Taraflar arasındaki "tespit ve muarazanın men'i" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Balıkesir 1.İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 30.03.2009 gün ve 2009/1 E. - 247 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin 20.04.2010 gün ve 2009/6219 E. - 2010/4522 K. sayılı ilamı ile; (..1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere kanuni gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun davacının sigorta başlangıç tarihinin 13.9.1973 olduğunun tespitine ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarının reddine. 2-Dava, davacının 3201 sayılı Yasa kapsamında Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'a yaptığı borçlanma dikkate alınarak 01.08.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tesbiti istemine ilişkindir. Mahkemece, davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 13.9.1973 tarihi olduğunun kabulüyle davacının 01.08.2008 tarihinden itibaren 506 sayılı Yasa'nın 81/C maddesine göre 1.8.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tesbitine karar verilmiş ise de varılan bu sonuç doğru değildir. Davacının 3201 sayılı Yasa kapsamında Almanya'da geçen 13.9.1973-29.9.1984 tarihleri arasındaki 3976 çalışma gününe isabet eden 16.754,86-TL ile 30.06.2008 tarihinde, Sosyal Güvenlik Kurumana ödeyerek borçlandığı, tahsis talep tarihi olan 10.07.2008 tarihinde 11 yıl 16 gün sigortalı ve 3976 gün prim ödemesi bulunduğu konusunda ihtilaf yoktur. Uyuşmazlık, davacının yaşlılık aylığı şartlarının yurt dışı borçlanmasını yaptığı tarih olan 30.06.2008 tarihinde yürürlükte olan 506 sayılı Yasa'nın 60/A-b maddesi uyarınca mı, yoksa 23.05.2002 tarih ve 4759 sayılı Yasa'nın 3 maddesi ile değişik 506 sayılı Yasa'ya geçici 81/C madde hükümlerine göre mi belirleneceği noktasında toplanmaktadır. 506 sayılı Yasa'nın geçici 81/C-a maddesi, 23.05.2002 tarihinde 15 yıllık sigortalılık süresini kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 3600 gün malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunanlara istekleri halinde yaşlılık aylığı bağlanabileceği kabul etmiştir. Yurt dışı hizmet borçlanmasının yapıldığı 11.03.2008 tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Yasa'nın 60/A-b maddesi ile ise sigortalının yaşlılık aylığından yararlanabilmesi için kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması, 25 yıldan beri sigortalı bulunması ve en az 4500 gün prim ödemesi gerektiğini kabul etmiştir. Somut olayda davacı, 3201 sayılı Yasa kapsamında Almanya'da geçen 13.9.1973-29.9.1984 tarihleri arasındaki 3976 çalışma gününe isabet eden 16.754,86-TL Kuruma 11 03.2008 tarihinde ödemiştir. 4447 sayılı Yasa'nın 17. maddesi ile 506 sayılı Yasa'ya eklenen geçici 81/C. maddesinin yürürlüğe girdiği 23.05.2002 tarihinde Türkiye'de Sosyal Sigortalar Kapsamında sigortalı olarak çalışması bulunmadığı gibi 3201 sayılı Yasa kapsamında yapılmış bir borçlanma da bulunmamaktadır. Bu durumda, davacının yaşlılık aylığı bağlanma koşullarının 3201 sayılı Yasa kapsamında Kuruma borçlanmanın yapıldığı 11.03.2008 tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Yasa'nın 60/A-b maddesine göre değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 08.07.2009 gün ve E:2009/21-309, K:2009/322 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDEN: Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, sigortalılık başlangıç tarihi konusunda davalının çıkarttığı muarazanın meniyle, davacının yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir. Davacı, 13.09.1973-29.09.1984 tarihleri arasında yurt dışında çalıştıktan sonra 3201 sayılı Yasa göre Sosyal Sigortalar Kurumuna borçlanma talebinde bulunduğunu, 3976 gün karşılığı olan bedeli kurumun banka hesabına yatırıp borçlandığını, yasal şartlara haiz olduğundan yaşlılık aylığı bağlanmasını talep etmişse de kurumca talebinin reddedildiğini ileri sürerek 01.08.