Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 546 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 546 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : Kadıköy 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 05/04/2007NUMARASI : 2006/353-110Taraflar arasındaki “Tapu iptali ve tescil ” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 18.10.2005 gün ve 2185-376 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 13.4.2006 gün ve 2085-4095 sayılı ilamı ile; (...Dava, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; Ö. T.nin maliki bulunduğu 831 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 4 nolu bağımsız bölümü vekil aracılığı ile 9/1/2002 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik ettiği görülmektedir. Davacı, miras bırakanı Ö.T.’nin temlik tarihinde ehliyetsiz olduğunu ileri sürerek payı oranında tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur. Miras bırakanın ölüm tarihine göre terekesinin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu açıktır. Türk Medeni Kanununun 701.maddesi uyarınca isteğin niteliğine göre pay oranında dava açılmasına olanak yoktur. Öte yandan, Türk Medeni Kanununu 702/4.maddesinin de somut olayda uygulama yeri bulunmadığı tartışmasızdır. Bu suretle açılan bir davaya sonradan tereke temsilcisinin iştirak etmesi de neticeye etkili değildir. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir....) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDEN : Davalı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, miras bırakanın ehliyetsizliği hukuksal nedenine dayalı tapu iptali, tescil isteğine ilişkindir.Davacı F. dava konusu dairenin, muris Ö.adına kayıtlı iken, murisin kardeşi diğer mirasçı A.’e verilen vekaletname ile A.’in kızı davalı M.’ye satış biçiminde temlik edildiğini; 10.10.1983 tarihinde miras bırakana kayden iade edildiğini; ancak 9.1.2002 tarihinde yine aynı vekaletle bu kez çıplak mülkiyetinin devredildiğini, anılan tarihlerde murisin hukuksal ehliyetten yoksun olduğunu ileri sürerek; tapu kaydının iptali ile tüm Ö. mirasçıları adına veraset ilamındaki payları oranında tescil isteğinde bulunmuştur.Dava, tereke adına açılmış olup, mirasçılar davacı ile vekil konumundaki dava dışı A.’den ibarettir.Olayda çıkar çatışması söz konusu olduğundan N.Ö.adlı kişi terekeye mümessil tayin edilmiş, 12.10.2004, 2.2.2005 günlü oturumlara katılarak, davanın terekenin menfaatine olduğunu; bildirerek davanın kabulü gerektiği yönünde beyanda bulunmuştur.Adli Tıp Kurumunun 9.2.2005 tarihli raporu ile murisin satış tarihlerinde hukuksal ehliyetten tamamen yoksun olduğu anlaşılmıştır. Bu tarihten sonra davacı F.vekili 22.9.2005 tarihli dilekçesiyle, pay oranında iptal ve tescil istediğini bildirmiş, mahkemece de pay oranında kabul kararı verilmiştir. Anılan hüküm Özel Dairece; bu tür davalarda pay oranında iptal ve tescil kararı verilemeyeceği, davanın reddi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir.Öncelikle, yolsuz tescil nedeniyle açılacak davalarda, yolsuz işlem nedeniyle hakkını yitiren kişi bizzat kendisi veya yasal temsilcisi aracılığıyla yada ölmüş ise mirasçıları aracılığıyla iptal, tescil davası açabilirler.Olayımızda vekaleten taşınmazı satılan muris Ö. yaşamış olsa idi, bu dava ehliyetsiz olduğu için vasisi tarafından açılabilecekti. Ancak, ölümü nedeniyle terekesi elbirliği mülkiyetine tabi olduğundan, ona teban tüm mirasçıların katılımı zorunlu hale gelmektedir. Davacı davayı tek başına ancak tüm tereke adına açmıştır.Bu durumda TMK.m. 640 uyarınca taraf teşkilinin sağlanması gerekir.Nitekim, tereke temsilcisi atanmış ve duruşmalara katılmıştır. 11.10.1982 tarih 3/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararındaki; Türk Kanunu Medenisinin 618 maddesi hükmüne dayanarak 3.kişilere karşı açtığı elatmanın önlenmesi davalarında davanın yürütülebilmesi için diğer ortakların muvafakatinin alınması ya da MK.nun 581.maddesi uyarınca terekeye bir mümessil tayin ettirilmesi gerektiği yönündeki hükmü, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 702/4 maddesindeki “ortakların her birinin topluluğa giren hakların kazanmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanacağı” hükmü nedeniyle geçerliliğini yitirmiş olup, anılan yasa hükmü ehliyetsizlik nedeniyle açılan tapu iptali ve tescil davalarını kapsamamaktadır.Nitekim,Hukuk Genel Kurulunun 13.3.2002 tarih 2002/8-160 191 sayılı kararı da bu doğrultudadır.Öte yandan, terekeye atanan temsilci olayımızda olduğu gibi bir mirasçının açmış olduğu davaya icazet verirse davaya tereke temsilcisi tarafından devam edilir.Yani davayı takip yetkisi ona geçer.Davayı açan mirasçının takip yetkisi, sıfatı sona erer. Yargıtay Daireleri ve Hukuk Genel Kurulunun kararları da bu yöndedir.Somut olayda açıklanan nedenlerle davacının sıfatı sona erdiğinden, davada iptal ve tescilin tüm mirasçılara değilde, yalnızca kendi miras payına hasredilmesi isteğinde bulunma hak ve yetkisi yoktur. Bu beyanına hukuksal sonuç bağlanamaz. Ayrıca dava konusu taşınmaz terekenin malı haline geldiğine göre, bir mirasçının terekedeki mallar konusunda tasarrufu işlemde bulunma yetkisi bulunmadığından, davacı vekilinin 22.9.2005 tarihli beyanına itibar edilmesi mümkün değildir. Davanın tüm tereke yönünden görülmesi gerekir.Tüm bu nedenlerle yerel mahkemece; sözü edilen davacı vekili beyanı hukuki sonuç doğurucu nitelikte olmadığından ve toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi sonucu davacının davası subüt bulduğundan, davanın kabulü ile çekişmeli taşınmaz kaydının iptaline, davacı ve diğer mirasçı adına miras payları oranında tesciline karar verilmesi gerekirken, yalnızca davacının payı yönünden kabul kararı verilmesi hatalı olmuştur.Bu nedenlerle direnme kararının bozulması gerekir.S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 11.7.2007 gününde, oybirliğiyle karar verildi.