Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 392 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 243 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ : Ankara 22. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 19/10/2010NUMARASI : 2010/330-2010/428 Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 22.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 16.04.2009 gün ve E:2008/301, K:2009/131 sayılı kararın incelenmesi davacı Gaip “N.. kardeşi F..” kayyım vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 03.11.2009 gün ve E:14004, K:17336 sayılı ilamı ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN : Davacı Gaip “N.. kardeşi F..” kayyım vekili HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulunca incelenerek dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü.Dava, haksız işgal tazminatının tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.Mahkemece davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilince temyizi üzerine Özel Dairece bozulmuştur. Mahkeme önceki kararında direnmiş bu karar, davacı “gaip N.. kardeşi F.. kayyımı” vekili tarafından temyiz edilmişse de; temyiz incelemesinin yapılabilmesi için gerekli peşin temyiz harcı ile Yargıtay'a başvuru harcının tahsil edildiğine ilişkin herhangi bir bilgi ve belgeye dosya içinde rastlanmamıştır. Bu nedenledir ki, Hukuk Genel Kurulundaki görüşmede, işin esasına girilmezden evvel, direnme kararını temyiz eden davacı “gaip N..kardeşi F.. kayyımı” Defterdarlığın temyiz peşin ve Yargıtay başvuru harcını yatırması gerekip gerekmediği hususu, ön sorun olarak ele alınmıştır. Öncelikle “harç” kavramı ile ilgili şu açıklama ve saptamaların yapılmasında yarar vardır: Kamu hizmetlerinin kurulması ve yürütülmesi için gerekli olan mali kaynağın sağlanması amacıyla devletin egemenlik gücüne dayanarak koyduğu mali yükümlerden kaynaklanan alacakları genel olarak kamu alacakları olarak nitelendirilmektedir.Devletin kamu alacağını oluşturan gelir kaynaklarından birini ise kamu hizmetlerinden yararlananların ödedikleri harçlar oluşturmaktadır. Harç, bazı kamu hizmetlerinden yararlanan ve hatta kanun hükmü ile yararlanmak zorunda bırakılan özel ve tüzel kişilerin, özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu kuruluşlarının hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında, belli bir ölçüde bu hizmetlerin maliyetine katılmaları amacıyla konulan ve zor unsuruna dayanan mali yükümlülüklerdir (Pınar, Burak:Yargı ve İcra Harçları, Ankara 2009, s.1-3).Diğer bir deyişle harç, adli ve idari hizmetlerde ve bu hizmetin gerektirdiği masrafları karşılamak mülahazasıyla gerçek ve tüzel kişilerden hazinece alınan bir paradır. Yapılan işler ve görülen hizmet amme hizmetinden ziyade, kişilerin şahsına ve menfaatine ilişkindir (YİBK'nun 23.12.1976 gün ve E:1976/11-7, K:6 sayılı ilamı).Anayasa Mahkemesi de harcı, verginin özel ve ayrıksı bir türü olarak tanımlamıştır (17.12.1968 gün ve E:1968/12, K:65; 24.10.1974 gün ve E:1974/31, K:43;14.01.2010 gün ve E:2009/27, K:2010/9 sayılı kararları ve aynı mahiyette Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 12.05.1982 gün ve E:1982/5-341, K:493 sayılı ilamı).Harçlar konusunda genel düzenleme içeren 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun gerekçesinde harcın tanımı, “fertlerin özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu kurumları ve hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında yaptıkları ödemelerdir” biçiminde yapılmış ve bu tanım, Anayasa Mahkemesi’nin 31.03.1987 gün ve E:1986/20, K:1987/9; 14.02.1991 gün ve E:1990/18, K:1991/14; 28.09.1995 gün ve E:1995/24, K:52;Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 12.05.1982 gün ve E:1982/5-341, K:493 sayılı kararlarında da benimsenmiştir. Buna göre, bir hizmetin harç konusu olabilmesi için; kişilerin bir kamu kurumundan yararlanmaları, kişilere kamu eliyle özel bir yarar sağlanması ve kamu idaresinin kişilerin özel bir işiyle uğraşması gerekmektedir (YİBK'nun 7.12.1964 