Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 391 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 861 - Esas Yıl 2012





Taraflar arasındaki “Tapu iptali ve tescil” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda; Pazar Asliye Hukuk Mahkemesince davaların reddine dair verilen 23.05.2011 gün ve 2008/326 E. - 2011/110 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 13.12.2011 gün, 2011/6157 E.- 6963 K. sayılı ilamı ile; (…Davacı N. Mertoğlu vekili asıl dosyadaki dava dilekçesinde, vekil edenine miras yolu ile gelen ve davalılardan İ. ile taksim ettikleri 293 ada 136 ve aynı ada 79 parsel arasındaki sınırın 293 ada 79 parsel lehine tespit edildiğini, İmdat tarafından dava açılmasının önlenmesi amacı ile muvazaalı olarak diğer davalı N.’ye tapuda satış yapıldığını açıklayarak satışın geçersizliğine, 293 ada 79 parselin keşifte belirlenecek kısmına ait tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuda kayıtlı 293 ada 136 parsele eklenerek tesciline karar verilmesini istemiştir.Birleşen dosyada davacı N. vekili, 293 ada 52, 79 ve 308 ada 131 parsellerin tarafların murisi, babaları N.’den kaldığını, daha önce aynı sebeple Kadastro Mahkemesine açtığı davada bu taşınmazları dava etmeyi unuttuğunu, mahkeme kararından iki gün sonra vekil edeninin kardeşi İ.’nin taşınmazları tapuda muvazaalı şekilde diğer davalı N’ye satış yaptığını açıklayarak taşınmazlara ait tapu kayıtlarının miras payı 1/5 oranında iptali ile bu payın vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalılardan İ. vekili, eskiden beri kullanılan alanın aynı olduğunu ve davacının tapuda malik veya hissedar olmaması sebebiyle dava açamayacağını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.Davalılardan N.; taşınmazları almasının sebebinin arkadaşlıktan kaynaklandığını, başkasına satılmaları halinde taraflara zarar verilebileceği düşüncesi ile alımın yapıldığını, babadan kalma araziyi kullanmada sakınca görülüyorsa parasının verilmesi halinde iade edeceğini, muvazaa veya hile yapmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, miras yolu ile intikal eden malların terekeye dahil olduğu ve elbirliği halinde mülkiyetin geçerli bulunduğu, taşınmazlarda belirlenmiş payları olmadığından kendi adlarına tescilin istenemeyeceği, tüm mirasçılar adına tescil istenebileceği gerekçesi ile davacı N. M. ile birleşen dosya davacısı N. E. vekilinin isteminin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, asıl ve birleşen dosyanın davacıları vekili tarafından temyiz edilmiştir.Asıl ve birleşen dosyalarda dava konusu edilen 293 ada 52, 79 ve 308 ada 131 parseller, 19.2.2006 tarihinde yapılan kadastro çalışmalarında N. E.'ye ait iken oğluna bağışladığı açıklanarak N. oğlu İ. M. adına tespit edilmiş, tutanak 22.9.2006 tarihinde kesinleşerek tapuya tescil edilmiştir. Taşınmazlar 8.3.2007 tarihinde davalılardan M. oğlu N. S.’na tapuda satılmışlardır. Tevhiden tescili istenen 293 ada 136 parselde aynı açıklamalarla davacı N. M. adına tespit edilerek tapuya tescil edilmiştir.Dava konusu taşınmazların ortak miras bırakan N. E.’den kaldığı, N., İ. ve N.’nin N’nin mirasçıları arasında yer aldıkları ve taşınmazların 8.3.2007 tarihinde davalılardan N.’ye satıldıkları konusunda bir ihtilaf bunmamaktadır. 30.12.2009 tarihli ve 2009/1–577 Esas 2009/608 Karar sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında “…Bilindiği gibi terekeye ait bir hakla ilgili olarak açılacak davalarda kural olarak; tereke 4721 sayılı Türk Medeni Yasasının 701 ve devam eden maddelerine göre elbirliği (İştirak) mülkiyetine tabi olduğundan yasal istisnalar dışında (örneğin T.M.Y 702/son) tüm mirasçıların birlikte hareket etmeleri veya aynı Yasanın 640. maddesine göre terekeye temsilci atanması ve bu yolla davanın yürütülmesi gerekir. Ancak dava halefiyet esasına göre tereke adına değil de kendi miras payı için açılmış ise, tüm mirasçıların onayının