Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 723 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 550 - Esas Yıl 2011





Taraflar arasındaki "rücuan alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kayseri 3. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 18.06.2009 gün ve 2008/104 E., 2009/179 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 10.03.2011 gün ve 2009/12748 E., 2011/3169 K. sayılı ilamı ile; (……1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı Kurum vekilinin tüm, davalı vekilinin ise sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-818 sayılı Borçlar Kanununun müteselsil borçlara ilişkin hükümlerinin yer aldığı 141'inci maddesinde, alacaklıya karşı her biri borcun tümünden sorumlu olma yükümü altına girdiklerini bildiren birden çok borçlu arasında teselsülün bulunduğu, böyle bir bildirme olmayınca, teselsülün ancak kanunun gösterdiği hallerde sözkonusu olabileceği belirtilmiş, 142'nci maddesinde de, alacaklının, müteselsil borçluların tümünden veya birinden borcun tamamen veya kısmen yerine getirilmesini isteyebileceği ve borç tamamen yerine getirilinceye kadar bütün borçluların sorumluluğunun sürdüğü açıklanmıştır. Teselsül hükümlerine dayanılarak açılmadığı belirgin olan inceleme konusu davada yapılan yargılamada, davalı işverenin 506 sayılı Kanunun 10 ve 26'ıncı madde hükümleri kapsamında sorumluluğu belirlenirken, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu, meydana gelen iş kazasında kusurunun varlığı saptanan dava dışı ustabaşının kusurunun, istihdam eden sıfatıyla davalı işverenin kusur oranına eklenerek uygulama yapılması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır……) gerekçesiyle oybirliğiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDEN: Davacı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, işkazası sonucu sürekli işgöremezlik durumuna giren sigortalıya Sosyal Güvenlik Kurumunca yapılan sosyal sigorta yardımlarının 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 10 ve 26. maddeleri uyarınca işverenden tahsili istemine ilişkindir. Davacı SGK vekili, iş kazası sonucu malûl kalması nedeniyle sigortalıya sürekli işgöremezlik geliri bağlandığı, geçici işgöremezlik ödeneği ödendiği ve tedavi giderleri yapıldığını beyanla, oluşan Kurum zararının; davalı işverenden sigortalının çalışmasını süresinde Kuruma bildirmemesi nedeniyle 506 sayılı Kanunun 10. maddesi uyarınca ve ayrıca olaya kusurlu davranışı ile sebep olması nedeniyle anılan Kanunun 26. maddesi gereğince rücuan tahsilini istemiştir. Davalı vekili, olaya sigortalının dikkatsiz ve tedbirsiz davranışlarının sebebiyet verdiğini, kusursuz sorumluluğu kabul etmediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur. Yerel mahkemece, "……davalının sigortasız işçi çalıştırması nedeniyle 506 sayılı Kanunun 9 ve 10. maddeleri uyarınca sorumlu olduğu, sorumlu olduğu miktarın ilk peşin sermaye değeri esas alınarak ve B.K. 43 ve 44. maddeleri uyarınca % 90 oranına göre belirlendiği" gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiştir. Her iki taraf vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece; yukarıda belirtilen gerekçelerle hükmün bozulmasına oybirliğiyle karar verilmiş; Yerel Mahkemece, önceki gerekçeler tekrarlanmak suretiyle ilk kararda direnilmiştir. Hükmü davacı SGK vekili temyize getirmiştir. Hukuk Genel Kurulu'nda yapılan görüşme sırasında işin esasına geçilmeden önce, davacı SGK vekilinin direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak ele alınmıştır. Dosya kapsamına göre; Yerel Mahkemenin ilk kararı her iki taraf vekili tarafından temyiz edilmiş; ancak Özel Daire bozma ilamının ( 1) . bendinde davacı Kurum vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar verilerek karar davalı yararına bozulmuştur. Yerel Mahkemenin direnmeye ilişkin kararını ise sadece daha önce temyiz istemi reddedilerek hakkındaki hüküm kesinleşen davacı Kurum vekili temyize getirmiştir. Hal böyle olunca, davacı SGK vekilinin, ilk hükme yönelik temyiz itirazları Özel Dairece reddedilip, hakkındaki hüküm kesinleşmiş olmakla davacının, direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle, davacı Kurum vekilinin temyiz dilekçesinin reddi gerekir. S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenle, davacı SGK vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, 30.11.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.