Taraflar arasındaki “Markaya tecavüzün önlenmesi vs.” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 4.Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 21.1.2009 gün ve 5-4 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 20.9.2010 gün ve 2686-8918 sayılı ilamı ile;(... Davacı vekili, müvekkilinin “creperie” ibareli 2002/6319 nolu markasının 29,30 ve 43. sınıflarda tescilli olduğunu ve bu ibarenin 18 yıldır müvekkilince hizmet markası olarak kullanıldığını, bu ibareyle piyasada tanındığını, davalının ise “galletta & creperie” ibaresiyle krep satışı yaptığını, bu ibareyi marka olarak tescil ettirmek için davalı başvurusunun TPE tarafından reddedildiğini, davalı kullanımının müvekkilinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek, müvekkilinin marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, men’ine, basılı evrakın imhasına, karar özetinin ilanına ve fazlaya ilişkin hak saklı olarak şimdilik 2.000,00 TL maddi tazminat, 5.000,00 TL manevi tazminat ile 10.000,00 TL itibar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, müvekkilinin işletmesinde kullandığı “galletta & creperie” ibaresi ile davacı markasını benzer olmadığını, bu ibarenin gözlemeye verilen genel adlar olduğunu, davacı markasının cins belirttiği için 556 Sayılı KHK’nin 7/1-c maddesi uyarınca hukuki korumadan yoksun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, davacı markasındaki ibarenin kullanımla ayırt edici hale geldiğine ilişkin yeterli delil bulunmadığı, ibarenin cins adı olmaktan çıktığının ispat edilmediği, markada kullanılan Fransızca kelimenin Türkçedeki karşılığının “gözlemeci, krepçi dükkanı” olduğu, cins belirten ibarelerin 556 Sayılı KHK’nin 7/1-c maddesi uyarınca marka olarak tescil edilemeyeceği, “creperie” kelimesinin Türkçede krepçi olarak bilindiği ve yaygın olarak kullanıldığından davacı markasının tescili mümkün değilken her nasılsa TPE tarafından tescil edildiği, bu tescilin davacıya krep emtiası ve dükkanı için koruma sağlayamayacağı, ayrıca davalı kullanımının 556 Sayılı KHK’nin 12. maddesine uygun olduğu ve ibareler genel intiba olarak birbirinden farklı olduğu için marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, marka hakkına tecavüz ile haksız rekabetin tespitine, önlenmesine, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 556 sayılı KHK’nın 1, 9 ve 14. maddelerinde etraflıca düzenlenmiştir. Hükümsüzlüğüne karar verilip, kesinleşinceye kadar, bir markanın tüm geçerli hukuki hakları marka sahibine sağlayacağı kuşkusuzdur. Somut olayda davacının markası aleyhine açılmış bir hükümsüzlük davası bulunmadığı halde davacının tescili markasının sahibine hukuki koruma sağlamadığı yönündeki mahkemenin yazılı gerekçesi yerinde görülmemiştir.Ayrıca, 556 Sayılı KHK.12.maddesi uyarınca, “Dürüstçe ve ticari veya sanayi konularıyla ilgili olarak kullanılmaları koşuluyla üçüncü kişilerin, ad ve adresini, mal veya hizmetlerle ilgili cins, kalite, miktar, kullanım amacı, değer, coğrafi kaynak, üretim veya sunuluş zamanı veya diğer niteliklere ilişkin açıklamaları kullanmaları marka sahibi tarafından engellenemez” şeklindedir. Bu düzenleme ile tescilli bir markanın, sahibinin iznine gerek olmaksızın, üçüncü kişiler tarafından, anılan maddede öngörüldüğü şekillerde kullanılmasına imkan vermiş olup, bu tür bir kullanımın ticari ve sınai alanda geçerli olan dürüstlük kurallarına aykırı olmaması gerekmektedir. Oysa somut olaydaki davalı kullanımı bu madde kapsamı dışında bizatihi markasal kullanım olduğu dosyaya ibraz edilen belgelerden anlaşıldığı halde mahkemece yazılı şekilde davalı kullanımının 12. maddeye uygun olduğunun kabulü de yerinde görülmediğinden kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir....)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDEN : Davacı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, HUMK.nun 440.maddesi uyarınca hükmün tebliği tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 13.6.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.