Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 72 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 591 - Esas Yıl 2011





Taraflar arasındaki “sendika genel kurul kararlarının iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 1. İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 12.11.2010 gün ve 2010/238 E. 2010/798 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 15.02.2011 gün ve 2010/51913 E. 2011/3366 K. sayılı ilamı ile;(…Davacı vekili davacının, sendikanın 2004 yılında yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında ve daha sonra yapılan 2005 ve 2006 yılları olağan genel kurul toplantılarında genel başkan olarak seçildiğini, 06-07.02.2010 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısı sonucunda genel başkanlığa aday olmadığını, bu olağan genel kurul toplantısının Türk Medeni Kanunu’nun derneklere ait hükümlerine ve 2821 sayılı Sendikalar Kanunu hükümlerine ve Sendika Tüzüğüne aykırı olarak yapıldığını beyan ederek, 06-07.02.2010 tarihinde yapılan Türkiye Çimento Seramik Toprak Ve Cam Sanayi İşçileri Sendikasının olağan genel kurulunda alınan kararların tüm sonuçları ile birlikte iptaline karar verilmesini istemiştir.Davacı 07.05.2010 tarihli ıslah dilekçesi ile, 06-07.02.2010 tarihinde davalı sendikanın yapmış olduğu olağan genel kurulda alının kararların tüm sonuçlarıyla iptalini ve yeniden yapılacak olan genel kurulun aynı delegelerle yapılmasına ve bu genel kurul yapımı için sendikaya kayyım atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı cevap dilekçesinde davacı Ramazan’ın sendika üyesi olmadığı için aktif husumet ehliyetine sahip olmadığını, 2004 yılında Çimse-İş sendikası genel başkanlığına seçildiğini ve 6-7 Şubat 2010 tarihli olağan genel kurul toplantısına kadar anılan görevi sürdürdüğünü, iptalini istediği olağan genel kurul toplantısında başkanlığa aday olmayarak yöneticilik görevinden ayrıldığını, ayrıca davacının 01.06.2001 tarihide emekli olduğunu sendikalar kanununun 25. Maddesinin 4. fıkrasına göre sendika üyeliğinin sona erdiğini ve olağan genel kurul toplantısının usul ve yasalara uygun olarak yapıldığını belirterek açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece davacının iptalini istediği olağan genel kurul toplantısında başkanlığa aday olmayarak yöneticilik görevinden ayrıldığı, ayrıca 01.06.2001 tarihinde emekli olduğu, Sendikalar Kanununun 25. maddesinin son fıkrasında, bağlı bulundukları, kanunla kurulu kurum ve sandıklardan yaşlılık emeklilik veya malullük aylığı veya toptan ödeme alarak işten ayrılan işçilerle, iş kolunu değiştiren işçilerin sendika üyeliğinin sona ereceği, ancak yöneticilerin sendika üyeliği görevleri süresince ve yeniden seçildikleri sürece devam edeceğinin düzenlendiği, buna göre davayı açtığı sırada emekli olan ve yeniden yapılan genel kurulda aday olmayan davacının sendika üyeliğinin sona erdiği, üyeliği sona erdiğinden dava açma ehliyetinin ve hukuki yararının bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından, davacının iptal davasına konu olan 06-07.02. 2010 tarihli genel kurula genel başkan sıfatı ile ve sendika üyesi olarak katıldığı, genel kurulda tüzüğe aykırı olarak alınan kararların iptali için, Türk Medeni Kanunun 83. Maddesi’nin aradığı bir aylık süre içinde bu davayı açtığı, sendika yöneticiliği yaptığı dönemde Sendikalar Kanununun kendisine tanıdığı haktan yararlanarak emekli olduğu, sendika ile olan ilişkisini profesyonel yönetici olarak vekâlet akdi ile sürdürdüğü, bu ilişkinin iptal davasına konu olan genel kurul ile son bulması sonucu, davacının kısa bir süre sonra davalı sendikaya