MAHKEMESİ : Ankara 14.İş MahkemesiTARİHİ : 02.04.2009NUMARASI : 2009/51 E-2009/253 K.Taraflar arasındaki “menfi tespit ve alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 14.İş Mahkemesince davanın yetkisizlik nedeniyle reddine dair verilen 17.05.2007 gün ve 2005/1373 E.-2007/515 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesi’nin 25.12.2008 gün ve 2007/16997 E.-2008/16754 K.sayılı ilamı ile; (“…1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının reddine,2-Davacı vekilinin temyizine gelince;"İş Mahkemeleri Kanununun 7.maddesine göre iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Aynı kanunun 15.maddesinde ise, bu yasada açıklık bulunmayan hususlarda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanacağı belirtilmiştir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 478.maddesinde, sözlü usulde ilk itirazların herhalde ilk oturumda bildirilmesi gerekli olup, bu konuda hakimin taraflara önel tanımasına ve dolayısıyla yasa gereğince kesin olan süreyi bertaraf etmesine olanak yoktur. Bu davada davalıya dava dilekçesi 10.10.2005 tarihinde tebliğ edilmiş, ilk celse 27.10.2005 günü, davalı vekili; ilk itirazlar yapılmış sayılarak davanın esası hakkında cevap vermek için süre istediğini belirtir yazılı beyanlarını tekrar ettiklerini bildirmiş, ikinci celsede, önceki beyanlarını tekrar ettiklerini belirtmiş, üçüncü celse ise yazılı ve sözlü olarak yetki ve görev itirazında bulunmuştur. Yukarıda sözü edilen yasanın öngördüğü sürenin geçmesinden sonra yapılan yetki itirazının kabulü, usule ve yasaya aykırı olup, karar bozulmalıdır...”) gerekçesiyle oybirliği ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN: Taraf vekilleri HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:1- Davalı SGK vekilinin ilk hükme yönelik temyiz itirazları reddedilmiş olmakla, hakkındaki hüküm kesinleştiğinden direnmeyi temyizde hukuki yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle temyiz isteminin reddi gerekir.2-Davacının temyiz itirazlarına gelince; Dava, menfi tespit ve alacak istemine ilişkindir. Yurda kesin dönüş yapan davacı sigortalıya, davalı Kurum tarafından 01.03.1996 tarihinden geçerli olmak üzere yaşlılık aylığı bağlanmıştır. Ancak davacının, yurtdışından 31.12.2001 tarihine kadar işsizlik yardımı aldığı anlaşıldığından, Kurum tarafından; davacının yaşlılık aylığı, tahsisin yapıldığı tarihten geçerli olmak üzere iptal edilmiştir. Davacı sigortalı, eldeki davadan önce, 29.05.2003 tarihinde açtığı tespit davasında; 3201 sayılı Yasaya göre yaptığı borçlanmayı ve buna bağlı yaşlılık aylığı tahsisini iptal eden kurum işleminin iptaliyle, işsizlik yardımı aldığı sürenin bitimini takibeden aybaşından itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.Mahkemece; davacıya 01.01.2002 tarihinden geçerli olmak üzere yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine dair verilen karar, Yargıtay temyiz incelemesinden geçmiş ve onanarak kesinleşmiştir. Davalı SGK Başkanlığı, eldeki davadan önce davacı sigortalı aleyhine 05.12.2003 tarihinde açtığı istirdat davasında; 01.03.1996-18.03.2003 tarihleri arasında fuzulen ödenen yaşlılık aylığı tutarı olan 9.786.-YTL’nin tahsilini talep etmiş, mahkemece; davanın kabulü ile 9.786 YTL. nin sigortalıdan tahsiline karar verilmiştir. Sigortalı tarafından temyiz edilen karar, Yargıtay 10.HD.’nin 28.02.2005 günlü kararıyla; “5.940.YTL.nin yasal faiziyle tahsiline” şeklinde düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir. Ancak, davalı Kurum, düzeltilerek onama ilamını nazara almadan, mahkeme ilamına dayanarak, davacı H. K.. aleyhine 12.09.2005 tarihinde, 9.786.247.139 TL. asıl alacak, %12 yasal faizi ve masraflarıyla birlikte toplam 27.009,97 YTL olarak tahsili için Gaziantep 1.