MAHKEMESİ : Ankara 9. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 23/06/2009NUMARASI : 2009/108-2009/237Taraflar arasındaki “Alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 9. Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 28.06.2007 gün ve 2006/308-2007/282 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 20.01.2009 gün ve 2008/12379-2009/288 sayılı ilamı ile, (...Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.Ancak;HUMK.nun 388 ve 389. maddeleri hükmüne göre mahkeme kararlarının hüküm sonucu kısmında istek sonuçlarından her biri hakkında taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.Buna göre; davalılar B. G.. ve H. G..'in borçlu oldukları miktarın ayrı ayrı ve infazda duraksamaya yol açmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gerekirken, yükümlü ve harp okulu kefili olan davalıların borçlarının açıkça gösterilmemiş olması doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN: Davacı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, eğitim ve öğretim giderinden kaynaklanan 81.639,28 TL alacağın sarf tarihlerinden itibaren faiz ve masraflarla birlikte tahsili istemine ilişkindir.Yerel mahkemece; yargılama sırasında alınan ve “davalı asıl borçlu B. Gö..'in Kuleli AskeriLisesi ve Harp Okulu’nda yapılan masraflar nedeniyle davacıya 20.846,84 YTL asıl 17.929,17 YTL işlemiş yasal faiz olmak üzere toplam 38.776,01 YTL borcunun bulunduğu; diğer davalı H. G.. 65.846,71 YTL üst sınırla müştereken ve müteselsilen kefil olduğundan, Hava Harp Okulu ile ilgili 14.372,64 YTL asıl borç ve buna tekabül eden 6.064,73 YTL faizinden asıl borçlu ile birlikte sorumlu bulunduğuna” dair görüş bildiren bilirkişi raporu benimsenmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm fıkrası aynen, “Davanın kısmen kabulüne, kefalet limiti 65.846,71 YTL olan davalı kefil H. G..'in sorumluluğu kefalet limiti ve Hava Harp Okulu için yapılan 14.372.64 YTL öğrenim gideri ile bu miktarın sarf tarihlerinden tahsil tarihine kadar yasal faizi ile (sarf tarihlerinden dava tarihine kadar işlemiş faiz miktarı 6.064,73 YTL'dir) sınırlı kalmak kaydıyla, 20.846,84 YTL öğrenim giderinin sarf tarihlerinden tahsil tarihine kadar değişen oranlarda yasal faizi ile birlikte (sarf tarihlerinden dava tarihine kadar işlemiş faiz miktarı 17.929.17 YTL'dir) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” şeklinde kurulmuştur.Davacı vekilinin temyizi üzerine hükmün Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmasından sonra Mahkemece, “hükmün infazında şüphe ve tereddüt oluşturacak bir husus bulunmadığı” gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir. Uyuşmazlık; hüküm fıkrasının, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 388. ve 389. maddelerine uygun olarak düzenlenip düzenlenmediği noktasında toplanmaktadır.Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 388. maddesinde belirtilmiştir. Anılan madde uyarınca, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Aynı kural Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 389. maddesinde de tekrarlanmış; 381. maddede ise, kararın tefhiminin en az 388. maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçilerek okunması suretiyle olduğu, belirtilmiştir.Az yukarıda sözü edilen biçim, yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar, hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.Hüküm fıkrasının çok açık olması gerekir ki, hükmün (ilamın) icrası (İİK m.24 vd.) sırasında şüphe veya tereddütler doğmasın ve böylece ilamın icra edilememesi gibi bir durumla karşılaşılmasın (Prof.Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. baskı, cilt III, s: 3059 vd. 2001).Somut olayda; Yerel Mahkemece kurulan hükümde, davalı asıl borçlu B. G..'in sorumlu olduğu öğrenim gideri ile işlemiş faizinin, diğer davalı kefil H. G..'in kefalet limitinin üst sınırı ile müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulacağı öğrenim gideri ve faiz miktarının, diğer bir ifadeyle davalıların borçlu oldukları miktarların ayrı ayrı ve tereddüde yol açmayacak şekilde sıra numarası altında maddeler halinde gösterilmemiş olduğu; bunun da infazda duraksamaya yol açabileceği belirgindir. Kurulan hükmün infazda şüphe, tereddüt uyandırmaması için çok açık bir biçimde yazılması, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 388. ve 389. maddeleri uyarınca zorunludur.Hal böyle olunca; Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 04.11.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.