ait işkoluna dâhil işyerinde hizmet akdi ile çalışmaya başladığı, çalışma olgusunun dava dosyasına sunulan ücret bordroları ile Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtları ile de sabit olduğu, Sendika tüzüğünün 9. Maddesinin “ç” bendindeki düzenlemeye göre; sendika üyesinin geçici işsiz kalması veya sendikanın faaliyet alanı içinde kalmak şartıyla başka bir işe geçmesinin sendika üyeliğini etkilemeyeceği, davacının kısa bir süre işsiz kaldığı dönemde de üyelik aidatını ödediği ve davalı sendikanın faaliyet alanında işe başladıktan sonrada üyelik aidatını ödemeye devam ettiği, çalışma yaşamından çekilmediği için sendika üyeliğinin devam ettiği, üyeliği devam ettiğinden bu davayı açma ehliyetinin var olduğu gerekçesi ile temyiz edilmiştir. Temyize göre uyuşmazlık davacının sendika üyeliğinin devam edip etmediği ve buna bağlı olarak aktif husumet ehliyetine sahip olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.2821 sayılı yasanın üyeliğin sona ermesini düzenleyen 25/son fıkrasında “Bağlı bulundukları, kanunla kurulu kurum ve sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı veya toptan ödeme alarak, işten ayrılan işçilerle, işkolunu değiştiren işçilerin sendika üyeliği sona erer. .........Ancak, sendika şubesi, sendika veya konfederasyonların yönetim ve denetim kurullarındaki görevleri sırasında yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı ya da toptan ödeme alan yöneticilerin sendika üyeliği, görevleri süresince ve yeniden seçildikleri sürece devam eder.” Şeklinde düzenleme yapılmış ise de bu madde de üyeliği sona erdiren haller sınırlı (tahdidi) olarak sayılmıştır. Sınırlı şekilde sayılan hallerde de sendika yöneticilerinin durumu ayrıca düzenlenmiştir. Sendika yöneticileri, bu görevde kaldığı ve yeniden seçildiği sürece sendika üyeliği de sürecektir. (Y. 9.HD. 30.10.2008 gün ve 2008/26723-2008/29466 sayılı kararı ) Somut olayda Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından, davacının emekli olduktan sonra 2008-2009-2010 yıllarında sosyal güvenlik destek primine tabi olarak çalıştığı bildirilmiş ve Hizmet Döküm Cetvelinde de, 2008 Yılı 10. ayından, 2010 yılı 2. ayına kadar çalıştığı, 07.02.2010 tarihinde işten çıktığı, 30.04.2010 tarihinde yeniden işe girdiği, en son 2010 yılı 8. ayında 30 gün prim ödendiği görülmektedir. 2821 sayılı kanun 24/son maddesi uyarınca; "....İşçi sendikası üyesi işçinin geçici olarak işsiz kalması veya sendikanın faaliyet alanı içinde kalmak şartı ile başka bir işe geçmesi sendika üyeliğini etkilemez..." ise de, dairemizin içtihatlarla oluşturulan uygulaması ile üye işçinin bir yıl ve daha fazla süre geçici işsiz kalması halinde üyeliği sona erecektir. (Y. 9. HD. 8.6.2010 gün ve 2010/19140-2010/17062 sayılı kararı) Davacının işsiz kaldığı süre (07.02.2010-30.04.2010 tarihleri arası) bir yıldan az olup bu kapsamda değildir. Davalı savunmasında davacının Hitit Seramik Aş. de destek primi ödenerek çalışmasının muvazaalı olduğu iddia edilip, sendika üyelik aidatının kendisi adına bankaya yatırılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, 2010 yılı Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz aylarında davacı tarafından sendikanın banka hesabına havale edilen paranın, davacının banka hesabına iade edildiği ve işyeri tarafından 2861 sayılı yasanın 61. Maddesine göre gönderilen 2010 Nisan-Mayıs ayı sendika aidat listesinde davacının adının bulunmadığı belirtilmiştir. Bu durumda Ramazan Şafak’ın Hitit Seramik Aş. de destek primi ödeyerek çalıştığı belirtilen iş uyarınca üyeliğinin devam edip etmediği açıklığa kavuşturulmalıdır. Öncelikle