İcra Müdürlüğünün 2005/8171 sayılı dosyası ile icra takibi başlatmıştır.Davacı sigortalı eldeki davasında; davalı Kurumun kendi alacaklarına faiz tahakkuk ettirdiği halde, fuzuli olmadığı hususu yargı kararı ile kesinleşen ve zamanında ödenmeyen yaşlılık aylıklarına faiz tahakkuk ettirmediğini ve Yargıtay’ın düzelterek onama kararı nazara alınmadan başlatılan ilamlı icra takibinin hatalı olduğunu belirterek, biriken aylıklar üzerinden yapılan mahsup da gözetilerek, Kuruma borçlu olmadığının tespitine ve devam eden aylıklar nedeniyle şimdilik 1000 YTL alacağın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Mahkemece, Gaziantep İş Mahkemesinin görevli ve yetkili olduğu gerekçesiyle mahkemenin yetkisizliğine dair verilen karar, Özel Dairece; yukarıda belirtilen gerekçelerle bozulmuştur.Yerel Mahkemece, yetki itirazının ilk itiraz olarak ileri sürülmesi şartının veya mahkemece resen göz önünde bulundurulma şartının, yetkinin kamu düzeni mülahazasıyla kesin yetki olduğu durumlarda cari olduğu, oysa davada uygulanacak olan 506 sayılı yasanın 80.maddesi ve 5510 sayılı yasanın 88/19 maddesi hükümlerine göre, alacaklı birimin bulunduğu yer iş mahkemesinin özel yetkili mahkeme olarak belirlendiği, davaya konu alacağın, Gaziantep SGK Müdürlüğünün 6183 sayılı yasa kapsamında olan bir alacak olması sebebiyle yetkili mahkemenin, Gaziantep İş Mahkemesi olduğu gerekçesiyle, direnme kararı verilmiştir.Uyuşmazlık, İlamlı icra takibi ile talep edilen miktar kadar borçlu olmadığının tespiti ve alacak istemli davada, yetkili mahkemenin belirlenmesi ve bu yetkinin kesin yetki olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5. maddesinde, İş Mahkemelerinde bakılacak davalar bakımından yetkili mahkemelerin hangisi olduğu belirtilerek, iş davalarının davalının ikametgahı mahkemesinde veya işçinin işini yaptığı işyeri mahkemesinde açılabileceği ve buna aykırı sözleşme de yapılamayacağı, kuralını koymuştur. İş mahkemelerinde yetki kuralı, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun yetki kurallarına uygun olup, buna ek olarak işin yapıldığı yer mahkemelerini de yetkili kılmaktadır. Anılan maddede, kesin yetki kuralı geçerli olup; davacı, iki yer mahkemesinden birisinde, yani davalının ikametgahı mahkemesinde veya işçinin işini yaptığı işyeri mahkemesinde davasını açabilecektir. Buna aykırı sözleşme düzenlenmesi mümkün değildir.506 Sayılı Kanunun 3917 Sayılı Kanunla değişik 80. maddesinin 6. fıkrası hükmüne göre; Kurum alacaklarının tahsilinde 21.07.1953 tarih ve 6183 Sayılı Kanun'un uygulanmasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde alacaklı sigorta müdürlüğünün bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir.5521 sayılı Kanun uyarınca bir uyuşmazlığın İş mahkemesinde görülebilmesi için, ortada işçi sayılan kişilerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan bir hukuki uyuşmazlığın bulunması gerekir.Diğer yandan, icra takibine konu ilamın dayanağı dikkate alındığında iş mahkemelerinin görevli olduğu tartışmasızdır.İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında iki özel yetki kuralı öngörülmüştür. Bunlardan birincisi; davalının yerleşim yeri mahkemesi, ikincisi ise; icra takibinin açıldığı yer mahkemesidir(İİK md. 72/son). Borçlu, dilediği iki yer mahkemesinden birinde bu davayı açabilir. Menfi tespit davasında yetki kuralları kamu düzenine ilişkin değildir. Mahkemece resen yetkisizlik kararı verilemez. Yetkili olup olmadığını, yetki ilk itirazı çerçevesinde inceleyebilir (Baki Kuru; Hukuk Muhakemeleri Usulü, baskı; 2001, cilt;1, sayfa;319). Bu aşamada, genel ve özel yetki kurallarının açıklığa kavuşturulmasında yarar vardır. Bütün davalar için uygulanan yetki kuralına genel yetki kuralı denilmekte olup, genel yetkili mahkeme, davalının ikametgahı mahkemesidir. Eş deyişle, her dava, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça açıldığı tarihte davalının ikametgahı sayılan yer mahkemesinde görülür (HUMK.md.9/1). Bundan ayrı, bazı davalar için davalının ikametgahı mahkemesinin yanında, başka yer mahkemeleri de yetkili kılınmıştır. Bu istisnai nitelikteki yetki kurallarına özel yetki kuralları denilmektedir. İlke olarak, özel yetki genel yetkiyi kaldırmaz, onunla birlikte uygulanır. Ancak istisna olarak, bazı davaların mutlaka belli bir yer mahkemesinde açılması öngörülmüştür ki, bu halde kesin yetki söz konusudur. Kesin yetki halleri, genel yetkiye istisnadır. Bunun dışında, bir dava için özel yetki kuralı bulunsa bile, davacının genel yetki ile özel yetki arasında bir seçim hakkı vardır. Özel yetki kuralları ilke olarak kamu düzenine ilişkin değildir. Somut olayda, 506 sayılı Yasanın 80. maddesinde belirtilen yetki kuralının uygulanmasını gerektiren bir durum söz konusu değildir. Anılan maddenin uygulanabilmesi için icra takibinin 6183 sayılı Yasaya göre yapılması gerekir. Eldeki davanın dayanağını teşkil eden icra takibi ise genel hükümlere göre yapılan bir takip olduğundan, icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkisinden söz edilemez.Bu nedenle, 6183 sayılı Kanunun somut uyuşmazlıkta uygulanması söz konusu olmayacaktır.Eldeki davanın, icra emrinde belirtilen miktar ile borçlu olunmadığının tespiti ve alacak istemine ilişkin olması karşısında; mahkemenin yetkisinin, İİK’nın 41.md. dolayısıyla aynı yasanın 72. maddesi uyarınca belirlenmesi gerekir. Bu durumda; bozma ilamında da bildirildiği gibi yetki itirazının yasal süre içerisinde yapılması yine yasa gereği olup, süresinde böyle bir itiraz da yapılmamıştır.O halde Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire Bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. S O N U Ç : 1-Yukarıda (1.)bentte açıklanan nedenle davalı Kurumun temyiz itirazlarının REDDİNE, 2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda (2.)bentte açıklanan nedenlerden dolayı HUMK.’un 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının davacı vekiline geri verilmesine, ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığından, 08.07.2009 gününde, yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
Şirket adına çek ciro etme yetkisinin sözlü verildiği iddiası ispatlanabilir ise sahtecilik suçunun oluşumunu engeller
Kararı
VerenYargıtay
Dairesi : 11. Ceza DairesiMahkemesi :
ANKARA 6. Ağır CezaGünü :
05.06.2007
Sayısı :
264-181
Davacı :
K.H.Sanık :
Orhan
Resmi
belgede sahtecilik suçundan sanık Orhan ’in lehe kabul edilen 765
sayılı TCK’nun 342/1 ve 59/2. maddeleri uyarınca
SANIĞIN DENETİM SÜRESİ İÇİNDE YENİ BİR SUÇ İŞLEMESİ - ZAMANAŞIMI
Normal
0
21
false
false
false
TR
X-NONE
X-NONE
MicrosoftInternetExplorer4
DAVANIN İHBARI • İHBAR OLUNANIN HAK VE YETKİLERİ • DAVADA TARAF SIFATI
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapıları yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen", hükmün süresi içinde davalı vekili ve ihbar olunan A. İnş. Taah. San. Tic. Ltd.Şti vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-KARAR
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?