Taraflar arasındaki “tazminat” davasında yapılan yargılama sonunda; Gebze 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın davalı S.. Ö.. yönünden reddine diğer davalılar yönünden kabulüne dair verilen 22.12.2009 gün ve 2006/368 E., 2009/526 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 02.06.2011 gün ve 2011/6028 E., 2011/6319 K. sayılı ilamı ile; (...1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir. 2-Davacıların diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, trafik kazası nedeniyle desteğin ölümünden dolayı uğranılan zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, sürücü ve davalı Şirket hakkındaki istemin bir bölümü kabul edilmiş; araç sahibi S.. Ö.. hakkındaki istem ise işleten olmadığı gerekçesiyle reddedilmiş; karar, davacılar tarafından temyiz olunmuştur. Davacılar, davalılardan Y.. A..'ın sürücüsü olduğu trafik sicilinde diğer davalı S.. Ö.. adına kayıtlı ve öteki davalı Şirket'in servis aracı olarak işçilerini taşıttığı otobüsün, destek Hüseyin Bayhan'ın ölümüne yol açtığını belirterek, davalıların maddi ve manevi tazminat ile sorumlu tutulmalarını istemişlerdir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası’nın 3 ve 19. maddelerine göre trafik kaydı “işleteni” kesin olarak gösteren bir belirti (karine) değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin üçüncü kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasal düzenleme de yoktur. İşletenlik, trafik kaydı adına olan kişiden mülkiyeti muhafaza kaydı ile satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süre ile kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişiye geçmiş olur. Bu bakımdan işletenliğin kayda rağmen başkasına geçmiş bulunduğu her zaman kanıtlanabilir. Fakat bu konuda getirilecek kanıtların üçüncü kişiler yönünden bağlayıcı nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını ortadan kaldıracak (halele uğratacak) bir sonuç yaratmaması gerekir.Dava konusu olayda, 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası'nın 20. maddesine göre tescil edilmiş araçların her türlü satış ve devrinin noterlerce yapılacağına ilişkin düzenleme ve yukarıda belirtilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, trafik kazasına neden olan araç davalılardan S.. Ö.. adına kayıtlı olup başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde eylemli kullanımı bulunduğu geçerli kanıtlarla kanıtlanmış değildir. Sürücünün ceza davasında bu yönde açıklamalarda bulunması, yukarıda anılan ilke karşısında, davacıların hukuki durumunu etkilemez. Yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, davalılardan S.. Ö.. yönünden de işin esası incelenip varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, onun hakkındaki istemin reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir...) gerekçesiyle yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenlerle davacılar yararına bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece kısmen önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Yerel mahkemece; trafik kazasına karışan aracın işleteninin davalı şirket olduğu, her ne kadar bilirkişi raporunda davalı-kayıt malikinin de sorumlu olduğundan bahsedilmiş ise de, yasanın işleteni esas alması ve kayıt malikini farazi işleten olarak kabul etmesi, ancak olayımızda kayıt malikinin işleten olmadığının anlaşılmış olması, davalı şirketin işleten olduğunun belirlenmiş olması nedeniyle, kayıt maliki Selçuk yönünden davanın reddine, araç sürücüsü ile işleten olarak kabul edilen davalı şirketin bilirkişi raporunda belirlenen destekten yoksun kalma tazminatı ile manevi tazminat talebinden sorumlu olduğunun kabulüne dair verilen karar, davacılar vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçelerle bozulmuş, Yerel Mahkeme, kararın “S.. Ö..’ın işleten sıfatına” ilişkin kısmına direnmiştir. Davacılar vekili, direnme hükmünü temyize getirmiştir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, trafik kazasına karışan aracın, kayıt malikinin işleten olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Konunun sağlıklı çözümü için öncelikle “işleten” teriminin hukuki niteliğinin irdelenmesinde yarar vardır. 