alınmasına gerek bulunmamaktadır. Somut olayda; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle davacılar terekenin halefi olarak değil, taşınmazı devreden muris ile devralan kişinin işlemiş olduğu haksız fiile dayanarak dava açmış olduklarına göre, mirasçıların bir kısmının mirasçı olmayan davalıya karşı kendi payları oranında dava açmalarına bir engel bulunmamaktadır.” denmektedir. Gerekçesi yukarıda yazılı Hukuk Genel Kurulu Kararında da açıklandığı gibi davacı N. ve birleşen dosyanın davacısı N. tarafından miras payı sebebiyle tapuda mirasçılardan İ.’den satın aldığı anlaşılan N.’nin alımda iyi niyetli olmadığı, N’ye yapılan satışın muvazaalı olduğu açıklanarak miras payları oranında iptal tescil isteme hakları bulunduğuna, davanın tüm tereke adına açılması gerekmediğine göre mahkemenin gerekçesi yerinde bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerini toplamak, yapılacak araştırma ve inceleme sonunda sonucuna göre işin esası ile ilgili bir hüküm kurmak olmalıdır.Diğer yandan mahkemece karar başlığında birleşen dosyanın tarafları ve özellikle davacısı N.E. gösterilmemiş ise de davada vekille temsil edilmesi ve vekilinin asıl dosyanın davacısı N.’nin vekili ile aynı olması sebebiyle bu husus maddi hata olarak kabul edilmiştir. Ancak ortada asıl ve birleşen dava olarak iki ayrı dava bulunmakta olup yargılama giderleri, harç ve vekâlet ücreti takdirinin her dosya için ayrı ayrı ele alınması gerektiği de gözden uzak tutulmamalıdır. Bozma sebebine göre bu hususta bir inceleme yapılmamış, bozma sevk edilmemiş ve sadece hataya değinilmekle yetinilmiştir...)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDEN: Davacılar vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Davalar, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.Asıl dosyadaki davacı N. M. vekili, vekil edenine miras yolu ile gelen ve davalılardan İmdat ile taksim ettikleri 293 ada 136 ve aynı ada 79 parsel arasındaki sınırın 293 ada 79 parsel lehine tespit edildiğini, İmdat tarafından dava açılmasının önlenmesi amacı ile muvazaalı olarak diğer davalı N.’ye tapuda satış yapıldığını ileri sürerek satışın geçersizliğine, 293 ada 79 parselin keşifte belirlenecek kısmına ait tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuda kayıtlı 293 ada 136 parsele eklenerek tesciline karar verilmesini istemiştir.Birleşen dosyada davacı N. E.vekili, 293 ada 52, 79 ve 308 ada 131 parsellerin tarafların murisi, babaları N.’den kaldığını, Kadastro sırasında, irsen ve intikalen gelen paylarının yazılmadığını, taşınmazların erkek kardeşi davalı imdat adına müstakilen tespit gördüğünü, daha önce aynı sebeple Kadastro Mahkemesine açtığı davada bu taşınmazları dava etmeyi unuttuğunu, mahkeme kararından iki gün sonra davalı İmdat’ın taşınmazları tapuda muvazaalı şekilde diğer davalı N.’ye satış yaptığını ileri sürerek taşınmazlara ait tapu kayıtlarının miras payı (1/5) oranında iptali ile bu payın vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı İ. M. vekili, iddiaların yersiz olduğunu bildirip davaların reddine karar verilmesini istemiştir.Davalı N. S.; taşınmazları almasının sebebinin arkadaşlıktan kaynaklandığını, başkasına satılmaları halinde taraflara zarar verilebileceği düşüncesi ile alımın yapıldığını, muvazaa veya hile iddialarını kabul etmediğini bildirip davaların reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, miras yolu ile intikal eden malların terekeye dâhil olduğu ve elbirliği halinde mülkiyetin geçerli bulunduğu, taşınmazlarda belirlenmiş payları olmadığından kendi adlarına tescilin istenemeyeceği, tüm mirasçılar adına tescil istenebileceği gerekçesi ile davacı N. M. ile birleşen dosya davacısı N. E. vekilinin isteminin reddine karar verilmiş, asıl ve birleşen dosyanın davacıları vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlıkta yer alan gerekçeler ile karar bozulmuştur.Yerel Mahkemece, önceki