Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 437 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 291 - Esas Yıl 2012





Taraflar arasındaki “tesbit-alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 12. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 17.12.2008 gün ve 2007/406 E., 2008/880 K. sayılı kararın incelenmesinin davalı Kurum vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 25.05.2010 gün ve 2009/1454 E., 2010/7435 K. sayılı ilamı ile;(…Davacı, 3201 sayılı Kanun uyarınca yaptığı borçlanma dikkate alınarak yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespiti ile hak edilen aylıkların ödenmesi gereken tarihlerden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar vermiştir.....1-3201 Sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunun 1. maddesinde, ev kadınlarının yurtdışında ev kadını olarak geçen süreleri borçlanmasına olanak tanınmış olup; davacı anılan düzenleme uyarınca yurt dışında ev kadını olarak geçen 7200 günlük süreyi, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu’na (devredilen Bağ-Kur’a) müracaat etmek suretiyle borçlanmış, tahakkuk eden döviz cinsinden borçlanma bedelinin tamamını 13.12.2005 tarihinde ödeyerek, 16.04.2007 tarihinde yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunmuş, Mahkemece; aylık bağlanması için yurda fiilen kesin dönüş yapılmasına gerek bulunmadığından bahisle, tahsis talep tarihi itibariyle 55 yaş ve 20 yıl prim ödemesi olan davacının, 1479 sayılı Kanunun Geçici 10. maddesinin 3.fıkrası gereğince yaşlılık aylığı almaya hak kazandığına karar verilmiştir.Borçlanma yoluyla değerlendirilen süreler gözetilerek 3201 sayılı Kanun uyarınca yaşlılık aylığının bağlanabilmesi, anılan kanunun 6. maddesinde öngörülen “yurda kesin dönülmüş olması” koşulunun varlığı halinde mümkün olup, bu hususta yurtdışında çalışanlar ile ev kadınları hakkında bir ayırıma gidilmemiştir. Evli olsun yada olmasın yurtdışında ev kadını olarak bulunan Türk vatandaşları bakımından yurda kesin dönüş koşulundan ise; yerleşmek niyetiyle ve sosyal güvenliklerini de burada sağlamak üzere anavatana dönüş yapmaları, bir başka ifade ile ikametgahının Türkiye’ye nakli biçiminde anlaşılması gerekir.Dosya kapsamından, davacının yurda kesin dönüş yaptığına ilişkin bilgi ve belgenin bulunmadığının anlaşılması karşısında; yurda kesin dönüş yapma koşulunun davacı yönünden gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak, saptandıktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, Mahkemece bu yönde herhangi bir inceleme yapılmayarak, eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsiz bulunmuştur.2-1479 sayılı Kanuna 4447 sayılı Kanunun 39. maddesi ile eklenen Geçici 10. maddede; Bağ-Kur sigortalılarının tam yaşlılık aylığı ve kısmî yaşlılık aylığına hak kazanmalarına ilişkin istisna ve geçiş dönemi koşulları düzenlenmiş olup, bu yönde; 4447 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümlere göre, anılan Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşı (=01.10.1999) itibarîyle aylık bağlanmasına hak kazananlarla, aylık bağlanmasına hak kazanmalarına iki tam yıl veya daha az süre kalan sigortalıların önceki hükümlere göre, tam veya kısmî yaşlılık aylığı hakları saklı tutulmuştur. Yine, tam yaşlılık aylığına ilişkin geçiş dönemi özel koşulları 4447 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı olup da 01.10.1999 tarihi itibariyle bayan sigortalı ise 20, erkek sigortalı ise 25 tam yıl prim ödeme süresinin dolmasına, 2 yıldan fazla kalanlar için, kalan sürenin fazlalığına bağlı olarak artan şekilde yaş koşulu da getirilmek suretiyle kademeli olarak düzenlenme yapılmıştır. Ne ki, tam yaşlılık aylığına ilişkin geçiş dönemi hükümlerinin Anayasa Mahkemesince iptal edilerek, bu iptal kararının 23.05.2002 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, yeni yasal düzenleme 01.06.2002 yürürlük tarihli 4759 sayılı Kanunla getirilmiştir.Uyuşmazlık; yaşlılık aylığında kademeli geçişi öngören 4447 ve 4759 sayılı Kanunların yürürlüğünden sonra yapılan