Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 384 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 1138 - Esas Yıl 2012





Taraflar arasındaki “şikayet” isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 9.İcra Hukuk Mahkemesi’nce istemin reddine dair verilen 08.04.2011 gün ve 2011/197 E-2011/383 K. sayılı kararın incelenmesi talepte bulunan-borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 14.02.2012 gün ve 2011/17170 E.-2012/3447 K. sayılı ilamı ile; (…Borçlu hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatıldığı, borçlu vekilince icra mahkemesine verilen dilekçede, örnek 10 ödeme emri tebligatının usulsüz tebliğ edildiğini, öğrenme tarihi olarak tebliğ tarihinin düzeltilmesini ve takibin teminat senedine dayalı olarak başlatıldığından iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece borçlunun vergi dairesinde yazılı adresine ödeme emri tebliğinin yapılmaması üzerine Tebligat Kanunu'nun 35.maddesi uyarınca 18.09.2008 tarihinde tebliğ yapıldığını tebliğin usulüne uygun olduğu nedeniyle bu yöne ilişkin şikayetin esastan, diğer itirazlar yönünden ise süre yönünden red kararını evrak üzerinde verdiği görülmektedir. Borçlu vekili temyiz dilekçesi ekine Merter İstanbul Vergi Dairesi mükellef sicil sorgulama çıktısı ile işi bırakma bildirgesi ekleyerek ödeme emri tebliğ tarihinden önce Meter Vergi Dairesindeki vergi mükellefiyetini sonlandırdığını, bu tarihten sonra bu resmi kuruma adres bildirme yükümlülüğünün olmadığını, bu nedenle TK'nun 35.maddesi uyarınca vergi dairesinde yazılı adrese tebliğ yapılmasının usulsüz olduğunu iddia ettiğinden, mahkemece duruşma açılıp, borçlu vekilinin tüm iddia ve delilleri değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile evrak üzerinde hüküm tesisi isabetsizdir...)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Talep, ödeme emri tebligatının usulsüz tebliğ nedeniyle şikayet yoluyla iptali istemine ilişkindir.Talepte bulunan-borçlu vekili talep dilekçesinde özetle, kambiyo senetlerine mahsus yol ile aleyhine takip başlatıldığı, ancak ödeme emrinin gerçekte kendisine ait olmayan adrese 7201 sayılı Kanunun 35.maddesi uyarınca tebliğ edildiğini, 35.madde koşulları gerçekleşmeden ve borçluya ait olmayan adrese tebligat gönderildiğini, tebligatın usulsüzlüğü nedeniyle tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olan 18.02.2011 olarak kabul edilmesini ve kambiyo vasfı taşımayan teminat senedine dayalı takibin iptali ile davalının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.Davalı-alacaklı vekili cevap dilekçesinde özetle, kambiyo senetlerine mahsus yol ile yapılan takipte düzenlenen örnek 10 icra emrinin, ilk adresten tebliğ edilemeden dönmesi üzerine, vergi dairesi tarafından bildirilen adrese 7201 sayılı Kanunun 35.maddesi uyarınca tebliğ edildiğini, bu sebeple itirazın süreden reddi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesi ile %40’dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.Yerel Mahkemece, borçlunun vergi dairesinden temin edilen adresine yapılan tebligatın geçerli olduğu ve bu kabule göre diğer istemlerin de süreden reddedildiği gerekçesiyle, şikayetin reddine dair verilen karar, talepte bulunan-borçlunun temyizi üzerine, Özel Daire tarafından yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.Mahkemece önceki gerekçe genişletilmek suretiyle direnilmiştir.Direnme kararı, talepte bulunan-borçlu vekili tarafından temyiz edilmektedir.Uyuşmazlık, ödeme emrinin borçluya usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır.Öncelikle belirtmelidir ki, tebligat; bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemidir. Gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak yasa ve yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Tebligat ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve buna bağlı olarak çıkarılan yönetmelik hükümleri tamamen şeklidir. Kanun ve yönetmeliğin amacı, tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususların belgeye bağlanmasıdır. Hal böyle olunca, yasa ve yönetmelik hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Kanunun ve yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı Yargıtay içtihatlarında açıkça vurgulanmıştır.7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesinin, iptali talep edilen tebligatın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan şekline göre; “Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır(Değişik: 19.03.2003-4829/11 md.) Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve yeni adres tebliğ memurunca da tespit edilemediği takdirde tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi, tebliğ tarihi sayılır.(Değişik: 19/03/2003-4829/11 md.) Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır.” hükmünü içermektedir.Aynı maddenin 06.06.1985 gün ve 3220 sayılı yasanın 12.maddesi ile eklenen son fıkrasında, “Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, taraflar arasında yapılan, imzası resmi merciler önünde ikrar olunmuş sözleşmelerde belirtilen adresler ile kamu kurum ve kuruluşları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, ticaret sicillerine ve esnaf ve sanatkarlar sicillerine verilen en son adreslerdeki değişiklikler hakkında da bu madde hükümleri uygulanır.” düzenlemesine yer verilmektedir. Bu düzenlemenin gerekçesinde; “Adres değişikliğini düzenleyen 35'inci madde kapsamı uygulamanın ihtiyaçlarına cevap verecek biçimde genişletilmiştir. Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, tarafların aralarında yaptıkları sözleşmede geçerli bir adres tespit etmeleri, bu adresin değiştiğinin karşı tarafa bildirilmemesi halinde adres araştırılması yoluna gidilmeksizin 35'inci maddenin uygulanması kabul edilmiştir. Ancak Kanunun verdiği bu hakkın kötüye kullanılmaması yönünden 35'inci maddenin uygulanması, imzası resmi makamlar önünde ikrar olunmuş (ki, noterlerce düzenlenen ya da onanan sözleşmeler dahil) sözleşmeler yönünden uygulanacaktır. Maddedeki bu değişiklik, taraflar arasında yapılan sözleşmelerde, tarafların kendi iradeleri ile adreslerini bildirmelerine hukuki bir sonuç ve değer vermekte, yargının süratlenmesi amaçlanmaktadır. Kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğinde olan ve 1982 Anayasasının 135'inci maddesinde sayılan meslek kuruluşlarına ticaret sicilleri ile esnaf ve sanatkarlar sicillerine verilen en son adreslerin değişmesi ve adresin bu kurum ve kuruluşlara bildirilmemesi halinde de aynı hüküm uygulanacaktır.” açıklaması yer almaktadır. Görüldüğü üzere, daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, kamu kurum ve kuruluşları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, ticaret sicillerine ve esnaf ve sanatkarlar sicillerine verilen en son adresin varlığı söz konusu ise, bu adreslerdeki değişiklikler hakkında da, 7201 sayılı Kanunun 35.maddesi hükümlerinin uygulanacağı yasanın açık hükmüdür.Yukarıdaki açıklamaların ışığında somut uyuşmazlığın incelenmesinde, talepte bulunan- borçlunun vergi dairesinde kayıtlı adresine 7201 sayılı Kanunun 35. maddesine göre tebligat yapıldığı anlaşılmaktadır.Ne var ki, borçlu tarafından, tebligat gönderilen adresin ait olduğu vergi kaydının tebligat tarihinden önce kapatılmış olduğu iddia edilmektedir. Bu durumda, mahkemece, borçlunun iddiası doğrultusunda öncelikle ilgili vergi kaydının celbi ile tebligat tarihinde, adresin ait olduğu vergi kaydının kapatılmış olup olmadığı açıklığa kavuşturularak, tebligat tarihinde adresin ait olduğu vergi kaydı kapatılmış ise adresin bu durumda 7201 sayılı Kanunun 35. maddesi karşısında geçerli adres olarak kabulünün mümkün olup olmadığı hususu da değerlendirilmek suretiyle varılacak sonuca göre karar verilmelidir.O halde, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.S O N U Ç : Talepte bulunan-borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'na 5311 sayılı Kanunun 29.maddesi ile eklenen “Geçici Madde 7” atfıyla aynı Kanunun 366.maddesi uyarınca tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 20.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.