Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 394 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 50 - Esas Yıl 2012





Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 24.11.2009 gün ve 2001/161 E. 2009/454 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 24.02.2011 gün ve 2010/2408 E-2011/1942 K. sayılı ilamı ile;(“...Dava, haksız destekleme bedeli ödenmesinden dolayı uğranılan kurum zararının ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istem reddedilmiş; karar, davacı tarafından temyiz olunmuştur.Davacı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, gübre üreticisi firmaların Cihanbeyli ilçesi bayii olan davalının usulsüz uygulamaları nedeniyle dava dışı üç üretici firmaya haksız yere destekleme parası ödenmesinden dolayı uğradığı zararın davalıdan alınmasını istemiştir.Davalı şirket ise, davacının çifte (mükerrer) ödeme istediğini, belgelerde usulsüzlük bulunmadığını, üretici firmalar tarafından önceden yapılan ödemeler nedeniyle kendisine rücu davalarının açıldığını, destekleme ödemesinden kendisinin değil üretici firmaların yararlandığını ileri sürerek, istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.Yerel mahkemece, 97/10244 sayılı Tarımda Kullanılan Kimyevi Gübrelerin Yurtiçinden ve Yurtdışından Tedariki, Dağıtımı ve Desteklenmesi Hususunda Bakanlar Kurulu Kararı’nın 11.maddesinde, haksız yere yapılan destekleme ödemelerinin kendilerine destekleme yapılanlardan alınacağının öngörüldüğü, davacı tarafından Defterdarlık Gelir Müdürlüğü’ne yazılan 11.01.2001 günlü yazıda müfettiş incelemesinde görüşülemeyen çiftçilerle yapılan görüşmeler sonucu tespit edilen haksız destekleme ödemelerinin destekten faydalanan 3 üretici firmadan alınması istendiği halde davacı İdarece sadece bayilik görevi yapan ve desteklemeye tabi olmayan davalı şirket aleyhine dava açıldığı, Bakanlar Kurulu Kararı'nın 11.maddesi uyarınca davalıya husumet yöneltilemeyeceği, beyana dayalı alacak tespiti yapılıp davacının alacak miktarına ilişkin delil sunamadığı, davalı şirketin destek ödemelerinden yararlanamadığı, bu nedenle usulsüzlük yapmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi şirket temsilcileri aleyhine Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davalarda verilen beraet kararlarının hukuk mahkemesi yönünden de bağlayıcı olduğu gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir.Yerel mahkemece davalıya husumet yöneltilemeyeceği açıklandıktan sonra işin esasına girilerek davanın ayrıca esastan reddine karar verilmiştir. Bir davada aynı zamanda hem husumetten hem de esastan ret kararı verilemez. Ret sebebi tek olmalıdır. Husumet yöneltilemeyeceği kabul edilen davalının eylemi esastan incelenerek karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Davacı, davalının usulsüz belgeleri ile destekleme kapsamında bulunmayan ve gerçekte gübre almayan çiftçiler adına faturalar düzenlenerek destekleme ödemesi yapılması nedeniyle zarara uğradığını ileri sürerek dava açtığına göre, davalının haksız eylemine dayanmaktadır. Borçlar Yasası'nın 50 ve 51. maddeler gereğince haksız eylemin ve bunun sonucunda doğan zararın birden fazla kişi tarafından meydana getirilmesi durumunda, haksız eylemde bulunan kişi bu eylemi nedeniyle verdiği zarardan, zarara neden olan diğer kişilerle birlikte dayanışmalı olarak (müteselsilen) sorumludur. Aynı Yasa'nın 142. maddesi gereğince de davacı, dayanışmalı sorumluluk kuralları gereğince sorumlu bulunan borçluların her birinden borcun bir bölümünün veya tamamının ödenmesini isteyebilir ve borcun tamamen ödenmesine kadar borçluların sorumluluğu devam edeceğinden davalı şirket hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddi doğru değildir.Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, müfettiş veya denetim raporunun tüm ekleriyle birlikte getirilmesi, usulsüz olduğu iddia edilen belgeler ile ceza mahkemesi dosyalarının incelenmesi, beyanların eklenmesi, buna göre zarar oluşup oluşmadığı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporları ve dosya içeriğine uymayan gerekçelerle istemin tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir…”)gerekçesiyle oyçokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDEN: Davacı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.