gün ve E:1964/3, K:5;Anayasa Mahkemesi'nin 31.03.1987 gün ve E:1986/20, K:1987/9 sayılı kararları).Bir kamu hizmetinden dolayı harç alınabilmesi, bu hizmetin kanunla belirlenmesine ve bu hususla ilgili harç alınmasına ilişkin düzenlemelerin de kanunda yer almasına bağlıdır.Nitekim 1982 Anayasası'nın 73/3.maddesi; “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.” hükmünü içermektedir.Bu Anayasa kuralının, vergi, resim ve harç gibi parasal yükümlülüklerin veya bunlardan bağışıklığın, kapsam ve içeriğinin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde ve açıkça gösterilmesi amacına yönelik bulunduğu açıktır. O halde, harca ilişkin bir yasa hükmünün yorumu ve uygulanmasında, bu ilke ve amacın gözden uzak tutulmaması gerekir. Aksi halde, kişi ve kurumların yasal dayanağı olmayan bir yükümlülük altına sokulmaları veya Devletin önemli bir gelir kaynağından yoksun bırakılması gibi, yasa koyucunun amacına aykırı ve sakıncalı sonuçların doğmasına yol açılmış olur (HGK'nun 12.05.1982 gün ve E:1982/5-341, K:493 sayılı ilamı).Bu kanunilik ilkesine paralel olarak, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 1.maddesinde, bu kanuna göre alınacak harçlar arasında, diğer harçlar yanında yargı harçları da, bulunmaktadır.Aynı Kanunun 2.maddesinde ise, yargı işlemlerinden bu Kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların, yargı harçlarına tabi olduğu vurgulanmıştır.Yargı harcı, devletin mahkemeler aracılığıyla yaptığı hizmete, ondan yararlananların katkısıdır (YİBK'nun 16.12.1983 gün ve E:1983/5, K:6 sayılı ilamı).Kanunla açıkça yargı harçlarından muaf olduğu ya da işleminin müstesna olduğuna ilişkin düzenleme yapılmamış olan herkes, bu harçları ödemekle yükümlüdür.Görülmektedir ki, vergi, resim ve harç gibi parasal yükümlülüklerin veya bunlardan bağışıklığın, kapsam ve içeriğinin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde ve açıkça yasada gösterilmesi gerekir.492 sayılı Harçlar Kanunu ile buna bağlı tarifede ve yine bu kanunda yapılan atıf nedeniyle bazı özel yasalarda istisna ve muafiyetler ayrıca düzenlenmiştir. Harca ilişkin bu genel açıklamalardan sonra, gaip “N..kardeşi F..” adındaki kişinin hak ve menfaatlerini korumak üzere, 3561 sayılı Mal Memurlarının Kayyım Tayin Edilmesine Dair Kanun uyarınca kayyım olarak atanarak, verdiği açık yetki ile Hazine avukatı vekili vasıtasıyla eldeki davayı açan Ankara İl Defterdarının hukuksal durumunun irdelenmesinde yarar vardır: Dosyada delil olarak yer alan Ankara 12.Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 03.04.2007 tarih ve 2006/97 E. 2007/87 sayılı kararı ile, eldeki davaya konu 36161 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 91/34347 hissesi oranında maliki olan gaip “Nesime kardeşi Fehime” adındaki kişinin hak ve menfaatlerini korumak üzere, 3561 sayılı Mal Memurlarının Kayyım Tayin Edilmesine Dair Kanun uyarınca, Ankara İl Defterdarı kayyım olarak atanmış; yazılı olarak verdiği yetki ile de hazine avukatı sıfatını taşıyan vekili aracılığıyla, kayyım sıfatıyla temsil ettiği gaip kişinin hak ve menfaatini korumak için, eldeki davayı açmıştır. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi; bu hükmün Özel Dairece bozulması ve mahkemenin önceki kararında direnmesi üzerine de yine yazılı olarak verdiği yetki ile hazine avukatı sıfatını taşıyan vekili aracılığıyla, hükmü temyize getirmiştir. Önemle vurgulamakta yarar vardır ki, mahkeme kararıyla kayyım olarak atanan ve gaip kişi adına yaptığı bu iş ve işlemler nedeniyle, 3561 Sayılı Kanun kapsamında bir yönetim kayyımı olan Defterdar; burada hazineyi temsilen hareket etmemekte; aksine kayyımlık görevi gereği gaip kişinin anılan taşınmazdaki hak ve menfaatlerini korumak için işlem yapmaktadır. Hazine avukatını vekil tayin etmiş olması da hazine adına hareket ettiğini kabul için yeterli değildir. Taşıdığı kayyımlık sıfatı ile açtığı eldeki dava yönünden 492 sayılı Harlar Kanunu kapsamında harçtan muafiyeti olmadığı gibi, işlemi de harçtan müstesna kılınmamıştır. Diğer