Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 566 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 303 - Esas Yıl 2013





Taraflar arsındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesince; “DAVA: Dava dilekçesinde, 1999 yılında Bilim Araştırma Vakfı hakkında soruşturma başlatıldığı ve davacının da sanıklar arasında bulunduğu; İstanbul 2. ACM tarafından zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verildiği; temyiz hakları bulunmadığı halde Fatih ve Ebru 'nun talepleri üzerine 8. Ceza Dairesi tarafından kararın bozulduğu; ceza davasının halen 2010/32 esas sayısında derdest olduğu; bozma kararının hatalı ve temyize getirenlerin de bu haklarının olmadığı; konuya ilişkin çeşitli mütalaalar sunulduğu; temyiz edenlerin katılan sıfatlarının da 29/04/2011 günlü oturumda kaldırıldığı; buna rağmen davanın düşürülmediği; Hakim S.. T..'un gerçek ve asıl sorumlu durumunda olduğu ve görevini yapmamakta ısrar ettiği; davanın altı seneden beri gereksiz yere sürdürüldüğü; HMK'nun 46/e maddesi kapsamında hakkın yerine getirilmesinden kaçınıldığı ileri sürülerek; 5.000,00-TL manevi tazminata karar verilmesi talep olunmuştur. CEVAP: Cevap dilekçesinde, asıl dava dosyasının derdest bulunduğu ve dava koşulunun gerçekleşmediği; sorumluluk unsurlarının da bulunmadığı savunulmuştur.GEREKÇE: Dava, hakimin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak manevi tazminat istemine ilişkindir."Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair" 6110 sayılı Yasa 14/02/2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe girmiştir. 6110 sayılı Yasa'nın 12. maddesi ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'na 93/A maddesi eklenmiştir. Maddedeki düzenlemeye göre:Hakim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle: a)Ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir. b)Kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hakim veya savcı aleyhine tazminat davası açılamaz. Devlet aleyhine açılacak tazminat davası ancak dava konusu işlem, faaliyet veya kararın dayanağı olan; a)Soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya kamu davası açılmış ise kovuşturma sonucunda verilen hükmün, b)Dava sonunda verilen hükmün, kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılabilir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya hükmün kesinleşmesinden önce, hakim veya savcının söz konusu işlem, faaliyet veya kararıyla ilgili olarak görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanmaktan mahkumiyeti halinde ise tazminat davası bu hükmün kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde açılabilir.Dava konusu, ceza kovuşturması sırasında yapılan işlemlere ilişkindir. Açılan ceza davası ise, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2010/32 esas sayılı dosyasında derdest bulunmaktadır. 6110 sayılı Yasa ile değişik 2802 sayılı Yasa'nın 93/A maddesi uyarınca; ancak, asıl dava sonucunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tazminat davası açılabilir. Şu durumda, davacının istemi dinlenilebilir bulunmamakta olup; dava şartı oluşmadığı nedeniyle davanın reddine karar verilmelidirHÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-Dava şartı oluşmadığından davanın reddine,2-Davanın reddi nedeniyle alınması gereken 21,15-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 74,25 TL'den düşümü ile kalan 53,10-TL'nin istek halinde davacıya iadesine,3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına takdir olunan 2.400,00-TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,,”Dair oybirliği ile verilen 25.09.2012 gün ve 2011/37-43 sayılı kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, kararın süresinde temyiz edildiğinin anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü: HUKUK GENEL KURULU KARARIDavacı Uğur dava dilekçesinde; 1999 yılında Bilim Araştırma Vakfı hakkında soruşturma başlatıldığını, İstanbul 2. ACM tarafından zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verildiğini temyiz hakları bulunmayan kişilerin temyiz istemi üzerine 8. Ceza Dairesi tarafından kararın bozulduğu, ceza davasının halen 2010/32 esas sayısında derdest olduğu, bozma kararının hatalı ve temyize getirenlerin de bu haklarının olmadığı, temyiz edenlerin katılan sıfatlarının da 29/04/2011 günlü oturumda kaldırıldığı, buna rağmen davanın düşürülmediği, hakim S.. T..'un gerçek ve asıl sorumlu durumunda olduğu ve görevini yapmamakta ısrar ettiği, davanın altı seneden beri gereksiz yere sürdürüldüğü, HMK'nun 46/e maddesi kapsamında hakkın yerine getirilmesinden kaçınıldığı ileri sürülerek, 5.000,00-TL manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı Maliye Hazinesi vekili ise HMK'nun 46. maddesindeki koşullar oluşmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir. SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilamı harcı peşin alındığından başka harç alınmasına mahal olmadığına, 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 12. Maddesi ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’na eklenen 93/A-5 fıkrası ve 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 24.04.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.