işyerinin aynı işkolunda olup olmadığı belirlenmeli, tarafların iddia ve savunmaları üzerinde durulup bu konuda gösterecekleri başka deliller var ise toplanarak muvazaa konusu açıklığa kavuşturulup, dosya kapsamındaki deliller bir değerlendirmeye tabi tutularak sonucuna göre karar verilmelidir…”gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDEN: Davacı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, işçi sendikası olağan genel kurulunda alınan kararların iptali istemine ilişkindir.Davacı vekili, 06-07.02.2010 tarihli genel kurulda alınan kararlarda sendika tüzüğünde öngörülen oy nisabının aranmaması nedeniyle alınan kararların ve tüzük değişikliğinin iptali gerektiğini belirterek olağan genel kurulda alınan tüm kararların iptalini istemiştir.Davalı vekili, davacının iptalini istediği genel kurulda başkanlığa aday olmayarak yöneticilik görevinden ayrıldığını, 506 sayılı Kanun uyarınca yaşlılık aylığı almakta olan ve sendikanın kurulu bulunduğu işkolunda faaliyet gösteren bir işyerinde de çalışmayan davacının sendika üyeliğinin başkanlığa aday olmaması ile sona erdiğini, dava tarihi itibariyle sendika üyeliği bulunmayan davacının genel kurul kararlarının iptali için dava açamayacağını belirterek davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddini savunmuştur.Yerel mahkemece, genel kurulda başkan olmayan ve emeklilik haline geçen davacının sendika üyeliğinin sona erdiği, üyeliği sona erdiğinden dava açma ehliyeti ve hukuki yararı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire’ce; metni yukarıda başlık bölümünde yer alan nedenlerle araştırmaya yönelik olarak bozulmuştur.Yerel Mahkeme, davacının işsiz kalmasının söz konusu olmadığını, aday olmayarak emekliliği seçtiği ve aday olmadığı için üyeliğinin düştüğünü belirterek, önceki kararında direnmiştir.Hükmü davacı vekili temyize getirmiştir.Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacının işçi sendikası üyeliğinin devam edip etmediği ile buna bağlı olarak sendika genel kurul kararlarının iptali talebiyle açtığı davada taraf sıfatı bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.Öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kurum ve kavramların açıklanmasında yarar vardır: 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 51. maddesi uyarınca, “Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.”Anayasal sendika özgürlüğü, işçinin, Devlet, diğer sosyal güçler ve kişilerin her türlü önleme ve yasaklamasından uzak olarak mesleki, ekonomik ve sosyal durumlarını koruyabilmek ve geliştirmek amacıyla kurulmuş bulunan sendikalara girme ve bu sendikalardan dilediğini seçebilme yetkisini ifade eder.Bireysel sendika özgürlüğü ise bireylerin serbestçe sendika kurma, kurulmuş bir sendikaya üye olma ve sendika üyeliğinden ayrılma hakkıdır.Sendika ile üyesi arasındaki karşılıklı hak ve yükümlülükler doğuran hukuki ilişkiye “üyelik” adı verilir. Üyelik sıfatı başlangıçta sendikanın kuruluşuna katılmak yoluyla kazanılabileceği gibi, sonrasında sendikaya üye olmakla da kazanılır.Sendika üyeliğinin kazanılmasına ilişkin kural ve şartlar 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 20 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu maddelerde üye olabilmenin maddi ve şekli şartları yer almaktadır.Sendika özgürlüğünün doğal bir sonucu olarak sendikaların da üyeliğe kabul edeceği kişilerde bazı nitelik ve şartlar arayabilmesi ve tüzüklerinde buna yer verebilmeleri mümkündür. Ne var ki, bu özgürlüğün kullanımına ilişkin olarak getirilen şartların, sendika özgürlüğü ve sendikalaşma hakkının korunması ilkeleri karşısında üyeliğe