MAHKEMESİ : İzmir 12. Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 22/10/2013NUMARASI : 2013/1177-2013/1732Taraflar arasındaki “vasi atanması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 12. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 14.12.2012 gün ve 1823/1734 E., K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 30.04.2013 gün ve 4436/7267 E., K. sayılı ilamı ile;(...Davacılar kısıtlanması istenilen kardeşleri hakkında Türk Medeni Kanunu'nun 405 ve 406. maddeleri uyarınca vasi atanması talebinde bulunmuşlar, Urla Sulh Hukuk Mahkemesi'nce yetkisizlik kararı verilmesi üzerine dosyanın geldiği İzmir 12. Sulh Hukuk Mahkemesi'nce de yetkisizlik kararı verilmiş ve bu karar temyiz edilmiştir.Türk Medeni Kanunu'nun 411. maddesi uyarınca vesayet işlerinde yetkili mahkeme kısıtlının yerleşim yeri mahkemesidir. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 7/g maddesine göre; kişilerin yerleşim yeri adreslerinin nüfus aile kütüklerinde bulunması zorunludur. Bu kanuna dayanılarak çıkartılan Adres Kayıt Sistemi Yönetmeliğinin 13/1. maddesine göre, yerleşim yeri adreslerinin tutulmasında kişinin yazılı beyanı esas alınır. Adres beyan formundaki bildirimler aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir. Kısıtlanması istenilen M.. B..'nun yerleşim yeri adresinin Buca-İzmir olduğu görülmektedir. Mahkemece işin esasının incelenmesi gerekirken, yetkisizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN : Davacılar vekiliHUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, vasi atanması istemine ilişkindir.Davacılar vekili, kısıtlı adayı M.. B..'nun (Özder) 1930 doğumlu olup, birçok hastalığının bulunduğunu, akli melekelerinde de zaafiyet baş gösterdiğini, bakım ve gözetime ihtiyaç duyduğu belirterek kendisine vasi atanmasını talep etmiştir.Yerel mahkemece, kısıtlı adayının yapılan zabıta araştırmasına göre mernis adresinin aksine, fiilen Urla/İzmir adresinde ikamet ettiği belirtilerek yetkisizlik kararı verilmesi ve verilen kararın davacılar vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuştur. Yerel Mahkemece kısıtlı adayının fiilen Urla/İzmir adresinde ikamet ettiği yapılan zabıta araştırmasından anlaşıldığı, böylece mernis adresinde yazılı yerleşim yerinin aksinin ispatlandığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararını, davacılar vekili temyize getirmiştir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemenin yetkisinin belirlenmesinde kısıtlı adayının mernis adresinde kayıtlı adresinin mi, yoksa fiilen oturduğu ileri sürülen adresin mi “yerleşim yeri” olarak kabul edileceği noktasında toplanmaktadır.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)'nun 411. maddesi uyarınca vesayet işlerinde yetkili mahkeme kısıtlının yerleşim yeri mahkemesi olup, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 7/g maddesine göre; aile kütüklerinde bulunması gereken kişisel bilgiler arasında “yerleşim yeri adresi”nin de bulunması gerektiği belirtilmiştir. Bu kanuna dayanılarak çıkartılan Adres Kayıt Sistemi Yönetmeliğinin 13/1. maddesine göre, “Yerleşim yeri ve diğer adreslerin tutulmasında kişilerin adres beyan formundaki yazılı beyanı esas alınır. Adres beyan formundaki bildirimler aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.” hükümlerini içermektedir.Somut olayda, her ne kadar kısıtlı adayının mernis kaydındaki adresi Buca/İzmir olarak görünmekte ise de, mahkemece yapılan zabıta araştırmasında 35 yıldır kısıtlı adayının Urla/İzmir