MAHKEMESİ : Antalya 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 02/11/2010NUMARASI : 2010/314-2010/396 Taraflar arasındaki “Yargılamanın yenilenmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;Antalya Asliye 1.Hukuk Mahkemesinin davanın kabulüne dair verilen 31.7.2007 gün ve 351-358 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 25.11.2009 gün ve 17458-17590 sayılı ilamı ile; (...Davacı Orman Yönetimi, 25.07.2006 tarihli dilekçesiyle, D...Köyü 891 sayılı parselle ilgili Mahkemenin 10.07.2000 gün ve 2000/555 E. ve 2000/1257 sayılı kararının Yargıtay denetiminden de geçerek kesinleştiği, 891 sayılı parselin kesinleşen bu karar ile 2753 ve 2754 sayılı parsellere ifraz gördüğü, kesinleşen bu mahkeme kararının, silinti ve kazıntı yapılmak suretiyle arşivdeki asılları ile değiştirilmiş olan orman kadastro tutanakları ve buna dayalı olarak mutabakat zaptı altında düzenlenen tutanak ve haritaların uygulanmasına dayalı olduğu, bilirkişilerin bu haritaları uygulaması nedeniyle davanın idareleri aleyhine sonuçlandığı, bilirkişiler hakkında suç duyurusunda bulunulduğu, müfrez 2753 sayılı parselin kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içindeki devlet ormanı olduğu, bu nedenlerle kesinleşen mahkeme kararının yargılamanın yenilenmesi yoluyla kaldırılması ve taşınmazın kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan bölümünün orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tescilini istemiştir. Mahkemece istemin kabulüne, Mahkemenin 10.07.2000 gün ve 2000/555-1257 sayılı kararının 1 numaralı bendinin tamamen tadili ile Antalya Duraliler Köyü 891 sayılı parselin fen bilirkişi E. S.. tarafından düzenlenen 03.07.2007 tarihli raporunda (A) ile gösterilen 8814 m2 yüzölçümündeki bölümünün 2753 parsel sayısı ile tapuya tescil edilmiş olduğundan 2753 sayılı parselin tapu kaydının iptaline ve orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı gerçek kişiler tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, yargılamanın yenilenmesi istemine ilişkindir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra ilk tahditin aplikasyonu ve sınırlandırması Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanın hakem sıfatıyla verdiği karar ile iptal edilen ormanların kadastrosu 1976 yılında yapılıp ekip çalışmaları 15.09.1976 tarihinde, itirazları inceleyen 7 numaralı Orman Kadastro Komisyonu işlemleri ise 09.12.1976 tarihinde ilan edilmiştir. 36 numaralı orman kadastro komisyonunca 1988 yılında aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 3302 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması yapılıp 15.06.1989 tarihinde ilan edilmiştir.D.. Köyü, Körün Düştüğü Mağara Mevkii 891 parsel sayılı 13191 m2 yüzölçümündeki taşınmaz orman niteliğiyle Hazine adına tesbit edilmiş, Vakıflar Genel Müdürlüğünün açtığı davanın vazgeçme nedeniyle reddine ve taşınmazın tesbit gibi orman niteliğiyle Hazine adına tesciline ilişkin, Kadastro Mahkemesinin 20.1.1992 gün ve 1991/1754-810 sayılı kararının temyiz edilmeden 9.4.1992 tarihinde kesinleşmesiyle orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiştir.S. S..tarafından 07.04.2000 günlü dilekçeyle, davalı sıfatıyla Hazine ve Orman Yönetimi gösterilip, Nisan 1289 tarih ve 162 sıra numaralı tapu kaydına tutunularak, 891 sayılı parselin 10000 m2 