Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 696 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 492 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : Kadıköy 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 15/03/2012NUMARASI : 2011/275-2012/165Taraflar arasındaki “Tapu iptali ve tescil ” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy Asliye 2.Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 21.09.2010 gün ve 347-190 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesi'nin 17.03.2011 gün ve 1797-3122 sayılı ilamı ile; (...Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptal tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden toplanan delillerden, dava konusu 1020 ada 36 parseldeki 12 nolu bağımsız bölümün miras bırakan C. tarafından 01.11.2004 tarihinde 1 / 3’er paylı olarak satış suretiyle davalı çocuklarına temlik edildiği, akit tarihinde miras bırakanın davacı ile evli olmadıkları, miras bırakanla davacının daha sonra 30.11.2004 tarihinde evlendikleri, miras bırakanın ise 17.06.2008 tarihinde vefat ettiği davacının miras bırakanın 2. eşi, davalıların da 1. eşten olma çocuklar oldukları anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere;uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; davacının evlenmeden önce ücret karşılığı yaşlı ve hasta olan miras bırakanın bakıcılığını yaptığı, daha sonra miras bırakan ile evlendiği, miras bırakan tarafından temlikin yapıldığı tarihte davalılar dışında mirasçı olabilecek başka kimsenin bulunmadığı gözetildiğinde ve bu durum yukardaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanın mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla hareket ettiğini söyleyebilme olanağı yoktur.Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yanılgılı değerlendirmeyle davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir. Davalıların temyiz itirazları yerindedir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN : Davalılar vekili HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davacı vekili, davalıların babası olan miras bırakan C.E.ile 03.11.2004 tarihinde evlendiğini, evlenmeden hemen önce 01.11.2004 tarihinde miras bırakan tarafından maliki olduğu 36 parsel sayılı taşınmazdaki 9 nolu bağımsız bölümün, mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı şekilde çocukları olan davalılara satış suretiyle temlik edildiğini,gerçekte ise bağışlandığını ileri sürerek, miras payı oranında tapu iptali ve tescil istemiştir.Mahkemece,çekişmeli taşınmazın mirasçı olan davacıdan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak temlik edildiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün davalılar vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece, başlık bölümünde metni alınan gerekçe ile bozulmuş; Yerel Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.Direnme kararını temyize davalılar vekili getirmiştir.Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, temlikin yapıldığı tarihte evli olmayan ikinci eş davacının miras bırakanın ölümünden sonra,muvazaa iddiası ile açtığı davada miras bırakan tarafından yapılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak yapılıp yapılmadığı, buna göre davanın reddinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.Dosya içerisindeki akit tablolarının incelenmesi sonucunda; 26.11.1997 tarihli resmi senede göre,36 parsel sayılı taşınmazın 9 nolu bağımsız bölümünün miras bırakan C.E. ile davalıların annesi olan önceki eşi M. E.adına yarı yarıya kayıtlı iken, önceki eşin 06.06.1997 tarihinde ölümü üzerine geride miras bırakan ile çocukları olan davalıları bıraktığı, davalıların annelerine ait yarı payı da miras bırakan babalarına satış suretiyle temlik ettikleri,akabinde de 01.11.2004 tarihli akitle miras bırakanın çekişmeli taşınmazı davalı çocuklarına eşit olarak satış suretiyle çıplak mülkiyetini temlik edip,intifa hakkını üzerinde bıraktığı anlaşılmaktadır.Davacı ile miras bırakanın 03.11.2004 tarihinde evlendiği, öncesinde ise davacının miras bırakanla aynı evde yaşayarak ücret karşılığı bakıcı olarak çalıştığı tanık beyanları ile bellidir.01.04.1974 tarih, ½ sayılı İBK'da da değinildiği gibi, bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmiş bulunması halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılarının, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanunu'nun 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabilecekleri kabul edilmektedir.Somut olayda, çekişmeye konu taşınmazın miras bırakan tarafından davalılara 01.11.2004 tarihinde temlik edildiği, miras bırakanın temlik iradesinin gerçekleştiği tarih itibariyle davalı çocukları dışında başkaca mirasçısının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki, temlik tarihinde davacı miras bırakan ile aynı evde yaşayan, ücret karşılığı miras bırakana bakıcılık yapan birisidir. Çekişmeye konu taşınmazın öncesinde davalı çocukların annelerine ait ½ payının bulunduğu da gözetildiğinde miras bırakanın mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla hareket ettiğini söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.O halde, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma ilamına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. S O N U Ç : Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma ilamında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun'un 440.maddesi uyarınca hükmün tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 10.10.2012 gününde oyçokluğu ile karar verildi. Karşı oyDavacı vekili, tarafların ortak miras bırakanı C. E.’nin 17.6.2008 tarihinde öldüğünü, davacı ile davalıları mirasçı bıraktığını, başkaca mirasçısının olmadığını, davacı ile muris C.’in 03.11.2004 tarihinde evlendiklerini, evlenmeden iki gün önce murisin kendisi adına tapuda kayıtlı yegane taşınmazı olan dava konusu 1020 ada 36 parseldeki 5. kat, 9 nolu bağımsız bölümü mal kaçırmak amacıyla tapuda satış göstererek davalılara 1/3’er paylı olarak satışını yaptığını açıklayarak miras payı oranında iptal ve tescil istemiştir.Davalılar vekili, davacının iddialarının haksız olduğunu ve gerçeği yansıtmadığını, miras bırakan C.’in ilk eşi ve davalıların annesi olan M. .nin 1997 yılında ölümünden sonra davacı kişinin babalarının bakımı ve ev temizliği işleri için 600 TL maaş karşılığında bakıcılık görevine getirildiğini, tarafların 2004 yılında evlendiklerini, mal kaçırma olgusunun olmadığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, tüm dosya kapsamı dikkate alındığında, davacı ile davalıların miras bırakanı C.’nin yaklaşık 10 yıldan beri birlikte kaldıkları, davacı ile murisin tapudaki resmi satıştan iki gün sonra resmi nikahla evlendiklerini, dava konusu taşınmazın resmi sözleşmedeki bedeli ile gerçek bedeli arasında mislinden fazla değer bulunduğu, akit tablosundaki satış bedelinin ödendiğine ilişkin delil ve belge sunulamadığı, temliki işlemin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak yapıldığı anlaşılmakla davanın kabulüne, davacının miras hissesine tekabül edilen ¼’lük kısmına ilişkin davalılar üzerindeki tapunun iptali ile davacı adına arta kalan hisselerin davalılar adına tesciline karar verilmiştir.Söz konusu karar Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 17.03.2011 tarih, 2011/1797-3122 Esas ve Karar sayılı kararında belirtilen sebeplerle bozulmuştur. Şöyle ki; Daire bu konudaki formül kararını yazdıktan sonra somut olaya gelince; “..davacının evlenmeden önce ücret karşılığı yaşlı ve hasta olan miras bırakanın bakıcılığını yaptığı, daha sonra miras bırakan ile evlendiği, miras bırakan tarafından temlikin yapıldığı tarihte davalılar dışında mirasçı olabilecek başka kimsenin bulunmadığı gözetildiğinde ve bu durum yukarıdaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanın mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla hareket ettiğini söyleyebilme olanağı yoktur..” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Yerel mahkemece, önceki kararda direnilmiştir. Direnme gerekçelerinde özetle; “…davacı evlenmeden önce murisle beraber yaşamaktadır ve davacıya da baktığı hususunda ihtilaf yoktur. Daha sonra miras bırakan ile evlendiği, murisin evlenmeden iki gün önce tek mal varlığı olan dava konusu taşınmazı davalılara satış sureti ile temlik ettiği, iş bu davayı açabilmek için tasarruf tarihinde mirasçı olmanın şart olmadığı, mirasçıların murisin ölüm tarihi itibariyle belirleneceği, davalılar tarafından herhangi bir bedel ödenmediği, tasarrufun tamamen iki gün sonra evleneceği kişinin mirasçılığını engellemek için yapıldığı ve murisin iradesinin bu şekilde olduğunun kabulünün zorunlu olduğu, ayrıca tasarrufun MK.nun 2. maddesinde belirtilen iyi niyet kurallarıyla bağdaşmadığı, Yargıtay’ın yerleşmiş kararlarının da bu yönde olduğu gözetilerek mahkemenin delillerin taktirinde yanılgıya düşmediğinden hareketle..” önceki kararda direnilmesine, dava konusu 1020 ada 36 parselde davalılar adına olan tapu kayıtlarının davacının ¼ hissesi itibariyle iptaliyle, tüm taşınmazın ¼ payının davacıya, diğer ¼’er payın davalılar Z., Z.ve S. adına yeniden tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir. Veraset belgesi dosyadadır. Davalıların miras bırakanı 17.6.2008 tarihinde ölmüştür. Davalıların annesi olan murisin ilk eşi M. ise 1997 tarihinde ölmüştür. Miras bırakan C. davacı ile 3.11.2004 tarihinde evlenmiştir. TMK. nun 599. maddesi gereğince; davacı ile birlikte davalıların muris C. E.’in mirasçısı oldukları, dosyadaki iddia ve savunmaya göre başkaca saklı mirasçısının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Dava konusu taşınmaza ilişkin resmi akit tablosu dosyadadır. 1.11.2004 tarihlidir. Satıcısı: C. E. (davalıların murisi), Alıcıları: 1- Z. K. 2- Z.E.3- S. E.’dir. Konusu ise, 1020 ada 36 parseldeki binanın 5. kat 9 nolu bağımsız bölümüdür. Açıklamaya göre, kayıt maliki C. E.ye yerdeki intifa hakkını uhdesinde tutarak çıplak mülkiyetini davalılara (alıcılarına) 1/3’er paylı olarak toplam 20.000 TL ye satış yapmıştır. Açıklanan olgular tarafların, mahkemenin, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin ve Hukuk Genel Kurulunun bilgisi dahilindedir. Uyuşmazlık, tapu kayıt maliki başlangıçta davalıların miras bırakanı, bilahare davacının da murisi olan C. E.’in, tapu memuru huzurunda çocuklarına yapmış olduğu satış işlemi nedeniyle akit tarihinden iki gün sonra resmi nikahla evlenen ve murisin ölüm tarihi itibariyle TMK. nun 599. maddesi uyarınca, yasal mirasçılık konumunu kazanan davacı N. E.’den mal kaçırmak amacıyla yapılıp yapılmadığından toplanmaktadır. Eş anlatımla, bozma yapan 1. Hukuk Dairesi resmi satış sözleşmesinin tapu memuru huzurunda yapıldığı tarihte davalılar dışında mirasçı olabilecek başkaca bir kişinin bulunmadığını, dolayısıyla davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararının söz konusu olamayacağı savından hareket etmiştir. Buna karşılık mahalli mahkeme ise, gerek ilk kararında gerekse ısrar kararında mirasçılık ilişkisinin TMK. nun 599. maddesi gereğince, ölüm anındaki duruma göre belirleneceğini, nitekim mevcut mirasçılık belgesine göre bu tarih itibariyle davacının ve davalıların miras bırakanı olduğu, davacının murisle evleneceğinden iki gün önce tapuda yapılan tek mal varlığıyla ilgili temlik işleminin davacıdan mal kaçırmak amacına yönelik olduğu ve muris muvazaasının diğer koşullarının da gerçekleştiği görüşüdür. İş bu davanın yasal dayanağı 818 sayılı Borçlar Kanununun 18., Türk Borçlar Kanununun 19. maddesi ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 01.04.1974 tarih ve ½ sayılı tevhidi içtihadına dayanmaktadır. Anılan tevhidi içtihat kapsamına göre; “Bir kimsenin mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmesi halinde satılık pay sahibi olsun ya da olmasın, miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar görünürdeki satış sözleşmesinin muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de biçim koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabilirler. Bu dava hakkı, geçerli sözleşmeler için söz konusu olan MK. nun 507 ve 603. maddelerinin sağladığı haklara etkili olmaz” Bu durumda murisin tapuda işlem yaptığı tarihte herhangi bir mirasçısının ilerideki miras haklarından yoksun etmek amacıyla böyle bir işlemi gerçekleştirdiğinin kabulü gerekir. 4721 sayılı TMK. nun 599 ve MK. nun 539. maddesi uyarınca mirasçılık ilişkisi murisin ölümüyle belirleneceği yasanın emredici hükmüdür. Bu nedenle murisin ölüm tarihi itibariyle davacının mirasçı olacağı kuşkusuzdur. Öte yandan, davacı ile resmi evliliğini yapan akit tarihi itibariyle davalıların miras bırakanı olan C.’in asıl iradesinin arada büyük yaş farkı bulunan ve Gürcistan Uyruklu davacıdan mal kaçırmak amacıyla böyle bir yöntem izlediği hayatın olağan akışı ve akit tarihi ile resmi evlenme arasındaki sürenin kısalığı, davacı ile murisin uzun süredir bakıcılık ve ilişkileri dikkate alındığında temliki işlemin muvazaalı olduğunun kabulü gerekir. Kaldı ki, muvazaanın diğer unsurları da gerçekleşmiştir. Kaldı ki, İ.