MAHKEMESİ : İvrindi Asliye Hukuk (İş) MahkemesiTARİHİ : 19/10/2011NUMARASI : 2011/163-2011/195Taraflar arasındaki “rücuan tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İvrindi Asliye Hukuk (İş Mahkemesi sıfatıyla) Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 17.06.2009 gün ve 2008/36 E., 2009/154 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 10.05.2011 gün ve 2009/18098 E., 2011/6994 K. sayılı ilamıyla;(... 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 39. maddesinde; “Üçüncü bir kişinin kastı nedeniyle malül veya vazife malülü olan sigortalıya veya ölümü halinde hak sahiplerine, bu Kanun uyarınca bağlanacak aylığın başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı için Kurum zarara sebep olan üçüncü kişilere rücu edilir” düzenlemesi getirilmiş ise de , söz konusu düzenlemenin anılan kanunda, yürürlüğü öncesinde gerçekleşen olaylardan kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Kanunun 63. maddesidir. Söz konusu maddeye göre, Bağ-Kur’un rücu hakkının doğabilmesi için öncelikle 3. kişinin yani sigortalı dışında kalan bir başka kişinin suç sayılır hareketinin mevcut olması ve bu sebeple sigortalıya Kurumca yardım yapılması gerekir. Dava konusu olayda sigortalı kendi kullandığı araçla, kazaya sebep olarak hayatını kaybettiğine göre, kazanın oluşumunda 3. kişinin doğrudan doğruya etkisi söz konusu bulunmamakta, araç işleteni olan davalının sorumluluğu ise münhasıran sürücü belgesi bulunmayan sigortalıya aracını vermekten kaynaklanmakta olup, dayanağı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 36. maddesidir.Hal böyle olunca, Mahkemece; olay tarihinde sürücü belgesine sahip olmadığı anlaşılan sigortalıya aracı vermenin trafik kazasının meydana gelmesindeki kusur payı uzman bilirkişi marifetiyle araştırılmadan, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDEN : Davacı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, trafik kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan peşin değerli gelirler ile yapılan harcama ve ödemeler nedeniyle uğranılan kurum zararının rücuan tahsili istemine ilişkindir. Davacı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili, kurumlarının sigortalısı Hayri Atik'in trafik kazası ile ölmesi neticesinde hak sahiplerine maaş bağlandığı ve cenaze masrafının karşılandığı, davalının ehliyeti bulunmayan ölene kendisine ait aracı kullandırtmak suretiyle olayda kusurlu olduğunu, ayrıca aracın sahibi olarak da işleten sıfatıyla da sorumlu olduğunu, 1479 sayılı Kanunun 63. maddesine göre rücu haklarının bulunduğunu, toplam 63.222,94 TL zararlarının bulunduğunu ve şimdilik fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 62.98,80 TL peşin değerli tazminatın onay tarihinden itibaren, 23,49 TL cenaze masrafının da ödeme tarihinden itibaren davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı araç maliki N.Ş. vekili, ölenin daha önce de araç kullandığını ve çevrede ehliyetinin var olduğunun bilindiğini, kazanın ölenin %100 kusurundan kaynaklandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Yerel Mahkemece; davalının istihdam eden durumunda bulunmadığı, ölenin kendi hesabına çalıştığı, davalının ölüm olayında bir kusurunun bulunmadığı, gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, davacı SGK vekilinin temyizi üzerine Özel Daire’ce yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur. Mahkemece, önceki kararda direnilmiştir. Hükmü temyize Davacı SGK vekili getirmektedir. Uyuşmazlık, sürücü belgesi bulunmayan sigortalıya, araç vermenin 1479 Sayılı Kanun’un 63. maddesine göre sorumluluk gerektirip gerektirmediği, buradan varılacak sonuca göre eldeki davada söz konusu davranışın trafik kazasının meydana gelmesindeki katkısının belirlenmesi için bilirkişi incelemesine gerek olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır. Davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Kanunun 63.maddesidir. Anılan maddede "üçüncü bir kimsenin suç sayılır hareketi ile bu Kanunda sayılan yardımların yapılmasını gerektiren bir halin doğmasında, Kurum sigortalı veya hak sahiplerine gerekli bütün yardımları yapar. Ancak, Kurum, yapılan bu yardımların ilk peşin değeri için üçüncü kişilere, istihdam edenlere, 3.kişi ve diğer sorumlulara rücu eder. Bu kimselerin hak sahiplerine yaptıkları ödemeler dolayısıyla Kurumun zarara uğraması halinde, hak sahiplerine rücu hakkı saklıdır" hükmü yer almaktadır. Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre 1.kişi Bağ-Kurun kendisi, 2.kişi sigortalı ve hak sahipleri, 3.kişi ise bunun dışında olanlar olarak tespit edilmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 36. maddesinde " Motorlu araçların, sürücü belgesi sahibi olmayan kişiler tarafından karayollarında sürülmesi ve sürülmesine izin verilmesi yasaktır.Araçlar, bu Kanunda sınıfları belirtilen sürücü belgelerine sahip sürücüler ile iki veya çok taraflı anlaşmalara göre sürücü belgesi bulunan veya geçerli uluslararası sürücü belgesi olan kişilerce sürülebilir.Sürücü belgesi sahibi olmadan trafiğe çıkanlara ilk tespitte bir aydan iki aya kadar, tekrarı halinde iki aydan üç aya kadar hafif hapis cezası verilir. Ayrıca bu kişiler her defasında 7 200 000 lira hafif para cezasıyla da cezalandırılırlar. Bu kişilerin kazaya neden olması halinde bu cezaların uygulanması diğer cezaların uygulanmasına engel teşkil etmez. Sürücü aynı zamanda araç sahibi değilse, ayrıca tescil plakasına da aynı miktar için ceza tutanağı düzenlenir”düzenlemesine yer verilmiştir. Açıklanan ilkeler doğrultusunda somut olaya bakıldığında, davacı Kurum sigortalısı Hayri Atik, araç muayene geçerlilik süresi ve sigorta poliçesinin teminat süresi 09.05.2007 tarihinde sona eren, 10 P 4682 plakalı motosikleti, araç sahibi davalıdan emaneten almış, istihap haddi 1 kişi olan motosiklette iki kişi bulunduğu halde kullanmakta iken, meydana gelen kaza sonucu hayatını kaybetmiştir. Dosyadaki kaza tespit tutanağına göre ölen sigortalı kusurludur. Davalı araç maliki 2918 sayılı Kanun’un 36 maddesine göre, olay tarihinde sürücü belgesine sahip olmayan sigortalı tarafından motorsikletinin kullanılmasına izin vermiştir. Bu nedenle davacının suç sayılan eylemi nedeniyle trafik kazasının meydana gelmesindeki kusur payı uzman bilirkişi marifetiyle araştırılmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Hukuk Genel Kurulu görüşmeleri sırasında bir kısım üyeler; somut olayda sürücü belgesine sahip olmadığı anlaşılan sigortalıya aracın verilmesi ile sigortalının ölümü ile sonuçlanan trafik kazası arasında uygun illiyet bağı bulunmadığından, davalının sorumluluğuna gidilmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle yerel mahkeme kararının onanması yönünde görüş bildirmiş iseler de; bu görüş kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.Bu itibarla, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ:Davacı SGK vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 5521 sayılı Kanunun 8/son maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 29.05.2013 gününde oyçokluğuylaKARŞI OYMülga 1479 sayılı Yasa'nın 63. maddesi, üçüncü bir kişinin suç sayılır hareketi ile bu kanunda sayılan yardımların yapılmasını gerektiren bir halin doğması durumunda; Kurum tarafından sigortalıya ve/veya hak sahiplerine yapılan yardımların ilk peşin değerinin üçüncü kişiler ile diğer sorumlulara rücu edileceği hükmünü içermektedir. Bu durumda, yasanın, üçüncü kişinin haksız eyleminin öncelikle suç teşkil etmesini, sonra da eylem ile Kurumca yardım yapılmasını gerektiren bir halin doğması arasında illiyet bağının aranması gerektiğini amaçladığı çok açıktır. Eylem ile zararlı sonuç arasındaki neden-sonuç ilişkisi bakımından