bölümünün orman niteliğiyle Hazine adına olan tapu kaydının iptali ve S... S...adına tescili istemiyle açılan davada, 29.6.2000 tarihli keşifte beyanına başvurulan, yerel bilirkişi A.T.., tanıklar S...D...ve S..T...., davacı tarafın tutunduğu Nisan 1289 tarih ve 24 sıra numaralı tapu kaydının mevkii ve sınırlar itibariyle taşınmaza uyduğunu bildirmişler, Orman bilirkişi N... Ö.. ve Fen Bilirkişi E... S...3.7.2000 tarihli rapor ve krokilerinde tapu kaydının çekişmeli parselin (A) ile gösterilen 8814 m2 bölümünü kapsadığını, (B) ile gösterilen 3807 m2 bölümün tapu dışında kaldığı, parselin yüzölçümünün her ne kadar 13 191 m2 gösterilmişse de gerçekte 12621 m2 olduğunu, maki haritasının uygulanabilir bir harita olmadığını, ancak yerel bilirkişilerin tariflerine göre uygulandığında çekişmeli parselin makiye ayrılan sahada kaldığını, 1942 tahditinde ve 1976 tahditinde orman sınırları içinde kaldığını, Ziraat uzmanı bilirkişi C.... A... da taşınmazın %0-2 eğimli tarım toprağı olduğunu, düden suyundan sulandığını, en az 40 yıl önce imar ihya edilerek tarım alanı olarak kullanıldığı bildirilmiştir.Mahkemenin, taşınmazın tutunulan Nisan 1289 tarih 24 sıra numaralı tapu kadı kapsamında kaldığı, taşınmazın 1976 orman sınırları dışında kalıp makiye ayrılan yerlerden olduğunun belirlendiği gerekçesiyle davanın kabulüne ve 3.7.2000 tarihli fen bilirkişi krokisinde (A) ile gösterilen 8814 m2 bölümün tapu kaydının iptali ile S. S..adına tesciline ilişkin Asliye 1.Hukuk Mahkemesinin 19.07.2000 gün ve 2000/555-1257 Sayılı kararının, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 24.4.200 1 gün ve 2001/2494-3136 sayılı kararı ile onandıktan sonra karar düzeltme talebinde bulunulmadığından 28.5.2001 tarihinde kesinleşmesiyle, 8814 m2 yüzölçümündeki bu bölüm ifraz edilerek 2753 parsel sayısı ile S.S.. adına tescil edilmiş, 1362/2400 payı 12.7.2001 tarihinde F.. O..a satılmıştır.A.Y..da 23.11.1998 tarihinde, davalı sıfatıyla Hazine ve Orman Yönetimi aleyhine açtığı davada, D.. Köyü 891 sayılı parselin kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle tapu kaydının iptali ve adına tescilini istemiş, Mahkemenin davanın kabulüne ilişkin 27.12.1999 tarih ve 1998/1299-1523 sayılı kararı, Hazine tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 01.06.2000 tarih, 4500-5322 sayılı kararıyla, “Duraliler Köyü 891 parselin orman niteliği ile Hazine adına tespit ve tescil edildiğine göre, Orman Yönetimi davaya dahil edilip taraf oluşturularak işin esasına girilmesi” gereğine değinilerek bozulmuş, bozma kararına uyulduktan sonra Mahkemenin 08.05.2002 gün ve 2000/1319-476 sayılı; davanın kabulüne, teknik bilirkişi Sadık Temel tarafından düzenlenen krokide (B) harfi ile gösterilen ve 891 numaralı parselden ifrazen ayrılan 2754 parselin (4377 m2) davalı Hazine adına olan orman niteliğindeki tapusunun iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm Orman Yönetimi ve Hazine tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 27.02.2003 gün ve 2002/9721-953 sayılı kararıyla, “Mahkemece çekişmeli taşınmazın 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastro sınırları içinde ise de, 1952 yılında makiye ayrıldığı ve davacının tutunduğu Antalya, D..Köyü, Tatlar Bucağı Mevkiinde olan 8 dönüm yüzölçümünde, sınırları M.. tarlası, Pınar, Tarikiam