Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin Asliye 1.Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 11.12.2009 gün ve 2008/95 E- 2009/456 K.sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 20.09.2010 gün ve 2010/4185 E-6997 K.sayılı ilamı ile;("…Davacılar vekili, davalının Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısı olduğu aracın karıştığı kazada, müvekkillerinin desteği K. Ayhan’ın öldüğünü, bu nedenle müvekkillerinin destekten yoksun kaldıklarını, davalının kısmen ödeme yaptığını, ancak zararlarının karşılanmadığını ileri sürerek, ıslahla birlikte toplam 22.513,36 TL maddi tazminatın ticari reeskont faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, sigortalı aracın sürücüsünün kusuru ile limit oranında sorumlu olduklarını ve olayda hatır taşıması olduğunu savunmuştur.Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulüne, toplam 20.261,43 TL'nin yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacılar vekilince temyiz edilmiştir.1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacılar vekilinin aşağıdaki 2 ve 3 numaralı bentler kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.2-Dava trafik kazasına dayalı destek tazminatı istemine ilişkindir.Mahkemece, belirlenen tazminattan hatır taşıması indirimi yapılmış ise de; indirim sebebi ve gerekçesi gösterilmemiştir..Öğretide, hatır taşıması konusunda bir kavram birliği olmadığı gözlemlenmekte, ancak, "hatır için ücretsiz taşıma" ve "aracı hatır için ücretsiz kullandırma" tamlamalarının benimsendiği görülmektedir. Hatır taşımaları, bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle, bu gibi taşımalarda BK.nun 43. maddesi uyarınca, tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hakim, tazminattan mutlaka belli bir oranda indirim yapma zorunda değilse de, bunun dahi gerekçesini kararında tartışması ve nedenlerini göstermesi gerekir.3-Kazaya neden olan araç ticari nitelikle kamyonet olması sebebiyle hükmedilecek tazminata avans faiz yürütülmesi gerekir. Ancak, dava dilekçesinde avans faizinden daha az oranda olan reeskont faizi istenilmiş olup, HUMK’nın 74.maddesi de nazara alınarak,reeskont faizine karar verilmesi gerekirken, yasal faize hükmedilmesi isabetli değildir.Bu durumda mahkemece, ölenlerin taşıma için araç malikine bir ödeme yapılıp yapılamadığı, taşımada ne gibi bir karşılık veya menfaatin bulunduğunun araştırılması, bununla ilgili deliller toplanıp sonucuna göre, taşımanın hatır taşıması sayılıp sayılamayacağının değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir...")gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDEN :Davacılar vekiliHUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, trafik kazasından dolayı destekten yoksun kalındığı iddiasına dayalı maddi tazminat isteğine ilişkindir.Davacılar vekili,murislerinin yolcu olarak bindiği araçta,trafik kazası sonucu yaralanıp,hastahanede tedavi gördüğünü,akabinde öldüğünü,aracın davalı şirkette zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında sigortalı olduğunu,davacıların ölümle murislerinin desteğinden yoksun kaldıklarını ileri sürerek, bildirilen maddi tazminatın 05.03.2007 kaza tarihinden itibaren reeskont oranında ticari faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.Mahkemece, davacıların miras bırakanın araçta hatır için taşındığı,olayda araç sürücüsünün tam kusurlu olduğu ,davacıların, miras bırakanlarının desteğinden yoksun kaldıkları bu nedenle davalı sigorta şirketinin sigorta poliçesi kapsamında bunların destek zararlarını tazmin etmesi gerektiği,ayrıca davacıların 29.12.2007 tarihinde 3.780,00 TL fatura edilmiş tedavi gideri ödedikleri, yine poliçe kapsamında bunu da sigorta şirketinin karşılaması gerektiği, ancak;K. Ayhan'ın hatır taşıması kapsamında kabul edilen yolculuğu esnasında kaza meydana geldiği için,BK nun 43. maddesine göre tespit edilen tazminat ve tedavi giderlerinden % 10 oranında indirim yapılmasının hakkaniyete uygun düşeceği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Davacılar vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece hüküm yukarıya metni aynen alınan gerekçe ile bozulmuştur.Yerel Mahkemece önceki gerekçelerle ilk hükümde direnilmiştir.Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyize getirilmiştir.Hukuk Genel Kurulu'nda öncelikle; Mahkemece kararın gerekçe kısmında davacılar H., M.Faruk ve İ. Ayhan'ın murislerinin ölümü ile destekten yoksun kaldıkları bu nedenle davalı sigorta şirketinin sigorta poliçesi kapsamında bunların destek zararlarını tazmin etmesi gerektiğine değinilmiş olmakla birlikte, kararın hüküm fıkrasında davacılardan M. Faruk;İ.Ayhan ve İ. için hüküm kurulmuş, davacı H. hakkında olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulmamış olması hususunun mülga 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 388.maddesi; yeni 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297 ve devamı maddelerine aykırılık teşkil edip etmediği konusu önsorun olarak görüşülmüştür.Bilindiği üzere, mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı mülga 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 388.maddesi; yeni 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297.maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir(Mülga HUMK 388/2.madde; yeni HMK 297/2.madde).Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz(HMK 298/2.madde).Bu kural, yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Öyle ki giderek, dava içinden davalar doğar hale gelir ve hükmün hedefine ulaşması engellenmiş olur. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Somut olaya bakıldığında; Yerel Mahkemece direnme kararının gerekçe kısmında, miras bırakan K. Ayhan’ın ölümü nedeni ile 18 yaşından küçük olan davacılar H., M. Faruk ve İ. Ayhan'ın desteğinden yoksun kaldıkları, bu nedenle davalı sigorta şirketinin sigorta poliçesi kapsamında bunların destek zararlarını tazmin etmesi gerektiği bildirilmesine rağmen, hüküm fıkrasında “…Davanın Kısmen Kabulü ile; davacı M. FARUK için 549,00 TL,İ. Ayhan için, 4.246,29 TL, İ. için 12.064,14 TL olmak üzere toplam, 16.859,43 TL maddi tazminatın, 16.5.2007 tarihinden temerrüt tarihinden itibaren, fatura tutarı olan, 3.402,00 TL nin 29.12.2007 ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,” denilmekle,gerekçe kısmında belirtilen davacı H. hakkında hüküm kurulmamış,gerekçede yazılı olmayan davacı İ. hakkında hüküm kurulmuş,böylece kararın gerekçe kısmı ile hüküm fıkrası birbirine aykırı olarak oluşturulduğundan direnme kararının bu nedenle bozulması gerekmiştir.S O N U Ç :Direnme kararının yukarıda gösterilen usuli nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,istek halinde temyiz peşin harcının yatıra geri verilimesine, HUMK'nun 440.maddesi uyarınca hükmün tebliği tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 6.6.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.