yurtdışı hizmet borçlanmasının, kademeli geçişte aranan sigortalılık süresinin hesabında dikkate alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.Sigortalılara yurtdışında geçen çalışmalarını borçlanabilme olanağı veren 3201 sayılı Kanunun 6. maddesi hükmü uyarınca değerlendirilen sürelere istinaden aylık tahsisi yapılabilmesi için tahakkuk ettirilen döviz borcunun tamamının ödenmiş olması gerekmektedir. Borçlanılan sürenin sigortalılık süresi olarak değerlendirilebilmesi, yasada belirtilen süre içerisinde olmak üzere borçlanma primlerinin Kuruma ödenmiş olması koşuluna bağlı olup, yasada belirtilen borçlanma koşulları gerçekleşmeden, yurtdışında geçen sürenin sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesine yasaca olanak bulunmamaktadır.Geçici 10. maddede öngörülen geçiş dönemi yaşlılık aylığı koşullarının belirlenmesinde, sigortalının 4447 ve 4759 sayılı Kanunlar ile düzenlenen Geçici 10. maddenin yürürlüğe girdiği tarihlerde mevcut ve geçerli sigortalılık sürelerinin dikkate alınması yasa gereğidir. Davacının belirtilen tarihlerde tahsis kapsamında değerlendirilecek sigortalılık süresi bulunmamaktadır. Yurt dışı borçlanma talebi ve borçlanma bedelinin ödenmesinin ise anılan maddelerin yürürlüğünden sonraki tarihlerde yapıldığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.03.2006 gün 2006/21-36 Esas 2006/80 Karar, 08.07.2009 gün 2009/21-309 Esas 2009/322 Karar sayılı kararlarında da açıklanan bu maddi ve hukuki ilkeler gözetildiğinde, davacının yaşlılık aylığından yararlanma koşullarının, 3201 sayılı Kanun uyarınca borçlanmanın yapıldığı 13.12.2005 tarihinde yürürlükte bulunan 1479 sayılı Kanunun 35. maddesine göre değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yurt dışı çalışmaların borçlanılması yoluyla elde edilen sigortalılık süresi dikkate alınarak, Geçici 10. maddesindeki değerlendirmeden hareketle sonuca varılmış olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN : Davalı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 01.10.2011 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş; 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) kanun yollarına ilişkin eski hükümleri ayrık olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesine göre; “(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”şeklinde düzenlenmiştir.Açıklanan hükümlerin ortaya koyduğu bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır.Nitekim, uzun süre uygulanan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu(HUMK)'nun 388 ve 389. maddelerinde de yer alan benzer hükümler nedeniyle, Yargıtay'ın yerleşmiş görüşü de bu yöndedir.Hukuk Genel Kurulu'nun 19.6.1991 gün 323/391;10.9.1991 gün 281/415 ; 25.9.1991 gün 355/440; 05.12.2007 gün ve 2007/3-981/936 ; 23.01.2008 gün ve 2008/14-29/4; 30.12.2009 gün ve 2009/2-595-2009/603; 10.11.2010 gün ve 2010/20-626-2010/568; 13.07.2011 gün ve 2011/13-516- 2011/529 sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.6100 sayılı HMK’nun yürürlüğünden sonraki dönemde de Hukuk Genel Kurulu’nun 05.10.2011 gün ve 2011/20-607 E.-604 K.; 28.03.2012 gün ve 2012/12-131-257 K.sayılı kararlarıyla bu ilkeler aynen kabul edilmiştir.Somut olayda da; açıklanan hükümlere uygun bir karar oluşturulmamıştır. Davacı vekili, dava dilekçesinde; “… davacının, 3201 sayılı Yasaya göre yurtdışında bulunduğu 7200 günlük süreyi borçlandığını ve borcunu ödediğini, 16.04.2007 de yaşlılık aylığı talebinde bulunduğunu, kuruma tüm belgeleri teslim ettiğini ve kesin dönüş taahhüdü verdiğini, ancak kurumun maaş bağlamadığını, ikametgâh nakil belgesi talebinde bulunduğunu, bu talebin hukuki bir değeri ve anlamı olmadığı gibi haksız ve kötüniyetli olduğunu ileri sürerek davacının emekli maaşı almaya hak kazandığının tespitine, yaşlılık aylığına hak kazandığının tesbiti ile fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 500,00 YTL maaş alacağının maaşların ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini…” istediği, davalı vekilinin de cevap dilekçesi ile “… davacının emekli aylığı almaya hak