MAHKEMESİ : Bakırköy 1. Asliye Ticaret MahkemesiTARİHİ : 15/11/2011NUMARASI : 2011/509-2011/454 Taraflar arasındaki “Rücuan tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bakırköy 1.Asliye Ticaret Mahkemesi'nce görevsizliğe dair verilen 04.06.2009 tarih ve E:2009/114, K:2009/343 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili, davalı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı vekili ve davalı Zeytinburnu Belediye Başkanlığı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 27.06.2011 gün ve E:2010/455, K:2011/7726 sayılı ilamı ile,(...Davacı vekili, müvekkili tarafından Kobim Garantide Sigorta Poliçesi ile sigortalı dava dışı şirketin davalı şahısların murisinin işlettiği kaçak maytap atölyesinde meydana gelen patlama nedeniyle zarar gördüğünü, sigortalının zararının müvekkili tarafından karşılandığını, hasardan davalıların sorumlu olduğunu ileri sürerek, 10.090 TL ‘nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı vekili, davalı Zeytinburnu Belediye Başkanlığı vekili ve davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili, davanın idari yargıda görülmesi gerektiğini belirterek görev yönünden itirazda bulunmuşlardır. Diğer davalılar, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesine açılan davanın mutlak ticari dava olduğu gerekçesiyle ilk itiraz olmaksızın yasaya ve usule uygun olmayarak re’sen verilen iş bölümü nedeniyle görevsizlik kararının gönderme niteliğinde olup bağlayıcı bulunmadığı, TTK’nun 5/3. maddesinin uygulanmayacağı, bu halde görevli olunmadığı gerekçesiyle görevsizlik niteliğinde dosyanın Bakırköy 7. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili, davalı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı vekili ve davalı Zeytinburnu Belediye Başkanlığı vekili temyiz etmiştir. 1) Mahkemece, ilk itiraz olmaksızın verilen görevsizlik kararının bağlayıcı olmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ise de, TTK’nun 5. maddesi gereğince dava dosyası kendisine gönderilen mahkeme, gönderen mahkemenin verdiği gönderme kararı ile bağlıdır. Davalı taraf iş bölümü itirazında bulunmadığı hallerde dahi, mahkeme davanın kendi işbölümüne girmediği gerekçesiyle gönderme kararı verdiğinden, gönderilen mahkeme bu gönderme kararı ile bağlıdır. Bu halde, davaya bakmaya mecbur olan Asliye Ticaret Mahkemesinin görevsizlik niteliğinde verdiği gönderme kararı doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.2) Bozma neden ve şekline göre, davalılar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Zeytinburnu Belediye Başkanlığı vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN: Davacı vekili ile davalılardan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı vekili. HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK.)'nun 1301. maddesi uyarınca rücuan tazminat istemine ilişkindir.Davanın açıldığı Bakırköy Asliye 7.Hukuk Mahkemesi'nce, herhangi bir işbölümü itirazı ileri sürülmeksizin verilen kararla dosya Bakırköy Asliye 1.Ticaret Mahkemesi'ne gönderilmiş, anılan mahkemece de görevsizlik kararı verilmiştir. Bu görevsizlik kararı Özel Daire'ce yukarıda başlıkta yer alan nedenlerle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Direnme hükmünü davacı sigorta şirketi vekili ile davalılardan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı vekili temyize getirmektedir. Hukuk Genel Kurulu önüne direnme yoluyla gelen uyuşmazlık; Asliye Hukuk Mahkemesi'nce Ticaret Mahkemesi'nin görevli olduğuna ilişkin olarak verilen kararın hukuksal niteliğinin ne olduğu, kararın iş bölümü ayrımına ilişkin gönderme kararı mı, yoksa görevsizlik kararı mı olduğu, buna göre görev konusunda varılacak sonucun ne olması gerektiği, noktasında toplanmaktadır. Öncelikle belirtmekte yarar vardır ki, davacı sigorta şirketinin, davalılara karşı açtığı eldeki dava, mülga 6762 sayılı TTK'nun 1301.maddesine dayalıdır. Davanın bu niteliğine göre, davaya bakacak mahkeme, iş bölümü gereği Ticaret Mahkemesi'dir. Dava önce Bakırköy Asliye 7.Hukuk Mahkemesi'ne açılmış; bu mahkemece dosya “davanın mahiyeti itibariyle “ticari dava” vasfını haiz olduğu, TTK'nun 4. maddesi hükmü uyarınca münhasıran iki tarafın arzusuna tabi olmayan "mutlak ticari dava" mahiyeti arz ettiği ve TTK'nun 5. maddesi uyarınca ilk itiraz olarak