olan ve Ö., A.., S.., M.., Ü.. G.. adlarına kayıtlı Sefer 1277 tarih, 1 numaralı tapu kaydı kapsamında kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de, delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşüldüğü, Çekişmeli 891 numaralı parsele ait 13.02.1989 tarihinde düzenlenen kadastro tutanağının edinme sütununa “kadimden beri orman niteliğinde yer olduğu, halen bu niteliğini koruduğu, 6831 Sayılı Yasanın 1. maddesine göre orman sayılan yer olduğu” yazılarak orman niteliği ile Hazine adına tespit edilerek 22.05.1991-21.06.1991 tarihleri arasında askı ilanına çıkarıldığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü askı ilan süresinde Kadastro Mahkemesinin 1991/1754 E. sayılı dosya ile Muratpaşa Vakfına ait Ağustos 1936 tarih, 2 numaralı tapuya dayanarak dava açtığı, daha sonra Genel Müdürlük oluru ile davadan vazgeçilmesi üzerine kesinleşerek orman niteliği ile 09.04.1992 tarihinde ve 13.191 m2 yüzölçümü ile tapuya tescil edildiği, S..i S.... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/233 sayılı dosyasında C. Evvel 1276 numaralı tapuya dayanarak dava açmışsa da 01.10.1998 günlü oturumda, davayı takip etmeyeceğini bildirmesi nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, aynı kişinin daha sonra 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2000/555 E. numaralı dava dosyasına bu kez, Nisan 1289 Y. Tarih, 24 numaralı D.. Köyü, Öküzgözü Mevkiinde H....E..... adına kayıtlı, sınırları A., V.., Taşlı Tank, Mahut ve Cebel olan tapu kaydına dayanarak açtığı dava sonunda, çekişmeli ..... numaralı parselin güney bölümünde 8814 m2 yer hakkındaki davanın 17.07.2000 gün, 2000/555-1757 sayılı kararla kabul edilip, karar kesinleşerek bu bölümün ifrazen ......parsel sayısı ile S. S..adına tescil edildiği, kalan 4377 m2’lik bölümün ..... parsel sayısı ile Hazine üzerinde bırakıldığı, temyize konu, davacı A. Y..’nın 23.11.1998 tarihli dilekçesiyle Sefer 1277 tarih, 1 sıra numaralı D., T.. Bucağı Mevkiindeki tapuya dayanarak açtığı dava mahkemece kabul edilerek, 4377 m2 yüzölçümündeki ......sayılı parselin, 1942 orman tahdidi içindeyse de, 1952 yılında makiye ayrıldığı ve davacının tutunduğu tapu kaydının taşınmaza uyduğunun kabul edildiği, çekişmeli taşınmazın 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastro sınarları içinde olduğu ve Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanının hakem sıfatıyla verdiği 19.12.1947 tarih, 208 sayılı kararla sadece Vakıflar İdaresinin dayandığı Muratpaşa Vakfına ait tapulu taşınmazlar yönünden tahdidin iptal edildiği, vakıf tapusu kapsamı dışında kalan tahdidin halen geçerliliğini sürdürdüğü, 7 numaralı orman kadastro komisyonuna bağlı 4 numaralı ekip tarafından düzenlenen 11.05.1976 tarihli işe başlama tutanağına göre, aplikasyon ve 1744 Sayılı Yasanın 2. maddesi çalışmalarının yapıldığı ve çekişmeli taşınmazın 1942 tahdidinde olduğu gibi 133-134-135-136-137 ve 138 numaralı orman sınır noktalarıyla yine önceden olduğu gibi orman kadastro sınırları içinde bırakıldığı, daha sonra 36 numaralı orman kadastro komisyonu tarafından 18.07.1988 tarihinde işe başlanarak çekişmeli parselin batı bölümünde ve kadastro paftasında yol ve DSİ kanalı olarak gösterilen bölümün XXIII poligon numarası verilerek Hazine adına orman rejimi dışına çıkarıldığı, çekişmeli 891 numaralı parselin bulunduğu yer hakkında yine her hangi bir işlem yapılmayarak orman sınırı içinde gösterildiği ve işlemin kesinleştiğinin anlaşıldığı, Uzman orman bilirkişi 03.06.1999 tarihli raporunda, taşınmazın 1952 yılında makiye ayrılan saha içinde kaldığını açıklamışsa da 1989 yılında düzenlenen kadastro tutanağında taşınmazın halen eylemli orman niteliğini koruduğunun açıklandığı, Y.