karardaki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiş, direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davalarda ileri sürülen maddi olgular gözetildiğinde; davacıların miras haklarına dayanarak, miras bırakanlarına ait iken kadastroca mirasçı İ. adına tescil edilen ve İmdat tarafından mirasçı olmayan Niyazi’ye satılan taşınmazlarla ilgili olarak açtıkları tapu iptali ve tescil davasında, dava dışı mirasçılar bulunmasına rağmen, miras payları oranında iptal - tescil isteme hakları bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.Bu aşamada elbirliği mülkiyetinin niteliği ve özelliği üzerinde durulmasında yarar vardır.4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 701–703.maddelerinde düzenlenen elbirliği mülkiyetinin (ortaklığının) tüzel kişiliği olmadığı gibi ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da bulunmamaktadır. Mülkiyet, bir bütün olarak ortakların hepsine aittir. Başka bir deyişle, ortaklık tasfiye ile sona erinceye kadar ortaklardan her birinin ayrı bir mal veya hakkı olmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet türünde malikler, mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu ilke Medeni Kanunun 701.maddesinde “...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır...” biçiminde yer almıştır.Bu itibarla elbirliği mülkiyetinde, ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Yasada veya elbirliği mülkiyetini oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunludur.Medeni Kanunun 702/2. maddesi “...Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir...” hükmünü getirmiştir. Ne var ki bu kural, uygulamada yumuşatılarak, 11.10.1982 tarih, 1982/3–2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla bir ortağın tek başına dava açabileceği; ancak, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığıyla davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir.Medeni Kanunun 702/4.maddesinde “...ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır...” hükmü öngörülmüştür. Medeni Kanunun 640.maddesinde de vurgulanan korumadan yine Medeni Kanunun 702/2.maddesinde sözü edilen tasarruf işlemleri sözlerinden anlaşılması gerekenin ne olduğu, uyuşmazlığın ana noktasını oluşturmaktadır.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girmeden önce elbirliği ile mülkiyet 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin 581.maddesinde düzenlenmişti. Ancak uygulamada karşılaşılan bazı güçlüklerin giderilmesi için 4721 sayıl Türk Medeni Kanununun 640.maddesine dördüncü fıkra eklenmiştir. Maddenin gerekçesinde de belirtildiği gibi, mirasta terekenin tabi olduğu elbirliği mülkiyetine yöneltilen en güçlü eleştiri, birlikte hareket etme zorunda olmaları nedeniyle mirasçıların bireysel olarak terekedeki hakların korunması amacıyla hareket edememeleriydi. Maddeye eklenen dördüncü fıkra, bu eksikliği giderme amacına yönelik olarak getirilmiştir.Olağan koruma eylemleri ve buna bağlı olarak onarımlar, mahsullerin toplanması bozulacak olanların satılması, acele olarak yapılması zorunlu bulunan işlemin yerine getirilmesi ile istihkak, elatmanın önlenmesi, tapu sicilinde hak sahipliğinin saptanması gibi taksimi mümkün olmayan talepler, ortaklardan her biri tarafından dava yoluyla ileri sürülebilir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.2.2005 gün ve 2005/8–22 E ve 64 K; 7.2.2007 gün ve 2007/20–62 E, 56 K; 30.12.2009 gün ve 2009/1–577 E, 608 K. sayılı ilamları)Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, bir kısım üyelerce, davalardaki isteğin terekedeki hakların korunmasına ilişkin bulunduğu, Özel Daire bozma ilamının yerinde olduğu, yerel mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de, Hukuk Genel Kurulunun çoğunluğunca bu görüşe itibar edilmemiştir.Hukuk Genel Kurulunun çoğunluğunca, terekeye ait haklar üzerinde tasarruf söz konusu ise, ortakların oybirliği ile karar vermeleri Medeni Kanunun 702/2.maddesinin