ileri sürülmesine gerek olmaksızın işbölümünün mahkemece re'sen nazara alınabileceği, davaya bakmanın ticaret mahkemesinin görev alanına girdiği” gerekçesiyle, davaya bakmak görevinin Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi'ne ait olduğu belirtilerek, bu mahkemeye gönderilmiştir. Burada öncelikle, konuya ilişkin yasal düzenlemelerin irdelenmesi yararlı olacaktır. Bilindiği üzere, Ticaret Mahkemeleri'nin iş sahasını düzenleyen mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde aynen; “Aksine hüküm olmadıkça, dava olunan şeyin değerine göre asliye hukuk veya sulh hukuk mahkemesi ticari davalara dahi bakmakla vazifelidir. Şu kadar ki; bir yerde ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu kanunun 4 üncü maddesi hükmünce ticari sayılan davalarla hususi hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere ticaret mahkemesinde bakılır. İkinci fıkrada yazılı hallerde, münhasıran iki tarafın arzularına tabi olmayan işler hariç olmak üzere, bir davanın ticari veya hukuki mahiyeti itibariyle mahkemenin iş sahasına girip girmediği yalnız iptidai itiraz şeklinde taraflarca dermeyan olunabilir. İtiraz varit görüldüğü takdirde dosya ilgili mahkemeye gönderilir; bu mahkeme davaya bakmaya mecburdur; ancak, davanın mahiyetine göre uygulanması gerekli usul ve kanun hükümlerini tatbik eder. Ticari bir davanın hukuk mahkemesi, ticari olmayan bir davanın ticaret mahkemesi tarafından görülmesi hükmün bozulması için yalnız başına kafi bir sebep teşkil etmez. Vazifesizlik sebebiyle dava dilekçesinin reddi halinde yapılacak muamelelere ve bunların tabi oldukları müddetlere dair usul hükümleri, iş sahasına ait iptidai itirazın kabulü halinde de tatbik olunur. Hükmü yer almaktadır. Böylece, müstakil ticaret mahkemesi bulunan yerlerdeki ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemesi arasındaki ilişki kural olarak, görev değil, işbölümü ilişkisidir. Ancak, bu işbölümü ilişkisi bir yerdeki birden fazla asliye hukuk mahkemesi arasındaki işbölümü ilişkisinden farklıdır. Zira, ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki yukarıda belirtilen yasa hükmüne dayanması yanında tarafların işbölümü itirazında bulunabilme özelliklerini taşımaktadır. Buradaki işbölümü itirazı yalnız ilk itiraz olarak ileri sürülebilir. İşbölümü itirazının kabulü halinde mahkemece verilecek karar bir gönderme kararı olup, bu karar ile dava sona ermeyip, davaya gönderilen mahkemede devam edilir. Bu karar nihai bir karar olup, diğer nihai kararlardan farklı olarak bu karar tek başına temyiz edilemez; verildiği anda kesin bir karar olmakla birlikte gönderilen mahkemenin esas hakkında verdiği hükümle birlikte temyiz edilebilir. Bu kararın yanlış olması ise, tek başına esas hükmün bozulmasına yeterli neden sayılmaz. Gönderme kararı üzerine talep halinde dosya işbölümüne sahip mahkemeye gönderilir. O yerdeki birden fazla ticaret mahkemeleri arasındaki ilişkiye gelince, bu ilişki yalnız bir iç ilişkidir. İşbölümü ilişkisi değildir (Hukuk Genel Kurulu'nun 01.12.2004 gün ve E:2004/4-636, K:2004/637 sayılı ilamı). Yukarıda yapılan açıklamalar da göstermektedir ki, TTK'nun 5.maddesi görev ve yetki müesseseleri dışında, birde iş bölümü (iş sahası) kavramı getirmiştir. Gerçi anılan maddenin 5/1.fıkrasında vazife (görev) sözcüğü kullanılmış ise de, III.fıkrada bu terim kullanılmayarak, iş sahası kavramına yer verilmiştir ki, böylece iş sahası adı altında düzenlenmiş olan bu müessesenin, bazı yönlerden benzerliği bulunmakla beraber, mülga 1086 sayılı HUMK’nun görev ve yetkisinden farklı bir hukuksal yapıya sahip olduğu hemen anlaşılmaktadır. Özellikle gönderme kararlarının güttüğü amaç yönünden (ayrık durumlar hariç) kesin kararlardan olduğu ve temyiz kabiliyeti bulunmadığı yönü 24.04.1967 gün ve E:1966/12, K:1967/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında vurgulanmak suretiyle konu açıklığa kavuşmuş bulunmaktadır. Mülga 6762 sayılı TTK'nun 5.maddesinin gerekçesinde açıklandığı üzere, bu maddenin getirilmesinden amaç, aynı derecedeki asliye hukuk ve asliye ticaret mahkemeleri arasında meydana gelecek iş alanı uyuşmazlıklarını, (görev sorunu) olmaktan çıkararak bir noktada kesmek ve dava dosyalarının mahkemeler arasında dolaşarak sürüncemede kalmasına engel olmak ve davaların bir