girişi aşırı derecede zorlaştırıcı ya da olanaksızlaştırıcı, objektiflikten uzak, ayrım gözetici, demokratik sendika ilkesine aykırı olmaması gerekir.Sendikalar, özel hukuka tabi meslek kuruluşlarıdır. Bu nedenle, bu kuruluşlara üye olacakların da belirli bir mesleğe sahip olmaları gerekmektedir. Doğaldır ki, işçi sendikası üyeliği için işçi sayılan kişilerden olunması zorunlu olup, bu gereklilik 2821 sayılı Kanunun 20. maddesinde “bu Kanuna göre işçi sayılanlar işçi sendikalarına üye olabilir” şeklinde açıkça ifade edilmiştir. Bu maddede ifade edilen “işçi sayılanlar” ise aynı Kanunun 2. maddesinde “hizmet akdine dayanarak çalışanlar” olarak tanımlanmıştır.2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun konuya ilişkin “Üyeliğin Kazanılması” başlıklı 22. maddesi hükmüne göre:“Sendikaya üye olmak serbesttir. Hiç kimse sendikaya üye olmaya veya olmamaya zorlanamaz. İşçi veya işverenler aynı zamanda ve aynı işkolunda birden çok sendikaya üye olamazlar. Birden çok sendikaya üye olunması halinde, sonraki üyelikler geçersizdir…”İşçi sendikası üyeliğinin diğer bir şartı, işçilerin ancak çalıştıkları işyerinin işkolları tüzüğüne göre dahil olduğu işkolunda kurulu bir sendikaya üye olabilmeleridir. Belirli bir işkolunda kurulu sendika, başka bir işkoluna dahil bir işyerinde çalışan bir işçiyi üyeliğe kabul edemez.Öte yandan, 2821 sayılı Kanun’un 24 ve 25. maddelerinde de hangi hallerin işçi sendikası üyeliğinin sona ermesine sebep teşkil edeceği ile bu hallerin istisnasını teşkil eden, diğer bir ifade ile üyeliğin devam ettiğinin kabul edildiği haller sayılmıştır.İşçi sendikaları, işçilerin çalışma ilişkilerinde, ortak ekonomik ve sosyal hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek için oluşturulan tüzel kişiler olduğundan fiilen çalışmayanların hangi şartlarda sendika üyeliklerinin devam edeceği veya askıya alınacağı haller 24. maddede gösterilmiştir.2821 sayılı Kanun’un “Üyeliğin devamı ve askıya alınması halleri” başlıklı 24. maddesi:“İşçi sendika veya konfederasyonlarının yönetim, denetleme ve disiplin kurullarında görev almalarından dolayı işyerinden ayrılan işçilerin bu göreve getirildikleri anda üyesi bulundukları sendikalardaki üyelik sıfatları devam eder.Sendikalara üye olmak hakkına sahip olanlardan mevzuat gereğince bir işletme veya kurumun yönetim kurullarında veya benzeri kurullarında işveren, işveren vekili ve işçi temsilcisi sıfatıyla bulunanların da sendika üyeliği devam eder.Askerliği meslek edinmemiş bulunan askeri şahısların bu Kanuna göre sahip bulundukları hak ve yükümlülükler silah altında bulundukları süre için askıda kalır.İşçi sendikası üyesi işçinin geçici olarak işsiz kalması veya sendikanın faaliyet alanı içinde kalmak şartı ile başka bir işe geçmesi sendika üyeliğini etkilemez.”Hükmünü içermektedir.Buna göre işçi sendikası üyesi işçinin, geçici olarak işsiz kalması veya sendikanın faaliyet alanı içinde olmak şartıyla başka bir işe geçmesi sendika üyeliğini etkilememektedir.İşçi sendikasına üyelik kural olarak, işkoluna göre bir hizmet akdine bağlı çalışmanın bir sonucu olduğu kadar, işsiz kalmanın geçici bir nitelik taşıması halinde sendika üyeliğinin sona erdirilmeyeceğine ilişkin bu düzenleme, emeğinden başka sermayesi olmayan işçinin özellikle mesleğine uygun işkolunda yeni iş bulmaya çaba harcayacağına ilişkin hayatın olağan akışı ile de uyumludur.Aynı işkolunda kalmak şartıyla başka bir işe geçme hali de sendika üyeliğini sona erdirmeyecektir.Doğaldır ki, sendikaya üye olan işçilerin sendikadan istifa etmesi ve başka bir sendikaya üye olmak istemesi mümkündür.