kazandığının tesbiti talebi ile açmış olduğu davanın hukuka aykırı olduğunu, yaşlılık aylığı bağlanması için yurda kesin dönüş yapılması ile ilgili olarak hazırlanan yönetmelik gereği hazırlanan beyan formları ve açıklama 30/07/2007 gün 151747 sayılı Yazı ile davacıya gönderildiğini ve cevap beklendiğini, davacının alınan cevaba göre tahsis işleminin yapılacağını, yasaların kendisine verdiği yükümlülüğü yerine getirmeyen ve kurum işlemlerinin sonucunu beklemeyen davacının dava açmakla hukuki yararı olmadığını, kurum işleminin usul ve kanuna uygun bulunduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini…” savunduğu halde, direnme kararında davacı vekilinin “…davacının SSK ve Emekli Sandığı sigortalısı olduğu 3201 Sayılı Yasa gereği 17/07/2006 tarihinde 9 yıl, 2 aylık süreyi Emekli Sandığına borçlandığını, akabinde Emekli Sadığından tahsis talebinde bulunduğunu, bunun üzerine kurumun SSK’na evrakları gönderdiğini, SSK ‘nın hali hazırda işlem yapmadığını, davacının yurtdışında emekli olduğunu borçlanmasını da tamamladığını ileri sürerek 01/10/2006 tarihinden itibaren SSK’ca aylık bağlanmasını aylıkların her birisinin ödenmesi gereken tarihten ödemenin yapılacağı tarihe kadar faizi ile ödenmesine karar verilmesini…” , davalı vekilinin ise “…davacıya 01/05/2005 tarihinden başlamak üzere sözleme gereği kısmi yaşlılık aylığı bağlandığı 3201 Sayılı Yasaya göre borçlanmasının mevcut olmadığını ileri sürerek, davanın reddini…” savunduğu denilmiştir.Bu nedenle mahkemece, davacı ve davalının iddia ve savunma özeti yerine dosya içeriği ve davacı ile davalının beyanları ile uyuşmayan iddia ve savunma özeti yazılmak suretiyle, 6100 sayılı HMK’nun 297/1-c maddesi ve mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)'nun 388/3 maddeleri gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir.Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.S O N U Ç : Davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklik öncesi şekli ile yürürlükteki 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma kapsamına göre davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8/3 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 04.07.2012 gününde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi. Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar FERAGAT EDİLEN DAVANIN TEKRAR AÇILMASI MAHKEMENİN YAPACAĞI İŞ Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalının aleyhine, müvekkillerinin de paydaş olduğu taşınmazın haksız kullanımı nedeniyle 8.000.00 liralık ec-rimisil davası açtığını, davadan feragat edildiği gerekçesiyle davanın reddedildiğini, ancak şu andaki davanın davacıları olan müvekkillerinin, ilk ecrimis İşçi alacağı ilamda brüt olarak belirtilmiş ise, alacaklı vergi ve sigorta primlerini indirdikten sonra net miktar üzerinden takip yapabilir Borçlu itirazında; alacaklı vekili tarafından Karacabey Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2009/896 Esas, 2011/607 Karar sayılı ilamının dayanağının işçi alacağı olup hükmedilen kıdem tazminatı ve ihbar tazminatının net ya da brut olduğunun belirtilmediği, takibe konu ilama esas teşkil eden bilirkişi raporu Şikayet reddedilse de icra mahkemesinin tedbir kararı HMK 397/2 maddesi gereğince aksi belirtilmediği sürece karar kesinleşene kadar devam eder. Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunu Yargıtay Yargıtay Karar Arama Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ? Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Kanunu Yargıtay İş Bölümü Yargıtay Haberleri Karar Arama Yargıtay Kararları Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Yargıtay Ceza Dairesi Kararları BAM Kararları Danıştay Kararları Anayasa Mahkemesi Kararları Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları Karar Arama Nasıl Yapılır? Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir? Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır? BAM Karar Arama Nasıl Yapılır? Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır? Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?