an önce sonuçlanmasını sağlamaktır. Bu nedenledir ki, anılan maddenin 3.fıkrasının ikinci cümlesinde “gönderilen mahkemenin davaya bakmaya mecbur olduğu” hükmüne yer verilmiştir.Hukuk Genel Kurulu'nda yapılan görüşmede konu etraflıca ele alınıp tartışılmış, azınlıkta kalan görüş sahipleri; “Dosya kendisine gönderilen ticaret mahkemesinin kararı bir gönderme kararı değil de, bir görevsizlik kararı olarak nitelenip, bu kararın temyizinin mümkün olduğu sonucuna varılması her şeyden önce 5. madde hükmünün sevk amacına aykırı düşeceği, o halde, ticaret mahkemesince verilen gönderme kararının temyizi mümkün olmayan kararlardan olduğu cihetle Özel Daire'ce bozulamayacağından ancak, davaya bakacak mahkeme, mercii belirtilmesine ilişkin usul hükümlerinin benzetme (kıyas) yoluyla uygulanması suretiyle belirlenebileceğinden, sonuç itibariyle mahkemenin direnme kararı doğru olup, onanması gerektiği, nitekim Hukuk Genel Kurulu'nun 04.11.1981 gün ve E:1979/214, K:1981/710 sayılı ilamında da aynı görüşün benimsendiğini” ileri sürmüşlerse de, Kurul çoğunluğu tarafından bu gerekçeler benimsenmemiştir.Nihayet şu husus özellikle belirtilmelidir ki; Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kararı, gerek bu kararın mahiyeti ve gerekse Ticaret Mahkemesi ile Özel Daire'nin birleşen tavsiflerine göre, 6762 sayılı TTK'nun 5.maddesi kapsamına giren bir gönderme kararı niteliğindedir. Az önce de açıklandığı gibi direnme kararı veren ticaret mahkemesi dahi bunu böylece kabul etmektedir. Mülga 6762 sayılı TTK'nun 5/3.maddesinde aynen "ikinci fıkrada yazılı hallerde, münhasıran iki tarafın arzularına tabi olmayan işler hariç olmak üzere, bir davanın ticari veya hukuki mahiyeti itibariyle mahkemenin iş sahasına girip girmediği yalnız iptidai itiraz şeklinde taraflarca dermeyan olunabilir. İtiraz varit görüldüğü takdirde dosya ilgili mahkemeye gönderilir; bu mahkeme davaya bakmaga mecburdur". Bu hükümden de hiç bir tartışmaya yer olmayacak bir biçimde anlaşılmaktadır ki, mülga 6762 sayılı TTK'nun 5.maddesinin uygulanması sonucu dosya kendisine gelen mahkeme, gönderme kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığını incelemeksizin davaya bakmak zorundadır. Bu konudaki kararlar yukarıda belirtilen İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca müstakilen temyiz kabiliyetini haiz değiller ise de, esas hükümle birlikte temyiz edildiğinde temyiz incelemesine tabidir ve bu incelemeyi de tabiatiyle esas hüküm hakkında temyiz incelemesiyle görevli Özel Daire yapacaktır. Burada Ticaret Mahkemesi'nin kabul ettiği gibi, gönderme kararı üzerine dosya kendisine intikal eden mahkemeye, gönderme kararının usul ve yasaya uygun olarak verilip verilmediğinin inceleme yetkisinin tanınması yukarıda da belirtildiği gibi mülga 6762 sayılı TTK'nun 5/3.maddesinin açık sözüne aykırı olacağı gibi, dosya kendisine gelen mahkemeye de temyiz incelemesini yapma yetkisi tanınmış olur. Bu yasal esaslara aykırı olan direnme kararı isabetsizdir.Durum bu olunca, Asliye Hukuk Mahkemesi'nin verdiği karar işbölümü ayrımına ilişkin olup, gönderme kararı niteliğindedir. Yukarıda açıklanan niteliği ve mülga 6762 sayılı TTK 'nun 5/3.maddesi gereği kesindir ve gönderilen mahkemece, davaya bakılması usul kurallarının bir gereğidir. Kaldı ki, bir davanın hukuki mahiyeti itibariyle mahkemenin iş sahasına girip girmediği yalnız ilk itiraz şeklinde taraflarca ileri sürülebilir. Bakırköy 1.Asliye Ticaret Mahkemesi önüne getirilmiş böyle bir itiraz olmadığı gibi, evrak üzerinden kesin olan gönderme kararının usul ve yasaya uygun olmadığını belirterek, yeniden dosyanın gönderilmesine dair karar vermesi yukarıda anılan düzenlemeye ve ilkelere aykırıdır. Aynı kabul şekli ve varılan sonuç Hukuk Genel Kurulu'nun 02.02.1977 gün ve E:1975/207, K:1977/92; 01.12.2004 gün ve E:2004/4-636, K:2004/637 sayılı ilamlarında benimsenmiştir.Açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ:Davacı vekili vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma ilamında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekili ile davalılardan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun'un 440/III-3.maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 17.04.2013 gününde yapılan ikinci görüşmede oybirliğiyle karar verildi.