adresinde ikamet ettiği, böylece mernis adresindeki bildirimin aksine kısıtlı adayının yerleşim yeri adresinin Urla/İzmir olduğunun kabulü gerekir.Görüşmeler sırasında bir kısım üyeler, mernis kaydındaki adres bildirimine itibar edilerek verilen kararın bozulması, bir üye tarafından da bu konunun araştırılması için verilen kararın değişik gerekçeyle bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de, bu görüşler Kurul çoğunluğu tarafından yukarıda belirtilen nedenle kabul edilmemiştir.O halde, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA, 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanun'un 440/III-3. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 23.05.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi. KARŞI OY YAZISIDavacılar kısıtlanmasını istedikleri kardeşlerine Türk Medeni Kanunu’nun 405 ve 406. maddeleri gereğince vasi atanmasını istedikleri davada; Urla Sulh Hukuk Mahkemesi, kısıtlı adayının dava dilekçesindeki adresi “290. Sokak No:8 Kalabak/Urla-İzmir” olarak gösterilmiş ise de, mernis adresinin “Atatürk Mahallesi 63/3 Sokak No:15 İç Kapı No:1 Buca/İzmir” olduğunu nüfus kayıtlarının incelenmesi ile tespit ettiğinden Türk Medeni Kanununun 411. maddesi uyarınca yetkisizlik kararı vererek dosyanın yetkili İzmir Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.Kararın temyiz edilmeyerek kesinleşmesi üzerine, dosyanın gönderildiği İzmir 12. Sulh Hukuk Mahkemesi, yaptığı zabıta araştırmasında kısıtlı adayının “290. Sokak No:8 Urla/İzmir” adresinde ikamet ettiğinin tespit edildiği gerekçesi ile Türk Medeni Kanununun 411. maddesi uyarınca mahkemenin yetkisizliğine karar vermesinden sonra dosyanın temyizi üzerine, Dairemizce Türk Medeni Kanununun 411., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 7/(g) ve Adres Kayıt Sistemi Yönetmeliğinin 13/1. maddeleri gereğince kısıtlı adayının yerleşim yerinin Buca-İzmir olduğu görüldüğünden mahkemece işin esası hakkında karar verilmesi yerine yetkisizlik kararı verilmesi doğru bulunmayarak mahalli mahkemenin yetkisizlik kararı bozulmuştur. Mahkemece yapılan adres araştırılmasında kısıtlı adayının yerleşim yerinin Urla olduğunun tespit edildiği gerekçesi ile Dairemizin bozma kararına karşı direnilmiştir. Yerel mahkeme ile Dairemiz arasındaki uyuşmazlık; kısıtlı adayının yerleşim yeri adresinin, mernis adresi mi, yoksa zabıtaca tespit edilen adres mi olduğu ve buna bağlı olarak adres beyan formundaki bildirimin aksi sabit olup olmadığı noktasında toplanmıştır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 19. maddesinin 1. fıkrasında, yerleşim yerinin bir kimsenin sürekli kalma niyeti ile oturduğu yer olarak tanımlamış, 2. fıkrasında ise bir kimsenin aynı zamanda birden çok yerleşim yerinin olamayacağını belirtmiş, 20. maddesinin 1. fıkrasında da bir yerleşim yerinin değiştirilmesinin yenisinin edinilmesine bağlamıştır.Somut olayda, kısıtlı adayı nüfus idaresine adres bildiriminde bulunduktan sonra adres değişikliği konusunda başkaca bir bildirimde bulunmamıştır. Adı geçenin yaklaşık 35 yıldır Urlada'ki adresinde eşi ile birlikte oturduğunun belirlenmesi, sonucu etkili değildir. Zira, kısıtlı adayının yaklaşık 35 yıl oturduğu Urla adresinde, yaşının getirdiği rahatsızlıklar nedeniyle, süreklilik arz eden tedavisi amacıyla Buca-İzmir adresine yerleştiği ve bu şekilde mernis adresi beyan formunu verdiği anlaşılmıştır. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun aile kütüklerinde bulunması gereken kişisel bilgiler başlığını taşıyan 7. maddesinde, aile kütüklerinde bulunması gereken bilgiler teker teker sayıldıktan sonra (g) fıkrasında “yerleşim yeri adresi” de eklenmiş, bu Kanuna dayanılarak çıkartılan Adres Kayıt Sistemi Yönetmeliği’nin 13. maddesi, “(1) Yerleşim yeri ve diğer adreslerin tutulmasında kişilerin adres beyan formundaki yazılı beyanı esas alınır. Bildirim nüfus müdürlüklerine, kurumlara ve dış temsilciliklere şahsen yapılır. Adres beyan formundaki bildirimler aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir. (2) Yerleşim yeri adresi aynı konut olan ailenin ergin fertleri birbirlerinin yerine adres beyanında bulunabilirler. (3) Noterden verilen temsil yetkisini ve bunun kapsamını belirten yazılı belgeyi ibraz edenler, adres ile ilgili beyanda bulunabilirler. (4) Çocukların ve kısıtlıların adresleri veli, vasi, kayyım, bunların bulunmaması halinde, çocuğun büyük ana, büyük baba veya ergin olan kardeşleri ya da çocuğu yanında bulunduranlar tarafından bildirilir. (5) Velayet altında bulunan çocuğun yerleşim yeri adresi anne veya babasının adresidir. (6) Yatılı okul, hastane, huzur evi, yetiştirme yurdu, cezaevi, öğrenci yurdu gibi yerlerde kalanların adresleri ilgili kurum yetkililerince bildirilir. (7) Vesayet altındakilerin yerleşim yeri adresleri bağlı bulundukları vesayet makamınca nüfus müdürlüğüne bildirilir. (8) Engellilik, yaşlılık, hastalık gibi beyanda bulunmaya engel hali bulunanlardan yerine beyanda bulunabilecek yakını olmayan kimsesizlerin adres kayıtlarına ilişkin bildirimleri; muhtarlarca elektronik ortamda nüfus müdürlüğüne veya Genel Müdürlüğe, mümkün olmaması halinde ise kâğıt ortamında bulunduğu yerin nüfus müdürlüğüne yapılır.” hükmünü düzenlemiştir.Buna göre, adres kayıt sisteminin ilgilinin veya aynı konutta oturan ailenin ergin fertlerinin beyanıyla oluşacağı ve bildirilen bu adresin aksi sabit oluncaya kadar geçerli olacağı açıkca gösterildiği halde kısıtlı adayı veya aynı konutta oturan aile fertleri herhangi bir adres değişikliğini beyan etmemişlerdir.Bu bağlamda, Urla Sulh Hukuk Mahkemesince verilen yetkisizlik kararı taraflarca temyiz edilmeyerek kesinleşmiş, bu şekilde kısıtlı adayının yerleşim yerinin Buca-İzmir adresi olduğu davanın taraflarınca benimsenmiştir. Esasen yargılamanın hiçbir aşamasında, mernis adresinin yerleşim yeri adresi olmadığı taraflarca ileri sürülmemiş, buna ilişkin somut delil ve belge ibraz edilmemiştir. Hal böyle olunca, kısıtlı adayının yaklaşık 35 yıldır oturmakta olduğu Urla adresinden ayrılıp, 4590 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 7/g maddesi ile, bu kanuna dayanılarak çıkarılan adres kayıt sistemi yönetmeliğinin 13/1. maddesi gereğince adres beyan formu düzenlenerek, Buca-İzmir adresinin yerleşim yeri adresi olarak mernis kayıtlarına geçtiği, 4721 sayılı TMK.nun 20/1 maddesi ile benimsenen tek yerleşim yeri ilkesi gereğince de, yasaya ve yönetmeliğe uygun yeni adres değişikliğinin bulunmadığının kabulünde yasal zorunluluk bulunduğu kanaatine varılmıştır. Öte yandan, 7201 sayılı Tebligat Kanununun tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina başlığını taşıyan 21/2. maddesinde; “gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup da muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memurunun tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim edeceği ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştıracağı ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihin tebliğ tarihi