İ.B.B.G.K.nun 22.03.1996 gün, 1993/5-1 sayılı kararında (3116 Sayılı Orman Yasasının 5653 Sayılı Yasa ile değişik 1/e maddesine göre çıkartılan “makilik ve orman sahalarının birleştiği yerlerde orman sınırlarının tespitine ait yönetmelik” ile bu yönetmelik uyarınca kurulan maki komisyonlarının ve yaptıkları işlemlerin geçerli olduğuna, orman sınırlandırması kapsamında iken, sözkonusu komisyonlar tarafından makilik alan olarak belirlenen taşınmazlar hakkında ÖZEL YASALAR GEREĞİNCE oluşturulan tapulara değer verilmesi gerektiği) kabul edildiği, sonucuyla geçerli ve bağlayıcı olan bu içtihadı birleştirme kararı gereğince, sadece özel yasalar uyarınca oluşturulan tapulara değer verilerek bunun dışındaki her hangi bir tapuya ya da imar-ihya ve zilyetliğe değer verilmeyeceği, çünkü, bu konuların İçtihadı birleştirme kararının dışında olduğu, yorum yolu ile içtihadı birleştirme kararları genişletilemeyeceği, H.G.K.nın 27.02.2002 gün, 2002/1-19/97 sayılı kararıyla da kabul edildiği gibi, makiye ayrılan yerlerde özel yasalar uyarınca oluşturulan tapu kayıtları dışında başka tapulara değer verilemeyeceği, diğer taraftan davalı Hazine vekilinin iddia ettiği gibi tapu kaydının bu taşınmaza uyduğu da söylenemeyeceği, Hazinenin temyiz dilekçesine ekli memleket haritasında görüldüğü gibi, Korkuteli İlçesinin de D.. Köyü bulunduğu, davacının tutunduğu Sefer 1277 tarih 1 numaralı tapu kaydının mevkisi D.. köyü, T.. Bucağı, yön gösterilmeksizin sınırlarının; Mehmet Tarlası ve Pınar ve Tarikiam olarak yazıldığı, yerel bilirkişinin, her hangi bir açıklama yapmadan tapu kaydının mevkiisinin çekişmeli yere uyduğunu, Mehmet Tarlasının kuzey tarafta tespit harici bırakılan orman içinde kaldığını, sınırdaki pınarın “pıynar” olduğunu ve güneyde bulunduğunu, tarikiam yani genel yolun doğudaki göç yolu olduğunu söylemişse de orijinal kadastro paftasında böyle bir yol görmediği gibi 1/5000 ölçekli münhanili 1976 yılı orman aplikasyon haritasında da doğuda yol bulunmadığı, davacının, dayandığı tapunun malikleri Ö.., A.., Ü.. ve M.. ila olan ırsi ya da akdi bağı veraset ilamı, nüfus aile kayıt tablosu ya da başka bir belge ile belirlenmediği, 1936 D.lu olan bilirkişinin 1277 (1861) tarihli tapu kaydı maliklerinden sadece M..’ın davacı babası Ş..’in annesi, D..’nun babası olduğunu ifade ettiği, bilirkişi ve tanık beyanlarının soyut içerikli olması bir yana çekişmeli parselin güney bölümüne uyduğu belirlenerek davacı S.S..’nın davasının kabulüne dair verilen aynı mahkemenin 2000/555 sayılı dosyasında dayanılan Nisan 1289 tarih 24 numaralı tapu kaydının mevki Öküzgözü sınırları A., V.., Taşlı Tarih, Mahut ve Cebeldir. Maliki de H. E..olduğu, Nisan 1289 tarih, 24 numaralı tapu ile temyize konu davada davacının dayandığı Sefer 1277 tarih, 1 numaralı tapu 12 yıl ara ile oluşturulmuş olduğu halde, mevkilerinin ayrı olduğu, birbirine sınır olmaları halinde tapu kayıtları maliklerinin