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanunu kapsamında çalışmaya başlayan davacıya, 27.4.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5335 Sayılı Kanunun 30/2. maddesindeki, “…herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanlar bu aylıkları kesilmeksizin… kamu kurumlarında herhangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılamayacakları, görev yapamayacakları…” hükmünün uygulanıp uygulanmayacağı, buna göre davacının davaya konu isteklerinin kabulünün gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır. Öncelikle, konuya ilişkin yasal süreç üzerinde durulmasında yarar vardır: 01.01.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5277 sayılı Bütçe Kanunu'nun 25. maddesi ile; “Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanlar bu aylıkları kesilmeksizin; genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il özel idareleri, belediyeler ve il özel idareleri tarafından kurulan birlik ve işletmeler, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bunların bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmelerinde ve sermayesinin % 50'sinden fazlası kamuya ait olan diğer ortaklıklarda herhangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılamaz ve görev yapamazlar” düzenlemesi getirilmiştir. Anılan yasa maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğu iddiası ile Anayasa Mahkemesi'ne dava açılmışsa da, henüz bu dava karara bağlanmadan kanun koyucu tarafından, bütçe kanunlarına, bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamayacağına ilişkin Anayasanın 161. maddesi hükmü gözetilerek, bütçe kanunlarında yer almaması gereken hükümlerin temizlenmesi amacıyla çıkarılan 27.04.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5335 Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 29. maddesinin c bendi ile 5277 sayılı Kanunun 25. maddesinde yer alan hüküm yürürlükten kaldırılmış, ancak aynı düzenleme Kanunun 30. maddesi ile yeniden getirilmiştir. Bu madde 27.04.2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Böylece Anayasa Mahkemesi tarafından iptale dair bir hüküm verilmeden, aynı düzenleme 5335 Sayılı Kanun'da yer almıştır30.maddenin 2. ve 3.fıkrasında, “Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanlar bu aylıkları kesilmeksizin; genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il özel idareleri, belediyeler ve il özel idareleri tarafından kurulan birlik ve işletmeler, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bunların bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmelerinde ve sermayesinin %50'sinden fazlası kamuya ait olan diğer ortaklıklarda herhangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılamaz ve görev yapamazlar. Diğer kanunların emeklilik veya yaşlılık aylığı almakta iken emeklilik veya yaşlılık aylıkları ve/veya diğer tazminatları kesilmeksizin atanmaya, çalıştırılmaya veya görevlendirilmeye izin veren hükümleri ile 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 11 inci maddesine göre 1.1.2005 tarihinden önce alınmış Bakanlar Kurulu kararları uygulanmaz” düzenlemesine yer verilmiştir. Anayasa Mahkemesi, 5277 sayılı Kanunun 25. maddesinin Anayasaya aykırılığı iddiası ile açılan dava sonunda, 29.11.2005 gün 2005/6-93 sayılı kararıyla; “iptali istenen bu maddenin 5335 sayılı Kanunun 29. maddesiyle yürürlükten kaldırılmakla, davanın konusuz kaldığı” gerekçesiyle, istem hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmetmiştir. Öte yandan, 01.10.2008 tarihinde 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu yürürlüğe girmiş; bu Kanun'un 105. maddesinde “Uygulanmayacak hükümler” arasında 5335 sayılı Kanunun 30 uncu maddesine yer verilmemiştir. Hal böyle olunca, anılan maddenin halen yürürlükte olduğunun kabulü gerekir. Anılan yasal düzenlemeye aykırı biçimde çalışılması durumunda; çalışanların, fiilen çalıştıkları dönemdeki emeklilik veya yaşlılık aylıklarının Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kesilmesi ve yersiz aylıkların istirdadı söz konusu olacaktır. Nitekim, Hukuk Genel Kurulu’nun 27.05.2009 gün ve 2009/21-168 E., 2009/218 K.; 01.12.2010 gün ve 2010/10-586 E., 2010/615 K.; 06.04.2011 gün ve 2010/21-726 E., 2011/68 K. ve 05.10.2011 gün ve 2011/10-476 E., 2011/584 K., 21.03.2012 gün ve 2012/10-20 E., 2012/235 K. sayılı kararlarında da aynı ilke benimsenmiştir. Açıklanan yasal süreç karşısında somut olayın değerlendirilmesine gelince; Dosya içeriğinden davalıya 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanuna tabi olarak çalışması karşılığı, 01.11.1997 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlandığı; davalının 15.11.1998 tarihinden itibaren 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanunu'na tabi olarak çalışmaya başladığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Yukarıda da açıklandığı üzere, herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanların, bu aylıkları kesilmeksizin Kamu Kurumlarında herhangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılamayacakları ve görev yapamayacakları uygulamasına, 01.01.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5277 Sayılı Kanun'un 25.maddesi ile başlandığı ve sonrasında da 27.04.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5335 Sayılı Kanun’un 30.maddesi ile sürdürüldüğü, bu düzenlemenin 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 Sayılı Kanun’un 105.maddesi hükmü karşısında halen yürürlükte olduğu açıktır.Şu durumda; davacının yaşlılık aylığı almakta iken yeniden 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’na tabi olarak çalışmaya başladığı 15.11.1998 tarihinde bu çalışmasını yasaklayan bir düzenleme olmadığından, bu tarihten (1998) itibaren 5277 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 01.01.2005 tarihine kadarki dönemde yaşlılık aylığını almış olmasında kanuna aykırı bir yön bulunmamaktadır. Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında, gerek 01.01.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5277 sayılı Kanunun 25.maddesiyle getirilip, 5335 sayılı Kanunun 30.maddesinin yürürlükte olduğu dönemde de açıkça sürdürülen çalışma yasağına karşın davacının çalışmasını sürdürmesi açıklanan yasal düzenlemelere aykırı olacağından, 506 Sayılı Kanun kapsamında aldığı yaşlılık aylıklarının 01.01.2005 tarihi itibariyle kesilmesine ilişkin Kurum işleminde isabetsizlik bulunmamaktadır. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, Yerel Mahkemece 506 sayılı Kanunun 63.maddesi uyarınca davalının yaşlılık aylığının kesilmesine gerek bulunmadığı belirtilmekte ise de, anılan madde 506 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık aylığı almakta iken yine anılan Kanun kapsamında çalışmaya başlayanlara sosyal güvenlik destek primi ödemek suretiyle çalışma imkanı vermekte olup, somut uyuşmazlıkta davalı Emekli Sandığı Kanunu kapsamında çalıştığından, 506 sayılı Kanunun 63.madde hükmünün somut uyuşmazlıkta uygulama yeri bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ:Davalı SGK vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 5521 sayılı Kanunun 8/son maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 29.05.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.