Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 394 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 190 - Esas Yıl 2011





Taraflar arasındaki "tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 10. İş Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 25.12.2008 gün ve 2007/1026 E., 2008/681 K. sayılı kararın incelenmesi davalı Kurum vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21.Hukuk Dairesi'nin 28.01.2010 gün ve 2009/2089 E., 2010/733 K. sayılı ilamı ile; (...Dava, davacının 22.07.1987-11.07.1988; 11.07.1988-31.12.1989 ve 27.06.1996- 30.06.2001 tarihleri arasındaki vergi kaydı nedeniyle 1479 sayılı Yasa'ya tabi zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin kabulüne karar verilmişse de varılan sonuç doğru olmamıştır. 1.4.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasanın 24. maddesinde zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için esnaf sicili veya kanunla kumlu meslek kuruluşu kaydı aranırken 20.4.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasa ile 1479 sayılı Yasa'nın 24. maddesi değiştirilecek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olması şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için meslek kuruluşuna kayıtlı olma yeterli görülmüş, 22.3.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Yasa ile 24 madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için vergi kaydı veya esnaf sicil kaydı veya oda kaydının bulunması yeterli görülmüş, 2.8.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için esnaf sicil kaydı ve oda kaydının bir arada bulunması yeterli görülmüştür. Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının 4.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilinin mevcut olmadığı, uyuşmazlık dönemine ilişkin primlerinin Kurumca tahsil edilerek uzun yıllar kullanılmış olduğu gibi bir durumun da bulunmadığı, uyuşmazlık dönemlerinde vergi kaydı ile oda kaydının bulunduğu ve 17.01.2008 tarihinde davalı SGK tarafından re'sen tescil edildiği, davacının sigortalı olmak için Kuruma başvurusunun bulunmadığı anlaşılmaktadır. 1479 sayılı Bağ-Kur kanununda 506 sayılı Yasanın 79/10.maddesine benzer şekilde geçmiş günlerin tespitine yönelik yasal düzenleme mevcut değildir. Başka bir anlatımla Bağ-Kur Kanununda açık bir hüküm olmadığından geçmiş hizmetlerin tespitine olanak yoktur. 24.07.2003 tarihli 4956 sayılı Yasanın 47.maddesi ile 1479 sayılı Yasaya eklenen Geçici 1 8.maddede bu kanuna göre sigortalılık nitelikleri taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların hak ve mükellefiyetlerinin 04.10.2000 tarihinden itibaren başlayacağı, ancak bu kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olan sigortalıların sigortalılıklarının bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde Kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.04.1982-04.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olan hesaplanacak prim borçlarının tamamını tebliğden itibaren bir yıl içinde ödemede bulundukları taktirde bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği bildirilmiştir. Somut olayda davacının uyuşmazlık konusu 22.07.1987-11.07.1988; 11.07.1988- 31.12.1989 ve 27.06.1996-30.06.2001 tarihleri arasında oda ve vergi kaydı bulunmakta ise de, 1479 sayılı Yasa'nın Ek. 18.maddesine göre bu dönemin sigortalı olarak kabul edilebilmesi için önceden tescilinin bulunması koşulu gerçekleşmediğinden davacının 04.10.2000 tarihinden önceki dönemde sigortalı olarak kabul edilmesi mümkün değildir. HGK.nun 03.11.2004 tarihli 2004/10-524 Esas, 2004/581 Karar ve 15.11.2006 gün 2006/21-703-728 sayılı kararı da bu yöndedir. Diğer yandan davacı 1479 sayılı Yasa'ya 14.03.1985 tarihli 3165 sayılı Yasa ile eklenen Ek Geçici 16.maddeye göre süresi içinde geçmiş hizmetlerini borçlanmayı da talep etmemiştir. Mahkemece istemin reddine karar verilmesi gerekirken bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalı kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDEN : Davalı Kurum vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, davacının 22.07.1987-11.07.1988; 11.07.1988-31.12.1989 ve 27.06.1996- 30.06.2001 tarihleri arasındaki vergi kaydı nedeniyle 1479 sayılı Yasa'ya tabi zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar; Özel Dairece, yukarıda metni aynen yazılı gerekçe ile bozulmuş; mahkemece, önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiş; hükmü Davalı kurum vekili temyiz etmiştir. İşin esasının incelenmesinden önce, davalı vekilinin direnme kararını temyizinin süresinde olup olmadığı hususu önsorun olarak tartışılmıştır. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 8/2. maddesinde, İş Mahkemesinde karar yüze karşı verilmişse nihaî kararın taraflara tefhimi, yokluklarında verilmiş ise tebliği tarihinden itibaren sekiz gün içinde temyiz olunabileceği belirtilmiştir. Kanunda öngörülen bu süre geçtikten sonra verilen temyiz dilekçesinin kabulüne olanak bulunmamaktadır(Hukuk Genel Kurulunun 06.10.2004 gün ve 2004/9-606 esas, 2004/469 sayılı kararı). Bilindiği üzere; 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun, 434/1.fıkrasında; "Temyiz dilekçesi hangi mahkemeye verilmişse o mahkemece temyiz defterine kaydolunur ve temyiz edene ücretsiz bir alındı kağıdı verilir." 434/2. fıkrasında; "Temyiz isteği harca tabi değilse dilekçenin temyiz defterine kaydedildiği, harca tabi ise harca tabi ise yatırıldığı tarihte yapılmış sayılır." hükmü yer almaktadır. Somut olayda, direnme kararı davalı Kurum vekiline 14.10.2010 tarihinde tefhim edilmiş, temyiz dilekçesi 19.10.2010 tarihinde hakimce havale edilmiş; temyiz defterine ise 04.11.2010 tarihinde 2010/372 sıra no ile kayıt edilmiş ve davalı Kurum harca tabi olmadığından temyiz harcı alınmamıştır. İstekli yanın hakim havalesinin ardından temyiz dilekçesini aynı tarihte ya da yasal süre içinde mahkeme kalemine verdiğini ortaya koyan bir belge veya deftere kayıt işlemi bulunmadığı gibi, yasanın açık hükmü gereği kalemden alınması gereken bir alındı kağıdı da ibraz edilmemiştir. Şu durumda; davalı vekilinin temyiz başvurusu, yasada öngörülen yasal (8) günlük süre geçtikten sonra yapılmış olup, süre yönünden dilekçenin reddine karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Kurum vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, 08.06.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.