birbirini sınır okuması gerekeceği, parselin güneyine ait olduğu kabul edilen Ali ve V.. ferağından H. E.. adına tescil edilen Nisan 1289 tarih, 24 numaralı tapu kaydının, davacının tutunduğu Sefer 1277 tarih, 1 numaralı tapu kaydını sınır okumadığı, bu halde, davacının tutunduğu tapu kaydının taşınmaza uyduğunun kabul edilemeyeceği, kaldı ki; taşınmazın güney bölümü ile ilgili dava aynı mahkemenin 19.07.2000 gün 2000/555-1257 sayılı kesinleşen kararı ile kabul edilmişse de, koşulları bulunması halinde olağanüstü yargılama yoluyla o kararın kaldırılma imkanı da mevcut olduğu, 1989 yılında yapılan kadastro sırasında fiilen orman Olduğu saptanan taşınmazda kazandırıcı zamanaşımı ile zilyetlik koşullarının oluştuğun da söylenemeyeceği, taşınmazın 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastro sınırları içinde olduğu gibi, 1976 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastro sınırlarının dahi içinde olduğu ve 3116 Sayılı Yasanın 13. maddesi gereğince “tahdidi yapılmış ve kesinleşmiş olan ormanların topluca hiçbir resim ve harç alınmaksızın Hazine namına tescil olunacağı” gereğine değinilerek bozulmuş, bozma kararına uyulduktan sonra, Mahkemenin, 27.04.2005 gün ve 2001/701 E, 2005/19 1 K sayılı davanın REDDINE ilişkin kararı, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin karar verilmiş, hüküm davalı gerçek kişi tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 15.06.2006 gün ve 2006/5389-8340 sayılı kararı ile onanı, karar düzeltme istemi de aynı dairenin 1.12.2006 gün ve 2006/15907-16696 sayılı karar ile red edildikten sonra kesinleşmiştir.Mahkemece Yargılamanın yenilenmesi koşullarının oluştuğunun saptandığı gerekçesiyle istem kabul edilip, Antalya Asliye 1. Hukuk Mahkemesinin 10.07.2000 gün ve 2000/555-1257 sayılı kararının birinci bendinin tamamen kaldırılmasına ve D.. köyü 891 sayılı parselden müfrez 2753 sayılı parselin tapu kaydının jptaline ve orman niteliğiyle Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmişse de; Hukuk Yargılama Usul Yasasının 445. ve devamı maddelerinde sınırlamalı olarak düzenlenen hükümlere göre, kesin olarak verilen veya kesinleşmiş kararlar hakkında yargılamanın yenilenmesinin istenebilmesi için,4 - Şahadeti hükme esas ittihaz olunan şahidin hükümden sonra yalan şahadetle mahküm edilmiş olması,5 - Ehlihibrenin kasten hilafı hakikat ihbaratta bulunduğunun hükmen tahakkuk etmesi,6 -Mahkümunlehin yalan yere yemin ettiği ikrarı veya beyyinei tahririye ile sabit olmuş olması,7 -Mahkümunleh tarafından hükme müessir diğer bir hile ve hud’anın kullanılmış olması,(Ek: 16/7/1981 - 2494/33 md.) Birinci fıkranın 4, 5 ve 6 ncı bentlerindeki hallerde yargılamanın iadesinin istenebilmesi, bu sebeplerin kesinleşmiş bir ceza mahkumiyet kararı ile belirlenmiş olması şartına bağlıdır.H.Y.U.Y.nın 445’inci maddesinde sınırlı olarak sayılan yargılamanın iadesi nedenleri dışında yorum yoluyla yeni sebepler yaratılamaz.Oysa Davacı Yönetim tarafından da yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak gösterilen olaylar nedeniyle Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 2002/40430 sayısında başlatılan soruşturma sonunda, D.. köyü 2753 sayılı parselin S... S.... adına tesciline ilişkin, Antalya Asliye 1. Hukuk Mahkemesinin 19.07.2000 gün ve 2000/555-1257 sayılı kararının