Ö. ve E. Ö.’nın 1993 basım, yılına ait “Muvazaa Davaları” kitabının 167. sayfasının 2. paragrafında: Muvazaalı sözleşmenin yapıldığı tarihte mirasçı durumunda olmayan ancak, sonradan mirasçılık hakkını kazanan bir kişinin muris muvazaasına dayanarak sözleşmenin geçersizliğini ileri sürerek tapu iptal ve tescil davası açabilecek mi dir? Örneğin tapuda resmi sözleşmenin yapıldığı, taşınmazın devredildiği tarihte miras bırakan ile evli olmayan, daha sonra evlenen bir kimse muris muvazaasına dayanarak tapunun iptal ve tescilini isteyebilecek mi dir? Aynı sayfanın 3 numaralı paragrafında ise, “muris muvazaasında, muvazaa savına dayanan mirasçının miras hakkından yoksun bırakılmak istenen mirasçı olmasında zorunluluk yoktur. Yeter ki, muvazaalı temlik tarihinde kendisinden mal kaçırılmak, aldatılmak istenen bir mirasçı bulunsun. Muvazaalı sözleşme yapıldığı sırada sözleşme dışında kalan bir mirasçının veya mirasçıların varlığı, aldatmak amacının bulunduğunun kabulüne yeterli sayılmaktadır. Muvazaa sözleşmesinin yapıldığı, başka bir ifade ile tapu kaydının devredildiği tarihte, başka bir mirasçının veya mirasçıların bulunması halinde aldatmak kastı oluşacağından SONRADAN MİRASÇI OLAN KİŞİNİN DE MUVAZAA NEDENİ İLE TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI AÇMA HAKKININ OLMASI GEREKİR. HEMEN BELİRTELİM Kİ, UYGULAMADA BU DOĞRULTUDA İÇTİHATLARA RASTLANILMAKTADIR. Nitekim Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 05.03.1992 tarih 1991/14394 Esas, 1992/2628 Karar sayılı ilamında açıkça; davacı, temlik yapıldığı tarihte mirasçı değildir. Ancak, miras bırakanın kendisinden mal kaçırdığı başka bir mirasçısı bulunmaktadır. Davacı daha sonra miras bırakan ile evlenmiş, mirasçı olmuştur. Aslında tereke malı iken yapıldığı andan itibaren geçersiz sayılan muvazaalı bir temlik nedeniyle başkasının üzerinde gözüken taşınmazda payı olan davacının tapu kaydının iptali için dava açmakta HEM HAKKI, HEM DE HUKUKİ YARARI BULUNMAKTADIR. Hal böyle olunca; yukarıda açıkladığımız görüşler ve aynı Dairenin bir başka kararı dikkate alındığında mahalli mahkemenin direnme kararı usul ve yasaya uygundur. Özel Dairenin bozma kararının yukarıda sözü edilen tevhidi içtihat kapsamına ve yasa maddelerine, somut olaya uygun olmadığı ve bozma ilamının doğru olduğundan bahisle yerel mahkeme kararının oyçokluğuyla bozulmasına ilişkin Hukuk Genel Kurulunun bu dosya ile ilgili kararına katılmak mümkün olmamıştır. Netice olarak, direnme kararı doğrudur, onanmalıdır. Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar CEZA DAVALARINDA TEMYİZ HARCININ ÖDENMEMESİ CEZA DAVALARINDA HARCI ÖDENMEYEN TEMYİZ TALEBİNİN REDDİ HARÇLAR KANUNU Özel belgede sahtecilik suçundan sanık M.. Ş..’in 5237 sayılı TCK’nun 207/1, 62 ve 58. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin, Denizli 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 24.11.2011 gün ve 206-572 sayılı hü Ödeme emrinde alacaklının adresinin yanlış yazılması İtirazYukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :İİK.nun 58/1.maddesine göre takip talebinde alacaklının ve varsa k Kısıtlı adına verilecek avukat vekaleti ve ücret sözleşmesinin vesayet makamınca onaylanması gerekir MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün taraflar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Yargıtay Yargıtay Karar Arama Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ? Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Kanunu Yargıtay İş Bölümü Yargıtay Haberleri Karar Arama Yargıtay Kararları Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Yargıtay Ceza Dairesi Kararları BAM Kararları Danıştay Kararları Anayasa Mahkemesi Kararları Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları Karar Arama Nasıl Yapılır? Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir? Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır? BAM Karar Arama Nasıl Yapılır? Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır? Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?