Öte yandan kanun koyucu işçi sendikalarının yönetim, denetim ve diğer işlerinde görev alan kimselerin genellikle sendikacılığı kendisine meslek edinmiş kişiler arasından seçildiği hususunu göz önünde tutarak, o göreve getirildikleri anda üye oldukları sendikalardaki üyelik sıfatlarının devam edeceğini düzenleme altına almıştır.Sendikalarda yöneticilik görevine getirilen kişiler lehine kabul edilmiş olan bu hüküm, sadece “göreve getirildikleri anda üye oldukları sendikalardaki” üyelik sıfatının devamına olanak verdiğinden, yöneticilik görevi sona erdikten sonra o kişinin yeniden işçi sıfatını kazanmadan başka bir sendikaya girmesine olanak yoktur (Tuncay, C., İşçi Sendikası Üyeliğinin Kazanılması Ve Sona Ermesi, İstanbul, 1975, s:313 vd).Açıklananlar dışında, üyeliğin sona ereceği haller 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun “Üyeliğin sona ermesi” başlıklı 25. maddesinde düzenlenmiş, bu maddede: “İşçi veya işveren, sendikada üye kalmaya veya üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.(Değişik: 4/4/1995 - 4101/6 md.) Her üye önceden bildirimde bulunmak suretiyle üyelikten çekilebilir. Çekilme bildirimi noter huzurunda münferiden kimliğin tespiti ve istifa edecek kişinin imzasının tasdiki ile olur. Çekilme bildiriminin birer örneği noterlikçe en geç üç işgünü içinde ilgili işverene, sendikaya, işyerinin bağlı bulunduğu Bölge Müdürlüğüne ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına gönderilir. Çekilme notere başvurma tarihinden itibaren bir ay sonra geçerlidir. Çekilenin bu bir aylık süre içerisinde başka bir sendikaya üye olması halinde yeni sendika üyeliği bu sürenin bitimi tarihinde kazanılmış sayılır.Üyenin sendika veya konfederasyondan çıkarılma kararı genel kurulca verilir. Çıkarma kararı çıkarılanlara ve ikinci fıkrada gösterilen yerlere yazı ile tebliğ edilir. Çıkarma kararına karşı üye veya işyerinin bağlı bulunduğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge müdürlüğü kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde iş davalarına bakmakla görevli mahalli mahkemeye itiraz edebilir. Mahkeme iki ay içinde kesin olarak karar verir. Üyelik çıkarılma kararı kesinleşinceye kadar devam eder.İşveren veya işveren vekili sıfatını kaybedenlerin işveren sendika veya konfederasyonlarındaki üyelikleri ve görevleri, bu sıfatı kayıp ettikleri tarihte kendiliğinden sona erer.Ancak, tüzel kişiliği temsilen işveren vekili sıfatı ile işveren sendikalarına üye olanların bu sıfatı kaybetmeleri halinde tüzel kişiliğin üyeliği düşmez, işveren vekilinin sendika veya konfederasyon organlarındaki görevleri sona erer.(Değişik: 4/4/1995 - 4101/6md.) Bağlı bulundukları, kanunla kurulu kurum ve sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı veya toptan ödeme alarak, işten ayrılan işçilerle, işkolunu değiştiren işçilerin sendika üyeliği sona erer. Çalışmaya devam edenler hakkında bu hüküm uygulanmaz. Ancak, sendika şubesi, sendika veya konfederasyonların yönetim ve denetim kurullarındaki görevleri sırasında yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı ya da toptan ödeme alan yöneticilerin sendika üyeliği, görevleri süresince ve yeniden seçildikleri sürece devam eder.”düzenlemesine yer verilmiştir.Tüm bu yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde: işçi sendikası üyeliği, üyelikten çıkma, çıkarma ya da sendika üyeliği ile bağdaşmayan durumların kazanılması ile kendiliğinden sona erer. Üyelik sıfatı da kanun veya tüzükte öngörülen koşulların yitirilmesi ile kendiliğinden ortadan kalkar. Bu gibi hallerde üyelikten çıkarma kararında olduğu gibi, sendika yetkili organının, üyeliğin son bulduğuna dair, herhangi bir kararına gerek olmaksızın, üyelik sıfatının kalktığının kabulü gerekir.Sendika üyeliği sıkı sıkıya kişiye bağlı bir hak olduğundan üyenin ölümü veya gaipliğine karar verilmesi, temyiz kudretinin devamlı kaybı veya işçi sendikalarına üye olma yasağı teşkil eden bir niteliğin kazanılması ile üyelik kendiliğinden sona erer.