Taraflar arasındaki “şikâyet" isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 9. İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin reddine, dair verilen 23.03.2011 gün ve 2011/277 E., 2011/273 K. sayılı kararın incelenmesi şikayetçi tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 20.12.2011 gün ve 2011/10170 E., 2011/29941 K. sayılı ilamı ile,(...İİK'nun 89/4. maddesinde "Üçüncü şahıs haciz ihbarnamesine müddeti içinde itiraz ederse alacaklı, üçüncü şahsın verdiği cevabın aksini icra mahkemesinde ispat ederek üçüncü şahsın 338. maddenin 1. fıkrası hükmüne göre cezalandırılmasını ve ayrıca tazminata mahkum edilmesini isteyebilir. İcra mahkemesi tazminat hakkındaki davayı genel hükümlere göre halleder" hükmü yer almaktadır.Somut olayda kendisine 1. haciz ihbarnamesi tebliğ edilen T… borçlunun şube nezdindeki yatırım hesabındaki para ve fondan oluşan kıymetlere bankanın rehin hapis ve takas hakkından sonra hüküm ifade etmek üzere haczin işlendiği bildirilerek süresi içinde cevap vermiştir. Banka cevabı yerleşik Dairenin uygulamalarına göre 89/1 haciz ihbarına itiraz niteliğindedir. Bu durumda alacaklının verilen cevabın gerçeğe aykırılığı iddiası varsa yukarıda yazılı olduğu üzere İİK'nun 89/4. maddesi uyarınca işlem yapması gerekir. 89/1'e verdiği cevapla banka sorumluluğunu yerine getirdiğinden bunun dışında bankanın banka sırrına giren hususları bildirmesi bu takip yönünden işin sonuçlanması için gerekli ve zorunlu değildir. İcra müdürlüğünce "rehin hapis, takas, mahsup hakkının doğumunu sağlayan kredi sözleşmesinin ve diğer sözleşme ve evrakların dosyaya gönderilmesi, haciz yazısının bankaya tebliği tarihinde bankadaki riskinin ne kadar olduğu, risk mevcutsa riskten ötürü icra takibi yapılıp yapılmadığı, yapıldı ise dosya numaralarının bildirilmesi" yönünde muhtıra gönderilmesinin yasal bir dayanağı bulunmamaktadır. Mahkemece müdürlük işleminin iptaline karar verilmesi gerekirken şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir...)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: İstek, icra memuru işlemini şikâyete ilişkindir. Şikayetçi vekili, İstanbul 8 İcra Müdürlüğü’nün 2010/22104 Esas sayılı dosyasında müvekkili bankaya tebliğ edilen İİK 89/1 haciz ihbarnamesi ile dosya borçlusu E. İ.Ö.’nun hesaplarına haciz işlenmesinin istendiğini, müvekkili banka tarafından yasal süresi içinde yanıt verilerek borçlunun bankaya borç ve risklerinin bulunduğundan borçlu ile imzalanan sözleşmelerin ilgili maddeleri nedeniyle tüm hesapları hak ve alacakları üzerinde rehin, takas mahsup haklarından sonra gelmek üzere borçlunun hesabındaki mevcut kıymetlere ve hesabı üzerine haczin işlendiği bildirilerek rehin hakları ve diğer nedenlerle itiraz edildiğini, haciz ihbarnamesine itiraz edildiğinden, kesinleşmeyen haciz ihbarnamesinden sonra muhtıra gönderilemeyeceğini, kaldı ki muhtıra ile istenilen bilgilerin müşteri sırrına girdiğini 5441 sayılı Bankalar Kanununun 73. maddesi gereğince İcra Müdürlüğü’ne verilemeyeceğini, Bu nedenle İstanbul 8. İcra Müdürlüğü’nün 2010/22104 Esas sayılı dosyasından müvekkili bankaya tebliğ edilen muhtıralar ile dosya borçlusunun müvekkili banka ile imzaladığı kredi sözleşmesi ile konu ile ilgili diğer tüm sözleşme ve evrakların ayrıca, borçlunun müvekkili bankaya olan riskinin ne kadar olup olmadığının, icra takibi yapılıp yapılmadığının, yapıldıysa dosya numarasının dosyaya gönderilmesinin talep edildiğini, bu istemin hukuka aykırı olup iptali gerektiğini, ileri sürerek İstanbul 8 İcra Müdürlüğü’nün 2010/22104 Esas sayılı dosyasında müvekkili Bankaya tebliğ edilen 13.01.2011 tarihli ve bila tarihli muhtıraların iptali ile İcra Memurunun bu yöndeki kararının kaldırılmasını istemiştir.Mahkemece, İİK.nun 89 maddesi referans alındığında icra dairelerinin kamu adına tahsilat yaparken ve cebri icra etkinliklerine girişirken bu kanunun kendilerine vermiş olduğu yetkide Bankacılık Kanunun 73.maddesi kapsamında kalan ilgililerin muaf tutulduğuna ya da istisna kılındığında dair herhangi bir buyurucu emir olmadığı gibi aksine, cebri icra etkinlikleri kapsamında borçlu ile ilişkide bulunan 3.kişilere İİK.nun 89 maddesi bağlamında yazılacak müzekkere ile bu ilişkilerin sorgulanması ,sorgulanan ilişkiler bağlamında 3.kişi ile borçlu arasında borçlu yararına etki ve sonuç doğuracak sözleşmelere bu sözleşmelere uygun hak edişlerin varsa belirlenerek alacaklıyı doyurmak maksadı ile icra dosyasına gönderilmesini temine yöneldiği, bu nedenle İİK.nun 89 maddesine işlerlik sağlamak amacına matuf müdürlük kararında herhangi bir yasasızlık ve isabetsizlik saptanmadığı gerekçesiyle, şikayetin reddine karar verilmiştir.