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu (Devredilen Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü) Başkanlığı vekilince, yurtdışında çalışan sigortalıların ilk sigortalılık başlangıcının borçlanmaya ilişkin borcunu ödediği tarihten borçlandığı süre kadar geriye gidilerek tesbitinin gerektiği, Türk-Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin uygulanmasının ve yurtdışında çalışmaya başladığı tarihin ilk sigortalılık süresi olarak kabulünün mümkün olmadığı, davacının yasal koşulları yerine getirmediğinden yaşlılık aylığına hak kazanmadığı, müvekkili kurumca yapılan işlemin yerinde bulunduğu, belirtilerek davanın reddi istenmiştir. Yerel mahkemece; davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 13.9.1973 tarihi olduğunun kabulüyle davacının 01.08.2008 tarihinden itibaren 506 sayılı Yasa'nın 81/C maddesine göre 1.8.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespitine ve muarazaanın men'ine karar verilmiştir. Davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire; yukarıda metni yazılı gerekçe ile hükmün bozulmasına karar vermiş, yerel mahkemece, önceki kararda direnilmiştir. Direnme hükmünü, davalı vekili temyiz etmiştir. Dosya kapsamından; 13.05.1955 doğum tarihli davacının (kadın), yurtdışına çıkmadan önce Türkiye'de herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi hizmeti ve tescili bulunmamakta olup, Alman R... sigortasına girişinin ise 03.09.1973 tarihi olduğu anlaşılmaktadır. Davalı Kurum, borçlanılan yurt dışı çalışma sürelerini dikkate alarak, 3201 Sayılı Kanunun 5. maddesi uyarınca sigortalılığın başlangıç tarihini, borcun tamamen ödendiği tarihten borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülerek bulmuş, bulduğu bu sigorta başlangıç tarihinden itibaren 506 Sayılı Kanunun Geçici 81.maddesinde yapılan değişikliğin uygulanmaya başlandığı 23.05.2002 tarihine kadar ki sigortalılık süresini gözeterek, kademeli geçişte (yaşlılık aylığı tahsisine) esas alınacak sigortalılık süresini belirlemiştir. Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında davacının sigortalılık başlangıç tarihinin Türk Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesine Ek Sözleşmenin 29/4. maddesi uyarınca yurtdışında ilk defa çalışmaya başladığı tarih olarak kabul edilmesi gerektiği yönünde uyuşmazlık bulunmamaktadır. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 3201 sayılı Yurtdışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanuna dayalı olarak, 4759 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra borçlanma yapılması halinde; yaşlılık aylığı tahsis koşullarının 506 sayılı Kanunun Geçici 81. maddedeki kademeli geçiş şartlarına göre belirlenip belirlenemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın kaynağını 506 sayılı Kanuna 4447 sayılı Kanun ile eklenen, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve sonrasında 4759 sayılı Kanun ile bir bölümü değişikliğe uğrayan Geçici 81. madde oluşturmaktadır. Anılan madde uyarınca, yaşlılık aylığı bağlama koşulları, 4447 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 08.09.1999 ve 4759 sayılı Kanunun kabul edildiği 23.05.2002 tarihindeki "sigortalılık süresi"nin "kaç yıl" olduğu dikkate alınarak kademeli şekilde belirlenmektedir. Yaşlılık aylığı tahsisi için aranan koşullardan biri olan sigortalılık süresi, sigortalının sosyal güvenlik mevzuatına tabi olarak ilk defa çalışılmaya başladığı sigortalılık başlangıç tarihi ile aylık talep tarihi arasındaki süredir. Burada, 4759 Sayılı Kanunun kabul edildiği 23.05.2002 tarihinde geçerli sigortalılık süresinin hesabında, 4759 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra yapılacak borçlanma ile kazanılan sürenin dikkate alınıp alınamayacağı hususu önem taşımaktadır. Bu hususun çözümü için de yurt dışındaki vatandaşların sosyal güvenliklerinin sağlanması bakımından getirilen "yurt dışı hizmet borçlanması" mevzuatının da değerlendirilmesi gerekmektedir. Yurt dışındaki vatandaşların sosyal güvenliklerinin sağlanmasına yönelik ilk düzenleme, 1978 yılında çıkarılan 2147 sayılı "Yurt Dışında Çalışan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Çalışma Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunu" olup, bilahare halen yürürlükte bulunan ve önceki Kanundan yararlananların kazanılmış haklarını saklı tutan 3201 sayılı "Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun" yürürlüğe girmiştir. 3201 Sayılı Kanun uyarınca yurt dışı hizmet borçlanması, yurt dışında geçmiş sürelerin Türkiye'de geçmiş gibi değerlendirilmesi imkanını tanımaktadır. Bu Kanun hükümlerine göre borçlanılan yurt dışı çalışma süresi, bedelinin ödenmesi halinde, ait olduğu devrede dikkate alınarak, tahsis istemi yönünden bir değerlendirme yapılmalıdır. İkili uluslararası sosyal güvenlik sözleşmelerinde özel hüküm bulunmayan veya sözleşme imzalanmayan ülkelerdeki çalışmalarını borçlananlar yönünden sigortalılık başlangıcının ve dolayısıyla sigortalılık süresinin nasıl hesaplanacağı ise 3201 Sayılı Kanunun 5. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre, Türkiye'de tescili bulunan sigortalılar yönünden sigortalılık başlangıcı, tescil tarihinden itibaren borçlanılan süre kadar geriye gidilerek bulunacak tarih; tescili olmayanlar yönünden ise, borcun tamamen ödendiği tarihten borçlanma süresi kadar geriye gidilerek bulunacak tarihtir. Ancak bu kabule göre, Türkiye'de sigortalı olarak tescili bulunanlar 506 sayılı Kanunun Geçici 81. maddesinin sigortalının lehine olan kademeli geçiş hükmünden yararlanırken, tescili bulunmayanların ise daha sonra yurt dışı hizmet borçlanması yolu ile kazanılan sigortalılık süresinden yararlanamaması şeklinde bir adaletsizlik ortaya çıkmaktadır. 4956 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra borçlananların, borçlandığı sürelerin Geçici 81. maddenin 4956 sayılı Kanun ile değişikliğe uğradığı 23.05.2002 tarihindeki sigortalılık süresinin hesabında dikkate alınmayarak, Geçici 81. maddeden yararlandırılmaması, 3201 Sayılı Kanun ile sigortalılara tanınmış olan hakların ortadan kaldırılmasını sonucunu da doğurmaktadır. Nitekim, aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu'nun 29.09.2010 gün ve 2010/10-471 E. 2010/439 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/10-472 E.2010/440 K.; 20.10.2010 gün ve 2010/10-499 E. 2010/532 K; 29.09.2010 gün ve 2010/21-302 E., 2010/438 K; 06.04.2011 gün ve 2010/10-692 E. 2011/71 K; 20.04.2011 gün ve 2011/10-159 E. 2011/201 K.; 20.04.2011 gün ve 2011/10-169 E. 2011/209 K.; 20.04.2011 gün ve 2011/10-168 E.2011/208 K.; 27.04.2011 gün ve 2011/21-25 E. 2011/224 K; 27.04.2011 gün ve 2011/10-7 E, 2011/228 K; 29.04.2011 gün ve 2011/10-172 E. 2011/248 K. sayılı ilamlarında da vurgulanmıştır. Açıklanan hukuksal nedenler karşısında, yerel mahkemenin daha önce sigortalı olarak Türkiye'de tescili olmayanların 506 Sayılı Kanunun Geçici 81.maddesinin yürürlük tarihinden sonra, yürürlük tarihinden öncesine ait devreye ilişkin olarak yapacakları borçlanmaların;Geçici 81.madde uygulamasında gözetilmesi gerektiğini benimseyerek yaptığı değerlendirme ve bu değerlendirme sonucu somut olayda yaşlılık aylığı yasal şartlarının gerçekleştiğine ilişkin ilk kararında direnmesi usul ve yasaya uygun olup; yerel mahkeme direnme kararının onanması gerekir. SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 06.07.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.