Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 620 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 336 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : Erzurum 3. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 27/09/2011NUMARASI : 2011/227-2011/375Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Erzurum 3. Asliye Hukuk Mahkeme’since davanın kısmen kabulüne dair verilen 14.07.2009 gün ve 2007/144 E., 2009/316 sayılı kararın incelenmesi davalılardan TCDD vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 25.01.2011 gün ve 2009/13698 E. 2011/631 K. sayılı ilamı ile; (…Dava, tren çarpması nedeniyle desteğin ölümünden dolayı uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalılardan TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından temyiz olunmuştur. Davacılar, davalı makinistin yönetimindeki diğer davalı TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü'ne ait trenin Horasan-Pasinler seferi yaptığı sırada tren raylarında oynayan 1,5 yaşındaki çocuklarına çarparak ölümüne neden olduğunu; davalı makinistin treni aşırı hızlı kullanması nedeni ile diğer davalı TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü'nün ise raylara yaklaşılmasını önleyici gerekli güvenlik önlemlerini almamış olması nedeni ile kusurlu olduğunu belirterek, davalıların maddi ve manevi tazminat ile sorumlu tutulmalarını istemişlerdir. Davalı TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü ise, kendisi yönünden davanın idari yargıda görülmesi gerektiğini belirterek, görevsizlik kararı verilmesini istemiştir. 11.02.1959 günlü ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının 1. bendinde açıkça belirtildiği gibi, bir kamu kurumu tarafından verilen kararlar üzerine plan ve projesine göre bir yol yapılmasından dolayı zarara uğrayan kişinin uğradığı zarar, bir idari kararın ve eylemin sonucu oluşmuş zararlardandır. Bir kamu kurumunun görevlerinden olan bir işi yapmayı kararlaştırması idari bir karar olduğu gibi, bu kararı yerine getirmek üzere plan ve projeler yapıp o plan ve projeler gereğince işi görmesi de idari kararın sonucu olan birer idari eylemdir. Bu eylemlerden doğan zararların ödettirilmesi istekleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası'nın 2/1-b maddesi gereğince bir tam yargı davasıdır ve bu davalara bakmaya idari yargı yeri görevlidir.Dava konusu olayda davacılar, davalılardan TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü'ne, bir idari karar ile plan ve proje dâhilinde yapılmış bulunan tren yolunda gerekli güvenlik önlemlerini alınmamış olması nedeniyle husumet yönelttiklerine göre adı geçen davalı yönünden, yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir…)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda yargı yoluna ilişkin bozma yönünden direnilmiştir.TEMYİZ EDEN: Davalılardan TCDD vekiliHUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece, davacıların küçük yaştaki çocuklarına tren çarpması sonucu ölümünden davalı işletmenin kusuru oranında sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Davalılardan TCDD vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.Yerel mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davalılardan TCDD vekili getirmiştir. Bozma ve direnme kararlarının içerikleri itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yargı yoluna ilişkin olup, davanın, idari yargı mahkemelerinde görülmesi gereken tam yargı davası olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Bilindiği üzere; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesi uyarınca, idari eylem ve işlemlerden dolayı zarar gören kişiler tarafından açılacak "tam yargı" davaları idari yargıda çözümlenir. İdari eylem, kamu idare ve kurumlarının kamu görevine ilişkin, idare hukuku kural ve gereklerine göre yaptığı olumlu veya olumsuz davranış ve fiillerden ibarettir. İdari işlem ise, idari kanunlara dayanılarak yapılan muamelelere denilmektedir. İdarenin eylem ve işlemleri, onun kamu hukuku alanındaki kamu gücünü (kamu otoritesini) kullanarak, idare hukuku kural ve gerekleri uyarınca yaptığı faaliyetlerin, hukuki ve maddi hayattaki görünümleridir. Kamu idare ve kurumlarının, kamu otoritesinin (egemenlik hakkının) bir temsilcisi olarak yaptığı faaliyetlerinde veya ondan doğan eylemlerinde hizmet unsuru söz konusudur. O halde; kamu kurumlarının faaliyet alanı içerisine giren kamu hizmetlerini yerine getirirken sebebiyet verdikleri zararların tazmini için açılan davaların hizmet kusuruna dayanması nedeniyle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesi gereğince idari yargı yerinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.Bu noktada, kazanın meydana geldiği yerin tabi bulunduğu hukuki statünün belirlenmesi gereklidir. 6099 sayılı kanunun 14.maddesi ile değişik 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 110. maddesinin 1. fıkrası “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.” şeklinde olup; “hemzemin geçit” ise, aynı Yasa'nın 3.maddesinde: “Demiryolu geçidi (hemzemin geçit): Karayolu ile demiryolunun aynı seviyede kesiştiği bariyerli veya bariyersiz geçitler" şeklinde tanımlanmıştır.Somut olayda dava konusu kazanın meydana geldiği yerin hemzemin geçit veya fiilen hemzemin geçit olarak kullanılan yer olmadığı ve KTK kapsamında sayılamayacağı, kazanın hemzemin geçide 300 metre mesafede tren yolunda meydana geldiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.Bu durumda, davacı tarafından, davalı idarenin hizmet kusuru niteliğindeki eylemleri nedeniyle zarara uğranıldığı iddia edilerek tazminat talebinde bulunulduğuna göre, işbu istemin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince ilgili idareye karşı, idari yargı yerinde açılacak tam yargı davasında ileri sürülmesi gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır. Nitekim, 11.02.1959 gün ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da bu ilke benimsenmiştir.O halde, davaya konu hukuka aykırı eylem 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası kapsamında yer alan karayolu üzerinde meydana gelmediğinden Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen yargı yoluna ilişkin Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun'un 440/III. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26.09.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.