taraftan, Ankara İl Defterdarının kayyım olarak atanmasına dayanak teşkil eden 3561 sayılı Mal Memurlarının Kayyım Tayin Edilmesine Dair Kanunun 2/son maddesinde de “Kayyımlıkla ilgili işlemler, her türlü vergi, resim, harç, katkı payı gibi mali yükümlülüklerden müstesnadır.” Hükmüne yer verilmiş ise de burada yargı harçlarından bağışıklığa ilişkin özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Maddede yer alan harçlardan müstesna olunan haller kapsamına yargı harçlarının dahil olup olmadığı hususuna gelince; Benzer bir kanuni düzenlemenin irdelendiği, Hukuk Genel Kurulu'nun 24.12.2008 gün ve E:2008/18-777, K:788 sayılı ilamında; direnme kararını temyiz eden Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün temyiz ve Yargıtay başvuru harcından muaf olup olmadığı hususu, önsorun olarak değerlendirilmiş ve 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 77.maddesindeki “...Tüm iş ve işlemleri, her türlü vergi, resim, harç ve katılım payından istisnadır.” hükmünün açıkça yer verilmeyen yargı harçlarını kapsamadığı benimsenmiştir.Hal böyle olunca, Kanunda kayyımlıkla ilgili işlemlerin parasal yükümlülüklerden bağışık olduğu belirtilmiş ise de, açıkça yer verilmeyen yargı harcının bu bağışıklık içerisinde olduğunun kabulüne olanak yoktur. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde; Temyiz incelemesinin yapılabilmesi için temyiz eden taraftan, temyiz peşin harcının ve ayrıca temyiz tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarifenin 04.06.2008 gün ve 5766 Sayılı Kanunun 11.maddesiyle değişik “Temyiz ve itiraz harçları” başlıklı Ek Bölümü uyarınca, Yargıtay’a yapılacak temyiz başvuruları sırasında alınması gereken, 79,50-YTL tutarında Yargıtay başvuru harcının da alınması zorunludur. Vekili aracılığıyla temyiz isteminde bulunan defterdar, gaip “N.. kardeşi F..” adındaki kişinin hak ve menfaatlerini korumak üzere, 3561 Sayılı Kanun gereğince yönetim kayyımı olarak atandığına ve hazine adına hareket etmediğine göre, eldeki davada temyiz peşin ve Yargıtay başvuru harçlarından müstesna tutulmadığının kabulü gerekir. Kayyımın, usulüne uygun verdiği yetkiye istinaden hazine avukatı aracılığıyla eldeki davayı açıp, takip etmesinin de belirtilen sonuca bir etkisi bulunmamaktadır. Kayyım veya vekili tarafından “temyiz peşin ve Yargıtay başvuru” harçlarının yatırıldığına ilişkin bir bilgi ve belge ise dosyada yer almadığı gibi, mahkeme kalemince bu harçların hesaplanıp temyiz edenden istendiği halde süresinde ödenmediği de belgelendirilmemiştir. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun 434/3.maddesi, temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin tamamının ödeneceğini; bunların eksik olduğunun tespiti halinde, kararı veren hakim veya mahkemenin başkanı tarafından verilecek yedi günlük kesin süre içersinde tamamlanması, aksi halde temyizden vazgeçmiş sayılacağı hususunun temyiz edene yazılı olarak bildirileceğini ve verilen süre içerisinde bunları tamamlamadığı takdirde, kararın temyiz edilmemiş sayılmasına karar verileceğini hükme bağlamıştır.Mahkemece yapılacak iş; 25.01.1985 günlü 1984/5 Esas ve 1985/1 sayılı Y.İ.B. Kararı uyarınca harca tabi olmasına rağmen harç alınmadan temyiz defterine kayıt edilen temyiz dilekçesi hakkında HUMK.nun 434/3 maddesi uyarınca işlem yapılması; usulünce muhtıra tebliği üzerine anılan harçların süresi içinde ikmali halinde temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın yeniden Hukuk Genel Kurulu Başkanlığına gönderilmesi; aksine yasal kesin süre içerisinde gerekli harçlar yatırılmamış ise, HUMK. nun 434/3. maddesi uyarınca davalı vekilinin temyizden vazgeçmiş sayılması ve bu doğrultuda işlem yapılması olmalıdır.Öyleyse, anılan usul hükmü uyarınca işlem yapılmak üzere dosyanın mahalline geri çevrilmesi gerekir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan şekilde işlem yapılmak üzere, dosyanın mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 08.06.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.