sayılacağı” hükmü öngörülmüştür. Bu itibarla, kısıtlı adayının bildirilen adresten başka bir adreste oturduğuna, yani yerleşim yerini değiştirdiğine dair nüfus dairesine herhangi bir bildirimde bulunmadığı gözönüne alındığında adres kayıt sistemindeki Buca-İzmir adresi doğru olup bu adrese yapılan tebligat da geçerli olduğundan ve ayrıca kısıtlı adayının adres kayıt sistemindeki adresinin Buca-İzmir bulunduğunun tespiti üzerine yetkisizlik kararı veren Urla Sulh Hukuk Mahkemesinin kararının kısıtlı adayı diğer ilgililer tarafından temyiz edilmemiş olması da dikkate alındığında, direnme kararının usul ve yasaya aykırı olduğu kanaatine varılmıştır.Aksinin kabulü halinde, yerel mahkemeler ile temyiz incelemesi yapan Yargıtay Dairelerinin ilgilinin adres kayıt sisteminde beyan ettiği adres ile yetinmeyip zabıta araştırması ile adres tespiti cihetine gitmeleri gerekir ki, bu da özellikle yukarıda açıklandığı gibi 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen emredici nitelikteki hukuk kuralının ihlali anlamına gelir. Dolayısiyle hukukta istikrar bozulur ve kargaşa meydana gelir.Bu nedenlerle, usul ve yasaya aykırı olan yerel mahkeme direnme kararının bozulması gerekirken, onanmasına dair sayın çoğunluğun değerli görüşüne katılamıyoruz.KARŞI OY YAZISIYüksel Özel Dairenin bozma kararında; 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 7. maddesinin (g) bendindeki ve bu Kanuna dayanılarak çıkartılan “Adres Kayıt Sistemi Yönetmeliğinin” 13. maddesinin (1). fıkrasındaki hükme dayanılarak, “..Kısıtlanması istenilen Meliha'nin adres kayıt sisteminde kayıtlı yerleşim yeri adresinin Buca-İzmir olduğu görüldüğünden, işin esasının incelenmesi gerekirken yetkisizlik kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu” belirtilmektedir. Bozma kararında “adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin aksinin ispat edilemediğine” ilişkin bir ifadeye yer verilmediğine göre, Yüksek Dairenin, bu şekildeki bir bozma ile, “adres kayıt sistemine bulunan yerleşim yeri adresiyle ilgili kaydın, kişilerin yerleşim yerine kesin karine oluşturduğunu” kabul ettiği anlaşılmaktadır. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu, aile kütüklerinde, “yerleşim yeri adresinin bulunmasını” zorunlu tutmuştur. (5490 s. K. 7/g) Aynı Yasanın 50. maddesinde yer alan hükme göre de; “Yerleşim yeri adreslerinin tutulmasında kişilerin yazılı beyanları esas alınır. Bildirim nüfus müdürlüklerine ve dış temsilciliklerimize adres beyan formuyla yapılır. Yerleşim yeri adresi aynı konut olan ailenin ergin fertleri birbirlerinin yerine adres beyanında bulunabilirler.” Aynı hüküm; Kanuna dayanılarak çıkartılan “Adres Kayıt Sistemi Yönetmeliğinin” 13. maddesinde de yer almıştır. Yönetmeliğin 13. maddesinin (1.) fıkrasınının son cümlesi “ adres beyan formundaki bildirimlerin aksi sabit oluncaya kadar geçerli olduğunu” belirtmektedir. Nüfus kayıtları resmi sicillerdir. Türk Medeni Kanununun 7. maddesine göre; resmi sicil ve senetler, belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturur. Bunların içeriğinin doğru olmadığının ispatı, kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça herhangi bir şekle bağlı değildir. Şu halde, kişilerin adres kayıt sistemine bulunan yerleşim yeri adreslerine ilişkin kayıt, kesin bir karine değil, aksi sabit oluncaya kadar geçerli bir karine niteliğindedir. Türk Medeni Kanunu, yerleşim yerini, bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yer olarak tanımlamıştır. Bir kimsenin aynı