açık hükmü gereği olduğu, taksimi mümkün olmayan taleplerin ancak ortakların tümü tarafından açılacak bir dava yoluyla ileri sürülebileceği, miras bırakana teban açılan tapu iptali ve tescil davalarında elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olması nedeniyle tüm ortakların birlikte hareket etmeleri gerektiği benimsenmiştir.Diğer taraftan, mirasçıların paylarına hasren 3. kişilere karşı açtıkları bu tür davalarda, 11.10.1982 tarih, 1982/3–2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla açıklanan şekilde, bir kısım ortağın dava açabilecekleri; ancak, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığıyla davanın sürdürülmesi gerektiği kuralının da uygulanmasının mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.Bu açıklamaların ışığında somut olay incelendiğinde, asıl davada davacı tereke adına istekte bulunmamış olup, davalı İ. ile yapmış olduğu taksim sözleşmesine dayalı olarak iptal tescil isteğinde bulunmuştur. Bu durumda Yerel Mahkemece işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken değinilen gerekçelerle asıl davanın usulden reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle asıl dava yönünden direnme kararı bozulmalıdır.Birleşen dava yönünden ise, davacı N. miras bırakanı N.’ye teban tereke adına istekte bulunmuştur. Taksimi mümkün olmayan taleplerin ancak ortakların tümü tarafından açılacak bir dava yoluyla ileri sürülebileceği gözetildiğinde, davacı N.’nin tek başına dava açma ehliyeti bulunmamaktadır. Ayrıca başlangıçta paya hasren dava açıldığından diğer mirasçıların davaya katılımları da söz konusu olamayacaktır. O halde, yerel mahkemenin birleşen davaya ilişkin vermiş olduğu direnme kararı bu gerekçelerle usul ve yasaya uygun olup onanması gerekmiştir.SONUÇ:1- Asıl davanın davacısı N. M. yönünden vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,2-Birleşen davanın davacısı N. E. yönünden vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına,Her iki dava yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 20.03.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi. Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar Bonodaki metne itiraz - Takibin durmasına neden olabilir mi? Alacaklı vekili tarafından başlatılan bonoya dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe karşı borçlu vekilinin borca itirazı üzerine icra mahkemesince takibe konu senet nedeniyle Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılama gerekçe gösterilerek HMK 209/1 maddesi uyarınca takibin durdurulmasına kar HAGB'ye itiraz üzerine hem şekil hem de esastan incelenir Hakkı olmayan yere tecavüz suçundan sanık S.nin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 154/1, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca 5 ay hapis ve 80,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına da Şirket adına çek ciro etme yetkisinin sözlü verildiği iddiası ispatlanabilir ise sahtecilik suçunun oluşumunu engeller Kararı VerenYargıtay Dairesi : 11. Ceza DairesiMahkemesi : ANKARA 6. Ağır CezaGünü : 05.06.2007 Sayısı : 264-181 Davacı : K.H.Sanık : Orhan Resmi belgede sahtecilik suçundan sanık Orhan ’in lehe kabul edilen 765 sayılı TCK’nun 342/1 ve 59/2. maddeleri uyarınca Yargıtay Yargıtay Karar Arama Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ? Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Kanunu Yargıtay İş Bölümü Yargıtay Haberleri Karar Arama Yargıtay Kararları Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Yargıtay Ceza Dairesi Kararları BAM Kararları Danıştay Kararları Anayasa Mahkemesi Kararları Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları Karar Arama Nasıl Yapılır? Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir? Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır? BAM Karar Arama Nasıl Yapılır? Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır? Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?