Şikayetçi tarafça temyiz edilen karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.Yerel Mahkeme; önceki gerekçelerle, ilk kararında direnmiş; direnme kararını şikayetçi taraf temyiz etmiştir.Hukuk Genel Kurulu’nca işin esasının görüşülmesine geçilmeden önce; bozma sonrasında yapılan yargılamada şikayetçi vekilinin bozma ilamına uyulmasına karar verilmesini istemesi karşısında, yerel mahkemenin direnme kararı verip veremeyeceği ön sorun olarak incelenip, tartışılmıştır. Bu noktada, uyuşmazlığın çözümü bakımından, şikâyeti düzenleyen İcra İflas Kanunu hükümlerine ve şikâyetin taraflarına da değinmekte yarar vardır.2004 sayılı İİK. nun 16. maddesine göre; “Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere icra ve iflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikâyet olunabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Görüldüğü gibi şikâyetteki amaç, hatalı olan icra işlemlerinin düzeltilmesi olduğundan burada bilinen anlamda bir dava bulunmamaktadır. Şikâyet; icra ve iflas hukukuna özgü bir yasa yoludur. Dolayısıyla şikâyette davalı ve davacı değil şikâyet eden ve şikâyet olunan bulunur. Buna rağmen uygulamada şikâyet eden yerine davacı, şikâyet olunan yerine davalı denilmektedir. Sadece alacaklı ve borçlu değil hukuki yararı olan herkes şikâyet yoluna başvurabilir. Şikâyetin pasif tarafını, işlemle ilgisi olan kişiler oluşturacağı, şikâyetin İcra ve İflas Daireleri’nin işlemlerinin Tetkik Merciinde hukuka uygunluğunun incelenmesini ifade etmesi nedeni ile İcra ve İflas Dairesinin (memurunun) şikâyetin pasif tarafını teşkil etmeyeceği, ancak Tetkik Merciinin işlemlerin hukuka uygunluğunun incelenmesi sırasında memurdan açıklama isteyebileceği, bu nedenle İcra ve İflas memurunun şikâyetin pasif tarafını teşkil etmediği doktrinde de kabul edilmektedir. (Hakan Pekcanıtez, İcra ve İflas Hukuku’nda Şikâyet, Ankara 1986, s. 109).17.07.2003 T. ve 4949 sayılı Kanunun 4 ncü maddesiyle yeniden düzenlenen İcra ve İflas Kanunu'nun 18/III maddesine göre, " Aksine hüküm bulunmayan hallerde icra mahkemesi, şikâyet konusu işlemi yapan icra dairesinin açıklama yapmasına ve duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını takdir eder; duruşma yapılmasını uygun gördüğü takdirde ilgilileri en kısa zamanda duruşmaya çağırır ve gelmeseler bile gereken kararı verir." hükmüne yer verilmiştir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde: Yerel mahkeme, İİK. nun. 16 maddesine göre takdir hakkını duruşma açma yönünde kullanmıştır. Bu durumda bozma ilamı ve bozma sonrası duruşma gününü bildiren davetiyenin şikayetten etkilenen alacaklı ve takip borçlusuna usulüne uygun olarak tebliğ edilip, taraf teşkili sağlanmalıdır.Az yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, mahkemenin, bozmadan sonra takip borçlusu ve alacaklısına usulüne uygun olarak tebligat yapılmadan ve şikayetçinin bozma kararına uyulmasına karar verilmesi yönündeki beyanına rağmen direnme kararı verilmesi usule uygun görülmemiştir. Hal böyle olunca; yerel mahkemece, icra müdürlüğü işleminin ilgilisi olan takip alacaklısı ve takip borçlusuna, duruşma gününün, şikayet dilekçesinin ve bozma ilamının usulüne uygun olarak tebliğ edilip, duruşmaya geldiklerinde bozma kararına karşı beyanları alındıktan sonra, bozma kararına uyulup uyulmaması hususunda bir karar verilmesi gerekirken, eksiklik giderilmeden direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Açıklanan nedenlerle, yerel mahkemenin direnme kararı usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerekir.S O N U Ç :Şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre şikayetçinin, işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 2004 sayılı İcra İflas Kanunun 366/III. maddesi uyarınca tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 16.01.2013 oybirliğiyle karar verildi.