zamanda birden fazla yerleşim yeri olamaz. (TMK. m. 19/1) Bu tanım, iki unsurdan oluşmaktadır. Birincisi; sürekli kalma niyeti, ikincisi ise, buna bağlı olarak fiilen oturma olgusudur. Bu iki unsur birlikte ve aynı anda aranmalıdır. Buna göre, gerçek kişilerin sürekli kalma niyetiyle oturdukları yer, yerleşim yeridir. Davada, kollukça yapılan araştırmada, “ilgilinin 35 yıldır Urla'da eşiyle birlikte ikamet ettiği” bildirilmiştir. Bu kadar uzun bir süre belirli bir yerde oturmuş olma, o yerin yerleşim yeri olarak seçildiğini kuşkusuz gösterir. Ne var ki, ilgilinin adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi de “Buca” görünmektedir. Eğer, adres beyan formu, ilgilinin kendi beyanına dayanıyor ise, bu yazılı beyan karşısında, kolluğun buna aykırı tespitinin artık bir önemi yoktur. Böyle bir durumda “kişinin yazılı beyanına” üstünlük tanınmak gerekir. Adres beyan formu, ilgili yerine, adresi aynı konut olan ailenin ergin diğer fertlerinin bildirimine dayanıyor ise, o zaman, resmi sicilin gösterdiği olgu yetkili mahkemeyi tayinde tek başına esas alınamaz. Böyle bir durumda, sistemde bulunan adres ile, kolluğun tespit ettiği adres arasındaki farklılık giderilmeli, ilgilinin yerleşim yeri duraksamaya meydan vermeyecek şekilde diğer delillerle tespit edilmelidir. Dava, vesayete ilişkin olduğuna göre, mahkemenin re'sen araştırma yapma ve delil toplama yetkisi mevcuttur.(HMK. m. 385/2) Öyleyse, mahkemece, sözü edilen çelişkiyi giderici şekilde ilgilinin yerleşim yerinin tespiti için ayrıntılı araştırma yapılmalı, adres bildiriminin ilgilinin kendi beyanına mı, yoksa adresi aynı konut olan ergin diğer aile fertlerinin beyanına mı dayandığı saptanmalı, gerekirse, ilgili duruşmaya davet edilip beyanı alınmalı, yerleşim yeri duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmeli ve hasıl olacak sonucuna göre karar verilmelidir. Bu çelişkili durum giderilmeden eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır. Bu bakımdan sayın Genel Kurul çoğunluğunun “onama” yönünde oluşan kararına katılmak mümkün olmadığı gibi, Yüksek Dairenin de bozma gerekçesine katılmak mümkün olmamıştır. Direnme kararı, açıkladığım “eksik araştırma ve inceleme” sebebiyle bozulmalıdır.Bu bakımdan sayın çoğunluğa katılamıyorum.
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
Bonodaki metne itiraz - Takibin durmasına neden olabilir mi?
Alacaklı vekili tarafından başlatılan bonoya dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe karşı borçlu vekilinin borca itirazı üzerine icra mahkemesince takibe konu senet nedeniyle Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılama gerekçe gösterilerek HMK 209/1 maddesi uyarınca takibin durdurulmasına kar
eksik harcın yatırılması için önce normal bir süre verilmesi zorunlu olmayıp, mahkemece doğrudan kesin mehil verilebilir. Ne var ki, verilen kesin mehil makul bir süreyi kapsamalıdır.
(...Kadastro sırasında dava konusu 136 ada 2 ve 6 ile 139 ada 3 parsel sayılı taşınmazlar davalı C.. G.., 139 ada 6 parsel sayılı taşınmaz eşit paylarla davalı C.. G.. ve dava dışı Z. Y., 136 ada 3 ve 128 ada 1 parsel sayılı taşınmaz davalı M.. G.., 136 ada 4 parsel sayılı taşınmaz davalı H. G., 136
Davalının adresi bilinmiyorsa ne yapmak lazım ? Uydurma bir adres mi yazlı ya da boş mu bırakılmalı?
Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın açılmamış sayılmasına yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Davacı ve
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?