çeşitli nazariyeler bulunmakla birlikte, Yargıtay'ın kökleşmiş kararlarına da yansıdığı üzere, Türk Hukuku bakımından uygun nedensellik (illiyet) nazariyesinin benimsendiği bilinen bir olgudur. Uygun nedensellik nazariyesi (kuramı) uyarınca, nedensellik bağını alabildiğine genişleten şart nazariyesinin aksine, objektif olasılığa göre, hareketle sonuç arasında uygun neden-sonuç ilişkisi olmalı, hareket ve sonuç arasında bir uygunluk var olmalıdır. Eş deyişle, eylemi işleyen, hayat tecrübelerine göre hareketinin neden olduğu, beklenilmez olan sonuçlardan sorumlu tutulmalıdır.Bu açıklamalar ışığında, somut olaya bakıldığında, düzenlenen 27.6.2007 tarihli trafik kaza raporunda belirtildiği üzere, sigortalının ölümüne yol açan kaza, motorsiklet sürücüsü olan müteveffa sigortalının seyir halinde iken hızının fazla olması nedeniyle virajı alamayarak direksiyon hakimiyetini yitirmesi ve buna bağlı olarak motorsikletin devrilmesi suretiyle gerçekleşmiştir. Davalının suç teşkil eden eylemi ise, ehliyeti olmayan sigortalıya motorsikletin kullanılması için geçici olarak izin verilmesidir. Bu eylem, 2918 sayılı Yasa'nın 36. maddesinde tanımlanan biçimsel nitelikteki suçu oluşturmakta ise de, bu eylem ile motorsikletin devrilmesi ve sigortalının ölümü suretiyle gerçekleşen zararlı sonuç arasında doğrudan bir bağlantı bulunduğu söylenemez. Bir diğer söyleyişle, davalının salt motorsikletin kullanılmasına izin vermesi ile zararlı sonuç arasında uygun illiyet bağı yoktur. Aksinin düşünülmesi, sigortalının motorsiklet ehliyetinin bulunması halinde dahi, davalının oluşan zararlı sonuçtan sorumlu tutulmasını gerektirir ki, bu yöndeki kabulün mantıklı bir açıklaması bulunmamaktadır. Öte yandan, bu davada asıl tartışılması gereken bir olgu olarak ortaya çıktığı üzere, davalının, müteveffa sigortalının ehliyetsiz ve buna bağlı olarak motorsiklet kullanmakta acemi olduğunu bildiği, bunu bile bile motorsikleti kullanmasına izin verdiği, zararlı sonucun da sigortalının davalı tarafından öngörülmesi gereken acemiliği nedeniyle husule geldiği iddia ve ispat edilmiş değildir. Bufaraziyenin varlığının peşinen kabulü de olanaklı değildir. Aksine, toplanan deliller uyarınca müteveffa sigortalının daha önce motorsiklet kullandığı, hatta bir de motorsikletinin bulunduğu, ehliyetinin olup olmadığının yakın çevresi tarafından dahi bilinmediği anlaşılmaktadır.Tüm bu nedenlerle, mahkemece verilen direnme kararının yerinde olduğu ve onanması gerektiği düşüncesi ile Genel Kurul çoğunluğunun direnme kararının bozulması yolundaki kararına katılamıyoruz.
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
Bonodaki metne itiraz - Takibin durmasına neden olabilir mi?
Alacaklı vekili tarafından başlatılan bonoya dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe karşı borçlu vekilinin borca itirazı üzerine icra mahkemesince takibe konu senet nedeniyle Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılama gerekçe gösterilerek HMK 209/1 maddesi uyarınca takibin durdurulmasına kar
NÜFUS KAYDININ DÜZELTİLMESİ • ÖZEL VEKALETNAME KOŞULU
1- Davacı vekili, davacının nüfus kütüğünde yazılı 20.05.1970 olan doğum tarihinin 10.09.1969 olarak düzeltilmesini istemiş, mahkemece adı geçenin doğum tarihi 10.09.1969 olarak düzeltilmiştir. Uşak Devlet Hastanesi'nden alınan 22.07.2003 tarihli sağlık kurulu raporu düzeltilmek istenen doğum tarihi
Kat mülkiyetinde ve site mülkiyetinde yöneticinin temsil yetkisine giren işlerden dolayı icra takibi - Taraf sıfatı
Alacaklı tarafından borçlu aleyhine bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığı, örnek 10 ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun İcra Mahkemesi'ne yaptığı başvuruda borca itiraz ettiği, Mahkemece 21.09.2011 tarihinde verilen kararla, bono metninde “....bedeli ma
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?