MAHKEMESİ : İstanbul 6.Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 30.11.2010NUMARASI : 2010/221 E-2010/351 K.Taraflar arasındaki “Kişilik haklarına saldırı nedeniyle tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 6.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın davalılardan A.B.yönünden kısmen kabulüne diğer davalılar yönünden reddine dair verilen 04.12.2008 gün ve 2007/360 E.,2008/319 K. sayılı kararın incelenmesi davacı ve davalılardan A.B.vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 10.11.2009 gün ve 2009/4967-12608 sayılı ilamı ile;("...1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının temyiz itirazları reddedilmelidir.2-Davalılardan A.B.’in temyiz itirazına gelince; dava, haksız eylem nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davacı ile davalılardan A. B.tarafından temyiz olunmuştur.Davacı doktor olup 15/10/2007 günü canlı olarak yayınlanan “Dobra Dobra” adlı televizyon programına konuk olarak katılmış, akciğer kanseri olan dava dışı E.A.ın görüntüleri yayımlandıktan sonra “Beş ay sonra aramızda olmayacak” biçiminde açıklamada bulunmuştur. Bu konu bir süre basını ve tıp çevrelerinde tartışılmış, birçok yazı ve açıklama yayınlanmıştır.Davacı eldeki bu dava ile İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Genel Sekreteri H. D. Yönetim Kurulu Üyesi A.B. ve Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi Başkanı G. G.un bu konuda basına verdikleri açıklama ve söyleşiler sırasında söyledikleri sözlerin kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu ileri sürerek manevi tazminat istemiştir. Davalılar ise, meslek odası yöneticileri olmaları nedeniyle, bir doktor olan davacının hastaya ömür biçmesinin davranış kuralları (ahlaki) yönünün kendilerine sorulduğunu, konuyu hasta hakları ve hekimlik mesleği kurallarının boyutu açısından değerlendirdiklerini ve böyle bir açıklamanın davranış kurallarının bozulması anlamına geleceği yönünde görüş açıkladıklarını ve manevi tazminat isteme koşullarının oluşmadığını belirterek istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuşlardır.Yerel mahkemece, davalılardan G. G. ile H. D.’in yaptığı açıklamaların mesleki görüş açıklaması niteliğinde olup kişilik haklarına saldırı oluşturmadığı benimsenerek bu davalılar hakkındaki istem reddedilmiş; diğer davalı A.B.’in açıklamasında ise hiç gerekmediği halde davacının “1991 yılında iki ayrı şehirde doktorluk yapıyor gözüktüğü için altı ay meslekten men cezası aldığını” söylemesinin kişilik haklarına saldırı oluşturduğu gerekçesiyle bu davalı hakkındaki istemin bir bölümü kabul edilmiştir.Davacının bir kanser hastasına ömür biçmesi nedeniyle, konunun özellikle meslek odası yöneticilerine sorulması, olayın davranış kuralları ve hukuki sonuçlarının tartışılarak irdelenmesi son derece doğaldır. Davacının bu eylemi nedeniyle hakkında soruşturma açılıp açılmayacağının, odanın işlem yapıp yapmayacağının; bu bağlamda, davacıya ceza verilip verilmeyeceğinin ve daha önce ceza alıp almadığının sorulması basının görevleri arasındadır. Gerçekten, yapılan söyleşilerden ve yazılan yazılardan da bu soruların sorulduğu ve davalıların bu sorulara verdiği yanıtların yayınlandığı anlaşılmaktadır. Davacının davranış kurallarına aykırı davranışı nedeniyle cezalandırılmasının gündemde olduğu bir sırada eskiden böyle bir ceza alıp almadığının sorulması ve bu sorunun yanıtlanması günceldir. Davacının aldığı cezanın türü ve nedeninin açıklanması davacının kamuoyu önünde güvenilirliğinin sarsılması sonucunu doğurmaz. Şu durumda, davalılardan A.B.’in açıklamasının gerçek ve güncel olduğu, öz ve biçim dengesinin korunduğu kendisine yöneltilen sorular karşısında cevap vermesinin görevinin bir gereği olduğu kabul edilerek davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmadığı sonucuna varılmalıdır.Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, davalılardan A. B.'in manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir...") gerekçesiyle davalılardan A. B. yararına bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN : Davalılardan A. B. HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. S O N U Ç : Davalılardan A.B. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 13.07.2011 gününde, oybirliğiyle karar verildi.