İşçi sendikasına üye olma yasağı teşkil eden bir durumun kazanılması dışında herhangi bir nedenle işçilik sıfatı devamlı bir şekilde ortadan kalkan kimselerin de sendika üyeliğini kendiliğinden yitirdiği kabul edilmelidir. Zira 2821 sayılı Kanun’un 20. maddesindeki açık düzenleme karşısında işçi sıfatını haiz olmayan kimselerin sendikada üye olarak kalmaları her şeyden önce işçi sendikası üyeliğinin mantığına aykırıdır.İşçi sıfatının kesin olarak kaybı durumlarının içine örneğin, memuriyete atanma, milletvekili seçilme, iş kazası sonucu artık iş göremeyecek derecede malul kalma, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa göre emekli olup yaşlılık sigortası alma, işini terk edip öğrenci olarak bir okula başlama, yahut her nasılsa artık hiç çalışmamak üzere işini terk etme halleri girer (Tuncay, C., İşçi Sendikası Üyeliğinin Kazanılması Ve Sona Ermesi, İstanbul, 1975, s:257 vd).506 sayılı Kanunun 63. maddesi uyarınca yaşlılık aylığı almakta iken hizmet akdine dayalı olarak yeniden çalışmaya başlayanların aylıklarının kesileceği öngörüldüğünden işçinin hem yaşlılık aylığından yararlanması ve hem de işçilik sıfatını devam ettirmesi kural olarak düşünülemez.Mülga 274 sayılı Kanunda yer almayan bir düzenlemeyi içeren 2821 sayılı Kanun’un 25/son maddesi uyarınca hem SSK ve Emekli Sandığından, hem de özel Kanunlarla kurulmuş kurum ve sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı ya da toptan ödeme alarak ayrılan işçilerin sendika üyelikleri sona erecektir. Öğretide, bu hükmün getiriliş nedeninin, anılan ödemeleri alan kişinin çalışma yaşamından koptuğu ve artık çalışamayacağı düşüncesi olduğu belirtilmektedir.Nitekim, işçi sendikası üyesi işçinin, emekli olması halinde, üyelik niteliğinin son bulacağı hususu Hukuk Genel Kurulu’nun 12.02.1975 gün ve 1974/9-505 E. 1975/194 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.İşten ayrılarak yaşlılık aylığı almaya başlayan, dolayısıyla çalışma hayatından kopan kişinin, işçi sıfatının, diğer bir ifade ile hizmet akdi ile çalışmasının sona ermesi nedeniyle sendika üyeliğinin sona ermesi kural olmakla birlikte; Kanun koyucu, bu kişilerin sendikaların yönetim ve denetim kurullarında görevleri bulunması haline ilişkin olarak istisnai bir düzenleme getirmiştir.2821 sayılı Kanunun 25/son maddesinde yer alan bu istisnai düzenlemeye göre; sendika şubesi, sendika veya konfederasyonların yönetim ve denetim kurullarındaki görevleri sırasında yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı ya da toptan ödeme alan yöneticiler yönünden yerine getirdikleri görevlerin doğası gereği olarak sendika üyelikleri, görevleri süresince ve yeniden seçilerek bu görevleri devam ettiği sürece devam eder. Burada salt bu görev nedeniyle ve Kanunun açık hükmü gereği sendika üyeliği sürdüğünden, başka bir unsur aranmaksızın bu görevin sürüp sürmemesi sendika üyeliğinin sürüp sürmediğini de belirleyecektir.Bu nedenle 2821 sayılı Kanunun 25/son kapsamında bulunan sendika yöneticisinin bu görevi devam ettiği sürece, Kanun gereği sendika üyeliği de süreceğinden; yaşlılık aylığını almaya devam edip etmemesi, sendikanın işveren sıfatıyla sendika yöneticiliğini yeniden çalışma kapsamında kuruma bildirmesi ve sosyal sigorta destek priminin ödenmesi ya da yönetici sıfatıyla sendikada gerçekleşen çalışmasının 506 sayılı Kanunun 63.maddesi kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği olguları her ikisinin de yöneticilik göreviyle ilgili olması karşısında varılacak sonuca etkili görülmemiş; salt yöneticilik görevinin sürüp sürmediği ve bunun sendika üyeliğine etkisi üzerinde durulmuştur.Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler de gözetilerek somut olay ele alındığında:Davacının;2004 yılından itibaren davalı işçi sendikasının genel başkanı olarak görev yaptığı;Genel başkanlık görevi devam ederken 01.06.2001 tarihinden itibaren 506 sayılı Kanun uyarınca yaşlılık aylığı bağlandığı;Dava konusu 06-07.02.2010 tarihli olağan genel kurulda genel başkanlığa aday olmadığı ve 2821 sayılı Kanunun 25/son kapsamına giren başka bir yönetim görevi de almadığı;01.10.2008-07.02.2010 tarihleri arasında sendika genel başkanlığı nedeniyle davalı sendikaca işveren sıfatıyla, sosyal güvenlik destek primine tabi çalışmasının kuruma bildirildiği;dosya kapsamıyla belirgindir.Davacı, hizmet akdi ile çalışıp, davalı işçi sendikasının üyesi ve genel başkanı iken emekli olmuş ve 01.06.2001 tarihinde yaşlılık aylığı almaya başlamıştır.Böylece, hizmet akdiyle çalışması sona ermekle, kural olarak sendika üyeliği de sona ermesi gerekirken, yeniden aday olmadığı 07.02.2010 tarihine kadar davalı işçi sendikasının genel başkanı olarak görev yaptığı için 2821 sayılı Kanunun 25/son maddesinde yer alan istisnai hükmün kapsamında kalmakla, bu madde gereğince işçi sendikası üyeliğinin devam ettiğinin kabulü gerekir.Vurgulamakta yarar vardır ki, yaşlılık aylığı alması nedeniyle kural olarak sendika üyeliği sona ermesi gereken sendika yöneticisi davacının salt bu yöneticilik görevi nedeniyle ve Kanunun açık hükmü gereği kendiliğinden devam eden sendika üyeliğinin varlığı karşısında; davalı sendikanın işveren sıfatıyla, davacının yaşlılık aylığının bağlanmasında sonra devam eden yöneticilik görevinin yeniden çalışma olgusu kapsamında kabul edilerek, kuruma bildirilmesi ve sigorta destek primi yatırılması da, her iki olgunun da yöneticilik göreviyle ilgili olması karşısında varılacak sonuca etkili görülmemiştir.Ne var ki, davacının istisnai nitelikteki bu hüküm nedeniyle varlığı kabul edilen sendika üyeliğinin devamı da, yine bu üyeliğine mesnet teşkil eden işçi sendikasındaki görevinin devam etmesine bağlıdır.Hukuk Genel Kurulu’nun 15.11.2000 gün ve 2000/9-1195 E., 2000/1695 K. sayılı kararında da, yönetici sıfatıyla katıldığı olağan genel kurulda yeniden yöneticiliğe seçilemeyen kişinin delegelik sıfatının yöneticiliğe seçilemediği toplantı tarihi itibariyle sona ereceği ilke olarak kabul edilmiştir.Nitekim, davacının, yaşlılık aylığı almasına karşın sendika genel başkanlığı görevi nedeniyle devam eden sendika üyeliği; 07.02.2010 tarihli olağan genel kurulda yeniden aday olmayarak genel başkanlık görevini bırakması ve sendika üyeliğinin devamına olanak sağlayan başkaca bir görev de üstlenmemesi nedeniyle, yine bu tarih itibariyle ve bu konuda bir karar alınmasına gerek bulunmaksızın, kendiliğinden sona ermiştir.O halde, Yerel Mahkemenin, yaşlılık aylığı almakta olan davacının işçi sendikası üyeliğinin, sendika yöneticiliği görevinin sona erdiği 07.02.2010 tarihinde kendiliğinden sona erdiği ve dava tarihi itibariyle sendika üyesi olmadığının kabulü ile davanın taraf sıfatı yokluğundan davanın reddine dair ilk kararı ve bu kararda direnmesi usul ve yasaya uygun olup; direnme kararının onanması gerekir.S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 15.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.