MAHKEMESİ :Aile MahkemesiTaraflar arasındaki “karşılıklı boşanma, velayet, nafaka ve tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Anadolu 14. Aile Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 28.05.2013 tarihli 2011/91 Esas, 2013/351 Karar sayılı kararın incelenmesi davalı-karşı davacı (koca) tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 22.04.2014 gün ve 2013/17963 E. 2014/9660 K. sayılı ilamıyla; (...1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacı kocanın aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran davacı-davalı kadın yararına hükmolunan maddi tazminat çoktur. Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun 50. ve devamı maddeleri hükmü nazara alınarak daha uygun miktarda maddi tazminat (TMK.md.174/1) takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.3-Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı-davalı kadın yararına verilen yoksulluk nafakası çoktur. Mahkemece Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır...) gerekçesiyle oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, karşılıklı boşanma, velayet, nafaka, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen karar; Özel Dairece yukarıda belirtilen nedenlerle bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararını davalı vekili temyize getirmiştir.Hukuk Genel Kurulunda işin esasına girilmeden önce mahkemece yargılama sırasında ara kararı ile davacı kadın lehine hükmedilen tedbir nafakasının aylık 10.000,00 TL'ye yükseltilmesine karar verildiği halde, hem bozulan ilk kararda hem de direnme kararında tedbir nafakası hakkında açıkça hüküm kurulmaksızın “…04/12/2012 tarihli celsenin 3 nolu ara kararı ile hükmedilen tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar devamına, karar kesinleştikten sonra ise, yoksulluk nafakası olarak devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,” şeklinde hüküm kurulması nedeniyle usulüne uygun direnme kararı oluşturulup oluşturulmadığı hususu önsorun olarak ele alınıp, incelenmiştir.Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (6100 sayılı HMK)'nun 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre karar, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsar. Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar. Hükmün hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Diğer taraftan, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle ve kısa karar ile gerekçeli karar arasında tereddüte yol açacak çelişkiler taşımaması ile mümkündür. Önemle vurgulanmalıdır ki, direnme kararlarının hukuksal niteliklerinin doğal sonucu ve gereği olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yapacağı inceleme ve değerlendirme sırasında gözeteceği temel unsurlardan birini, bozmaya karşı tarafların beyanlarının tespiti ile uyulup uyulmama konusunda verilen ara kararları ile sonuçta hüküm fıkrasını içeren kısa ve gerekçeli kararların birbiriyle tam uyumu ve buna bağlı olarak da kararın ortaya konulan sonucuna uygun gerekçesi oluşturmaktadır. Bunlardan birisinde ortaya çıkacak farklılık ya da aksama çelişki doğuracaktır ki bunun açıkça usul ve yasaya aykırılık teşkil edeceği kuşkusuzdur.Başka bir ifadeyle, mahkemece düzenlenecek kısa ve gerekçeli kararlara ilişkin hüküm fıkralarında, Özel Daire bozma ilamına hangi açılardan uyulup hangi açılardan uyulmadığının hüküm fıkrasını oluşturacak kalemler yönünden tek tek ve anlaşılır biçimde kaleme alınması, varsa hükmedilen miktarların doğru ve çelişki oluşturmayacak biçimde ortaya konulması; kararın gerekçe bölümünde de bunların nedenlerinin ne olduğu ve bozmanın niçin yerinde bulunmadığı ve dolayısıyla mahkemenin bozulan önceki kararının hangi yönleriyle hukuka uygun olduğunun açıklanması, kararın yargısal denetimi açısından aranan ön koşullardır. Nihayet, direnme kararları, yapıları gereği, yasanın hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı bir Yargıtay dairesinin bu denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak, gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu bir yerel mahkeme kararının aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin iddiaları içerdiklerinden, o iddiayı yasal ve mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorunda olduğu gibi direnilen ve uyulan kısımları da kalem kalem net ve birbirine uygun bir biçimde içermelidir.Nitekim, aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.03.2015 gün ve 2008/15-278 E., 2008/254 K.; 25.02.2015 gün ve 2013/13-1600 E., 2015/881 K.;04.03.2015 gün ve 2014/4-1037 E., 2015/887 K. sayılı kararlarında da uygulanmıştır.Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; mahkemenin 22.03.2011 tarihli ara kararı ile; davacı için aylık 4.000,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmiş, 04.12.2012 tarihli ara kararı ile davacı için takdir olunan tedbir nafakasının aylık 10.000,00 TL'ye yükseltilmesine karar verilmiştir. Mahkemece, direnmeye ilişkin nihai hükümde, infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde, davacı için takdir edilen tedbir ve yoksulluk nafakaları hakkında açıkça miktar gösterilmesi yerine, "Davacı-davalı ... için 04/12/2012 tarihli celsenin 3 nolu ara kararı ile hükmedilen tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar devamına, karar kesinleştikten sonra ise, yoksulluk nafakası olarak devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine" şeklinde herhangi bir miktar belirtmeksizin ara kararına atıf yapılarak hüküm kurulması usul ve yasaya uygun değildir. Görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından; nihai kararda tedbir ve yoksulluk nafakası için atıf yapılan ara kararında nafaka miktarının belli olduğu, ilamın infazının bu ara kararı ile birlikte mümkün olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda belirtilen nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.Şu durumda mahkemece yapılacak iş; dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve buna uygun gerekçeli karar oluşturulmasıdır. Direnme kararının bu nedenle bozulması gerekmiştir. S O N U Ç : Direnme kararının yukarıda gösterilen nedenden dolayı BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, 11.05.2016 gününde oyçokluğu ile karar verildi.KARŞI OYDirenme kararında nafakayla ilgili olarak mahkemece, 4.12.2012 tarihli oturumdaki (3) numaralı ara kararına atıf yapılarak "bu ara kararıyla hükmedilen tedbeir nafakasının karar kesinleşinceye kadar devamına, karar kesinleştikten sonra ise yoksulluk nafakası olarak devamına, fazla isteğin reddine" şeklinde hüküm kurulmuştur. Sayın çoğunluk; bu şekilde hüküm tesisinin, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297'nci maddesinin (2.) bendine uygun olmadığını, taraflara yüklenen borcu ve tanınan hakkı açıkça göstermediğini, bu durumun ilamın infazında duraksamaya yol açacağını kabul ederek, usulüne uygun hüküm bulunmadığı gerekçesiyle kararı bozmaktadır. Atıf yapılan ara kararında, davacı (davalı) kadın için tayin edilen tedbir nafakasının miktarı bellidir. Direnmeye ilişkin nihai kararda, atıf yapılan ara kararındaki nafakanın, "karar kesinleştikten sonra yoksulluk nafakası olarak devamına" karar verilmiş bulunduğuna göre, yoksulluk nafakasının miktarı bakımından da bir belirsizlik bulunmamaktadır. İcrasında doğabilecek bir duraksama, "tavzih" yoluyla (HMK. m. 305) açıklıga kavuşturulabilir. Tavzih, tam da bu gibi durumlar için öngörülen bir çaredir. Bu bakımdan, sayın çoğunluğun, direnme kararında yer alan sadece nafakaya ilişkin bu hüküm sebebiyle, "usulüne uygun oluşturulmuş bir hüküm mevcut değildir." şeklinde ulaştığı sonuca ve buna dayanan bozma kararına katılamıyorum. İşin esasının incelenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
TİCARİ DEFTERLERİN TALEP EDİLMESİNE RAĞMEN İBRAZ EDİLMEMESİ / ALEYHE YORUMLANAMAMASI
Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Yalova 2.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 21.09.2011 gün ve 2010/507 E.-2011/342 K. sayılı karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 12.06.2012 gün ve 2012/4241 E- 2012/99
SÖZLEŞMEDEN DOĞAN DAVA • YETKİLİ MAHKEME İFA YERİ
(...Davacı, davalının talebi üzerine davalıya 250.000 TL borç para verdiğini, aylık 11.250 dolar faizin düzenli ödenmesi, ana paranın ise 4 ay içinde ödenmesi hususunda anlaştıklarını, davalının ilk ay faizi ödemesine rağmen sonrasını ödemediğini belirterek fazlası saklı kalmak üzere 50.000 TLnin ta
Avukatın takip kesinleştiği halde alacağın tahsili için gereken diğer işlemleri yapmaması görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur
İlk derece mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:Suç tarihinde Ankara Barosuna bağlı avukat olarak çalışan sanığın, 13/10/2008 tarihli vekaletname ile katılanın K.. ve T.. Köyü tüzel kişiliklerinden olan alacağının tahsili amacıyla vekilliğini üstlendiği, Po
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?