2918 sayılı Kara Yolları Trafik kanunu (KTK)’nun 3. maddesinde araç sahibi; “araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik ya da satış belgesi düzenlenmiş kişidir”, işleten ise, “araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen ya da aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet ya da rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde tanımlanmıştır. Yasada ve öğretide, işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçütler söz konusudur. Bunlardan şekli ölçüt, satışa esas olan tescil belgesinde, trafik belgesinde, sigorta poliçesi ve vergi kaydında yazılı olmayı; maddi ölçüt ise, araçtan yararlanmayı ve araç üzerindeki eylemli egemenliği ifade etmektedir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda işleten kavramı ve kimlerin işleten olabileceği belirtilmiştir. Kural olarak aracın trafik sicilinde adına kayıtlı olduğu kişi, yani araç sahibi, aracı kendi hesabına ve kendisine ait olmak üzere kullanıyor, üzerinde çıkar sağlıyorsa; hem şekli hem de maddi anlamda işleten sıfatını alacaktır. Noterlerin düzenleme yoluyla yaptığı satış ve devir işleminin arkasından yapılacak tescil, mülkiyete karine oluşturması bakımından önem taşır. Kuşku olan durumlarda aracın malikine işleten gözüyle bakılmalı ve buna ağırlık verilmelidir. Nitekim, Hukuk Genel Kurulu’nun 06.03.2002 gün ve 2002/11-71 E. 2002/141 K.; 24.03.2004 gün ve 2004/10-165 E., 2004/171 K.; sayılı kararlarında da aynı ilke benimsenmiştir.Görüldüğü gibi, sicilde malik görünen kişi, karine olarak aracın işleteni sayılmaktadır. Bunun sebebi, trafik kazasında sorumlu olan şahsın kolayca belirlenmesi ve zarar görenin zararının en kısa sürede giderilmesini sağlamaktır. Belirtmek gerekir ki, sicilde malik olarak görünen kişi her zaman aracın işleteni olmayabilir. Bu durumda, araç sahibi, aracın üzerinde fiili hakimiyeti bulunmadığını, araç için bir başkasının harcamalarda bulunduğunu veya araç üzerindeki ekonomik çıkarın bir başkasına ait olduğunu, işleten sıfatının bulunmadığını kanıtlayabilirse sorumluluktan kurtulabilir. Hukuk Genel Kurulu’nda yapılan görüşmelerde azınlıkta kalan görüş sahiplerince; 2918 Sayılı Yasanın 20.maddesinin (d) fıkrası ile trafik siciline tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerin noterler tarafından yapılacağı, bu nedenle işleten sıfatının S..Tekstil San ve Tic. Ltd. Şti’ne devredildiğinin resmi belge ile isbat edilmeyen olayda, resmi kayıtlara göre kayıt malikinin işleten olduğunu, dava dilekçesinin hukuki vasıflandırmasının hakime ait olması nedeni ile dava dilekçesinde işleten olarak S..Tekstil San ve Tic. Ltd. Şti’nin gösterilmesinin sonucu değiştirmeyeceği, bu nedenle direnme kararının bu gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü savunulmuş ise de, çoğunlukça bu görüş benimsenmemiştir.Somut olayda; davacıların murisi Hüseyin ’ın 01.08.2005 tarihinde otobüs durağında beklediği sırada, davalı S.. Ö.. adına kayıtlı, Yusuf 'un sevk ve idaresindeki, içinde yolcu olarak davalı S.. Tekstil Ltd. Şti’ye ait işçilerin bulunduğu otobüsün çarpması sonucu hayatını kaybettiği ve davacıların, araç sürücüsü, işçileri taşınan şirket ve araç malikinden maddi ve manevi tazminat talebinde bulundukları görülmüştür. Açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; Mahkemece, kazaya karışan 41 ...24 plakalı araç maliki S.. Ö..’ın, aracı uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi sözleşmeler ile kiraya verip vermediği ya da üçüncü kişilerin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufta bulunup bulunmadığı konusunda yeterli araştırma yapılmadan, araç malikinin işleten sıfatının bulunmadığı kabul edilerek önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. S O N U Ç :Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarda açıklanan değişik gerekçeden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 1086 sayılı HUMK’nın 440/1-3 maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içersinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.03.2013 gününde yapılan ikinci görüşmede oybirliğiyle karar verildi.