dayanağı olan tapu kaydının, Korkuteli ilçesi D.. Köyüne ait olduğu halde, A...T.... adlı, M.... O.... tarafından temin edilen yerel bilirkişinin yalan beyanı ile 2753 sayılı parsele uyduğunun kabul edildiği, M...O.... başta olmak üzere oluşturulan çete ile mahkemelerden tescil ilamları alındığı yönünde elde edilen delillere göre, A...T...ve davacı olan S....i S....nın resmi belgede sahtecilik ve suç örgütü kurma suçundan diğer çete kurucu ve üyeleriyle birlikte cezalandırılmaları için Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 27.02.2009 gün ve Esas 2009/4609, İddianame No: 2009/133 sayılı iddianamesiyle açılan davanın henüz derdest olup sonuçlandırılmadığı anlaşılmaktadır.0 halde, Antalya Cumhuriyet başsavcılığınca açılan kamu davasının ön sorun olarak kabul edilip, bu soruşturma sonunda, Ceza Mahkemesince verilip kesinleşecek kararın beklenmesi gerekirken, yargılamaya devamla hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır...) gerekçesiyle bozulup, bozma nedenine göre sair temyiz itirazları incelenmeksizin dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN : Davalılar vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) ’nun 445.maddesine dayalı yargılamanın yenilenmesi istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Davalılar vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece hüküm yukarıya metni aynen alınan gerekçe ile bozulmuş; yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir.Hükmü davalılar vekili temyize getirmiştir. Uyuşmazlık; eldeki davayı da içine alacak biçimde içinde davalıların da bulunduğu kişiler hakkında, oluşturulan çete ile mahkemelerden tescil ilamları alındığı yönünde elde edilen delillere göre, resmi belgede sahtecilik ve suç örgütü kurma suçundan diğer çete kurucu ve üyeleriyle birlikte cezalandırılmaları için Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 27.02.2009 gün ve Esas 2009/4609, İddianame No: 2009/133 sayılı iddianamesiyle açılan ceza davasının sonucunun beklenmesinin gerekip gerekmediği noktasındadır. Ancak, Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmede işin esası görüşülmeden önce, eldeki davanın yargılama aşamasında taraf teşkilinin usulünce sağlanıp sağlanmadığı hususu ön sorun olarak ele alınmıştır. Konunun çözümüne yönelik olarak ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar vardır: ,Davacı Orman idaresi, yargılamanın yenilenmesi istemiyle eldeki davayı açmıştır. Bu davanın yasal dayanağı “İadei Muhakeme” başlığı altında düzenlenen 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’un 445 ilâ 453 maddeleri oluşturmaktadır. Anılan Kanunun 445.maddesinde: “Katiyen verilen veya katiyet iktisap etmiş olan kararlar hakkında aşağıdaki sebeplere binaen iadei muhakeme talep olunabilir” denildikten sonra; onbir (11) madde halinde bu sebepler sıralanmıştır. Birinci fıkranın (2) bendinde: “Hükme esas ittihaz olunan senedin sahteliğine karar verilmiş veyahut senedin sahte olduğu mahkeme veya bir mevkii resmide ikrar olunmuş veya sahtelik hakkındaki karar hükümden evvel ittihaz olunup iadei muhakeme talebin de bulunan kimsenin, hüküm zamanında bundan haberi bulunmamış olması”;Maddenin ikinci fıkrasında da; “Birinci fıkranın 4, 5 ve 6 ncı bentlerindeki hallerde yargılamanın iadesinin istenebilmesi, bu sebeplerin kesinleşmiş