Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 76 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 117 - Esas Yıl 2011





Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kartal 3.İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 09.07.2008 gün ve 2007/280-2008/377 sayılı kararın incelenmesi Davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 15.06.2010 gün ve 2008/31534-2010/18798 sayılı ilamı ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDENLER : 1-Davacı vekili 2-Davalı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin ilk kararın Özel Dairece bozulmasından sonra yapılan yargılamanın 18.10.2010 günlü celsesinde verilen ara kararı ile "Yargıtay'ın usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyulmasına" karar verilmiş, ancak duruşmaya devamla yine aynı celsede verilen kısa kararda bu karardan dönülerek " ..Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin bozma ilamına kısmen uyularak kısmen eski kararda direnilerek.." şeklinde hüküm kurulmuştur. Burada "usul hukuku" ile ilgili ortaya çıkan sorun; tarafların beyanları alındıktan sonra mahkemece ara kararıyla" bozmanın usul ve yasaya uygun bulunduğu belirtilerek bozmaya uyulmasına" ilişkin ara kararı oluşturulmasına karşın, kısa kararda bu karardan dönülerek açıklanan bu hukuki sonucun tam aksine bir karar verilmesinin hukuken mümkün olup olmadığının belirlenmesinde toplanmaktadır. Öncelikle belirtelim ki, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429/2 maddesinde bozma sonrası mahkemece yapılacak işlemler açıklanmıştır. Buna göre mahkeme, temyiz edenden 434 madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip, dinledikten sonra Yargıtay'ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verecektir. Mahkemece tarafların beyanlarının alınıp bozmaya uyulmasına da karar verildikten sonra yapılacak iş; bozma gereklerinin yerine getirilmesi olmalıdır. Zira, mahkemece bozmaya uyulması yönünde oluşturulan karar bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine neden olur. Olayda usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine engel olacak istisnai bir durumda bulunmadığına göre artık uyma yönünde verilen karardan dönülerek önceki kararda kısmen de olsa direnilmesi usulen olanaklı değildir. Somut olayda da, davacı yanın temyizi üzerine verilen Yargıtay bozma kararı ve yerel mahkemenin bu karara uyması ile "bozma kararı dışında kalan hususlar kesinleşmiş olup" davalı yararına usulü kazanılmış hak oluşmuştur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı R.G. 28.04.1959 gün sayı:10193). Bu ilke Kamu düzeni ile ilgili olup Yargıtay'ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Açıklanan nedenlerle, Mahkemece bozmaya uyulmakla gerçekleşen usulü kazanılmış hak nazara alınarak hükmüne uyulan bozma gereklerinin yerine getirilmesi gerekirken, uyma kararından dönülüp kısmen direnme kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. S O N U Ç : Direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 06.04.2011 gününde, oybirliğiyle karar verildi.