bir ceza mahkümiyet kararı ile belirlenmiş olması şartına bağlıdır. Delil yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanamamış veya karar verilememiş ise, ceza mahkemesi kararı aranmaz. Bu takdirde yargılamanın iadesi sebeplerinin varlığının, yargılamanın iadesi davasında öncelikle ispat edilmesi gerekir.” Hükmüne yer verilmiş; Atıf yapılan 1.fıkranın; (4).bendinde: “Şahadeti hükme esas ittihaz olunan şahidin hükümden sonra yalan şahadetle mahküm edilmiş olması”; (5).bendinde: “Ehlihibrenin kasten hilafı hakikat ihbaratta bulunduğunun hükmen tahakkuk etmesi”; (6).bendinde – “Mahkümunlehin yalan yere yemin ettiği ikrarı veya beyyinei tahririye ile sabit olmuş olması”, halleri sıralanmıştır. Yine aynı Kanunun 448. maddesinde de; “İadei muhakeme talebini muntazammın arzuhal, hükmü veren mahkemeye verilir ve orada tetkik olunur.445 inci maddenin onuncu numarasında yazılan sebepten dolayı iadei muhakeme talebini havi arzuhal ikinci hükmü ita eden mahkemeye verilir.” Düzenlemesi yer almaktadır. Bu hükümler ortaya koymaktadır ki, kesin verilen veya kesinleşmiş olan kararlar hakkında sayılan sebeplerle yargılamanın yenilenmesi istenebilir.Önemle vurgulanmalıdır ki, ilke olarak, kesin hükme bağlanmış bir davaya yeniden bakılamaz. Bunun en önemli istisnası yargılamanın yenilenmesi yoludur. Yargılamanın yenilenmesi, bazı ağır yargılama hatalarında ve yanlışlıklarından dolayı, maddi anlamda kesinleşen hükmün ortadan kaldırılmasını ve daha önce kesin hükme bağlanan bir dava hakkında yeniden yargılama ve inceleme yapılmasını sağlayan olağanüstü bir kanun yoludur. Yargılamanın yenilenmesi, sadece kesinleşmiş olan esasa ilişkin son kararlara karşı başvurulabilecek bir kanun yoludur. Maddi anlamda kesin hüküm gücü bulunmayan kararlara karşı (örneğin çekişmesiz yargıda verilen son kararlar) yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulamaz.Yargılamanın yenilenmesi davasının konusunu ise, yargılamasının yenilenmesi istenen dava teşkil eder. Davanın açıklanan özelliği gereği bu davalar yönünden husumetin kimlere yöneltileceğinin tespitinde de bu kuralların göz önüne alınması gerektiği açıktır. Hal böyle olunca, yargılamanın yenilenmesi davasının konusu, yargılamasının yenilenmesi istenen dava olduğuna göre, davada hasım olarak gösterilecek kişiler de yine bu davanın tarafları olacaktır. Yargılamanın yenilenmesi yoluna, ancak kesin hükmün tarafları veya tarafın halefleri yada alacaklıları başvurabilir. Taraflar dışındaki kişiler, ilke olarak kesin hükme karşı yargılamanın iadesi yoluna başvuramaz. Kural bu olmakla birlikte, bazı özel durumların gerektirdiği istisnai hallerde bu kuralın dışına da çıkılabilmekte, örneğin, tarafı olmadığı bir ortaklığın giderilmesi davası sonucunda, gerçek hak sahibi olduğu elbirliği mülkiyetine konu taşınmaz malların satışına karar verilmekle hakkı haleldar edilen de, buna neden olan hükme karşı yargılamanın iadesi yoluna başvurabilmektedir. Bu davada husumetin, mutlaka yargılamasının yenilenmesi istenen davanın taraflarına yönetilmesi gerektiği de önemle vurgulanmalıdır. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında; Çekişme konusu 2753 parsel sayılı taşınmazın geldisi olan 891 parsel sayılı taşınmazın 1989 yılında Hazine adına orman olarak tespit edildiği ve kadastro tutanağının 1991 yılında kesinleştiği;7.4.2000 tarihinde ise yargılamanın yenilenmesine konu Antalya 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.07.2000 gün ve 555-1257 sayılı dosyasında görülüp bitirilen dava ile davacı Sabri Sarı tarafından, davalı Hazineye karşı tapu kaydına ve zilyetliğe dayalı olarak tapu iptali ve tescil isteminde bulunulduğu; Orman İdaresinin ise davaya sonradan dahil edildiği; Mahkemece; 2753 parsel numarasını alan kısmın 891 nolu parselden ifraz edilerek davacı Sabri Sarı adına tescil edildiği; Sonuçta da kararın, Yargıtay 20.Hukuk Dairesi tarafından onanarak, 24.5.2001 tarihinde kesinleştiği; Dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Şu hale göre; Yargılamanın yenilenmesi istenen dava, yukarda da bahsedildiği üzere Antalya 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.7.2000 gün ve 555-1257 sayılı dosyasında görülüp bitirilen dava olup; davanın davacısı Sabri Sarı, davalısı Hazine ve davaya dahil edilen Orman İdaresidir.Eldeki dava ise Orman İdaresi tarafından S.. S...ı ve kayıt maliklerinden olan F....O...’a karşı açılmıştır. Yargılamanın yenilenmesi davasının konusu, yargılamasının yenilenmesi istenen dava olduğuna ve davada hasım olarak gösterilecek kişiler de yine bu davanın tarafları olacağına göre yargılamasının yenilenmesi istenen davada yer alan bir tarafın bu davada taraf olmaması düşünülemez. Yargılamanın yenilenmesine konu davada Hazinenin, orman idaresi yanında davalı sıfatıyla taraf olarak yer aldığı halde, eldeki davada taraf olarak yer almadığı belirgindir. Bilindiği üzere, ormanların mülkiyeti Hazineye, yararlanması ise Orman İdarelerine aittir. Ne var ki, eldeki yargılamanın yenilenmesi istekli dava sadece Orman İdaresi tarafından açılmış; Hazine ne davacı ne de davalı sıfatıyla davada yer almamıştır. Hemen belirtmelidir ki, çekişmeli yargıda kural olarak duruşma yapılması zorunludur. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 73. maddesi uyarınca Kanunun gösterdiği istisnalar dışında hakim tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez.Taraflar duruşmaya çağırılmadan, eş anlatımca; taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesi, Anayasanın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur. Gerçekten iddia ve savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasasının 36. maddesi ile HUMK.nun 73. maddesinde de açıkça belirtildiği üzere, mahkemece taraflar dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır, aksi halde savunma hakkının kısıtlanmış sayılacağı, gerek öğreti, gerekse yargısal kararlarda tartışmasız olarak kabul edilmektedir (Prof. Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Altıncı Baskı Cilt II sh.1876 vd).O halde, taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece re’sen dikkat edilmesi gereken bir olgudur ve taraf teşkili sağlanmadan işin esası hakkında hüküm kurulamaz.Öyleyse, mahkemece yapılacak iş; yöntemine uygun olarak Hazine’nin de davaya davacı orman idaresi yanında katılımının sağlanması, sonucuna göre işin esasına girilerek hüküm kurulması olmalıdır. Direnme kararı, açıklanan bu değişik gerekçeyle bozulmalıdır.S O N U Ç: Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçeyle H.U.M.K nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 15.06.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.